Dünyanın en kuvvetli iki müdafaa ve istihkâm şebekesi Fransızların Maginot hattı karşısında Almanlar Siegfried hattını yapıyorlar Iki tarafta tahkim edilmemiş hiç bir tepe, hiç bir ge, hiç bir dere kalmamıştır Slegfried hattında yeraltı bir Alman istihkâmının giriş yeri Dünyanın en büyük iki müdafaa ve istihkâm şebekesi Fransız - Alman hududunda karşı karşıya muvazi bir şekilde yüzlerce kilometre uzunlu- ğunda uzıyan Fransızların Maginot ve yüz binlerce Alman askerlerinin gündüzlü çalışarak biran evvel | ine çalıştıkları Siegiried hatla- Almanların Siegiried hattı, Fransızların Maginot hattından da- ha ndur, Maginot hattı, Fransa- İsviçre hududundan Fransiz - Belçi- ka hududlarına kadar uzanıyor. Hal buki Almanların Siegirled hattı, Al- manya - Belçika ve Almanya - Hol- Janda hududları boyunca da uzamak» tadır. Umumi harpten evvel Almanya ve Fransanın hududlarında inşa ettir- miş oldukları münferid ve birbirile irtibatı olmıyan istihkâm şebekeleri. nin aksine olarak Maginot ve Sieg- fried devamlı bir istihkâm cephesi teşkil ediyorlar mumi harbin tecrübeleri, istih- kâmların pek derin olması ve arka arka, birbirine bağlı bir silsile teş- kil si lâzım geldiğini ispat et- miştir Maginot ve Siegfried müdafaa hat- larının derinliği 40 - 50 kilometre arasındadır, Ren civarında geniş ara- ziye sahip olan Alman fabrikntörle- ri, Slegfried hattının inşası için ara- şilerini hükümete meccanen vermiş- lerdir. Çünkü Ren ve Sar havzalarm- da kâin büyük sınai müesseselerini düşmanın muhtemel tecavüzlerinden koruyacak olan bu hattın biran evvel ikmalinde âzami menfaatleri vardır. Siegirled hattı Almanya - Hollanda hududu boyunca orme ortasında, Almanya - du uzunluğ rinde (o uzamaktadır tihkâm hattı, d T ol sahil İsviçre h du birr Bu Alman is e#nupta Ren neh- » ettikter tabii v Z teşkil eden Vosges Bu yerlerde 200 - 300 metrelik bir İ tadır. Bu yeraltı askeri ığunca, bir sıra tepeler üze | le, genişlikte olan Ren nehrinin sağ sa- hilinde Fransız, sol kıyısında da Ak man istihkâm silsilesi uzanıyor. Bu istihkâmlar silsilesinin plânla- rını yapanı Fransız ve Alman mühen- disleri, arazinin mânialarından âza- mi derecede istifade etmişlerdir. Bu suretle bugün Alman - Fransız hudu- Gu civarında bulunan tepecikler, de | reler zaptedilmez birer kale haline getirilmiştir. Bu istihkâm silsilesinde Fransız ve | Alman nöbetçilerinin yerleri, katiyen | görünmemekte, yeraltında ise yüz binlerce efradı alabilecek müstah- kem şehirler, köstebek yuvaları gibi dört istikamette kurulmuş bulunmak» şehirlerin kışlaları, lokantaları, hastaneleri, si- | nemaları ve her türlü konforları var- dır. Yeraltında, ve toprak seviyesinden farklı olmıyan çelik küleler içinde saklanmış binlerce top ve mitralyöz, otomatik ve elektrikle müteharrik makinelerle yukarıya namlularını çi- kararak düşmana güllelerini savur- duktan sonra gene aynı tertibat ile yeraltında (o gizlenmektedir. Alman erkânıharbiyesinin resmi organı olan Doyçe Ver mecmuası, Stegfrled hat- tındaki muazzam tahkimatın mü- kemmeliyetinden bahsederken di- yor ki: «Farzı muhal olarak mütearrız bir İ düşman istihkâm hatlarımıza sokul- mağa muvaffak olsa bile Siegfried hattının beton ve çelik İstihkâmları arkasında gizlenmiş ve göze görün- miyen müdafilerinin dört taraftan yağdıracakları müthiş ateşine hedef olacaklardır. Biraz daha arkada Al- man ihtiyat kuvvetleri düşmanı gük mermi yağmuru ve zehirli gazlar allunda boğmak için bekliyecekler- bu istihkâm silsilesini nek için geceli gün- ıyorlar. Birkaç yüz met- ötede tel örgüleri arkasında taras- sud yerlerinden Almanların bu faali- | sırasında pul yapı yetini takib ediyorlar, Hattâ hudud- lardaki Fransız kumandanları, Al man istihkâm hattının inşaatını gü- nü gününe takib etmek için yüksek noktalara dürbünler yerleştirmişler- dir. Tabii, Almanlar, Fransızların bu ta- rassuğ yerleri Fransız toprağı dahi- linde olduğunu ve bunu menetmeğe imkân bulunmadığı cihetle, Fransız- | ların gözetlemelerini men için açık yerlere kilometrelerce kalın bezden perdeler geriyorlar. Fransızlarla Almanlar, hududları boyundaki her tepeye, her dereye, hattâ her çalıyı tecavüze geçmeğe kalkışacak düşman için öldürücü ve müthiş birer tuzağa çevirmişlerdir. Gemerekte göçmenler için üç ayda 452 ev inşa edildi Şarkışla (Akşam) — Gemrek nahi- yesine iskân edilen göçmenlere yaptı- rılmakta olan evlerin inşası bitmek üzeredir. Bu evlere bundan üç buçuk ay ev- vel başlanarak günde 1000 - 1500 kişi çalıştırılmış ve az zamanda 452 ev yap- tırılmıştır. Bir plân dahilinde yapılan bu köy arkasını zengin maden kömü- rü sırtlarına yaslamış modem bir köydür. Uzakta kalan nahiye merkezinin y&- kın zamanda buraya nakledilmesi umulmaktadır. Bu köy Kayseri - Sivas hattı üzerinde ve Gemerek istasyonuna 25 metre mesafede kurulmuş olmak» Ja beraber arkasındaki zengin maden kömürleri işletilecek olursa yakın 86- neler zarfında en modern nahiye mer- kezlerimizden biri olacaktır. Sonradan pul yapıştırılan ev- raktan yalnız ceza alınacak Ankara 8 (Akşam) — Tanzimleri lması icab eden evraka, tanziminden bir müddet son- ra pul yapıştı gı takdirde hem re- sim, hem ceza alınmayıp yalnız ceza alınmakla iktifa edilmesi lâzımi gele- | ceği Maliye Vekâleti tarafından alâ- İ kadarlara tamim edilmiştir. HEKİM ÖĞÜTLERİ Doktor göziyle şimal memleketleri Küçük, fakat zengin bir memleket: Norveç ve Norveçteki sıhhi müesseseler Osloda milli tiyatro ve üniversite Dünyanın en güzel deniz sahilleri. ne, sayısız körfez, ada ve yarımadalar ra, karlı dağlara ve küçük büyük bir çok şelâlelere malik olan Norveçin bü- tün nüfusu 2,800.000 kadardır. Bu memleketin ekseri yerleri ve hususile şimal tarafları, dağlık ve kayalık oldu- ğundan, keza yolların bulunmaması ve senenin ekseri aylarında kar ve buz altında olması dolayısile hemen gayri meskündür, Halk en ziyade cenuba ve cenup şehirlerinde toplanmıştır. Şi- malde belli başlı yalnız (Narvik) şeh- ri vardır. Ne garibtir ki, medari kut- bu şimaliden 300 kilometre yukarıda olan bu şehrin iklimi, scak deniz ce- rTeyanlarına karşı bulunmasından, ol. dukça muledildir. (Narvik) İsveç ve Neorveçin, şimalden dünyanın her ta- rafına çelik ve kereste gönderdikleri yegâne büyük mahrecidir. Aşağılarda tesis edilmiş şehirlerin en büyükleri (Trondheim) (Bergen) ile hükümet merkezi olan (Oslo)dur. Burada büyük bir imar faaliyeti göze çarpmakta, her tarafta yeni yeni bi- nalar ve geniş yollar yapılmaktadır. Oslo'da geçen seneki Paris sergisine nazire olmak üzere İsveç, Norveç, Da- nimârka ve Finlândiya gibi dört İs kandinav memleketine mahsus büyük bir sergi kurulmuştu. Sergiyi iki gün sabahtan akşama kadar dolaştığım halde, her tarafını lâyıkile göreme- sitesi ve klinikleri, nüfus su üç milyon bile olmıyan bir millete deği, 15-20 milyonluk bir memleke- te yaraşacak kadar büyük, temiz, gü- zel, muntazam ve bir arada, toplu bir haldedir. Talebe için böyle bir üniver. sitede okumak çok kolay, hocalar için de burada ders vermek büyük bir zevk. tir. Oslo Tıp fakültesinde iki dahiliye ve iki cerrahi kliniği olduğu halde, yal- nız bir Kadınlar seririyatı vardır. Se- ririyatın direktörü beynelmilel şöhre. ti haiz Prof. Sunde'dir. Muhterem pro- fesör kendisini ziyaret ettiğim zaman, İstanbul gibi uzak bir şehirden gel- miş bir meslekdaşı görmekten müte- vellit büyük memnuniyetini izhar et- ti, ve bana çok ikramlarda bulundu. Sunde kadın ameliyatlarının çoğu- nu Budapeşteli Frigyesi gibi, mevzit hissi kaldırma ile yapıyor; ve iptali his bakımından aldığı iyi neticelerden pek memnun görünüyor. Kliniğin baş asistanı Dr. Lövset İs- kandinâvya memleketlerinden başka, Almanyanın şimal ve şimali şarkisin- de kullanılan ve bilhassa çocuk başla- rını çevirmeğe ve böylece doğumu ko- laylıkla bitirmeğe mahsus olan for- cepsini gösterid ve bununla manken Üzerinde tatbikat yaptı. Lövset Oslo. da çok forceps kullanıldığıridan şikâ- yetcidir. Konuşmalarımız arasında, ya her tarafında olduğu gibi, forceps tatbiki için ımı söyleyince itiraz | s'le doğum he İ ve çabuk biten bir iştir; sun sür. | : N etti. ği ve üzdüğü için, asıl bu cins doğum» İ Hyatla | Çünkü: lardan fazla ücret alınmalıdır!) dedi. Osloda, Berline 1922 de ilk seyahat ettiğim gündenberi ismini duyduğum meşhur bir kadin hekimi daha vardır. Bu ne üniversite profesörüdür, ne de resmi hastane mütehassısı veya şefi- dir! Fakat şöhreti Viyana ve Berlin- den başlayıp, Avrupanın sair memle- ketlerile Amerika ve bütün dünyaya yayılmıştır. Kielland adındaki bu de. ğerli meslekdaşı da Osloya ge siyaret etmek istedim. Ev nehanesinde, sonra da için tertib etmek nezak duğu çay ziyafetinde, gerek icat etti. ği forceps ve gerek rahim düşüklerini tashih eden ameliyat usulü hakkında, uzun uzadıya fikir teatisinde bulun- duk. Kielland'ın zevcesi, Viyanalı bir an- ne ile babadan, İstanbulda doğmuş bir kadındır; benden İstanbul ve Türki. ye hükkında izahat istedi. On beş se- nedenberi (Atatürk)ün memleketimiz« de yaptığı muazzam inkılâpları anla- tınca, hayretler içinde kaldı. Zeve V zevce bu büyük değişiklikle yakın. dan görmek için, ilk fırsatta Türkiye. ye gelmeğe karar verdiler. meş Oslo'da da, Kopenhağda olduğu gi- i, müstakil, yeni ve güzel kanser mü- esseresi vardır. Enstitünün, büyük memleketler müesseselerine nasip ol- miyan derecede bol radiumu vardır: Gerek Kanone şeklinde ve gerek m zili tatbikat için kullanılan radiumun yekünu 5 gramı bulmaktadır. B essesede hakim olan fikir, dium ve röntgen ile kanserin i sini durdurmak, sonra da, kabili ame. Hye olduğu müddetçe, kanserli uzvu ameliyatla vücuttan çıkarmaktır. Me. selâ meme kanserlerinde bu maksadı temin için, meme ve koltuğa iyice tat- bik edilen protezler yapılmış, bunların içerisine radiüm tübleri konuyor ve bunlarla evvelâ bir şualama yapıhyor. Sonra meme İstisal ediliyor. Keza ra- him kanserlerinde de, ayrtı şekilde ha- reket ediliyor. Evvelâ radium tübleri ve Kanone'si ile ışıklandırma yapılı. yor; bir müddet sonra da rahim ame. Yyatla çıkarılıyor. Bu usul geçen sene Londrayı ziya» ret ettiğim zaman meşhur Dr. Cra- merden duyduğum bir fikri hatırlattı: Lonrada Experimentel kanser enstitü. sü direktörü olan Cramer, bana tah- TİŞ ile nasıl habis tümörlerin husule geldiğini ve bü suretle tavşanların ku- Jaklarında meydana gelen sarkomları gösterdiği zaman demişti ki: «Kanse- rin tedavisinde radium ve röntgenden çok fâyda görüyoruz. Fakat bende bir kanser olsa, ışıklandırma tedavisinden sonra muhakkak âfetzede uzvu ame vücudumdan çık her hangi bir uz tia ne kadar rad edilirse edilsin, bir gün yn uzuvda kanserin Dr. Ahmed Asım Onur Ortaköy Şifa Yurdu sahib aşhekimi