9 Kânunuevvel 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA ? İki sene sonra oynanacak - bir piyese hazırlık Şair Halid Fahri, şu fikri, iri ser pavhalarla, ileri sürüyor: — Alman dahisi Göthe'nin yüzün- Bü ölüm, yılını kutlamayı vazife bilen Hiyatromuz, Namik Kemalin ellinci blüm yılında onun piyeslerinden bi- rini temsil edemez miydi? i Acar bir sual!.. Cevabını vermek hayli zor! Bana kalırsa, bu itaba şehir tiyat- #osu muhatab olamaz... Hücum yer- 8iz... Zira, İtiraf edelim ki, bir piye 8in hazırlanması zaman İster.. Hal bu ki, Namik Kemalin ellinci yıldö- hümü geldiğine birdenbire dikkati- miz celbedildi. Öyleyse, ben başka (birşey haber vereyim: Ayni edibin, iki sene sonra, yüzün- £ü doğum yılıdönümünü kutlamak kabildir: 48 yaşında ölen Namık Kemal sağ olsaydı, 1940 da bir asır ömürlü Blacaktı. Madem bu seneki fırsat kaçırıldı; öbür yıl telâfi edilsin. Lâkin nasıl?... Evvelâ: Hangi piyesi oynanacak? Merhumun altı tiyatro eseri olduğu malüm: «Zavallı çocuk, Akif bey, Karabelâ, Vatan yahut Silistire, Gül hihal, Celâleddin Harzemşah» Bunlar hakkında, klâsikleşen ka- naat de şudur: «Meydana getirdiği tiyatrolar, bazı sahne tertipleri ve monoloğların uzunluğu dolayısile bu- günkü tiyatro telâkkisine uymaz.» 1908 de, meşrutiyet ilânı senesin- deydi. Büyük edibin heyecanı gönül lerde bütün tazeliği ile yaşıyordu. Henüz dil değişiklikleri olmamıştı. Osmanlıca, tekmil ağdasile moda ha- lindeydi, Bu sırada, Namık Kemalin hemen bütün piyesleri tecrübe edildi; ben de, pek küçük olduğum halde Çoğunu seyrettim. Neticeyi de bili- Yorum: «Vatan yahud Silistires hal kın birinci derecede rağbetini kazan- mış, ötekiler nisbelen sönük geçmişti. Kahramanlar arasındaki Abdullah çavuş — Kıyamet kopmaz a... - diye dili- he doladığı tabiri kullandıkça, halk, gülmekten katılırdı. İslâm beyin sevgilisi; — Ey mum!., Ben de senin gibi eriyecek miyii demesile herkesi romantik bir hüzne düşürürdü. Piyes, umumiyetle, bütün güçlük- leri yenen nikbin bir haleti yuhiye İçinde yazılmıştır; hürriyet seneleri- hin amutör aktörleri tarafınadn oy. Manir, muvaffakiyetinden yer gök sarsılırdı. Ben, babamın memuren bu- lunduğu Selânikte, Beyazkule bahçe sinde seyretmiştim. İntibamı unuta- mam, Fakat, lisan, zihniyet, bir devletin Yıkılıp diğerinin kurulmuş olması ve Sanat telikkisi gibi farklar, elbette Namık Kemalin bütün eserleri arasın- da bu piyesi de oynanamıyacak dere “cede eskitmiş bulunuyor. Belki bir ta- mir mümkündür: Türkçenin geçirdiği İnkılâpla Jisanımı yötuş etmek, mün- hasıran Osmanlılığa aid cümlelerin © karakterini giderimek.. İhtimal «Vatan yahud Silistre» değil de, Halid Fahrinin tavsiye ettiği gibi, Gülnihal, Akif bey oynanılmalıdır. Düşünülecek mesele! Fakat ne oyna- macaksa, müze eşyası nevinden, za- manını geçirmiş, sırf bir hatırası olan Piyesler diye temsil edilecektir şüp- hesiz.. Fransada, eski şarkıların *gecelerin olur; ihtiyarlar, yahud me- Eminönü meydanı temizleniyor Molozların çabuk kaldırıl- ması temin edildi Vali ve Belediye reisi Dr. Lütfi Kır- dar Eminönü istimlâk sahasındaki molozların bir an evvel kaldırılmasına karar vermiştir, Belediyenin elinde kâfi tahsisat olmadığından, Dr. Lütfi Kırdar, Nafin Vekili B. Ali Çelinkaya ile telefonla görüşmüş ve molozların kaldırılması için beş bin liralık tahsi- sat teminini rica etmiştir. Vekâlet, tahsisatı dün gündermiş ve molozla- rın kaldırılmasına başlanmıştır. Müteahhidlere de, yıklırdıkları bi- naların ankazını çabuk kaldırmaları için emir verilmiştir. Belediye bundan sonra yiktrma! işi- ni müzayede ile değil, münakasa ile yapacak, yani malzeme Belediyeye kalmak suretile muayyen ücret muka- bilinde istimlâk edilen binaları yıktı- racaktır. Bu suretle yıktırma işleri de sürüncemede kalmaktan kurtulacak- tar. Belediye memurin müdürlü- ğü merkez binasına taşındı Belediye Memurin müdürlüğü şim- diye kadar Beyazıttaki Belediye şu- besi binasında bulunmakta idi. Me- murin müdürlüğü Belediye merkez binasına taşınmıştır. Yeni vapurlar Süratlerinin tedricen artması temin « edilecek Denizbank E tarafından Almanyada yaplınlan yeni vapurların sürati meselesi son zamanlarda bazı müta- lealara yol açmıştır. Denizbanktan dün bu hususta şu malümat alın- miştir: «Vapurların süratini 13 milden 15 mile çıkarmak için makinelerin bey- gir kuvvetlerinin 2800 den 4800 e ib- | lâğı icab ediyor. Ayni zamanda gö- minin ebâdında da tadilât icrası lü- zumu hasıl oluyor. 13 mil süratinde- ki bir vapuru 16 mile çıkarmak için ise beygir kuvvetini 6800 e iblâğ et- mek lâzım geliyor. Bu işleri kolayca yapmak mümkün değildir. Ayni zamanda fazla masra- fa ihtiyaç vardır. Geminin sürati ar- tınca sarfiyatı da çoğalacaktır. Bu ciheti peyderpey ve imkân nisbetin- de halletmek zarureti hasıl olmuştur. Bununla beraber Etrüsk gibi 13,55 mil süratinde olan gemilerin sürati 14 mile çıkarılmıştır. Diğerleri için de tedkikat yapılmaktadır.» maa vaa rakhlar giderler; bu da o kabil ola- cak; belki alâka da uyandırır, genç ihtiyar gidip seyrederiz; piyeste tek- nik hünerden ziyade başka şeyler ararız ve buluruz. Fikir iyi, amma, itham doğru de. gil: Şehir tiyatrosunu kabahatli çı. karâacak ne vardı bunda, dostum Ha- Ud Fahri?.. Esasen bu iş yalnız onun yapacağı şey değil, kalem erbabı bi- rinci vazifeyi, tiyatromuz ikinci va- zifyei görecek... Böyle bir teşebbüs Türk klâsikleri- nin ihyasına (daha doğru ihdasına) doğru ilk adım da sayılsa yeridir. (VâNü) AKŞAM . ŞEHİR HABERLERİ Aldığımız mektuplar Telgraf çekmekte müşkilâta uğrayan kariimiz aranıyor P.T.T. İstanbul müdürlüğünden Aaşağıki mektubu aldık: /10/938 tarihli Akşam gazetesinde «Telgraf çekmekte müşkülâta uğra- dım» başlığı altında çıkan şikâyetin sahibi olan Kâmil Özkan adres ola- rak gösterdiği, Paşabahçede Tepeköy, Fenerli sokak 37 No.da bulunama- mışlar. Bu hususta yapılan tahkikatın de- rinleştirilmesi için müştekinin, bilini- yorsa, sarih ve doğru adresinin bildi- rilmesini saygılarımla rica ederim. Müdür yerine: Salb Öngel NOT Alâkasından dolayı P. 'T. 'T. idare- Gine teşekkür eder, ismi geçen ve hüv- viyeti bizce de meçhul kariimizin pos- ta, telgraf, telefon Istanbul müdür- Yüğüne müraenatini dileriz. Sütlüce önünde batan sandal Verilen rapor sandalda bu- lunanların aleyhinde Bir müddet evvel Fethi, Niyazi ve Dursun adlarında üç Kişi sarhoş olarak geceleyin Sütlüceden bir sandala binmisler ve Halıcıoğlu açıklarında dolaşırlarken Unkapanından mezba- haya gitmekte olan Mehmed Kapta- nın idaresindeki motör çarpıp kayı- ğı batırmış, içindekilerden Dursun boğulmuştu. Kaza esnasında kayıkta kürek çe- ken Fethi ile motörün kaptanı Meh- med ölüme sebebiyet suçundan ağır ceza mahkemesinde muhakeme altı- na alınmışlar, dün, kaza yerinde ikin- ci defa keşif ve tedkikat yapan ehli vukuf heyetinin raporu okunmuştur. Bu raporda, şahidler dinlenerek hâdise yerinde yapılan keşif ve mo- tör tatbikstı neticesinde sandalda bulunanlarin sarhoş oldukları, san- dal kullanmak için ehliyatnameyi bâiz bulunmadıkları, geceleyin seyri sefer nizamalına aykırı olarak san- dalda fener yakmadıkları ve kendi- lerini göstermeden motöre 15 metre sokulduklar: sabit olduğu zikredil. rek 15 metre mesafeden sandalı gö- ren motör kâplanı manevra yapsa dahi kazanın önüne geçmek imkân- sız bulunduğu cihetle bu kazada mo- tör kaptanının . mesuliyetini mucip hatalı bir hareket bulunmadığı neti- cesine varıldığı bildiriliyordu. Mâznun Fethinin vekili bu raporu tedkik etmek istediğinden muhake- me başka güne bırakıldı. Bir kadının çantasında üç paket heroin bulundu Kurbağalıdereden geçmekte olan Huyganoş isminde bir kadın zabıta- ca şüpbeli vaziyette görülerek çevrik- miş ve elindeki çantanın araştırılma- sına lüzum hasıl olmuştur, Bu arastırma neticesinde üç paket herolin bulunarak müsadere edilmiş, tahkikat biraz derinleştirilince ara- bacı İbrahim isminde birinin de bu işte iştiraki görülerek o da yakalan- mıştır. Her ikisi de mahkemeye verii- KEYMEME Dolmabahçedeki facia Dün de birçok memurlar dinlendi Dolmabahçedeki feel kaza üzerine tahkikatla meşgul olan mülkiye mü- fettişlerinden B. Ali Seyfi, B. Sami Azar ve polis müfettişi Şerif, dün de vilâyette mülkiye teftiş heyeti odasın- | da akşama kadar meşgul olmuşlardır. Evvelki gün dinlenen eski polis mü- dürü ve yeni Çorum valisi B. Salih Kılıç dün sabah ta mülkiye müfettiş- leri tarafından yapılan davete icabet ederek, tekrar dinlenmiştir. Bundan başka polis müdürlüğü eski altıncı şube müdürü ve yeni Mardin Emniyet | müdürü B. Faik te mülkiye müfettiş- lerince dinlenmiştir. Salih Kılıç ilk defa dinlendiği za- man hâdise günü Dolmabahçe saray ve meydanında inzibat ve intizamı te- mine memur olan polis âmir ve me- murlarından elli kişi yetlerini gösteren bir cedvel vermişti. Mülkiye müfettişleri bu cedvelde ismi olanları dün öğleden sonra birer birer davet ederek malümatlarına müraca- | at etmişlerdir, Mülkiye müfettişlerinin yaptıkları tahkikatın ne zaman biteceği henüz malüm değildir. Ancak hüdisede me- sul olanlardan memuriyetleri yüksek | tasdike iktiran etmiyenlerin evraki | Vilâyet idare heyetine, yüksek tasdik- | Mi memurların da evrakı Dahiliye Ve- kâleti vasıtasile Şürayı devlete verile- | cektir. Vilâyet idare heyeti, mesuliyeti görülenler hakkında lüzum veya men'i muhakeme kararı verirse, bu kararın itiraz mercii Şürayı devlettir. Esnaf cemiyetleri 20 bin Yeni sene bütçe: lirayı buldu Esnaf cemiyetleri 939 senesi bütçe- lerini hazırlamışlar ve ticaret odasi esnaf şubesi müdürlüğüne vermişler- dir. Esnaf müdürlüğü bütçeleri ted- kik etmektedir; bügünlerde ticaret odası idare heyetine sevkedilecektir. .Cemiyetlerin yeni sene bütçesi 120 bin lirayı bulmuştur. Geçen sene 101 bin lira idi. Cemiyetlerin esnafa müfid olmaları nisbetinde âza adedi artmış ve bu sayede varidat da çoğal- mıştır, np 9 Acıklı bir ölüm Orman Birinci sınıf mühendisi Necati ILGIN'ın ve Amerikan Ekspres kumpanyası Cenevre fabrikası mü- dürlerinden Galip ILGIN'ın biraderle- Tİ Eczacı YARBAY”ı merhum bay Yu- suf oğlu Tecimen Abdi ILGIN genç bir yaşta hayata dün gözlerini ebedi- yen kapamıştır. Cenazesi bugün öğ- leden sonra saat 14 te Beyazıt Soğan ağa mahallesi Büyük Hayder soka- ğında 14 numaralı Evinden kaldın- larak Beyazıt Camisinde ikindi na- mazı kılmdıktan Sonra Şehitliğe def- nedilecektir. Gözyaşları içinde yanan ailesine uzun ömürler ve sabırlar dileriz. Bay Amca konserde Ten İNE Dedikodu Londra hayvanat enstitüsü, böcek- » ler de dahil olmak üzere bütün hay- vanlar hakkında büyük bir tedkik yapmış. Bu suretle hayvanların âra- larında adetâ konuşur gibi sesle veya hareketle anlaştıklarını, hangi hay- vanların kıskançlık hisleri duyduk- Jar, hangi hayvanların son derece çalışkan, hangilerinin şaşılacak dere- cede tenbel, hangilerinin şair ruhlu, hangilerinin okur olduklarını birer birer tesbit etmiş. Londra hayvanat âlimlerine naza- ran hayvanlar kendi aralarında pek- âlâ konuşuyorlarmış. Bir çokları son derece zeki İmiş, hattâ bazılarında düşünme kabiliyeti de varmış. Yine pek çok hayvanlarda aşk, kıskançlık, vazife hissi, seyahat zevki, musiki zevki, mide zevki göze çarpacak de recede fazla imiş. İşin tuhaf tarafı sarhoş hayvanlar bile varmış. Bu sarhoş hayvanlar daha ziyâde sıcak memleketlerde ya- şarlarmış. Bir yaşım, iki yaşını geç- tikten sonra bir takım sarhoş edici Sıcak memleket nebatlarının kökle- rini yerlermiş. Bundan sonra hayvan - argo tabirile - bulut... Bunlar fapkı, kocaman bir şişe ra- kı deviren İnsanlar gibi sarhoşluk veren kökleri yediklen sonra ne yap- tıklarımı bilmez bir hale gelirlermiş. 'kurı insanlara sid bir çok zevkler, hisler hayvanlarda var. İnsanlar ara- | sındaki bir çok vakalar onların ar. sınd da göze çarpıyor. Meselâ kıskançlık yüzünden cina- yetler.. o Leyleklerde olduğu gibi. O halde onların insanlardan farkı ne? İnsanın bir tarifi de «düşünen ve söyleyen * mahlük» dur. Hayvanlar arasındaki zekâ, düşünme kabiliyeti ve sesle, hareketle anlaşmak gibi şeyler olduktan sonra bu tarif insan- ları hayvandan ayıramaz sanırım. Yalnız hayvanlar arasında şimdiye konuştukları tesbit edildiği halde de- dikodu yapıp yapmadıklarına dair ortada hiç bir iz yok. Demek, hayvanla insan arasındaki yegâne fark ta bu... Biz dedikodu ya- pıyoruz, onlar yapmıyorlar. Bundan sonra İnasn tarifini «dedikodu yapan mahlük» diye değiştirirsek daha iyi ederiz sanırım! Demek dedikodu en büyük insan. lik alâmeti imiş. Fakat bana öyle geliyor ki ilim biraz daha ileri giderse hayvanlar arasında dedikodu olduğu da isbat Bursada leylekler arasında geçen vakayı belki hatırlarsınız. Bir leylek, bir baca üstünde yuva yapan dişi bir leyleğin yumurtalarından tavuğa, ördeğe benzeyen mahlüklar çıktığını görmüş. Derhal arkadaşlarına koş- muş, başına bir sürü leylek toplıya- rak tekrar yuvaya gelmiş. Hep birden dişi leyleği öldürmüşler... Demek ki ilk yuvaya gelen ve arkadaşlarına ko- şan leylek dedikodu yapmış. Arkadâş- larına giderek: Filâncayı demiş, Şayed hayvanlar arasında da de dikodu varsa tasavvur ediniz, bir gergedanın arkadaşına: — Falancanın karısı yok mu? Ke- casını aldatıyor... diye fısıldamasını... Hikmet Feridun Es Şu vaziyette gördüm... ” — Amerikadan bahsetmek haddim amma Avrupa hakkında konu- Sâbilirim bay Amca... .. Büyük Avrupa şehirlerinde, Mü- nir Nureddin ayarındaki sanatkârlar rın verdiği konserleri radyo merkez. * leri hiç kaçırmaz... İ « Hemen mikrofonunu getirip ar- tistin önüne koyar ve sesini dünya- rın dört köşesine yayar... « Bizde neden böyle yapılmıyor acaba?... Bahusus konser salonları- nın bin kişiyi zor aldığı yerde... B, A, — Mikrofona lüzum yok da ondan!,.. Nassıl olsa yayılır... , B. e e te üçü kadıni.