AKŞAM Ankara yolunda... Bü nerelerden hangi saatlerde bu yollara dökülmüş, Onu bekliyorlardı Kadınlar dövünüyor, ihtiyar köylüler gözlerinden kalblerine süzülen sel gibi yaşlarla çeneleri titriyerek ağlıyor, masum çocuklar: “Gitmel, diye bağırıyorlar bir millet uyanıktı. Kimbilir Atatürk neslinin tuttuğu meşaleler daima yolumuzu aydınlatıyordu Ankara 20 ( Sureti mahsusâda gi- den muharririmizden telefonla) — Atatürkün aziz naaşını hâmil ta but İzmit Mayin iskelesine yanaşan Zafer torpidosundan 12 generalin eli- le iskele üzerine çıkarıldığı zaman İz- mitin büyük saali gecenin sessizliği içinde hazin akisler bırakan ağır dar- belerle sekizi vurdu. Bütün İzmit ayakta... İskelenin ge- niş meydanında parça parça kara ve deniz ihtiram kıtaları yer almış- Jar. Halk öğledenberi alayın geçeceği Caddeye bakan hükümet konağı önündeki yüksek sedlere bir karınca kesafetile toplanmış, ağlamaktan şi- şen gözler, teessürden sararmış çeh- relerle Onu bekliyor. Yavuz ve diğer harp gemileri de- nizden projektörlerile halkın toplu olarak bulunduğu sedi boydan boya aydınlatıyor. En ufak bir kıpırdama yok ve yalnız gecenin sessizliği içinde zaptedilemiyen hıçkırıklar duyuluyor, Bütün İzmit kan ağlıyor. Şehrin Üzerine inmiş olan ağır süküt hava- $i sekizi beş dakika geçe Mayin iske- lesi önünde hazin hazin başlıyan ma» tem marşile yırtıldı, Atatürkün aziz tabutu muhafız alayından çelik miğ- ferli yirmi Mehmedciğin elleri üzerin- de hareket etti. Başvekil Celâl Bayar cenazenin hemen arkasından (geli- yor. Bu muhteşem, muhteşem olduğu kadar da müheyyiç manzarayı sözlerle anlatmak kabil değildir. Sokak fener- nin loş ziyası altında atılan her adım kalbi buruyor. Gecenin inzıma- mile artan teessür insanı boğmak dere- celerine kadar yükseliyor. Alayı takip edenlerin ellerini boğazlarına götürüp hıçkırıklarını zaptetmeğe çalıştıkları görülyor. Hıçkırıklar; ağlaşmalar Şanlı Türk bayrağına sarılı mukad- des tabut iskele meydanının köşesini dönüp sed üzerinde kesif halk kütle- in karşısına çıktığı zaman hıçkırık- lar, ağlaşmalar arasında yürekleri parçalıyan feryadlar, göklere yükse- len çığlıklar kopmağa başladı. Zaman zaman «Allahım, bize bunu güstere- cek miydin?», «Götürmeyin, Onu gö- türmeyin, bizi yetim bırakıyorsunuz!» sesleri işitiliyor, Kadınlar döğünüyor, ihtiyar köylüler” gözlerinden" çeneleri- ne süzülen sel gibi yaşlarla çeneleri titriyerek ağlıyor, masum çocuklar, eilerini Onun tabutuna doğru uzata- râk — Gitme! diye bağırıyorlar! Fakat buna rağmey nasıl Onun fa- ni varlığının sönmesine hiçbir şey sed çekmedise, milletinin arasından süzü- lâp ebedi istirahatgâhına gilmesine de uzanan eller mani olamıyor. Zaten Onun aziz naaşını Ankaraya getirinciye kadar, bütün bu seyahat esnasında, milletinin bağrından kopan bir arzunun, Onu aralarına almak isteğile uzanan ellerin, bizi dnima ge- ri çektiğini hissettim. İzmit istasyonunda Alay ağır ağır İzmit istasyonuna vasıl oldu. Sessizlik içinde cereyan eden gamlı bir faaliyetten sonra, Ata- türkün mübarek naaşı, hazırlanan vagona nakledildi. Vagon, çok sade bir şekilde tezyin edilmişti. Diş tarafı, baştan başa def- ne dalları arasına yerleştirilen be- yaz, kırımızı ve mor Kasımpatlarından kolonlarla sarılmış; iki tarafına üçer büyük 'Türk bayrağı serilmişti. Cenaze vagona ithal edildikten sonra başucunda alti meşale yakıldı ve tâ Ankaraya kadar ihtiram nöbeti beklendi. Tren eaat yirmi birde hareket etti, Atatürkün mukaddes tabudu Hat boyuna sıralanan binlerce hal- kın gözyaşları, feryadları, çiğlıkları ve uzanan elleri, kilometrelerce me- safeye kadar ellişer metre aralıkla sıralanan mekteb talebelerinin tut- tukları meşaleler arasında yolumuza devâm ediyorduk. Bu meşaleler sabaha kadar yolu- muzun iki tarafında yandı durdu. Bütün bu gidiş esnasında, gecenin hangi söntinde olursa olsun, birer dakika durduğumuz istasyonlarda köylerden gelen, dizilmiş mağmum insan kitleleri arasından geçtik. Bütün bir millet uyanık Bütün bir millet uyanıktı. Kimbi- lir nerelerden, hangi saatlerde bu yollara dökülmüş, Onu bekliyorlardı. Gecenin ağır karanlığı içinde, tre- nin iki tarafında meşaleler katiyen kaybolmadı. Daima, Atatürk nesli- nin tuttuğu meşaleler, yolumuzu ay- dınlatıyordu. Bu meşalelerin alevi altında ağlamaktan süzülmüş ma sum yüzler görüyorduk. Ankaraya bir tarih gönderiyoruz. Eşsiz tarihler kaynağı olan Anadolu, şimdiye kadar böyle bir geceye şe hid olmamıştır, Eskişehirde Böylece geceyi yararak, sabah saat dörtte Eskişehire “vardık. Tren ga- ra matem marşile girdi. Bu matem marşı, bu gece içinde inliyen tees- sür, insanın kalbini büsbütün par- çalıyor. Trenin içindekiler de, dışındaki- ler de ağlıyorlar. Bir dakika tevak- kuftan sonra oradan da ayrıldık. Vagonda karşımda Ç. T. K. ajansı muhabirliğini yapan Çekoslovakyalı bir gazeteci oturuyor, İzmittenberi | başlar üstünde benimle beraber gözyaşı döktü. — Hem Atatürk için, hem de kendi milletim için ağlıyorum! diyor, Be- nim milletime de bir Mustafa Kemal lâzımdı. Fakat ne yazık ki bu dün- yada bir eşi olmıyan büyük adamın da öldüğünü gördüm. Ebediyen ağ- ıyacağım. Sabahın ilk ışıkları altında Po ladlıya vardık ve sonra ağır ağir Ati karaya yaklaşmağa başladık. . Atğ- türkün, istisnasız bütün bir mille. tin kalbini fethetmiş o eşsiz kahra- manın, ebediyet yolculuğu : gelecek nesillere inanılmaz bir hatıra ola- rak kalacak, Anadolunun dağı taşı bu hazin geceyi unutamıyacaktır. Gazi Orman çifliği önünde Ebedi Şefin aziz naaşıni hamil olan tren Gazi Orman çifliği istasyonuna geldiği zaman düdükler ölmeğe baş- ladı. Çifg, Atstürkün “kendi sâyi eseri olan ve Onun yorulmak bilmez faaliyetine aid bir çok kıymetli ha- tıralar saklıyan çiflik önünde İren iki dakika durdu. Bütün müstahde- min, aileleri, çoluk çocuklarile hat boyuna inmişlerdi. Hayretten açılan gözlerle aziz naaşın bulunduğu vagona bakarak, boğulurcasına âğlıyorlardı Tren, buradan da ayni matem ha- vası içinde kalktı. Artık Ankara görünüyor. dakika sonra orada olacağız. Geçtiğimiz yollar baştan başa halkla dolu. Bir haftadanberi İstanbulda yaşa- dığımız geniş matem havasına tek- rar girdiğimizi anlıyorum. Şevket Rado On beş Edimede genç mektepliler ve binleroe halk toplanarak Atatürk anıtı önünde and içmişlerdir. Yukardaki resimde toplanan mektepliler ve halk görünüyor. i 21 Teşrinisani Matem günü Hiçbir teselliye yüz vermeden duyduğumuz bir acı var: Atatürkün ölümü, Ayağı ile yürüyerek bindiği tren, altı ay sonra Onun mübarek naaşını ebe- di çehre, Ankaraya getirildi, Onun hatasız bir şâkul olan varlığı, artık mukad. des bir ufkiliğe inkılâb etmiştir. Onu muvakkat da olsa kabrine götürüp bıra- kacağır. Başında nöbet de beklesek O, yalnızdır ve bizimle aziz varlığı arasına, ölüm, siyâh ve aşmmaz perdesini germiştir. Bugün, bu ayrılığın matem gününü yaşıyoruz. istemeyiz. Ölümünün acısını, Onun kemaline lâyık bir bütünlükle duymak için kendimizi avutacak her histen ayrılmışız. Vuslatının verebi! Teselli iği kadar kuvvetli muhabbeti, bugün firkatinden aldığımız acı ile tam bir yas ve mateme bizi bürüyor. laddi alâmetlere muhtaç olmadan, kalbimizdeki elemle tepeden tırmağa simsiyahız, Son misafirliğini yaptığı Büyük Millet Meclisi binası: Muvakkat makberi. ne gitmeden önce gecesini geçirdiği bir türbedir. Boğazın mavi kıyısında son nefesini verdiği saray, gözlerimize muhteşem bir sanduka gibi görünüyor. O, yüce ruhunu sevgili vatanınm ber zerresine gömdü. Türk ili, O söylediği zaman Onun bastan başa, hayat ve mematı ile, Mustafa Kemaldir. sözlerini biz ne kadar candan duymuştuk. Şimdi biz i avutacak her histen uza- jr, O, ölmüştür. V, öldüğü içindir ki bugün, milli matem günümüzdür. Hiçbir teselliye yüz vermiyoruz. İstiyoruz ki Onun ölümünün acısım, vatanının ihti. zarında Or n duyduğu feselli kabul etmez acı kadar Kuvvetli duyalım. Mus- tafa Kemal bizim için başlı başına bir vatandı. O, bizi yeniden yaratan insandı. Bugün bütün bir insanlık için kaybolan aziz r vücut oldu. Ona sevgi ve ba- Fımızı, tabutunun makberine bırakılıdığı bu dakikalarda büyük - ve asil mate- mimizle sarıyoruz. Onun yıkılmaz mezarı, bizim kalblerimizdedir. Hasan - Âli YÜCEL BALER ARA DERLER 55 Dİ AR AET İTER Arifiye, Bilecik ve Eski- şehir istasyonlarında Tren gittikten sonra halk arkasından bakarak saatlerce hıçkırdı Bilecik 20 (A.A.) — Atatürkün mür- barek naaşıni hâmil bulunan tren İzmitten döküz buçukta kalktı. Şeh- rin içinden gözyaşları ve hıçkırıklar arasında geçtik. Tren bütün istasyon arda birer dakika duruyor, istasyon- lar meşalelerle aydınlanmış. Hattın iki tarafında toplanan gözleri yaşlı halk, Büyük Atasına son teşyi vazife- İ sini yapıyor. Arifiyede Adapazarından gelen ke- sif bir kalabalık gene meşalelerle tre- ni karşıladı. Ağlamalar ve feryadlar arasında Ankaraya doğru yollanıyo- ruZ, Bilecikte mahşeri bir kalabalık var, binlerce halk toplanmış Büyük Ata- yı selâmlıyor. Eskişehirde Eskişehir 20 (AA). — Bilecikten sonraki istasyonlarda da ayni hazin ve candan tezahürata şahid oluyoruz. Gece yarısından sonra olmasına rağ- men her istasyonda ellerinde meşale- ler tutan kadın ve erkek binlerce in-” san Büyük Atayı ziyarete ve tavafa , geliyor. Ağlıyan ve dövünen insanla- rın Büyük Ölünün bulunduğu vago- 7 nun etrafında gösterdikleri hazin ve matemli tezahürat anlatılamıyacak kadar içten bir ifadeye maliktir. El lerinde meşale tutan ihtiyarlar, kadın ve çacuklar «Atamızı kaybettiğimize inanamıyoruz» diye feryad ediyorlar, Eskişehire sabahın üçünden sonra vardık, Gecenin bu saatinde istasyon- İ da binlerce insan var, Şehrin büyük- leri, her yaşta halk, Atasına son hür- met vazifesini ifaya gelmişti. Bütün yollarda derin bir matem havası esi- yor, Küçük yaşta mektep çocukları kıpkınıl gözlerile inler gibi nefes alı- yorlar. Tren bu matemli havanın için- den geçerek Atayı Ankaraya götürü- yor. Halkın sonsuz matemi Eskişehir 20 (A.A.) — Aziz Atasına son tazim vazifesini yapmak istiyen Eskişehir halkı akşamdaberi istas- yonda bekliyordu. Aziz naaşı getiren tren mukarrer saatten doksan de- kika sonra ve sabaha karşı geldi. Garda hiçbir ferd yerinden kımılda- mamıştı, Tren istasyona girmeden on daki- ka önce kolordu erkânı ve subaylar, vali, belediye reisi, vilâyet ve belediye erkânı, esnaf cemiyetleri, parti, Halk evi gasnanpları, ir ve ap << retmenleri ve talebeleri, askeri kıla- lar, bando, polis ve zabıtai belediye n binden fazla halk istas- bir ucundan müntehasına ka- dar dizilerek matemli ve hazin bir ihtiram safı teşkil ettiler. Yüzlerce meşalenin elemli ışığında | bütün gözler yaşlı idi. Tren ağir ağır gâra girince, sürekli bir hıçkırık ve derin bir inilti her yeri kapladı. Her kes aziz Ataşını derin uykusunda ra- batsiz etmiş gibi sesleri yükseltmeden içli içli ağlıyor, ve «Atamız, sevgili Atamız. diye inliyordu. Tren garda durunca On binlerce elemli baş hürmetle eğildi. Aziz Atanın mukaddes naaşlarının bu- Tunduğu vagon tam altı oklu veda meşalelerinin hizasına tesadüf etti Bando matem havası çaldı. Halkın, genç kızların, vilâyet ve belediyenin, mekteblerile cemiyetlerin hazırladık- lari çelenkler vagonun etrafına ser- pildi. Tren istasyona bir nur ırmağı gi- bi girmişti. Yollarda ışıktan huzme- ler ve kalblerde deva bulmaz keder- ler bırakarak Eskişehirlilerin göz- yaşları ve derin feryadları arasında ağır ağır bizden uzaklaşmağa başla- yınca. saatlerdenberi teessürünü zap- ta çalışan halk coştu, taştı ve sar- sıldı. Kadın, erkek, genç, ihtiyar her- kes «Atamız gitme, Atamız nereye gidiyorsun» diye inliyor, ellerini onun mübarek varlığı arkasından uzata- rak ttriyordu Babalı olmak Üzere, bir kaç saat sonra güneş doğacak, fakat Eskişe- hir halkı gurub eden en büyük gü- neşin acısı ile uyumuyor, oturmuyor. ağlıyor ve caddelerde dolaşıyor. İs- tasyonun bir ucundan şeker fabrikâ- sına kadar uzanan bütün demiryolu boyunca binlerce Türk hâlâ Ankara- ya doğru bakarak hıçkırıyor. Polatlıda Polatlı 20 (A.A.) — Sabahın yak- laşmış olmasına ve soğuğun artması- na rağmen trenin geçtiği yollarda ellerinde meşale tutan halk yığınları göze çarpıyor. Nemli gözler Büyük Atanın naaşını taşıyan vagonu ari” yor. Vagon çiçekler içinde ve katarın en sonundadır, Atatürkün vagonu görününce hıçkırıklar ve feryadlar başlıyor.