same 5 Burdur halkı, Büyük Şef Atatürkün emanetini korumağa and içtiler Ulu Önderin cenaze merasimi günü yapılan törenler çok hazin oldu ARAM Yukarda Atatürkün cenaze merasimi günü Halkevinde yapılan toplantıdan bir görünüş, aşağıda Büyük Şefin çelenklerle bezenmiş büstü Burdur (Akşam) — Radyonun verdiği haberle Büyük Ata'sının ölü- münden haberdar olan Burdur ha-l kı derin bir matem ve teessüre gark- olmuş, kadın, erkek, çoluk çocuk ağ- Jamağa başlamıştır. Haftada gelen dört postanın getir- diği gazetelerin havadislerile kanaat | etmiyerek, radyosu olanlar evlerinde radyolarının başında ve olmıyanlar ise kahvelerdeki radyoların önünde veya Halkevi tarafından umumi ma- hallere konulan hoparlörlerin kar- Şısında saatlerce beklemiş ve hıçkı- rıkların ardı, arkası kesilmemşitir. En küçük çocuklardan, en ihtiyar analara kadar herkes günlerdenberi ağlamıştır. Burdurlular, Atatürk'ün Ankara. da yapılan cenaze törenini radyoda dinledikten sonra Halkevinde yapi- lan ihtifalde bulunmak üzere oraya akın ettiler. Salonlar doldu, Cümhu- riyet alanı doldu, sokaklar insanla | MEŞUM doldu. Ata'mızın hayatını ve başarı- larını anlatan konferans bütün Burdur halkı tarafından coşkunluk- Ia dinlendi. Ağladık, ağladık. Saat 1 6da yapılan ikinci törende İ bulunmak üzere halk meydanlardan i saatlerce ayrılmadı. Saat 16 da yapılan ikinci törende yet alanıma bakan balkonundan halk hatipleri Atatürk'e bağlılığımızı ve büyük yasımızı andılar. İçten gelen büyük bir coşkunlukla söylenen nu- tuklar alanı dolduran halkı tekrar hıçkırıklara boğd. Memlekette bütün dükkânlar o gün hiç açılmamıştı. Bütün Burdur halkı, saat 16da Atatürk'ün çelenklerle dolmuş ve bezenmiş olan ve etrafında 12 izcinin bir heykel gibi vakarla bekledikleri ve yanan allı meşalenin çevrelediği büstün önünden büyük bir intizamla geçti. Atatürk'ün bize bıraktığı ema- KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) — Aceleye hacet yok. Şimdi geç ol- du. Yann sabah ona doğru gidersen daha iyi olur. Şahide ihtiyaç görülürse ismimi ver. Onun zararı yok; daha iyi olur... Ben de kızı bir kere daha gör- mek istiyorum. — Mersi, şahidim olması benim için daha iyi olur. Biraz daha şundan bundan konuş- duktan sonra Nusret dükkândan çıktı. ! Birkaç adım atar atmaz Makbule ile dostunun kendisini beklediğini gö. rünce: — Ben de size para vermek için ge- liyordum. Amma anlaşılan pek emni. yetiniz yokmuş, beni gözetliyordunuz. — Yok, beyim yok! Mesele o değil Fakat bu iş karışık bir şeye benziyor. Bir zaman gözden kaybolmak istiyo. Tuz. Bizim hanımın da romatizmaları varmış, Hazır elde para verken şöyle Bursaya gidip rahat edelim dedik. Sa- bahleyin erkenden hareket edeceğiz. Hemen parayı almak lâzım. — Doğru. Gitmeniz benim de işime gelir, 'Tefrika No, 74 Portföyünü açtı. Vaadettiği parayı verdi: — Raydi güle güle... Sonra yalnız kalınca saatine bakar: — Biraz geç amma ehemmiyeti yok. Leman hanım beni bekler. Gidip işi anlatmalı da tertibat almalı! #»* Nusret yalıdan içeri girdiği zaman Leman onu heyecanla karşıladı: — Gel Nusret bey, şuraya otur. Ba- kalım ne var, ne yok? Erkek etrafına bakarak: — Yabancı kulakların bizi mek htimali yok ya! — Yok yok merak etmeyin. Rahat, rahat konuşabilirsiniz! Bu teminata rağmen Nusret, ihtiya- ten kapıyı açtı baktı. Sonra Lemanın karşısındaki koltuğa oturarak yaptık- dinle- | larını tafsilâtla anlattı. Vakayı dinledikçe, genç kadının yü- zünde memnuniyeti belli oluyordu. Hattâ coşarâk yerinden fırladı. Şeriki cürmünün elini minnettarlıkla sıktı, — Bir saniye bekleyin... Gideyim, si. AKŞAM Tenzilâtlı Amerika gümrük tarifeleri Alman malları bu tenzilâttan istifade edemiyecek Vaşingion 26 (AA) — İngiliz - Amerikan ticaret-muahedesinin akdi dolayısile ecnebi memleketleri lehine yapılacak olan gümrük tarifeleri ten- glâtından Almanyanın istifade ede- miyeceğinin bildirilmesi için Ruzvelt tarafndan Maliye Nazırı Morgent- hât'a salâhiyet verilmiştir. Almanya, Amerikan eşyasını kıymetten düşür- meğe matuf bazı tedbirler alması üzerine Amerika, Avusturya borçla- rının tediyesi için de ayrıca israr ede- cektir, İstanbul Yugoslav * general konsolosu Belgrad 26 (A.A.) — Niyabet mec- Msi tarafından isdar edilen bir karar- name, Yugoslavyanın İstanbul gene- | ral konsolosu Radovan Şumenkoviç'in tekaldlük hakkını kullanmasına mü- saade etmektedir, Papanın sıhhi vaziyeti Vatikan 26 (A.A.) — Papa, geceyi rahat geçirmiştir. Sıhi vaziyeti iyi- leşmektedir. Lima konferans Ekuatör hükümeti Paname- rikan konferansına iştirak etmek istemiyor Buenos - Aires 26 (A.A.) — Ekua- tör hükümetinin Lima - Panameri- kan konferansına iştirak etmemeğe karar vermesi üzerine Arjantin Cüm- hurreisi Cantilo Ekuatörün Buenos - Aires sefirini davet ederek Lâtin Ame- rika milletleri arasındaki tesanüdün muhafazasını teminen Ekuatör'ün de konferansa bir mümessil göndermesi arzusunu izhar etmiştir, Nevyork 26 (A.A.) — Amerika bir- Jeşik devletleri Hariciye Nazırı B. Cor- del Hull, dün akşam Amerikan heye- tile birlikte, Santâclara vapurile Li- mada toplanacak Panamerikan kon- feransına iştirak etmek üzere hare- ket etmiştir. B. Hull, vapurun harekelinden ev- vel Amerikanın Berlin büyük eiçisi B. Vilson ile görüşmüştür, B. Vilson, bu mülâkatı müteakib Relsicümhur Ruzvelti görmek üzere Warmsprings'a hareket etmiştir. ansseremessrrseserenesasesasene esna esanae neti körumağa ve yaşatmağa ant içti. Büyük Önderin oölümündenberi başlıyan milli matem hiç bir ikaz ve ihtara lüzum kalmadan günlerden- beri büyük bir sükün ve vâkarla de- vam ediyor ve son gününe kadar ay- ni şekilde devam edecektir. ze vadettiğim çeki getireyim... Leman tekrar odaya girdiği zaman: — Artık hiç korkacak birşey kalma- İ dı, değil mi2. Bu iş tamamile bitmiş sayılabilir! - dedi, - Beni takip etmez- | İ size karşı ler ya?... — Pilhakika gayet iyi bir manevra İ yaptık. Fakat bana kalırsa tehlike he- nüz bertaraf olmamıştır. Çok ihtiyatlı davranmalı. Ben sordum, soruştur- dum. Size aid hiç bir evrak yok. — O halde?... — Bu isbat eder ki, büyük memur- lar henüz bir şeyden haberdar değil- ler... Mutlak polislerden biri şüphele- niyor. Neden sizin iziniz üzerinde ol. duğunu bilemiyorum. Şevki isminde bir memür peşinizdeymiş. Onu öğren- dim. Diğer taraftan da o Şermin ha- nım ve babalığı Malik bey hakkında herkes o kadar iyi şehadette bulun. muş ki, kolay kolay kızdan şüphelen- miyeceklerdir. Tekrar korkmağa başlıyan genç ka- dın sordu: — Ne yapacağız? Bu tehlikeden na- sil kurtulacağız? — Bilmem... Bakalım... Her halde son derece ihtiyatlı olun... Bu işi ta- | kip eden Bedi bey, çok zeki ve kurnaz bir adamdır. — Ben onu tanırım. — Ya?... — Evet, evvelce sık sik gelen ahbap- larımdan biridir. 21 Teşrinisani 1938 Güneşin sathında büyük bir yarık tesbit edildi 9 milyar kilometre murabbaı vüsatinde olan bu yarık 88 kere Arzı içine alabilir İtalyanın Faenza şehrindeki Ven- dandi rasathanesinde çalışan ilim adamları güneşin sathında müthiş bir yarık tesbit ettiklerine dâir heye- canlı bir haber neşretmişlerdir. Güneşin üzerinde lekeler görülmesi ekseriya vaki olan hadiselerdendir. Bunlar yeni birşey değildir. Fakat bu defa müşahade edilen yarık öyle mu- azzam bir çukürdür ki eb'admı göz önüne getirmek için mutlaka muka- yeseler yapmak lâzım gelir. İtalyan âlimlerinin fikirlerine göre güneşte görülen bu çukurun içerisine üzerin- de yaşadığımız Arz gibi yerleştirmek kabildir. Şimdiye kadar belli olan güneş çatlakları büyük kraterler şeklinde idi. Bunlar alevli güneş küresinde zuhur eden elektrik fırtınalarından ileri gelir. Malüm ol- duğu veçhile güneş müthiş cesamet- te bir gaz küresinden ibarettir. Bu gann kesafeti Arzımızın kesafetinin üçte biri nisbetindedir. Onun için gazları teşkil eden atomlar tamâmile birbirine karışmıştır. Bunlar kürenin alevleri içinde ziya süratile Karma- karışık vaziyette koşup dururlar, çar- pışırlar, bu eşnada elektronlar Kapar- lar ve bunları yine vazederler. Bu suretle, tasavvur edilemiyecek kâdar uzun mesafelerde elektronlar toplanır, güneş, bunları fezaya doğru savufur ve küremiz de elektrik eeze- sından mürekkep bir bombardımana maruz kalır. Böyle bir bombardıma- nın neticesi fezada gördüğümüz şi- mal fecirleridir. Fakat güneşin yol- Tadığı bu küçük elektrik eczasından Arz için tehlikeler de doğar. Güneşte zuhur eden bu gibi elek- #rik fırtınalarının tekerrür devri on bir senede bir değişir. -Şimdi âzami güreş lekelerinin mevcut olduğu bir devirde yaşıyoruz. Gittikçe büyü- mekte olduğu tesbit edilen şimdiki güneş yarığının vüs'ati 9 milyar ki- lometre murabbsidır. Güneşteki bu «elektrik kâbusu: nun tabii netayici arz üzerinde miknatisi fırtınalardır, Fezadan küremize elektrik Obom- bardımanı yağdığı günlerde kısa dal- ga ve telgraf münakalelerinin birden bire inkıtaa uğradığı evvelce de tes- bit olunmuştur. Meselâ kazaya uğrı- yan gemilerin S. O. 5. işaretlerini duy- duramadıkları için imdada yetişil- meden batıkları görülmüştür. Dün- yanın her tarafında telefon santral- lerinin yandığı müşahade edilmiştir. Demir parçalar kendiliğinden mik- Nusret, biran sustu. Düşünüyordu. Sonra, fikrini izah etmekten çeki- nirmiş gibi, tereddüdle: — Efendim... Söyliyeceğim sözleri hürmetsizlik saymayın... Yalnız şunu anlamak istiyorum: Bu Bedi beyle ahbaplığınız ne kadar de- rin? Bu telmihten zerre kadar alınmıyan Leman: — Söyledim ya... « dedi. Erkek — Vah vahl Reşid paşanın kızı bu söz üzerine, zeki gözlerile muhatabını süzdü. — Niçin vah vah dediniz? — Öyle ya: Sadece bir ahbap olma- yıp da iş daha ilerlemiş bulunsaydı, âşıklarınızdan biri olsaydı iş değişir- di. — Bu samimiyetteri ne kârım ola. caktı? — Çok, hanımefendiciğim, pek çok. Yapmış olduğu böyle müthiş bir işte, insan, farkına varmaksızın, ne izler bırakabilir. O Şevki de onlardan biri- ni yakaladıysa, arkası çorap söküğü gibi gidebilir. — Bedi bey benim âşığım olsa, Şev- ki dediğiniz adamın fikrini red mi ederdi? — Her halde kolay kolay kabul et- mez... Bilhassa önünde başka izlerde 88 küreyi | | natıslanmıştır. Morse işaretleri veren İ telgrai âletleri bir sihirbazın elile ha- | reket ediyormuş gibi kendiliğinden faaliyete geçmişlerdir, Şimdi güneşte görülen arızalar, bu | güne kadar tesbit edilmiş olan arıza- ların en büyüğüdür. Az zaman son- ra güneşteki elektron kümeleri Arzı- muza yetişmiş olabilir. Güneşin ya- rığı ise gittikçe büyüyor. Bundan no Bibi neticeler doğabilir? Astronom olarak beynelmilel şöhreti haiz bulunan Berlin üniver- | sitesi rasathanesinin şefi profesör Gulnik diyor ki: «Güneşin sathı ki büyük yank, güneşin kenarında bulundukça Arzımız için felâketi mu cib elektrik kasırgaları tehdidi yok- tur. Bazı arızalar zuhur edebilirse de bunların o kadar çok tesiri görülmi- yecektir. Arızaların merkezi güneş sathının ortasında olsaydı, o zaman tehlike mevcut olabilirdi. Halbuki bize kadar akseden şunlar yandan geliyor ve müthiş mikyasta güneşten bu günlerde ve bu saatlerde fırle lan elektronların cüzi bir kısmı Arzı mıza isabet ediyor» bir Bundan başka öArzımızın şunata karşı tabii bir zırhı vardır. Bu zırh yonlar denilen ve elektrikle mahmul olan atonlardan müteşekkil bir ta- bakadır. Stratosferde Arzın etrafını kaplıyan bu zırha kosmik şualar dev- ren nüfuz eğer. Elektrikle mabmul atonlardan müteşekkil olan bu t2- baka mevcut olmasaydı radyo neşri- yatı da mümkün olamazdı, Bu yon tabakası radyo dalgalarını aksettir- meseydi, radyo müyselinin kesafeti çok zayıf olurdu. Bu koruyucu zırh p larda daha zayıftır, şimal fecirleri bunun bir delilidir. Şualar burada yonlar tabakasına daha kuvvetli su- rette nüfuz ederler. Büyük hava v&- ziyetinin güneşteki arızalar den kati tahavvüllere düçar olabile- ceği noktalarda yine kutuplardır. Güneş tarafından sâvrulan elektron kütlelerinden dolayı büyük hava va- ziyelinin değişmesi (o muhtemeldir Yine şimal fecirleri ve miknatis ka- sırgaları zuhur etmesini, telegraf mu- haberatında arızalar husule gelme- sini velhasıl hâlen güneş sathında görülen muazzam elektrik ihtilâlinin Arzımız üzerinde de tesirlerini gös- termesini beklemek lâzım geliyor. yalnız kutup- yüzün- mevcudken... Tabiidir ki, muhakeme sini diğer tarafa doğru yürütmeği ler. cih eder. — Hakkın var, Nusret... Şimdi çok pişmanım... Bu işe başlamak husu- sunda da biraz geç kaldım galiba... — Sizin için geç ve güç hiç birşey yoktur. Bu söz üzerine, iki sırdaş, uzun uzun konuştular. Nusret çekildiği zaman, Lemanın içi oldukça rahat etmişti. Yalnız kaldığı vakit, Nusretin çok hak. h olduğuna büsbütün karar verdi. Evet, selâmeti, huzuru Bediin elindey- âi. Bedi de onu seviyordu. Derhal tatbikata girişti. Bediin apartımanının kapısını çâldi- ğı zaman, kalbi şiddetle çarpıyordu. Hümmalı beyni şöyle düşünüyordu: «— Eğer Şevki beni ihbar ettiyse, Bedi'e âleyhimde vesikalar getirmiş- tir. Bakalım coşkun âşığım bana na- sıl muamele edecek?» Gayet terbiyeli bir hizmetçi, hâni- mi salona aldı. Söyliyeceği kelimeleri hazırlamağa vakit bulmamıştı ki, ev sahibi içeriye telâşla girdi. Onun se vincinden perişan ve helecanlı halini görünce, genç kadın derhal kendini topladı. Cazip bir nazarla, muhatabına bakâs rak, lâübali bir eda ile: (Arkası var)