SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan; SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 254 Meclis, kati bir karar vermeden evvel, Mehmed Ali paşanın müdafaasını dinlemeğe karar verdi Bunun üzerine Kıbrıslı Mehmed p& şa saraya gitti, Makbuz senedlerine konulmuş mühürlerin sahte olduğunu ve Cezâyirlinin küreğe konulması icap edeceğini arzetti, Abdülmecid heyetin zabıtlarını görmek istedi. Fakat iç- timalarda zabıt tutulmamıştı! Sadrazam teşrinlevvelin yirmi birin. de heyeti içtimaa davet etti. Bu içti- mada evvelce cereyan eden tahkikat hakkında herkesin hatırasına müra- caat edilerek buna göre bir zabıt ya- zılacak ve aza tarafından imzalana- caktı. Bu celsede diğer celselere gel- miyen Serasker Riza paşa da hazır bi Yunuyordu. Hariciye Nazırı olan Reşid paşa (6 şaban 1269 - 2 rebiülevvel 1271. Üçüncü defa) ise gelmemişti. Meclisi völâ reisi Şekip paşa evvel- den hazırlanmış bir zabıt müsvedde. sini sadrazama takdim etti, * (Bu zaptın Reşid paşa ile İngiliz el- çisi tarafından hazırlanıp Şekip pa- şaya verlidiği Mehmed Ali paşa taraf- tarlarınca iddia olunur.) Sadrazam bunu mütalâa edince mü- teossir görünmekle beraber okunma» sını meclis kâlibine emretti. Bunda Mehmed Ali paşa şeref ve haysiyeti bozuk, ahlâken düşkün bir şahsiyet gibi tasvir ediliyordu. Ancak bu tasvir ittikten sonra ehli hibrenin makbuz- lar üzerindeki mühürlerin sahte ol- duğuna karar vermelerile bu mesele. den berhetinin kabulü zâruri gösteri- liyordu. Bu varakanın ökunması he- yette gürültü kopardı. islâm ile Hasip paşa infial ve hiddetlerini iz- hardan kendilerini alamadılar; heyeti hâkimeye şahidlerle hakkâkların istic- vabından ve ifadelerinden hasıl olmuş neticelerin ve kendi iy dü- şüncelerinin aksi söyletİlmek istenil diğini beyan ederek hakikate bu lies ce mugayir bir vesikaya imza köymi- yacaklarını yemin ile teyid ettiler. Şekip paşa takdim ettiği zabtı mü- dafan etti, Ekseriyeti kendi tarafına celb için tehdidden bile çekinmedi: İtirazlarınız ve vicdanen temâ- yülleriniz ne olursa olsun bu zaptın imza edilmesi iktiza eder! Diyerek büyük bir devlet mümessi- İlinin - İngiliz elçisinin- kendilerini im- zaya icbar Serin pa işrap etti. Şeyhislâm ile Hasi si Şekip pa- şanın sözünü kestiler ve şeref ve vic- danlarına muhalif bir şeyi ihtiyar ede- miyeceklerini bildirdiler. Heyecan o raddeye vardı ki, sadrazam müzakere- yi daha ziyade uzatmağı caiz görme- di; reye müracaat etti. Evvelâ Maliye Nazırı Musa Safteti (9 muharrem 1270 - 8 reblülevvel 1271) ve Serasker Riza paşalardan reylerini bil- dirmelerini talep etti. İkisi de tered- düd ediyorlardı; diğör aza ise onların verecekleri cevaba intizar eyliyorlar- dı. Mecliste hüküm süren garip sü- küt nihayet onları cevab vermeğe mec» bur bıraktı. Birisi: — Ekseriyetin reyine tabiyim! Öteki; — Ben del Dediler. Azadan bazıları'da ayni reyi (1) verdiler! “Reşid paşadan çekinildiği pek aşi. kâr olarak hissolunuyordu. Sadrazam kızdı; — Ben bu zaptın hakikati tasvir et. mediği, bu sebeple yırtılması lâzım geldiği reyindeyim. Meclisi yakında fevkalâde bir içtimaa davet edeceğim. Mehmed Ali paşadan da hazir bülün- masını rica edeceğim; Hakkâkları da celbedeceğiz. Ayni celsede bu ehli hib- Tenin şehadetlerine göre bir zabıt tan- zim eyliyeceğiz. Dedi. 'Tam içtima hitam verileceği sırada Reşid paşa sâlorla girdi. Zabıt- name yüzünden çıkan ihtilâfı öğrene- rek müzükereye iştirak edemediğinden dolayı ilizar ve teessüfe şayan olan bu maslahatın bu celsede sonu gelmeyişi. ne teessür beyan etti, — Şekip paşanın yazip takdim et- tiği zabıt reddedilebilir veya tadil olu. narak hakikate muvafık görülmiyen ve Mehmed Ali paşanın şerefine doku- nacak olan tabirler değiştirilir yahud yeni bir zabıt kaleme alınabilirdi. Dedikten sonra nazırlardan ikişer, üçer toplu duranlara bir kaçar söz da- ha söyledi; şeyhislâm Arif efendiye yanaştı; yavaş sesle: — Böyle bir zaptı reddeylediğiniz- den dolayı size karşı kalben derin bir minnet hissediyorum. Şekip paşanın kaleme aldiğı bü varaka vükelâ heye» tini ve saltanat hanedanına intisap etmiş bir zatı lekeliyecek mahiyette- dir. Şekip paşanın kimin nüfuzu al- tında kaldığını ve gösterdiği cüreti ne- reden aldığını anlıyamıyorum, Heye- tin son içtimaında sarfeylediğim #öz- leri biran mağlübu olduğum infial ve hiddete atf ile beni mazur görürsü- nüz. dedi. Şeyhislâm Arif efendi: — Estağfurullah! Jar ve baş eğmelerle Reşid paşa İle bozuşmak fikrinde olmadığını gös- teriyordu. Arif efendi Reşid paşanın kendisine söylediklerini Abdülmecide arzetti. O da Mehmed Ali paşaya söyledi. Mehmed All paşa Reşid paşanın bil. hassa bir celse evvel sarfettiği sözler- den dolayı mahkemeye müracaat et» mek istiyordu. Abdülmecid geçirilmekte olan kri- tik vaziyette devletin en büyük iki re- cülü arasında böyle bir davadan ta- haddiis edecek dedikodulara meydan bırakmak istemiyerek buna mâni ol du. Gerek Reşid paşa, gerek Jord İstrat- ford Kıbrıslı Mehmed paşayı sadaret- 3 — Koder - Alafranga sucuk. 4 — Sersemleşen, 5 — Kasık. 8 — Tehassür odati - Bunaklık - Tersi 9 — Yaş değil - 10 — Asılan. Yukarıdan Aşağı — Büyük sal Beyan odatı. 2 — Bir erkek ismi . Kıskanç. 3 — Memnu - Üzüm suyu Kırımını - Bir millet Beyaz - Güzel, Bağlamlık - Vilâyet. 7 — Aydin civarında bir kasaba. 8 — Fanlı - İsviçrenin merkezi, 9 — Başıni «Se gelirse dişçi olur - Âni gelen felâket, 10 — Etmekten emir - Bilâsebeb etti, Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : I — Sürçülisan, 2 — Adu, Melami, 3 — Lergi, Gez, 4 — Ab, Ateh, Ra, 5 — Mars, Alm, 6 — Apartmak, 7 — Nanemolla, 8 — Adeta, Na; 9 — Re; Acı, 10 — Anten, Işik. Yukarıdan 1 — Balaman 2 Odeba, En, gz Ruz, Rans, 4 — | , 5 — Ümit, Ame, 6 — Le, Rodâ, 7 — İl, Hamlacı, 8 — e Lal, Iş, 9 — 'Amrikan, 10 — Nizam, Muti; tutkalı ten infisal ettirmek için ellerinden ge- kle linke ağn nl a anemi leni yapıyorlardı. Nihayet emellerine nail oldular. (1) Reşid paşa dördüncü defa sadarete geldi (2 rebiyülevvel 1271 - 16 şaban 1271). Reşid paşanın bu sadaretinde meşihet makamında gene Arif efendi, seraskerlikte Riza, Bahriye nezaretinde Halil, Hariciyede Âli, Maliyede Şefik paşa bulundular. Mehmed Ali paşa muhakemesi ye- »i bir cereyan aldı. Celbedilen iki İn- giliz ehli hibresi senedlerdeki mühür- lerin Mehmed Ali paşanın diğer evrak üzerindeki mühürlerine benzediğini, bunların sahte oldukları tasdik edile- miyeceğini beyan ettiler, Türk yazısi. le o ana kadar hiç meşgul olmamış oldukları halde!... Maruf bir hattat da mühürlerin sah- te olmadığını temin etti, Evvelce ya- pilan tedkikata iştirak ederek mühür. lerin sahte olduğunu beyan eylemiş olan diğer bir hattat -bu zat bir imam- dı! - bu defa yeni tedkikat neticesin- de eski kanaatini değiştirdi; mühür- lerin hakiki olduğunu yemin ile beyan eyledi, Buna rağmen evvelce yapılmış tah- kikat ve tedkikatın kuvveti kırılmış sâ- yılamıyordu. Vükelâ Mehmed Ali pa- şa aleyhinde kati ve şedid bir karar. vermekte mütereddid görünüyordu. Yalnız yetmiş beş bin kuruşluk 86- neddeki mührün Mehmed Ali paşanın mührü olduğunda iltifak hasıl olmuş bulunduğu için bu paranın kendisin- den tahsili hakkında Tanzimat mecli- since tanzim olunan mazbata vükelâ heyetince gene ittifak ile kabul edil- mişti, Meclis Mehmed Ali paşanın diğer üç senedin muhteviyatını da iade edip etmemesi hakkında karar ittihazın- dan evvel müdafaasını dinlemek üze. re ya kendisinin bizzat gelmesini ya- hud bir vekil göndermesini Mehmed Ali paşaya tebliğ etti. O da iptida kâh- yası Refik beyi gönderdi, Ancak in- ce ve zeki bir zat olan bu Refik beyin Reşid paşa takımile de arası iyi idi, Mehmed Ali paşa bir avukata yazdır. makta olduğu bir lâyihayı birkaç gün ar heyete takdim eyliyeceğini bil yayar matbuatı artık bu davadan Amerika, hattâ İngiltere matbuatın. da davanın karışık ve çapraşık nokta» ları münakaşa ediliyordu. İstanbulda Lâzarist rahiplerin reisi papaz Bor& Cezayirli meselesinde Re- şid paşa aleyhine fikirler hasıl edebile- cek bazı maddeleri ortaya koymakta |6( (Arkası var). (1) Sebebleri evvelce izah edümiştiğ, 14/12/938 Çarşamba günü İstanbul Belediyesi Merkez Hâlinde toptan | salılarn yaş mevya Ve sebze flatleri: En aşağı En yüksek Bensali fiati Oflati Kr,Sa, Kr.Sa, 5— 16 10 — Sakız kabağı Dolmalık biber Sivri biber Kır domalesi Sırık domatesi Çalı fasulyesi Kilo 5 eşi Bewelye (sultani) Havuç Karnabahar Patlıcan orta Yeşil salata Kereviz kök » o yaprak Pancar Maydanoz Nane Kırmızı turp Bayır turpu Soğan taze Sebile üzümü Siyah üzüm Amasya elması İnebolu elması Ferik elması Gümüşhane elması İngiliz - Taraklı elması Lâz elması İnebolu armudu Ankara arınudu Ayva Muz Muşmula Ceviz Ağaç kavunu Yeni limon pare ipa. öle 36 lık sandık 359 — » Gilük » 300— » lik 200 — > 100lük 150 — 150 ik 149 — Alanya 38 lık 380 — » Gilük 25 — » 80 lik 25 — » Ioolük 25 — Fenike 96 uk 40 — .» 160lik 4) — » lük 425 — Hatay 89 ik 440 — » Jâötlik 400 — » » Zi0luk 325 — Mandalina: » Dörtyol 100 (OAded » Alanya 100 , Ri 100 > Fenike 100 » Bodrum 109 >» Konferans 15 Birinci kânun 1938 Perşembe günü saat 18 de Gümüşsuyunda Yük» sek Mühendis Mektebi Konferans sa- lohunda Prof, Y, Mühendiş FİKRİ SANTUR tarafndan Demir inşaatta kaynak, hakkında bir konferans verilecektir. Gelmenizi dileriz, Demet 2 — 150 —50 — —* 1— —5 a— 13 — n— ei 16— 10 — 3— 3 /4— 9 ipi 0— 0 — .— 5 — Aded 3 — Kilo 9— » 3— 100: aded 200 — 100 » 150. “wwwwwusuwuwusuğrsewwe .Ç..YUYUYU YU 200 — 225 — d— 210 — 225 — DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F, Sertelli mm Tetrika No, 202 İmparatorun celladları, Aryüsü arıyorlardı. Venedik elçisi, Aryüsü evindeki şarap mahzeninde saklamıştı Birbirini tutmıyan, fakat her biri bir başka hakikatin ifadesi olan bu sözlerden anlaşılıyordu ki, Mihailo- fun sarayda boğdurulduğundan hal kın haberi yoktu. Aradan iki gün geçtiği halide generalin surlara dön- memesi Trakyalı askerleri de mera» ka düşürmüşlü. İmparator bü vaziyetten istifade etmeyi ihmal etmedi Münadilere şöyle bir ilân yaydırdı: «General Mihailotun izini bulana imparator tarafından yüz altın hediye verilecektir. Böyle herkes tarafımdan sevil- miş ve Trakyadan memleketi. mize yardıma koşmuş ölan de- ğerli bir kahramanın başına gelecek her hangi bir felâket- ten haberi olup ta saruya ma- lümat vermiyenler vatan hai- nidirler. Göklerin lâneti onla- rın üzerlerine yağsın...» Mihail Paleoloğ Bu ilânı okuyanlar imparato- run - Mihailofun esrarengiz gaybu- betinden dolayı - çok müteessir ol duğuna inandılar. Şimdi Bizans 0- kâklarında ve şehrin en izbe yerle- rinde Mihuilofu arıyorlardı. Perikliş “içinden gülerek, tora: — Dünyanın bütün şeytanları ve cinleri bir araya toplansalar, Mihai- lofun İzini bulamazlar, haşmetmeabi En büyük düşmuanınızı kolayca yen- meğe ve vücudünü sessizce ortadan kaldırmağa muvaffak oldunuz! Bun- dan sonra müsterih yaşayabilirsiniz! Diyordu. İmparator bu neticeden çok memunudu: — Şimdi Bizansta bir tek düşma- nım kaldı... Bana dost görünüyor. #adık görünüyör.. fakat, ilk fırsatta ipmara- Periklis başını salladı: — Hakkınız var, haşmetmeap! General Teofilos, Mihailoflan daha yaman ve ondan daha kurnaz bir adamdır. Günün birinde - ferman buyurursanız - onu da sessizce Mİ- hailofün yanına gönderebilirim! * Günler geçtikçe İmparatorun hid- deti artıyordu. «— Elvira neden bulunmuyor?» Sekizinci Mihail önüne gelene bu- nu soruyordu. Periklis mâni -olmasa, Mihailof için yaptığı gibi, onun hakkındaki mükâfat vadeden bir irade neşrede- cekti, Fakat o zaman yerliler; <İm- parator kapımızdaki düşmanı unut- muş.. gözdesile meşgul oluyor!» de- miyecekler miydi? Elviranın kayboluşundan impara- tor ne kadar meyus ve mükedderse, Andigoni ile Dafne de o derecede memnundular. İmparatoru avucunun içine al mağa çalışan bir kadın nihayet sa- raydan - her ne suretle olursa ol- sun - uzaklaşmış bülunuyordu. Bir gün imparator sarayın bahçe- sinde dolaşırken, iki hassa askerinin bir ağaç dibine oturarak huzlı hızlı konuştuklarını duydu. — Acaba ne konuşuyorlar? Diyerek yavaş yavaş arkalarına gitti. Dinlemeğe başladı: : — Elvira hâlâ bulunmadı mı? — Onu bulmak güç bir iş değil amma söylemek bana düşmez. — Gözcüler hâlâ semt semt dola- şiyorlar. İmparalor bu kadını çok sevmiş olsa gerek. — Sevilmiyecek bir kadın değil dio. — Sen nereden tanıyorsun? — Ben eskiden kahraman 'Tormi- kisin maiyetinde idim. Sık sik beni evine gönderirdi. Elvirayı yakından tanırım. — Esmer güzeliydi diyorlar, öyle mi? — Hayır, kumraldı, Ateş böceği gibi parlak gözleri vardı. Sesi, sözü, boyu. her şeyi güzeldi, — İmparator turnayı gözünde vurmuş desene... — Eh... Böyle bir kadının kocasi öldükten sonra, sen de imparator ol- san alırdın onu. — Elbette âlırdım PBaşkalarıns kaptıracak değildim ya. Uzun boylu nöbetçi kargısını yere uzattı. — Bugün imparator surlara gid& cek mi? Kısa boylu asker başını salladı: — Bilmiyorum. — Demin bana Elvirayı bulmak çok kolay demiştin... Söylsene bir kalım, — Söylersem, yakmış olurum. — Kendini imparatorun karşisın» da mı sanıyorsun? Ben kimsenin bas 4inı yakacak bir adam değilim. S& dece merk ediyorum bu işi... — Doğrusunu istersen, kati bir şey bilmiyorum. Bir kişiden şüphem var... Sanıyorum ki Elvirayı kaçır ran odur. — Kimdir o cesur adam...? — Aryüs... — Venedik şövalyesi mi? — Evet. Ta kendisi. — Ben buna inanmam... — Niçin inanmıyorsun? Ben Ar yüsün, Elvira kaybolduğu gün sara” yn arka kapısı önünde dolaştığını gördüm. — Eski sevgilisini görmeğe gek miştir. — İmparatorun yeğenini mi? — Öyle ya. Aryüs onu çılgınca 88 viyordu. Fakat, İmparator: — Ben böyle bir serseriye ki$ vermem, dedi. — Aryüs bir hizmetçi kadına Ek virayı soruyordu... Bunu kulağımi& duydum. — Neden takib etmedin? — Akropol burnunda nöbetim vardı. Vazifemden ayrılamazdım, O dakikada hiç bir şüphem'de yoktu kimseden. * Elvira kaybolduktan s0 ra bunları düşünerek, onun Aryüsle kaçtığına hükmettim. İmparator tekrar yavaş yavaş yü rüyerek, askerlerin arkasından çö kildi. İki nöbetçinin konuşmasından bir çok şeyler öğrenen imparator, bahçeden saraya girer girmez, P& bir adamın başıni dinledim Elvirayı Aryüs kaçırmış. Şimdi Ck bali meyhanelerine beş on adami gönderip bu serseriyi yakalat... Evi- ni arasınlar.. Elvirunım onun evinde bulunduğunu umuyorum. — İmparatorun cellâdlari Ar- yüs'ün peşinde... İmparatorun adamları Elvirayi arayadursunlar, Biz gelelim Aryüse... Venedik elçisi, Aryüsü çağırttı: — Seni son defa olarak himayf edeceğim. İmparatorun adamları 59 ni arıyorlar. Ecel başında dolaşıyor. Bu sefer imparatorun tuzağına dü“ şersen, acırım sanal — Benim imparatordan korkun yok. Hiç kimseye bir fenalık yapma dım ki, imparator bana bir fenalık yapsın. — Tornikisin karısını sen kaçır mışsın diyorlar! — Tornikisin kansı mı? Bu dâ kim?... — İmparatorun gözdesi... sın en güzel kadını... — Tarımıyorum, sinyor! Ben s98 günlerde güzel kadın yüzü görme dim. — Bir İHtiraya uğradığını saniy”” rum. Elvira saraydan kaçmşı, Kâ$ gündür onu arıyorlar. İmparator* «Aryüs kaçırdı onu.» demişler. BU sefer de yakayı ele verirsen, seni kurtarmama imkân yoktur. — Sen korkma, sinyor! Ben yaki” yı ele versem de kolay kurtulurum. Çünkü, Elvirayı tanımıyorum, (Arkası var) Bizan”