Miydi DR ça zan e AKŞAM 25 Teşrinisani | 88 , Muz vasıtasile “evlenmek ! Avustralyada genç bir işçinin bulduğu usul nasıl netice verdi? Delikanlının heyecanla açtığı mektupta şu satırlar vardı: “Sende bir parça akıl yok mu? Muzun içine soktuğun sert tüb dişimi kırdı, Allah belânı VETSİNİ,, zamanlarda her nedense bu usul bir tarafa (bırakılmıştır. Avustralyada evlenmek istiyenler şimdi gazetelere Vân vermek suretile kendilerine eş arıyorlar. Avustralyanın cnubi Gal hükümeti Ü dahilinde muz çiftliklerinden birinde çalışan bir genç gazeteler vasıtasile €ş bulmayı zahmetli bir iş addetmi; ve daha pratik bir usul düşünmüştür. Bu genç Işi talihe bırakmış ve şu Ust le müracaat etmiştir: Delikanlı topladığı muziardan en iri ve en nefisini seçmiş, bunun içi- “© ne, selloüid küçük bir boru içinde, çu mektubu yerleştirmiştir: «Adım Fred Brettir, 28 yaşındayım, Boyum bir metre 70 santimetredir, ” Çalışkan bir işçiyim. İyi para kaza. niyorum. Birikmiş epeyce param da yardır, Sevdiğim spor ve eğlenceler: Yüz- İĞ me, tenis, dans ve sinema... Delikanlının kısmeti madam Mortimer Avustralyada kadın azdır. Bu- nun başlıca sebebi dünyanın her ta- rafından bu adaya birçok genç mu- hacirlerin gitmesidir, Muhacirler bu- rada yerleşerek kendilerine bir iş tut- tukları ve bir kaç para kazandıkları zaman İlk iş olarak evlenmeyi düşü- nürler. Fakat kadın az olduğu için kendilerine hayat arkadaşı bulmak- ta güçlük çekerler, Bir kaç sene evvel birçok gençler birleşerek Avrupada evlenme işlerile meşgul olan bir acenteye müracaat etmişler, kendilerine birer eş bulması için acentenin tavassutunu istemiş- lerdi. Herkes ne tipte kadın istediği- ni ve bu kadında neler aradığını bil- dirmişti, Acente derhal faaliyete geç- miş ve 800 genç kız bulmuştu. Bun- Jarın resimleri gönderilmiş ve anlaş- ma has olduğundan 800 kiz hususi bir vapurla ve her birine birer nu- mara verilerek yola çıkarılmıştı. O zaman gazeteler bundan uzun uja- dıya bahsetmişlerdi. Bu garib evlenme tarzı çok pratik bulunmuş ve ilk kafileyi daha bir kaç kafile takib etmişti. Fakat son MEŞ'UM ' Bu muzu yiyen kız evlenmeğe talik ise, bir fotoğrafı ile bir mektup gön- dermesini rica ederim. Teklifimin red edilmiyeceğine (o eminim. Talimi muz ile denemek istedim. Adresim Cenubi Galde Tumbulgun muz çiftliği.» Birkaç gün geçtikten sonra deli- kanlı kadın yazısile bir mektup al- mıştır. Genç işçi: «Acaba hangi gü- zel kızdan geldi?» diye düşünerek büyük bir heyecan içinde mektubu açmıştır. İçinden, üzerinde şu satır- Jar yazılı bir kâğıd çıkmıştır: Saygısız adam! Önünü ardını düşünmeden böyle manasız harekette nasıl bulundun! Sende bir parça akıl yok mu? Kız böyle mi istenir? Muzun içine soktu- ğun sert tüb bir dişimi kırdı. Ne utan- Yeni bir İngiliz zırhlısı denize indiriliyor Aondra 24 (A.A.) — Saraydan res men bildirildiğine göre, kral ve krali- çe, 21 şubatta «King Georges 5.» zırh- ısının Newcastle de denize indirilme- si merasimine riyaset edeceklerdir. Bu merasimi müteakip kral ve kra- Jiçe cenubi şarki mıntakalarında bir seyahat yapacaklardır. Almanyada radyo aboneleri miktarı Berlin 22 (A.A.) — Almanyada radyo abonelerinin miktarı 10,753,179a baliğ olmuştur. Bunun 650,759 u Al. manyada ve 23379 u Avusturyada pa- rasızdır. KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) Reşid paşanın kızı, en ufak bir te- essür alâimi göstermeden artistin odasına nasıl girdiğini, kamayı na- sl sapladığını inceden inceye tarif eti. Para ile elmasları aldığınıda ilâve etti. — Şimdi onlar yanınızda mı? — İşte! Leman, çaldığı şeyleri bir paket halinde uzattı. Erkek açtı baktı. Pa- ranın arasına sıkışmış bir de mek- tub vardı. Nusret, «bu da ne?» diye- rek satırlara göz gezdirdi. Bu, Şerminin Didara yazdığı rica mektubuydu. Genç kız nişanlısının artisti sevmesi üzerine hissettiği elemden, üzüntüden uzun uzadıya bahsediyor, Adnanı nasıl delice sev- diğini söylüyordu. Leman mırıldandı: — Demek acele ile mektubu da al- muşım? — Çok da iyi olmuş... Bu bizim için oldukça kıymetli bir vesika!... İki sırdaş, uzun uzun konuştular. Plânlar kurdular bir aralık Nusret; Tefrika No. 72 — İyi ettiniz de geldiniz... Bence de korkmakta hakkınız var, Muhakkak Rauf bey hakkınızda polise birşeyler söylemiş olacak. Bu eskiler alayım kı- lıklı adam tedkikat için gelmiştir. İz | arıyor... SİZ ne yapıp edip o elbiseleri yok edin. Bu işi ne şekilde idare ede- ceğimi şimdiden bilemiyorum. Lâkin sizi ne suretle olursa olsun Kurtaraca- ğımı katiyen vadederim. Hiç merak et- meyin. Bugünden başlıyacağım... Am- ma haber veriyorum, çok paraya mal olacaktır. — Ehemmiyeti yok!.. Paşa giderken tüyaletlerim için oldukça mühim bir para bıraktı. Derhal size bin beş yüz li- ra verebilirim. Ötesini de bir ay sonra tamamlarım. Yağdan kıl çeker gibi be- ni bu meseleden kurtarmak! — Merak etmeyin efendim. Bu itimad verici söz üzerine kadın kalktı. Nusret onü sokak kapısına ka- dar teşyi etti. Sonra, düşünceli düşün. celi tekrar odaya girdi. Artistin inci gerdanlığı ile bileziğine baktı. Şerminin mektubunu gene ağır ağır Fred Brett maz adamsın? Allah belânı versin!» Mektubu gönderen cenubi Avus- tralyada Adelaide şehrinde vefat et- miş Mortimer adında ihtiyar bir ta- virin yetmiş beşlik karısı imiş, Dişi kırılmasına son derece kızmış. Genç adam bu vaka üzerine bü- yüklük göstermek istemiş: «Talim bu imiş; diyerek ihtiyar kadına ev- lenme teklif etmiştir, Kadın bu tek- Mfe daha ziyade kızmış ve çok sert bir cevab vermiştir. Bu vaka Üzerine delikanlı düşündüğü garib usulden vazgeçmiş ve Sydney şehrinde çıkan gazetelerden birine evlenmek istedi- ğine dair bir ilân vererek mutad usu- le dönmüştür. Tuğlaları istif ederken ağır yaralandı Süllücede bir tuğla harmanında çalışan İsmail, tuğlaları istif ederken rüzgârın tesirile bir kısın tuğlalar devrilmiş, başına isabet eden bir ta- nesi ağır surette yaralanmasına 46 beb olmuştur. İsmail Beyoğlu hasta- nesine yatırılmış, kazazede kimsenin sun'u taksiri bulunmadığı tesbit edilmiştir, Bir sarhoş yakalandı Ayvansarayda oturan İsmail ismin- de biri, son derece sarhoş bir halde dolaşmakta iken polisler tarafından yakalanmış, mahkemeye verilmiştir. ve e dikkatle okudu. Bir saat kadar dü. şündü. Sonra zile basarak, adamını ça gırdı: — Ben belki bir iş için bir müddet görünmiyeceğim. Şayed yarın gelmez- sem merak etmeyin. Borsadaki adre- sime de buraya gelen bütün evrakı yollayın. — Başüstüne efendim. Nusret çıktı. Her zaman yemek ye. diği lokantaya girdi. Dalgındı. Kah- vesini içdikten sonra, dosdoğru adliye- ye gitti. Polise de uğradı. Buralarda birçok ahbapları vardı. Bu suretle Di- dar meselesi hakkında adam akıllı taf- silât alabildi. Çıktığı zaman, kendi kendine: «— Bizim hanımdan esaslı olarak kimsenin şüphelendiği yok. Fakat ba- zılarının aklından geçiyor galiba. Po- Use pek güven olmaz; fikrini söylemez. Birdenbire, koku almış gibi insanı ya» kâlar. Meğer ki onu başka bir ize doğ- ru sevketmenin yolunu bulmal...» Ve yavaşça ilâve etti: «-— Bizim vakit kaybetmeden yapa» cağımız iş de budur.» Köprüyü geçti. Galatada bir mey- haneden içeriye girdi. Burada, genç bir erkek bir masada, boşalmış kade- hinin önünde dalgın dalgın düşünü. yordu. Nusreti görünce sevinçle ba- gırdı: — Sen misin?... Beni mi arıyorsun? Bu delikanlı, karışık işlerde dalma Elâzığ mektupları Dördüncü umumi “müfettişlik mıntakasındaki umran faaliyeti Umum müfettiş korgeneral Abdullah Alpdoğan her sahada yorulmak bilmez bir gayretle çalışıyor Elâzığ (Akşam) — Dördüncü umu- | mi müfettişliğin ihdası tarihinden bu- güne kadar birkaç sene geçliği halde başarılan umumi hizmetler ve hu- susl işler memleketin göğsünü kabar- tacak bir vaziyettedir. Bunu her şey- den evvel kaydetmek lâzımdır. Bu mu- vaffakıyetler mevzuubahis edilince ilk hatıra gelen zat, tecrübesile, şahsi ve ilmi kabiliyetile, idaredeki dirayetile dördüncü umumi müfettişliği liyakat- | le deruhte eden körgeneral Abdullah Alpdoğandır. | General Alpdoğan, dördüncü umu- mi müfettişlik ve Tunceli vali ve ku- | mandanlığını deruhte ettiği zaman Elâzığın mütevazı bir binasında seter» ber bir gamizon hissini veren bir ka- rTargâh vücude getirmişti. Bu vaziyeti ilk tedkik edenler hayrete düşmekten kendilerini alamıyorlardı. Az müddet sonra Türkün ezeli teş- kilâfçılık kabiliyeti kendisini göster- meğe başladı ve dördüncü umumi müs fettişlikle Tunceli vilâyeti branşları yer yer binalar işgalile faaliyete geç- tiler ve ilk, müessir ve müstacel ran- dımanı vermeğe bâşladılar. Alpdoğanın üzerine aldığı iş çok mü» him idi, Onun iman ve yüksek Türk- Yük enerjisi herşeye kâfi geliyordu. | Bir taraftan Tuncelinin geniş mik- | yastaki tarihi şekavet hâdiselerile mücadele ederken, diğer taraftan ge- celi, gündüzlü ve hususi ikametgâhın- | da sabahlara kadar meşgul oluyor ve | yarma iş devretmemek İştiyakile çalı. | şıyordu. Başlangıçta halk dördüncü umumi müfettişe çok ısınmıştı, Halkn bu bağlılık ve yakınlığı bugün o dereceyi bulmuştur ki generalden rivayet cdi- len her sözün ve her hareketin mut- Jak surette doğruluğuna itimad edili- yor ve generalin şahsiyetinde Cümhu- riyet hükümetinin faziletlerine hay- ranlık hissediliyor. İhtiyar bir köylü saf bir eda ile bana: — Yaş doksanı aştı. Sultanların pa- şalarını da gördüm. Cümhuriyet ge- nerallerinin sözleri de özleri gibi doğ- rudur. Eskiler bizi kandırıyorlardı. şöyle olacak, böyle olzcak diyorları Şimdi öyle mi ya?... Dediğini yapıyor, el attıklarını başarıyorlar, İşte böyle bir muhit içinde çalış- mağa başlıyan dördüncü umumi mü- | fettiş yalnız maddi eserler vermekle kalmamış, halkın manevi, fikri haya- tında da Cümhuriyetin feyizlerini be- lrtmeğe başlamıştır, İmar faaliyeti Bu teşkilâtın bidayetinden şimdiye kullandığı bir insandı. — Evet. Seni ariyorum. Becerikli bir çöcuk olduğunu bilirim. — Çok iyi, ağabeyciğim, çok iyi... 'Tam sırasında düştün... Beş parâm kalmamıştı. — Kuzum, senin bir metresin var. dı galiba... Genç bir kız... Hani seni çok sever, — Eee... Var... — Güzel, değil mi?... olacak. — Hem de ne güzel, melek gibi... Hem de ne sarışın, altın gibi... İster. sen çağırayım, şuracıkta oturuyor... — Çağır... Genç kız geldiği zaman, Nusret, onun hakikaten güzel mavi gözlü, sarı saç- ı olduğunu gördü. Hattâ üstelik ki. bar bir hali vardı. Yaşadığı hayata, iç- tiği sigaralara rağmen, sesi de bozul. mamıştı. — Bu kız sana bağlı ve vefalı mi- dır?... Seni cidden sever mi? — Hiç şüphem yok... Param olsa da, onu bu muhitten çıkarıp alsam yanım- da sadık bir kadın olarak oturur. Sarışın filân — O halde bak... Seninle açık ko- nuşmağı tercih ederim... Bir işim var... Oldukça para kazanırsın... Beş yüz pa- pel... Ne dersin?... Delikânlinm gözleri. sevinçle parlı- — Evet, tamam,.. Beş yüz papel kadar Tunçeli köprüler, şoselerle, ka- rTakol, kışla, memur evlerile donatıl- mış, Bingöle şoseler temdid edilmiş ve Murad'ın üzerine biri Pertekte, diğeri Palu - «Gülişker; istikametinde Asya- nm en büyük köprülerinden beton iki köprü kurulmuş, birçok varyant ve menfezler yapılmış, köy yollarına baş- lanmıştır, Bundan başka Elâzığ mer- kezinde İki büyük hastane binasına başlanmıştır. En İyi mevkide inşasına başlanan ve Cümhulyetin modem mi- mari telâkkisine göre bir âbide halini alan dördüncü umumi müfettişliğin granit binası da bitmek üzeredir. Bir de muhafız kışlası yaplırılmış ve geniş Devlet mahallesinin kadastrosu da yapılarak imara, inşaata devam edilmekte bulunmuştur. Halkevleri mesaisi üzerindeki has- sasiyetli mürakabe ve halkın bu kül- tür müesseselerine girip çıkmasını ve feyiz almasını temin uğrunda sarfe- dilen gayret te ayrıdır. Zirai sahada bilhassa fanliyetli bir çalışma vardır. Fidanlıklar vücude getirmek, meyva- çılığı ihya, ıklim hususiyetlerini ted- kik bu cümledendir, Arıcılığın ihya edilmesi için hususi tedbirler alınmış- tır. İktisadi kalkınma sahasında ve ihracat maddelerini arttırmak uğrun- da büyük gayretler sarfediliyor. Bütün bu işleri, en hurde teferrüa- tına kadar takip, tedkik ve intaca uğ- raşan general Alpdoğanın, diğer ta- raftan dördüncü umumi müfettişlik mıntakasını ırki ve tarihi bakımdan hakiki Türklüklerini meydana çıkar- mak için çok âlimane ve vakıfane bir mesüi sarfetmekte ve Türklüğün yük- sek tarihi varlığını her vesile ve vesika İle teyid eden müdekkik, mütetebbi ve muailimlere müzaheret etmekte- dir, Bu havalinin dünü ile bugününü mukayese edebilenler, Cümhuriyetin dinamik maddi ve manevi başarılarını hayretle görmekte ve gurur duymak- tadırlar KÜÇÜK İLÂN okuyucularırmz arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin- de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! * — Başka izahata hacet yok... İş ne olursa olsun derhal kabul ediyoruz... Değil mi, Makbule? Nusret, genç kıza izahat veriyor- du: — Sizden beklediğim işte fazla süs- lü giyinmeğe hacet yok... Hattâ ne ka dar basit giyinirseniz o kadar İyi... Ve sonra, uzun uzun izabat verdi, O anlattıkça, Makbule dikkatle din. iyor; «Evetu makamında başımı sallı. hi. Söz bitince, kız: — Pekâlâ! - dedi, - Elmasları verin Söylediklerinizin hepsini yapacağım. Nusret, yenip içilenlerin hesabını gördükten sonra hep birlikte çıktılar, İstanbul tarafına geçtiler. Çarşı ka- pısında ayrıldılar. Lemanın iş adamı, karışık, çapraşık yollardan saparak, dar, karanlık köh- ne bir dükkândan içeri girdi, Burada, ihtiyar bir Ermeni kadını oturuyordu. Geleni görünce mütebessim: ! — Vay, efendim! - dedi. - Hangi rüze gâr sizi buraa attı? Hesap günümüz değil... He? — Biliyorum madam Hayganoşcu- ğuml... Buradan geçiyordum da, uğra yım, bir hatır sorayım dedim. — 'Teşekkür ederim... Çok naziksi- DİZ... —E.. İşler nası? “Arkası var), iii öğün. b enli ann... van selin iii ye kelle