, 28 Kânunuevvel 1938 aim Sahife 3 AKŞAMDAN AKŞAMA İş bulamayan ihtisassız gençler için... Şu mektubu birlikte okuyalım: Ben elektrik ve makine mühendisi merhum bay falancanın Tahsilim orla mekteb $ inci sınıfa ka- dardır, Her hangi bir iş6 başvursam: — Boş yer yok! . cevabını alıyorum. Fabrikalara, müesseselere gittimse de: — Şimdiye kadar nerode çalıştınız? Elinizde ne sanat var? - diye soruyorlar. Müsbet cevab veremiyorum. — Öyleyse size göre iş yek. Biz sanat sahibi istiyoruz. Şimdi size soruyorum: — Hereks xnnesinin karnından sanat- kâr mı doğuyor. Benim gibi bir insan hayatla atılmağa mecbur olunca ne yapar? Çare nedir? Çok rica ederim, lütfen, tenezzülen nu gazetenize yazınız» (Adres ve isim bende mahfuzdur) Değil böyle çalışmak azmında olan gençleri, hattâ çalışamıyacakları bile, bu cemiyet, düşünmek mecburiyetin- dedir. Elbette böyleleri için imaretha- ne tertibi müesseseler kurulamaz; bi- lâkis... Cemiyetimiz, bu gibi ihtisassız gençlere, kendilerinden ücret alarak, Sanat öğretmelidir. Öğretebilir de... Bakınız, nasıl: Devletin kurduğu büyük fabrika- lardan bazılarında çıraklık, amelelik, yarı ustalık gibi işleri böylelerine gör- dürmeli. Buna mukabil, -eğer gördük- leri işin ücreti piyasaya göre bir lira İse- kendilerrine o kadarını sarfetme- | meli. Razı olup sıkı bir mektep disip- lini içinde yaşasınlar. Kovuşlarda yat- sınlar, karavana tertibi yemek yesin- ler, leyli müessese hayatı geçirsinler. Kaba saba üst baş giysinler. Böylece Bündelik masrafları faraza yarım 5. ra, yetmiş kuruş olacaktır. Birkaç sene sonra, fabrikayı terket tikleri zaman, mükemmel bir tesvi- Yeci, bir tornacı yahud başka bir mü- tehassis yetişmiş olurlar. Böyle bir sa- hatkâr piyasada daima aranır. Bu tah- Sillerinin ücretini de yukarda göster- diğim şekilde ödemiş sayılırlar. Şayed fakir aileleri varsa, onlarm | da iş görmek ehliyetinde olanları, ge- me boğaz tokluğuna, sırt pekliğine ça- İışır. İş bulduğu zaman çıkar, gider. İstihkaklardan arta kalan yukarda bahsettiğim yekün da çalışanların ge- Şindirmeğe mecbur oldukları tamami. Ve muhtaç, ihtiyar ve alil kimseler Varsa onları barındırmağa sarfedilir. Diğer müesseseler, iyi işçinin bura- da bulunduğunu bildikleri için, daima Müracaat eder, bu bahsettiğim devlet fabrikasından adam alırlar. Onlar da Memnuniyetle gider, çünkü dışarda a para var, ağır ve sıkıcı leyli mek- disiplini yok. Gidenlerin yerlerine Yenileri gelir; böylece devridaim olur, . Bilmem belki butarz elverişlidir, Iki de elverişli değildir. Lâkin bu Veya başkası, her halde bir usul bul Malı, Şu Türkiyede hiç kimse; — 8 inci sınıfa kadar okuduğum halde bir baltaya sap olamıyorum. tisassızsın!» diyorlar, Demesin, .. Mukadder itirazları biliyorum: Meslek Bekteblerinin mevcudiyetinden £ bahsedi- lâkin bunların mikdarı ve bünyeleri bu | Me müsald değildir; çünkü, seri halinde . Yapamıyorlar. Ve maliyet fiati yüksek iyor. O halde, ya bu mektebleri, bir ta- ken tadilit ve ıslahat ile, elverişli bir kle sokmalı, yahut ta bazı devlet fabri- larını mektebieştirmeli. Hem unutma- kalı ki, sanat mektebi mezunlarından bir diplomayı aldıktan sonra sanatı “eğiL, memuriyeti tercih ediyorlar, i bahsettiğimiz şekil ise gençlere dip- değil, sanat ehliyetnamesi temin ot- iy olacaktır. 4Vâ - Nü) | Bazı et cinslerinin üzerinde etiket yok- ŞEHİR HABERLERİ Valinin tamimi Teftişlerde gördü- gü noksanlara dikkati celbetti Vali ve Belediye relsi Dr. Lütfi Kırdan bütün kaymakamlarla Belediye şubeleri- ne hilaben bir tamim yapmıştır, Vali, bu tamiminde hülâsaten diyor ki; «Beldenin ve beldelilerin huzurunu ihlâl &denlerin teeziyesi için kanun, kayma- kumlara kâfi derecede salâhiyet verdiği halde, şehir dahilinde yaptığım teoftişler- de tesbit ettiğim beledi suçların team- müm etmekte olduğuna ve bunların ön- lemediğine şahid olmaktayım,» Dr. Lülfi Kirdar, bu teftişleri netice- sinde gördüklerini şu suretle izah etmek- tedir Şehirde çok di üstleri halki rünce, kendisine vüviyetlerini gizler vardır, Bilhassa ıların çoğu muayeneye | tadır. | Yaya kaldırımları seyyar satıcılar | tarafından işgal edildiğinden mürur ve üburun selâmeti n olunamamakta- dır. 5 Bazı mahallelerde sürü halinde ta- vuklara raslanmaktadır. 6 — Şehrin en mutena semtlerinde boş arsalarda koyun ve keçi otlatılıyor. 7 — Bakkallar kontrolsuzdur. Bu kam iliği görmedim. Kusaplarda etler açı! satılmaktadır. tar, Balıkçı dükkânları çok piztir. Manav dükkânlarının önü sebze sapı ve yaprak- larından, birer çöplük halini ştır. Mahalle kahvelerinde kahveci ve garson- lardan okserisinin ri pek perişan ve berbaddır. Çatlak fincan ve bardaklara sık sık rasladım. Ahçı ve işkembeci dük- kânları pek fecidir. Vali, bundan sonra halkın gida madde- Jerile alâkadar olan bu gibi esnafın ken- dilerini hiçbir nizami ve sıhhi kayıtla mu- kayyeâ Ogörmediklerine işaret ederek otomöbil ve otobüslerin son süratle ge- çerek kaldırımları çamur! teltiklerini ve halkı ni, çöpçü onbaşılarının faaliyetlerinin hiç | takip edümediğin kaydetttikten sonra her kaymakamın kendi mmntakasınt sıl sik teftiş etmesini ve her haftanın salı ve cu- ma günleri birer raporla, teftişlerin neti- celerini kendisine bildirmelerini emret miştir. Belediye muhasebesinde eri- Müfettişler tahkikata devam ediyorlar Belediye muhasebe müdürüne iş- ten el çektirildiğini, Fatih Belediyesi muhasebecisi B. Enverin de azledildi- ğini yazmıştık. B, Enver, Sarıyer muhasebecisi iken hakkında Belediye müfettişi B. Kâmi- lin yaptığı tahkikat neticesinde tesbit edilen suç 1605 numaralı kanun hük- müne temas ettiği için, tahkikat ev. rakı doğrudan doğruya Adliyeye ve- rilmiştir. Bugünlerde adli takibata başlanacaktır, Belediye müfettişi B. Kâmil, şimdi Muhasebe müdürü B. Kemalin, Sarr yer muhasebesinde görülen suçtan dolayı Sarıyer Belediyesi muamelâtı- ni kontrol edip etmediğini tesbit et- mekle meşguldür. Bu itibarla Merkez Muhasebe müdürlüğündeki kayıtlar ve defterler tedkik edilmektedir. beri her gün bir yere bir tuğla konsay- Karilerimizin fikri İdeal nümune köyü Ziraat kongresi münasebetle, bir Karlimizin tasavvur ettiği nümune köyü tipini aşağıya derc- ediyoruz: Her vilâyet dahilinde, büyüklü- ğune göre 1-2 nümune köyü vücuda getirmeli, Bu köyler ye- niden inşa edilecek yepyeni ola- caktır. Hepsinde birer «Atatürke meydanı, meydana nâzr küçük bir hükümet konağı, minimini bir Halkevi bulunacaktır. Bir de ha- mam: spor çayırı, pehlivanlar gü- reşecektir. Halkına gelince: Bütün vilâyet köyleri nimune köyüne 1 - 2 cile reisi askerliğini göğ» ehli mune köyünde iki sene lacak ve bu zaman zarfında; köy n lâzım olan pratik bi i Bundan * a kendi köyüne memuriyetle avdet ede- cekiir. Vazifesi öğrendiği pratik eri köylüler arasında yay- mak olacaktır, Nümune köyü relisini intihab hususunda bilhassa itina göste- rilecektir. Köy reisinin etrafında lüzumu kada” mülehassis ola- caktır. Maslak yolunda parçalanan otomobil Zabıta otomobili kullanan Agobu arıyor Evvelki gece saat 20 sıralarında Zincirlikuyu polis merkezi devriye me | murları Maslak yolunda terazisi | civarında yol kenarında parçalanmış bir otomobil görmüşlerdir. Yapılan ilk tedkikatta bu otoh lin Maslaktan Zincirlikuyuya di giderken yol ke- narındaki ağaca çarparak parça par-. | ça olduğu tesbit edilmiştir. Otomobil- de kan bulaşığı ve saire bulunmadığı için içindekilerin yaralanmadığı an- Yaşılmıştır. Yol kenarında parçalanmış ve s&- hipsiz olarak duran otomobilin üze- rinde 1736 numaralı plâka vardır. Ya- pılan tahkikat neticesinde bu otomo- bilin avukat B, Celâl adında birine ald olduğu anlaşılmış, bu zat karakola davet edilip sorulunca: Otomobil benimdir. Fakat bunu bir müddettenberi ahbaplarımdan Agop adında biri kullanıyordu, Bu ka- zadan benim haberim yoktur. Demiştir, Fakat zabıta, Agop adın- daki bu adamı dün geç vakte kadar aradığı halde bulamamıştır. Parçala- han otomobil içinde birkaç kişi ve bunlar arasında Saadet adında bir de kadın bulunduğu (söylenmektedir. Bunların yaralı olup olmadıkları da hentiz anlaşılamamıştır. Zabıta ve Ad- Miye bu esrarengiz kaza etrafında tahı- kikata devam ediyor, Nevyork sergisi komiserliği Nevyork sergisi komiserliğine B. Vedad Nedim ve serginin İstanbul ajanlığına da B, Neşet Atay tayin edil- mişlerdir. Şüpheli ölüm Koluna yapılan .. şiringadan mı . .. öldü ? Müddeitumumilik şüpheli bir ölüm tahkikatına elkoymuştur. Saraçhane- başında oturan Yaşar Rezzaki adında biri uzun zamandanberi müptelâ ol- duğu romatizma hastalığından şikâ- yet ederken arkadaşları kevüisine bir doktor tavsiye etmişlerdir. Yaşar Rez- zaki bu doktora gidip muayene Ol- muş, doktor kendisine, biri içilmek ve biri de kol damarına enjeksiyon yapıl- mak üzere iki ilâç vermiştir. Evvelki gün Yaşar Rezzaki ilâcın birini içmi, ini de, eski tanıdık- larından bir $ memuruna rica e ölmüştür. Vaka, müddeiu- e bildirilmiş, Aldliye doktoru Karan dün cesedi muayene ar Rezzakinin, ilâçların yanlış verilmesinden mi, yoksa yanlış kulla- rılmasından mı öldüğü tesbit edilmek üzere cesed morga kaldırılmıştır. Kul lanılan ilâçların bakiyesile reçeteler de Tıbbı adli kimyabanesine gönde- rilmiştir. Tıbbi adlinin verecoği rapor- larla Yaşar Rezzakinin ölümünün | sebebi anlaşılacaktır, B. Cevad Nizami de istişare komisyonuna girdi Evvelki gün ilk toplantısını yapan iklasad istişare komisyonuna ticaret odası umumi kâtibi B. Cevat Nizami- nin de alınmasına karar verilmiştir. Komisyonun ikinci toplantısı bu günlerde yapılacaktır. Ipekli çoraplar Bazı tiğliz finali kadın çorabı almak için müracaat ediyorlar İngiltereden bazı firmalar Türkiye- den ipekli kadın çorabı ithal etmek arzusunu göstermişlerdir. İngiltere kadın çorabını daha ziyade Almanya- dan ithal ediyordu. Son zamanlarda kendine yeni pazarlar arıyan bu mem- leket ipekli kadın çorabını memleke- timizden almak teşebbüsünde bulun- muştur. Çorap ihraç edecek firmalar dün şehrimizdeki alâkadar makamlara mü- racaat ederek, bundan sonra İngilte- reye ihraç edecekleri çorapların, ha- riçten getirtecekleri iptidal maddele- rini kabulü muvakkat suretile ithal edip edemiyeceklerini sornuşlardır, Çorapçılar çorabın mevaddı iptidaiye- si olan ipliği kabulü muvakkat sureti- Je ithal ettikleri takdirde, bu ithal için verdikleri gümrük resmini çorabın ihracı sırasında istirdad cdebilecek- lerdir, Bu mesele, Gümrü tarife kanunu- nun on dördüncü maddesine temas etmektedir. Alâkadarların muvakkat kabul usu lünden istifade edebilmeleri için İcra Vekilleri Heyetinden karar almak üze- re Iktisad Vekâletine müracaat etme- 1 leri lâzım gelmektedir. Bay Amca Konservatuarda 1. İSTANBUL HAYATI Balığın adı ne idi? Vıcık vıcık, diz boyu çamurlardan seke seke, bata çıka bir hayli çabala- madan sonra kıvrıntılı, dar sokağa saptık. Her kafadan bir ses çıkıyor, perde perde yükselen çığlıklar etrafı çınlatıyor, fakat hiç birinin söylediği anlaşılmıyor. Pala bıyıklı, kırmızı ku. şaklı bir adam, kan, çamur bulaşık, sıvalı kolunu sallıyarak arkadaşıma işaret etti: — Gel bayım. Buraya gel. Başka yen de aldatırlar seni, Dükküna sokulduk. Palabıyıklı adam tabladaki balıklardan birini kuyru- ğundan yakalayıp kaldırdı. Sağ elile hayvanın Kafasına bir fiske vurdu. Balığın kulakları açılıp kapanmağa başladı. Adam, en kıymetli eserini ser- giye çıkaran bir sanatkâr gururile gis lümsiyerek haykırdı: — Hay maşallah hanay... Denizde bile bu kadar diri balık bulunmaz. Çırpınan balığı tablanın üzerine fın laltı, öleki tablalarda yığıh çeşid çe şid, renk renk balıkları da birer birer gösterdi: — Uskumru, kefal, mercan, barbun. ya, lüfer, çinekop, gümüş, tekir, kılıç, iskorpit. Hangisini İsterseniz verelim, İstakozlar da kuzu gibi ha... Sepetin içindeki acaip mahlüklar. dan birini uzun bıyığından yakalayıp burnumuza doğru uzattı, Tüylerim ürpererek geriye çekilirken yanımda bir kadın feryadı yükseldi: — Hay Allah mustakını versin se. nin gibi balıkçının. O pis böcek insa. nın üzerine uzatılır mı? Aklım buşım- dan gitti, alacağım balığın ismini unuttum, Sen şunların adlarını says na bakayım... Balıkçı bağıra bağıra balık isimle. rini saymağa başladı. O söyledikçe kas dıncağız kâh kaşlarını kaldırarak reğ- dediyor, kâh boynunu büküp murılda- nıyordu: 4 Haah.... İşte ona yakın bir şey. di. Biraz daha, biraz daha. Yok, ol- madı. Gene uzaklaştın. Balıkçı asabileşti; — Bayan, bizde bulunan balıklar bunlardır. Daha başkasını istiyorsan denize dal, — Ne bağırıyorsun ayol. Bizim hay geçen sene sizden almışmışda: «Çok lez« zetli balıktır. Gene ondan alalım.» des di. Adını da söyledi anma, şimdi unut. tum, Hani, denizden çıkıyormuş, Kavga başlamadan dükkânm önün den uzaklaştık. Meğer bizim arkadaş da balıktan pek anlarmış (1). — İMâ, şöyle yumuşak bir balık ol. sun da, ismi ne olursa olsun. Diye tutturdu. Bereket versin hal aşma bir dükkâncı işimizi halletti. Her tabladan birer tane alıp çeşid çeşid ba lıkları karıştırarak bizim arkadaşın gönlünü yaptı ve ilâve etti; — Biri iskara olur, birinden plâki, ötekinden çorba yapılır. En son ver. diğim balığın haşlamasına da doyum olmaz ha... 1... Bazı ihracat firmaları kında tahkikat Uygunsuz hareket ettikleri öğreni- Jen şehrimizdeki bazı ihracatçı firme lar hakkında tahkikata başlanmıştır. Bunlardan biri hakkındaki tahkikat neticelenmiş ve tacir mahkemeye ve- rilmiştir. Diğerleri hakkında yapılmakta olan tahkikat ta yakında ikmal edilecektir. Suçları görülenler mahkemeye verile ceklerdir. hak- « Bugün Eyfel kulesi kadat bir konser- vatuar binası meydana gelecekmişi, - Hoş, Şimdiye kadar bunun için yasılıp çizilen. ravuk MU yamuRTADAN, YUMURTA Mi TAVUKTAN? — Mesele bu değil!,. (Evrelâ konseiva- tuar binası m yoksa yolları m17.) Yeni ciksin mesela bela he Mi İkame ii Mz eğ Şu işe gel de sen hakemiik et beril. A. Edemem bayım!. Biri baş, biri