2 Kânünuevvel 1938 Şükrü Boğazın uzak bir köyüne gitmişti, Senelerce evvel burada uzun müddet oturmuştu, Çocukluğu, genç- fiği hep bu köyde geçmişti. Ondan sonra İstanbuldan ayrılmış, yıllaren memleket memleket dolaşmıştı, 'Tek- rar İstanbula gelince çocukluğunun, gençliğinin geçtiği bu köyü görmek | #stemişti. Şükrü eskiden oturduğu mahalle- yi, köyün çarşısını gezdi, dolaştı. Onun bu köyde ne hatıraları vardı. Köyde uzun müddet gezip tozduktan #onra nihayet iskeleye indi. Biraz sonra İstanbula gidecek olan vapur gelmişti. Şükrü eskiden bu köyde otururken | aşağı yukarı bu zamanlar vapura bi- ner, İstanbula inerdi, Eskiden her gün vapurla İstanbula gidip gelirken yolda birçok kimseler- Je âdeta aralarında bir gün arkadaş- lığı peyda olmuştu. Hele eskiden ken- disile aynı vapurla İstanbula inen yolcularla âdeta ahbap olmuştu, Am- ma bu ahbaplık gayet tuhaftı. Bu yolculardan ekserisile merhabası yok- tu. Çoğile iki kelime bile konuşma mıştı. Fakat aynı vapurla senelerce gidip gelmek onları birbirine arka- daş etmişti. Şükrü böyle hiç konuşmadığı, se- Yamlaşmadığı eski vapur arkadaşla- rnm çoğunun hususi hayatını bile bilirdi, onları senelerce güzlerile ta- kib etmişti, Şimdi vapura girerken âdeta heye- can içindeydi, Acaba eski vapur ar- kn kimlerle karşılaşa- | Sli büyük salonuna girdi. Etrafına şöyle bir bakındı. Bir arâ- hık gözüne karşıki kanapenin bir kö- şesine kurulmuş, uyuklıyan bir adam Mlişti. Bu zatı Şükrünün gözü isir- yordu, Fakat gimdi? Birdenbire hatırladı. Lâkin son de- reoe şaşırmıştı. Vakın bu karşısında uyuklıyan adamı tanımıştı. Eskiden bir köyde otururken ona her gün va- pPurda rasgelirdi, O zamanlar bu zat yakışıklı bir adamdı, Uçarı çapkın lardandı, Gayet güzel, sarı saçları vardı. Halbuki şimdi kafası dam dazlak- ta. Artık çapkınlıktan vazgeçmiş ola- caktı ki bir köşeye büzülmüş, uyuk- hyordu. Şükrü ona bakarken içinden: — Ne kadar ihtiyarlamış!., Ne ka- dar ihtiyarlamış!.. diyordu. Vapur kalktı. Şimdi biraz aşağıdaki iskeleye uğramışlardı. Bir aralık içeriye beyaz saçlı, yüzü buruşuklar içinde uzun boylu bir kadın girdi. Şükrü gene şaşırmıştı. Acaba bu kadın kimdi? Onun gözle- Tİ kendisne hç de yabancı gelmiyor- du. Fakat Şükrü bu salona giren be- yaz saçlı kadının kim olduğunu bir türlü bulup çikaramıyordu. Beyaz saçlı kadın gözlerile şöyle oturacak münasip bir yef arıyordu. Şükrü birdenbire onu hatırladı. Yâkin bir türlü gözlerine inanamı- yordu. Bu kadın senelerce evvel he- nüz genç ve çok güzel bir kadın iken gene bu iskeleden vapura binerdi. O zamanlar, dümdüz kapkara ne güzel saçları vardı. Ağzı, taptaze bir meyvayı andırıdı. O vapura girdiği zaman birçok erkek gözleri üzerine çevrilirdi, Vapurda otdracak bir yer olmasa hemen erkekler faaliyete ge- çerler, birbirlerini osıkışlırarak ona yer açarlardı. Galiba biraz da hafif tabiatli bir kadındı. Lâkin şimdi hiç kimsenin ona âl- dırış ettiği, başını çevirip de baktığı bile yoktu. Şükrü içinden: — Olur şey değil... dedi, o eski ha- rikülâde güzellikten eser bile kalma- mış... Şükrü bile bu kadına o zamanlar meftundu. O vapura geldiği zaman hayran hayran kendisine bakardı. Bu kadın birkaç gün aynı vapurla İstanbula inmese Şükrü âdeta merak ederdi kendi kendine: — Acaba bizim esmer güzeli ne oldu? dive düşünürdü. Bu kadına o vakitler «Esmer güzelir derlerdi. Demek şimdi şu karşısındaki beyaz saçlı, yüzü buruşuklar içindeki ka dın o eski meşhur «Esmer güzeli» idi ha?.. Üçüncü iskeleden vapura Şükrünün çok eskiden tanıdığı bir arkadaşı bindi: Ekrem. İKİ eski arkadaş dereden tepeden konuşmağa başladılar, Vapur bir İs- keleye daha uğramıştı. Buradan Ya- pura bir karıkööa bindi, İkisi de deh- şetli şişmandı. Yanlarında bir çocuk- Yarı da vardı, Şükrü arkadaşı Ekreme: — Bu içeri giren kankoca buna hiç yabancı değil. Onları tanıyaca- ğım amma?.. Bir türlü hatırlıyamı- yorum. Kim bunlar?.. Ekrem hayretler içinde sordu: — Tanımadın mı? — Hayır... — Olur şey değil yahu... Nasıl ta- nımazsın? — Tanımadım vellâhi... Klm bun- lar? . — Meşhur «Sevdalılar: yahu.. Şükrü şaşkın: — «Sevdalılar» mı? dedi... İmkânı yok... Fakat biraz daha dikkatli bakınca arkadaşının söylediğinin doğru oldu- gunu anladı. Çok eskiden bu çifte «Sevdalılar: derlerdi. O vakitler iki- sl de son derece genç ve güzel İnsan- lardı. Birbirlerile çok sevişirlerdi. Âdeta bütün bir vapur halkı onların seviştiklerini aylarca gözlerile lakib etmişlerdi: Vapura girdiler mi? Bir köşeye çekilirler, kimse ile meşgul olmazlar, birbirlerine sokulurlar, fı- sıl fısıl konuşurlardı. Şükrü ile Boğaziçinde oturan ar- kadaşları o zamanlar bu çifte «Sev- dalılar; derlerdi. Şimdi Şükrü şaşkın şaşkın etrafi- na bakınıyordu, Şu karşısında uyu- yan adam, Şu sevdalılar, şu vaktile kendisine «Esmer güzeliş denilen ka- dın bundan 20 - 22 sene evvel vapur yolcuları arasında güzellikleri ve ya- kışıklıkları ile meşhurdular. Halbuki şimdi?. Vapurda yepyeni bir genç yolcu nesli göze çarpıyordu. 20 - 25 sene evvelki gençler güzeller artık bunların yanında ne kadar sönük kalmıştı. Şimdi Şükrü kendi halini düşün- dükçe pek memnun oluyordu. İçin- den: — Bizim eski vapur arkadaşlarının çoğu ihtiyarlamış. Halbuki ben hâlâ gençliğimi muhafaza ediyorum... Es- ki vapur yolcularından en genç kalan benim.. diye kendi kendimi teselli et- ti. Vapurdan köprüye çıkarlarken ar- kadaşı Ekrem, Şükrüye: — Yahu Şükrü, dedi, fakat sen de, ne kadar ihtiyarlamış, ne kadar de Eişmişsin... Sen eski vapur arkadaş larını nasıl tanımadınsa, nasil ya- dırgadınsa onlar da seni tanımadı- lar.. tanıyanlar da belki İçlerinden sana bakıp: — Ne kadar ihtiyarlamış... diyor. lar... Eh kolay mı? Kaç sene bu?.., Hikmet Feridun Es RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız ——.r PAŞA ASV eze İN Avrupa programları Saat 20de Breslav 20,15 bando muzikası — Deut- #chlands. 20,15 halk şarkıları — Hamburg 2030 plâkla hafif musiki Kolonya 20 Karışık musiki — Bükreş 20,05 akşam kön- #eri 2050 (Verdi) nin (Troubador) 0p6- rası — Florans 2030 halk musikisi — Londra (Reg) 29030 plâk neşriyatı — Milâno 20,30 konser — Roma 2030 kon- ser Sofya (Cavailerla Rusticana) operası Biraizburg 2030 solisi kon- — Varşova 20 - 2145 karışık musiki, Saat 21 de Berlin ve Viyana 21,10 Viyanadan nak- Bando şarkı, akordeon ve piyano ile muhtelif havalar — ve Leipzig 21,10 opera wvertürleri — Münih 21,10 orkestra kon- seri — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Bükreş: (Verdi) nin (Troubadour) operas sına devom — Droltwieh 2139 odan musi- Kisi (Handel) in eserleri — Florans 2130 konser Londra (Reg) 2130 şen mu- siki — Milâno 21,15 (Puccini) nin (Turan- 21/30 karışık konser — Varşova 21356 kadar karışık musikiye devam. Sant 12 de Stuttgart 22,10 senfonik konser — Athlone 22 - 3120 keman konseri — Bükreş: (Verdi) nin operasına devam — Floransa 22,20 karışık musiki Londra, (Reg) 22,15 orkestra konseri — Milâno 22 - 24 senfonik konser ve piyano konseri — Ro- ma 23 (Grenadlere) isimli operet — Solya 22 karışık musiki ve 2230 - 2330 gece konseri — Varşova 22,15-94 Sirataburgdan naklen opera — Nis ve Strataburg 2230 - 24,0 (Chabrler) nin operası — Lille 22.30- 24,30 orkestra ve şarkı — Marsilya 2230 - 240 orkestra konseri, Saat 23 de Breslav 2330 - 1 dans musikisi — Deutechlanda. 2310 Milinodan eklen senfonik konser — Kolonya 2330 - 1 şen musiki — Münih 2330 - 1 gece musiki- si — Stuttgart 2330 plâkla dans musikisi ve karışık musiki — Viyana 2330-1 (Haydn) nin Konsertant senfonisi — Di- ğer Alman istasyonları Lelpz'igden naklen 23,30 - 1 dans musiki ve karışık musiki — Belgrad 23,15 - 2345 plâk neşriyatı — Bükreş: (Verdi) nin operasına deram — Droitwieh 2345 - 1 oratoslun — Florans 23 dans — Milâno: Senfonik Konser ve piyano konserine devam — Roma; Operete devam — Sofya: Gece konserine devam — | Bottens 23,30 plâk neşriyatı — Nis, Btratz- bürg ve Varşova: (Chabrier) nin operası- na devam — Marsilya: Orkestra konserine devam, Saat 24 den iibaren Deutschlands. 2415 - 1 opera parça“ ları — Viyana: (Haydn) nin senfonisine Hüversum 1 2440 - 1,10 Kroyçer Sonat — Kopenhag 24,15 - 130 dans — Berlin 1-4 gece konseri — Frankfurt Teohalkowsky- nin eserleri, Soldan sağa: 1 — İstanbulun iyi memba sularından. 2 — Yapmak - Çüm ağacının sakızı, 3 — Tersi cani olur - Çatı, 4 — Oyulmuş - Yükselme, 5 — Üstünkörü temir - vilâyet. 6 — Bir nevi kadın kumaşı - Cüz 7 — Genişlik - Telexzüz edatı. 8 — Yürüyüş - Hayvan cesedi. 9 — Tavır - Mecmu” 10 — Arzu - Birlelk. Yukardan aşağı: 1 — Bin metrelik mesafe. 2 — Sıhhat - Başına «K» konursa pisi pisi olur. $ — Mizaç - Afrikanın şimalinde bir memleket, 4 — Kısırlık. 5 — Cins - Ezan kulesi, 6 — Tersi yama olur - Bedenin yüzü - 'Tersi pislik olur, 7 — Midesi boş - Kasabın sattığı, 8 — Burgulu çivi - Bir cins armut. 9 — Tahlil - elemekten emir, 10 — Kusursuz - Uzun kulaklı dört ayaklı, ayaklı. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : 1 — Sözbirliği, 2 — Er, Adus, Üs, 3 — Rihlet, 4 — Bald, İsale, 5 — İd, Evkat, 6 — Rumba, İse, 7 — La, Defin, 8 — Artık, Ha, 9 — Güz, İşebah, 10 — İsa, Yeni Yukarıdan aşağı: 1 — Böebirliği, 2 — Er, Adna, Üs, 3 — Beri, Aza, 4 — İkidebir, 5 — Leh, Va, Tim, 6 — Lik, Dış, 7 — Odesa, Ekey, 8 — Rotatif, Be, 9 — Ek, Sihan, 10 — Layetenahi, larin! i da Siz DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli ,.......... Teirika No. 189 Bu gece hazreti İsa elini omuzuma koydu: “İmparatora söyle, O kadından kendini korusun ! ,, dedi — İmparatorumuzun gözleri ka. | Andigoni, saray nazırına, Petronun kendisinden panmadı. Surların önünde duran düşmanı görüyor. Haydi defol şura- dan. Periklis saraydan çıkıyordu. Kapıda ağlıyan ve bağıran Nöbetçinin yanına yaklaşınca, ağ- uyan kadını tanıdı: — Andigoni... Neredesin sen? Bu- raya nasıl gelebildin? Periklisin, genç kadına iltifat etti- ğini gören nöbetçi geri çekildi. Saray nazın, imparatorun gözde- sinin kendi ayağile gelmesinden pek memnundu. — Ben de seni aratacaktım, dedi, kocandan ayrılışının sebebi nedir? Andigoni çok meyüstü: — Bir iftira... Diye cevab verdi. Periklisin tekrar söz söylemesine meydan vermeden Mâve etti: — Bunun hesâbıniı sonra veririm. Bir dakika için İmparatoru görmek isliyorum. Kendisine, başında dolâ- şan bir tehlikeyi haber vereceğim. ondan sonra beni isterseniz asınız! — İmparator hazretleri surları tef- tişe gitti. Sen çok iyi bilirsin ki, ben imparatorun en mahrem işlerine vas kıfım. Bana söyle.. gelince kendisine arzederim. Andigoni bir daha Periklisle karşı- laşamamak ihtimelini düşünerek; — Söyliyeceğim, dedi, herşeyi söy- Myeceğim, İmparotoru, yurdumuza giren yabancı bir adamın öldürmesi muhtemeldir. — Ne dedin, yabancı bir adam mı?! — Evet.. Akdeniz korsanlarından biri, — Biz bu adamı tanımıyor mıyız? — Belki tanırsınız! Fakat, onun böyle hainane bir maksâdla dolaştığı- nı nereden bileceksiniz? Andigoni bir sokak kadını değildi. Küçükken saraya gelmiş, imparato- run terbiyesile büyümüş, zeki, anla- Yışlı bir kadındı. İmparatorun ölmesi Periklisin hiç de işine gelmezdi. O, veliahd Andronik'i sevmezdi. Arası da oldukça açıktı. Mihailin ölümüyle Periklisin de yıldızı sönecekti. Saray nüzırı bu haberi alınca tit- redi. Andigoninin kolundan çekerek odasına götürdü. — Söyle bana, yavrum! Kimdir bu adam? — Cibali meyhanelerinden çıkmı- yan Petro isminde bir serseri ... — Nasıl tanıdın sen onu? — Çocuğumu ararken, sokakta karşıma çiktı ve çocuğumu bana ge- tireceğini vadetti, Benimle dost oldu. — Seni, çocuk bshanesile avlamak istemiş, İmparatora böyle bir serseri- den ne fenâlık gelebilir? Rum dilberi koynundan bir küçük hançer çıkardı: — Evime geldiği zaman bunu ye- re düşürmüş. Buldum ve bundan şüphelendim. Periklis tereddüdle hançeri aldı: — Her serserinin böyle bir hançeri vardır... — Sapına dikkat ediniz.. bu han- çer, Bizanslıların kullandığı hançer- lere benezemiyor. Periklis, elinde tuftuğu hançeri mu- Ayene edince, birdenbire gözlerini açarak: — Hakkın var, Andigoni! dedi, Bu- nu yalnız Araplar taşır. O halde bu adam, Arapların casusudur. Andigoni - iki gün bekleyip de Petronun gelmediğini görünce - bu adamın kendisini niçin saraya gön- dermek istediğini düşünmüş ve Pet- ronun tehlikeli bir adam olduğuna hükmetmişti. Eğer Petro hançerini o gece Andigoninin evinde düşürmüş olmasaydı, rum dilberi şüpheye düş- miyecekti. Periklisin gözleri dönmüştü. — Bu melünu hemen yakalatalım, Diyerek hassa zabitlerinden birinin yanına sekiz, on atlı verdi.. ve Andi- tarifi üzerine askerler Petro- | yu yakalamak üzere Cibaliye gittiler, eline neler istediğini de birer eee Sİ Diyordu. Genç kadını, imparator, surlardan dönünceye kadar sarayda ahkoymuştu. a Elviranın bir hilesi... İmparatorun yeni gözdesi çok kıs- kanç bir kadındı. Saray cariyelerin- den biri. Elviraya: — İmparatorun eski gözdesi Andi- goni Periklisin odasında imparatoru bekliyor. Demişti. Elvira bu haberi ahnca çileden çıktı. İlk önce, cariyeye şunu sordu: — Andigoni benden güzel mi? Bu haberi veren cariye, Elviradarı çekinmekle beraber hakikati söyle- mekte tereddüd etmedi: — Evet, sizden çok güzeldir! Elvira çok uğraştı. İmparator sur- lardan dönmeden, Andigoniyi bir de- fa olsun görmek istedi. İşte at sesleri... İmparator geliyordu ... Elvira, bu kadını saraydan atmak ve İmparatorla karşılaşlırmamak için bir kaç dakika içinde ne mümkünse yaptı. Sağına soluna paralar vadetti, Koştu, cabaladı... Fakat Periklisi yo- Ja getiremedi. İmparator ve Periklisin hayatı mevzuubahis olan bir dakikada Elvi- rTahın sözlerine kim kulak verirdi? İmparator doğruca dairesine çıktı ve kendisini herkesten önce Periklis karşıladı. Fakat imparatoru çok yor- gun ve üzgün görerek, bireşv wöyle- medi, Periklis o gece ne yapıp yapacak, Andigoninin getirdiği hançeri seki- zinci Mihaile gösterecekti. İmparator: — Biraz istirahata ihtiyacım var. Diyerek odasına çekilmişti. Sekizinci Mihailin yanında güzel 'Elviradan başka bir kimse yoktu. Elvira bu fırsatı kaçırmak istemedi! — Haşmetmeâp! - diye söze baş- ladı. - Bu gece bir rüya gördüm. Ko- casına hiyaneti sabit olan güzel bir kadın, muhakkak, bu günlerde size bir tuzak kuracak, Elvira, kocasının öleceğini, bir gün önce yine böyle rüyada gördüğünü de söyliyerek, rüyalarının doğru çıktığı- na İmparatoru inandırmak istemişti. Sekizinci Mihail gülerek: — Şimdilik bana senden daha yâ- kın bir güzel kadın yoktu! diye cevab verdi. İmparator uyuyacağı zaman oda- sında hiç bir kadın yatmazdı. Elvira- nın bu hilesi imparator üzerinde ak- sitesir yapmıştı. Fakat, Elvira tekrar bu bahse dönerek: — Ben kocama ölünceye kadar sa- dık kaldım, dedi, size fenealık yap- mak istiyen kadın, kocasını aldatmış- tir. Rüyada hazreti İsanın eli omu- zuma değdi ve bana: «<İpmaratora söyle. bu kadından kendini koru- sun!» dedi. Sekizinci Mihali, öledenberi ka- dınların sözüne inanmadığı için, El viraya; — Çok güzel bir rüya... Diye söylenerek yemek yemeğe baş- Elvira, bu sözden sonra ağzını aÇ- mağa cesaret edememekle beraber, imparatorun kafasına Andigoni hak- kında icab eden şüpheyi soktuğundan emindi. Petro, Bizans sarayında... Gece... İmparator, Elviraya, yatacağı söy- Hyerek: (Arkası var) YAKINDA TURAKINA Tarihi roman