21 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

21 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 AKŞAM Profesör Hayrullah diyor ki: “Naaş tahnit edilmedi, kudsi-| birkelime: Diktatör | Bir Amerikalı gazeteci ile mülâkatında: yetini ihlâl etmekten çekindik,, Hastalık ne zaman meydana çıktı? Avrupadan getirtilen profesörler Mtatürk son gününe kadar titizliğinde, temizliğinden Zerre kaybetmedi, Nizameddin Nazi?, Ata- türkün mübarek naaşlarının Dolma. bahçe saraymdaki son gecesine ait bazı hatıralarını Tan'da yazıyor, di- yor ki: Başyaverin odasındayım. Burada adü tib üstadlarından profesör Hay- rullah da vardı. Bir dakika sonra cdaya profesör Neşet Ömer de girdi. Doktor Hayrullah bana yarıda kalmış bir sözü tamamlıyormuş zannı ve- ren bir tavrria; — O gazete bu haberi nasıl uydu- rabilmiş? - dedi - Atatürkün son gün- lerde sağ elini oynatamadığı iddiası sadece ayıb ve yalandır. Ne demek? Felç mi gelmiş sağ eline ki bu el oy- nalılamamış? Başyaver Celâl mağmum bir sas. le onu teyid eti: — Ben pazartesi günü akşamı yâ- nına girdiğim zaman, kapının önün- de durmuştum. Kolunu uzattı, işaret etli, yatağa yaklaştım. Sonra salı ak şamı, Hasan Rıza odaya girmişti... Profesör Neşet Ömer sözünü kesti; — Ben de oradaydım, — Evet... Siz de orada idiniz... Ha- san Rıza, «Buz vereyim mi efendim?» dediği zaman cevabı: <Evet verinin olmuştu ve Hasan Rıza buz verdikten sonra <iyi geliyor mu elendim?> der- ken, kolunu yine oynatmış ve «pek iyi» demişti, çok iyi dikkat ettim. Odada biran süküt oldu. Bundan istifade ederek bir merakımı tatmin ek istedim. Adli tıb üstadı Hayrul- sordum: Fethimeyit yapıldı mı? Hepsi hayretle yüzüme baktılar, Doktor böyle bir suale muhatap oi. maktan azab duyduğunu ihsas eder bir sesle mukabele etti: — Fethimeyit mi? Böyle bir şey düşünmedik bile. Başyaver; — Dünyanın en salâhiyettar &b üstadlar tarafından o kadar dikkat le muayene edilmişti ki... « dedi - bi. Minmiyen tarafi kalmamıştı. Fethime- yit neyi öğretecek? — Pllsudskiye de böyle yaptılar. Sonra naaş tahnit edildiğine göre... Profesör Hayrullah, çok insani bir saygı içindeydi. Gözlerini kaldırarak: — Bu haber doğru değiL. - dedi - naaş tahnit ödilmedi. Biz, buradaki bütün tedbirler Atanın kalbin! ve bey- nini saklamak cihetini aklımıza bile getirmedik. Bu cesedi prolane etmek olurdu. Böyle bir şeye cüret “edemezdik. Pro. fane etmekten, (kutsiyetini ihlâl et mekten) çekindik, bütün arzumuza rağmen öpmedik bile. Bunun üzerine diğer bir tarihi nok- tayı tesbit etmek istedim. Profesör Neşet Ömerden şu sualime cevab ver- mesini rica ettim: | gazeteleri muntazaman okurdu Atatürkün son resimlerinden biri | Oda gene süküta gömüldü. Salona | çıktım. Atatürkün yatağı yanından dokuz ay ayrılmıyan Mehmedle kar- şılaştım. Atanın son dokuz ayından | bâna şu sahneyi anlattı: — On beşinci yıl şenlikleri yapılır. ken çok takatsızdı. Dışardan pat- latılan mehtab seslerini işitti; «— Bu ne Mehmed? - dedi - «Ben süstum, Rıdvan cevâb verdi:> «— Gök gürlüyor galiba Atam.. - di yecek oldu » Güldü: 4— Çocuk mu kandırıyorsun... » de di - Mehtab yakılıyor. Şenlik var.» Yüzünde nurani bir hai vardi. Bu | sırada sarayın önüne bir vapur gel | miş, İstiklâl marşı çalmıştı, bir iki | saniye kadar gözlerini kapadı, dinle- di, sonra gülümsiyerek gözlerini açtı: «— Beviniyorlar... « dedi - Sevine- cökler tabii, Sevinmekte haklıdırlar, cek neticedir.» Ona sordum: — En son ne zaman gazete okudu? — Salı günü, — Siz mi okurdunuz? Kendisi mi İFransiz hast isin kalorifi okurdu? — Hayır. Bizzat kendisi alır, göz gezdirirdi. Ve birdenbire benim devamlı teces. süsüme isyan etti: — Xoksa siz yanlış mı düşünüyor. Havzada yeni ilkmekten binası açıldı sunuz? O son dakikasına kadar hafı- zasını ve zeküsmi muhafaza etti, oku- du. On beşinci yıl için yazdırdığı nut- kunu tashih etti. Ölümünden bir gün evveline kadar günde ki defa munta» | zaman traş oldu. Titizliğinden, temiz. | liğinden zerre kaybetmedi. Zira Ata- türk bir an nefsine Itimadını kaybet- | medi. Ölümü hiç hatırına getirmedi, İylleşeceğim, iyi olacağım demekte 15- rar etti durdu. ... Münihte çikan Völkiseher Beobach- | ter gazetesi, Atatürkün ölümü müna- sebetile yazdığı bir makalede, Atatür- kün büyüklüğünden, yaptığı inkılâp- lardan bahsederken hastalığına da te- | mas etmektedir. Bu gazete diyor ki: o | «Fransız doktoru Fissenger ile Viya. | nalı profesör Eppinger ve Berlinden | profesör Bergman konsültasyonu ça garılmışlardı. Hasta demir gibi kuv- vetli naturası ve kırlmak bilmiyön yaşamak azmi ile ilk krizlere mukave- met etti ve günün hidiselerile alâka» dar oldu. Fakat maatteessüf hastalık ilerlemekte devam eltis bacası tutuştu ise de çabuk görülerek derhal söndü- rülmüştür. X Atatürkün hiç sevmediği. “Ben kalbleri kırarak değil, kalbleri kazanarak hükmetmek isterim,, Amerikanın tanınmış gezetecile- «— İmkânı yok, dedi. Harb çıkar- sa Amerikanın milletler camlasın- da işgal ettiği yüksek mevki her hal- de müteessir olacaktır. Cografi va- ziyetleri ne olursa olsun mliletler birbirlerine bir çok rabıtalarla bağlı- dırlar» Atatürk dünyadaki milletleri bir #parlıman sakinleri telâkki ediyor. Birleşik Amerika cümhuriyetleri bu apartımanın en lüks dairesinde olur- maktadır. Eğer apartıman, sakinle- rinden bazıları tarafından aleşe ve- riliese diğerlerinin yangının tesi- rinden kurtulması imkânı yoklur. Harb için de ayni şey variddir. Birleşik Amerika cümhuriyetlerinin bundan uzak kalması gayri kâbildir, Atâtürk şu sözleri ilâve etti; «— Bundan başka Amerika büyük, kuvvetli ve dünyanın her yetinde Londrada bir hırsız | çetesi peyda oldu. Çete birçok sinemaları, postahane- leri, istasyonları soydu İngilterede ve bahusus Londrada 7a- bıta gayet uyanıktır. Evleri, ticaretha- neleri basmakla yapılan (tursız- lik ve haydudluk hâdiseleri yök gibi- dir. Lâkin son zamanlarda tam Lon- dranın içinde bir hursız çetesi peyda olmuş hiç bir iz bırakmaksızın müte- madiyen faaliyette bulunmuştur. Bu hal, meşhur Seotland Yard zabıtasının ev basmak süretile hırsızlık vakaları ile iştigal eden şubesi erkânım şaşırt- mıştır. Çets ancak polis hafiyesi romanla- rında görülen bir fevkalâdelik ve isa. bet üzere faaliyette bulunuyor. Maa- haza zabıta çetenin teşkilâtı ve tabi- yesi hakkında hayli malümat edinmiş- tir. Londra cinai zabılasının öğrendiği ne göre çetenin başında çok tecrübeli ve yaşlı bir reis bulunuyor. Etrafın- da da her biri bir cinai şubede müte- hassıs allı genç vardır. Bunlardan bi. ri yahud ikisi kasa kırmakta, biride ip merdivenidt kurmakta mütehassıs. tr, Çete relsi evvelâ bir (tur) yaparak sirkat için girilmesi uygun olan bina- ları tesbit eder. Evine döndükten son- Ta bu evlerin plânlarını harita üze- rinde çizer. İlk basılacak evin etrafi nasıl sarılacağı ve hangi tarafından girileceği dikkatle tesbit edilir. Sirkatin yapılacağı gecenin arifesin. de rels çete efradından bir ikisini ya- nına alarak baskın yapılacak eve gö- türür. Çete efradı yapacakları işleri tamamile öğrendikten sonra plânlar, zabıtanın eline düşmemesi için yakı- EE i >. NN ei > 7? Sahife 8 ) alâkası olan bir devlet olduğundan Milletler Cemiyeti bugün bütün mil. letlerin müşterek gayenin tahakku- ku için çalışabilecekleri yegâne beş- kilâtlır» Türkler tarafından veatanlarımın kurtarıcısı olmakla tanınan idealist Atatürk devam etti: Z «— Şuna da kanilm Ki ei” de. vamlı sulh isteniyorsa kitlelerin va ziyetlerini “iyileştirecek o beynelmilei tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın h8- yeti umumiyesinin refahı, açlık ve tazyikin yerine geçmelidir. Dünyâ vatandaşları hased, açgöğlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde o terbiye edilmelidir » Atâtürk sözlerini hassas ellerle ekseriya yaptığı jestlerle tebarüz ek tirmişti, Atatürke meden diktatör diye ça gıvilmaktar. “aslanmadığımı Sordüm, Dedi ki: , <— Ben diktatör değiliii . Beni) ,,, | diğerlerini iradesine Tam eylemdir. Ben kalbleri kırarak değil, Kk e'bieri kazanarak hükmetmek isterim.» Mesud olup olmadığım (sg. vd: «Evet, dedi; çünkü muvaffak oldum. etrafı yoklarlar. Geceleyin muayyen santte binaya girerler. Herkes alabil, diğini alır ve dağılır, O akşam bir da- ha birleşmezler. Ancak ertesi günü toplanıp sirkat ganimetini paylaşır. Çete faaliyetine, sinemaların kasa- larını soymak suretile başlamıştı. Sonra sıra postanelere gelmiştir. Çe. te birkaç haftada postaların kasaları, nı temizlemiştir. Boşaltacak postaha- ne kasası kalmadıktan sonra Londra« nın yeralı demiryolları istaşyonları- na musallat olmuşlardır. Londranın bu gibi istasyonları üç yüzden fazla- dır. Çele her gece bir istasyonu bas. mıştır. Zabıta sinema, postahane ve demir- yolu istasyonlarım sıkı nezarei ve muhafaza altına aldıktan sonra çete © faaliyetini Londranın oetrafınğaki münferid köşklere nakleteiltiş, Şimdi. ye kadar bir hayli köşkü söyymuştur. Çetenin bir türlü ele geçrmemesi İn. güterede ilk defa halkın İ huzurunu ciddi surette kaçırmıştır. j Gömlek hırsızı yakit ği Kapalıçarşıda elbiseci dük. küm önünde asılı gömlekleri çalıp kaçan Mehmed çarşı bekçisi trafm. | | dan yakalanmıştır. Mehmed Sultei tanrim.) ahmed birinci sulh ceza mahker il de 20 hapse mahküm gicon ZU? 0m. Dap man ui ii Kiayya, ticari tediye mahküm of tir iülâtsame im Topkapıda Niyazinin i ticaret itiığdma mağa deşebbüs ederken ün? dair müzakek Arif Sultanahmed birin 12 sid? Romada Faahkemesinde üç ay

Bu sayıdan diğer sayfalar: