Istanbul kazan, ben kepçe Eski Taksim bahçesi İçinde neler vardı?.. giderdi ? Ne haldeydi ?. En ziyade kimler gelir Bir vakitki Hünkârsuyu, Çırçırsuyu, Tibade, Mama mesirelerindeki ha nımlar yerleri gibi, kafeslerle bölün- müş tarafları yok, o vakitler, Sağda incaesaz, Arap çalgısı, solist Hamiyet, Tunuslu Fiifla; solda Rum öpereti, varyete, cambaz, caz; ortada sağa sola sokulup kafeslerin önünden İçeriye göz dikmiş, kulak kabartınış, lanın şakak lâlesi (Panorâ- 1osundan ve Safiyenin orâ- ı billâr gibi heyheylerinden ama Cephede bir tek cümle kapısı, Gi- rince, karşılıklı iki gişe ve içlerinde biletçi kart Rumlar. Kuruşu veren da» lardı bahçeye... O zamanlar - şimdide âyni ya - Be- yöğlu tarafında iki Belediye bahçesi var: Biri bu, öbürü Tepöbaşındaki... Bir tanecik te İstanbul yakasında Su vel metdanının önündeki... Taksim ve Tepebaşı bahçelerinin mevsimleri ayrı. İlki baharlarda do- lup boşalır, ikincisi yaz sıcaklarında mahşerleşir. Sultanahmedcağızdaki vakti, saati yok. Ötekiler gibi müşte- rileri de tabaka tabaka ve çeşitli çö şitli değil, Bir siyakta ve hepsi de ka- em mümeyyizleri, kâtipleri, aylıksız âzimleri... Hava müsaitse ağaç- nda, değlise tahta salaşın sin tavla, domino, iskam- İ olarak bir de nişan atma) amanlar Taksim bühçesine gir- , bugün bir karış yeri bile değiş- olan ayni yi etrafta ayni gaçlar.. hava kararmağa ın, dolan dolana: r, efendi, ecnebi kırm . çorbacı, ahbar, bezir- gân; madama, kokona, dudu, poliça... Bir hayli de gizli ev veya pansiyon sahipli osmaları, ., akşamları dersen öyle bir i meded Allah!,.. Mağaza tez- rları, komisyoncu yamakları, Maları; vandözler, modistra- ci çıra; kızlar veyan kakların harcı âlem sermayeleri... eya tesadüf eden gazino binası eveuddur. Sağdaki çalgıcıla- us değirmi sondurmada ban- do muzika çalardı. Repertuar opera- dan zinhar şaşmazdı: Gelsin Faust, n Traviata, gelsin Ayda... Arada bir mandolinii, kitaralı Rum çalgısi peyda olur, sıtma görmemiş sesler manilerini öterler, baso ve koniralto perdeli gırtlaklar : (Ya rTumbi), (Panda murmurizes), (Pali menos) türkülerini ayyuka çıka- ri ve Bahçeye ilk girenlerin ortalığı bir vretmesi şaft; fakat İşi kuruşla iyenlerde de mutlaka sağ- dan sola doğru, opera'nağmelerine &yak uydururcasına, gayet ağır ezgi, fıstıki makam bir piyasa, saatlerce dön babam dön... Bir duble bira veya bir filcan kahve getirtip maa garson çeyreği gözden çıkarmış olanların önlerinde 50lik (kuruşluk değil ha, 50 paralık), kır- mızı kâğıtlı bir sıra (Bohça) sigarası paketi ve ayak ayak üstüne atmışlar... Masalarında, bahasi gene ayni fate, dondurma, limonata, şerbet olan ma- dama ve kokonalar da sandalyelere kurulmuşlar. Yosma takımı köşebaşı, dönüm ye- ri, muzika köşkü bitişiği gibi en göze çarpacak taraflarda... Hepsinin ayak altları fıstık, fındık, kabak çekirdeği kabuklarile pıtrak... Malüma ya, o külhanilerin gradosu €n yüksekleri bile, çöplenmeden dura- maz. Ahbaplardan bir eski kurt, tram- vayda, vapurda, şimendiferde yerde yemiş kabukları gördü mü (Buraya bir yosma oturmuş) derdi. Bahçenin denize karşı tarafına yer- İ leşmek te bir badireydi. Öndeki bosta- nın ne kadar gübresi varsa, tınaslar s0 :| İ asla esirgemezdi). gibi burunun dibinde... Koku, koku; sinek, tatarcık... Sonra, gözü ileri dikmek te neta- meli... Bir tarihte, manzara âşığının biri dürbününü getirip karşılara ba- karken hemen hafiyeler palas pan- dras götürmüşler, (Büyükçamlıca te- pesindeki Yusuf İzzeddine işaret verl- yor) diye... Nihayette, şimdi varyetelere mah- sus olan kısım ve sahne yoktu, 100 nu- | maralar olduğu gibi. Bugünden fazla | barakası vardı ki işleten Ardaş hâlâ sağdır; Be- yoğlunda seyyar emlâk tellâllığı edi- yor. Bir tüfek doldurucubaşısı vardı ki çitlenbik,... Taksim bahçesinin kerli ferli de- vamlıları çoktu. (Âdet budur, en son- ra gelir bezme ekâbir) fehvasınca ak- şam ezanı suları sökün ederler, etrafı bir boy dolaştıktan sonra yerlerine yerleşirlerdi. Bu simaların hemen hemen hepsi, hâlâ gözümün önünde: Şehremini Rıdvan paşa (Gazinoda- ki höcresine çekiliverir, en sevgili me- zesi olan domates ve salatalık bulun- | mak şartile, dem çekerdi). Babtâli hukuk müşaviri Hakkı bey (Sadrıâzam Hakkı paşa; mutlaka biri- ni bulup masasında boyuna fransızca | tekellümde)... Rüsumat mektupçusu Sırrı bey (sağa sola hiç bakmazken talebelerini mis gibi görür, selâmını Mekâtibi askeri- ye nazırı sanisi Rıza paşa (gözleri da- im velfecri)... Şürayıdevlet âzasından | Talib bey (sonra Basra mebusu olan)... Dell Riza paşa zade Ragip bey (sakal ve endam güzelliği kralı)... Faşist meclisi 30 teşrinisanide toplanarak , muhtelif meseleleri görüşecek | Roma 26 (A.A.) — Faşist meclisi 30 Sonteşrin sah günü saat 16 da mera- simle açılacaktır. Reis Savoie, pren- ses Marle'nin prens Louis de Bourbon-| | Parm eile nişanlandığını bildirecektir. Ruznamede vardır 1 — Cemiyetler mili meclisinin is- lahı, 2 Irkın müdafaası için alınacak tedbirler, 3 — Libyanın demografik istimar | plânma aid tedbirler, İ 4 — Amme işleri için yapılacak müs- | tacel masraflar, 5 — Diğer devletlerle akdedilecek vel caret anlaşmaları. Danimarkada geniş bir ca- | susluk şebekesi Kopenhâg 26 (A.A.) — Üç gün evvel Kopenhagda meydana çıkarılan ca susluk teşkilâtı hakkında yapılan tah- kikât neticesinde bu teşkilâtın zanne- dildiğinderi daha geniş olduğu anlaşıl.| mıştar. Teşkilâtın Goteborg,. Malmoe | ve Helsingborg'da şubeleri olduğu tes- bit edilmiştir. Simdiye kadar tevkif edilenlerin miktarı otuzu bulmuştur. ezcümie şu maddeler Memurini mülkiye komisyonu âzasın- | dan Dilber Zare efendi (Meşrutiyet. | ten sonra âyan âzasi olan)... Hünkâr | yaveri Çerkes Ahmed Şevket paşa ve biraderi Rıza paşa (Osmanlı ordusu- | nun zabit nümuneleri olarak haftalık | «Pöti Jurnal» gazetesinde renkli re- simleri çıkmıştır)... Hariciye mektup- çu muavini Baki bey (Neşe ve neşat mucidi)... Altıncı dairei belediye ser- mühendisi Ferid bey (Mütekaidini as- keriye cemiyeti reisi iken vefat eden Ali Ferid paşa)... Evkaflı Kâzım bey (Aksaray güzeli ve Benli diye şöhret- liydi) ... Resul zade Hüseyin Hüsnü bey (Askeri muharrirlerden, «Kamu- Su askeri» müellifi)... Şimdide bahçenin müdavimi naze- ninlere gelelim Yeniçarşıdaki pansiyoncu madam Hanriyet ve el ulakları... Nemseli An- na (Beyoğlunun en adlı, sanlı ve gü- 2ide dilberlerinden)... Fırıncıyan hemşireler (şimdiki Si- pahlocağının karşısına düşen, merdi- veni balkona ulaşan evde otururlar- dı... Arnavutköylü Polimniya (Sağ- mış, Pariste imiş)... Kara Katina (Pirede büyük bir vapur kumpanyası sahibi bir milyo- nerin karısıymış) ... Çakır Filomeni (Sakızağacındaki «Şebek» sokağından Selâniğe kapağı attığını söylerler)... Hususi muhabbet tellâllarından | Karintinacı Corci, Adali Lâzaridis, | Artin Reşid de her halde bu dünya "dan çekmişlerdir ayağı.. Sermed Muhtar Alış Peştede nümayişler Talebeler, iki Yahudi gaze- tesinin camlarını kırdılar Budapeşte 26 (AA) — Nazırlar meclisi saat 18 de toplanmıştır. Hulk ve blihassa talebeler"tarafından ya- pılan tesanüd tezahüratı dün bütün gün devam etmiştir. Bir çok talebe ler Esti Kurler ismindeki liberal ya- hudi gazetesinin işgal ettiği binanın önüne giderek camları ve pencereleri kırmışlardır. 'Talebeler bundan son- Ta gene bir liberal yahudi gazetesi olan Azest'in bulunduğu binanın | önünde nümayiş yapmışlardır. Naib Horti istişarelerine devam etmektedir. Devlet reisinin İmredi'- nin istifasını kabul. edip etmiyeceği- nin bu akşam anlaşılacağı tahmin edilmektedir. Başvekâlete Darany veya Kont Te- leki'nin getirilmesi muhtemeldir, Wiekers fabrikasında grev Londra 26 (A.A.) — Silâh imalâtın- da çahşan Wiekers fabrikasının iki bin makiristi mensup oldukları sendiks- nın arzusu bilârına grev ilân etmişler. dir. Beynelmilel sergilerde Türk pavyon- larının kazandığı muvaffakiyetler Cümhuriyetten evvel dış memleketler- deki sergilerde Türkiyeyi köftecilerle lokumcular temsili ederdi Selânik sergisinde en büyük mükâfatı alan Türk paviyonunun gece manzarası 'Türkiyede sergicilik çok kısa zâr manda büyük inkişaf göstermiştir. Beynelmilel sergilere yedi, sekiz se- nedenberi iştirak etmekteyiz. Yaban- cı memleketlerde kurulan arsıulusal panayırlara iştirak edebilmek için daha önceden geniş hazırlıklar yap- mak lâzımdır. Hükümet bu memle- ket meselesine lâyık olduğu ehemmi- yeti vermiş ve esaslı hâzırlıklardan sonra dış sergilere İştirake başlamış- tır. Bu sayede beynelmilel sergilerde Türk paviyonları hakikaten çok bü- yük alâka uyandırmıştır. Beynelmilel sergilerde “Türk pavi- yonlarını gezen yabancılar hayret ve takdirdeni kend. İ alamamış lardır. Bulun neticesi olârak Türki. ye, İştirek ettiği bütün sergilerde he men he ne birinciliği ve en büyük mükâfatı almıştır, Cümhuriyetten evvel, İstanbulda- ki açıkgöz ekahliyetlerden bazı kim- seler grup hâlinde beynelmilel ser- gilere iştirak ederek Türk köşeleri ihdas ederlermiş, Bu hususta şu malümat veri'İyor « O zaman «sar tanbuldaki azlık vatandaşla; gelirdi. Hepsi sanatkâr geçiniyorlar- dı, Panayırlara da onlar iştirak eder ve ziyaretçilere gülünç . olurlardı Çünkü marsadiarı para sarfetmeden memleket gezmek ve bir kaç kuruşla avdet etmekten ibaretti. Gittikleri memleketleri beğenir ve imkân bu- Jurlarsa orada yerleşmeyi tercih eder- | Verdi Asıl mühim olan cihet bunların beynelmilel panayırlarda teşhir ettik leri eşya idi. Hemen. Bemen bera- berlerinde hiç bir eşya götürmezlerdi Ekserisi (opanayırlarda köfte ya- parlardı. Hani bayram yerlerinde yar köfteciler peyda olur; iskaralh küçük mangallarda cazir cazır köfte şirip cırafla biriken çoluk çocuğa ekmekle köfte-dağıtıtrlar. Bu sergile- re iştirak edenler de böyle yaparlar ve: — 'Türk köftesi Diye bağıra çağıra bir yandan küf- te pişirerek satarladı Ziyaretçiler bu bir” - kaç peştemal, kolları , tıraşı uzamış ölan bu garib arın bütün hareketlerine gülerlerdi. Daha sonraları bazı eşva- larla beraber lokum Salım başladı. Türk şekerleri çok rağbet gördü. Bil- hassa Türk lokumu Avrupada çok meşhur Oldü.» iyeyi “iyi mah, tammıyanlar olmuşlardır. Türk pavk son sergilerde Beynelmilel sergilerdeki yonlarını grzip gördükten sönra mo dem Türkiye hakkında azçok bir fi- kir edinen ziyaretçiler bizim için duy-| duklarından * ve düsündüklerinden çok başka fevkalâdeliklerle Farşılaş- muışlardır. dakika | Selânik sergisi Türk paviyonunna hah ve çini sanayii Ziyaretçi grupları Türk paviyonu- nun önüne geldikleri zaman ekseriya şöyle konuşmuşlardır — Şimdi Türk paviyonunu ceğiz. Çeşid çeşid şekerler, nefis lokumları göreceğiz... Peviyona girdikten sonra memu- ruü şu sualle karsıladığı az vaki ol- mamıştar? — Hani lokumlarınız? Ve, böyle düşünenler, ranlar pe bu suali s0 şarak dışarı çıkmışlardır. 939 senesi nisanında açılacak olan Nevyork sergisine iştirak dâlyotuz. Netyorkta dünyanın en büyük sergi si kuruluyor ve bütün - devletli » istirake karar vermiş bulunun Bilhassa Balkan memlekei- Nevyork sergisinde der yapma” Belkan festivali tertib etmeyi düşünüyorlar, Bu muazzam sergiyi gezmek için dünyanın her tarafından mllyonlar- ca insan akın akın Neyyorka gide- cektir. Bizi henüz tamamen tanıya- mamış olanlara memleketimiz hak- kında geniş bir fikir verebilmek için Nevyork sesgisindeki pâviyonumuzu yeni Türkiyenin mümkün olduğu ka- dar teferrüatlı bir maketi haline ge- tirmeliyiz. Necmi Erkmen 3 ayda bir tekrar edilen Daimi fotograf müsabakamıza ait tafsilât 13 üncü sahifede okuyunuz.