14 Teşrinisani 1938 amaaa AKŞAM Sahife $ Atatürkün kalbi İstanbula gömülmelidir Mezarını nereye yapacağız? Anlaşılıyor ki Ankaranın bir ye- rine, Esasen bunu hiç bir şehir kıskan- mıyacak. Ankara merkezimizdir, An. kara onun eseridir. O mübarek naaş o canlı şehirde ebedi bir ruh gibi ka- lacak. Diyorlar ki: — Çankayayn... Yahut falanca t© peye. Hayır, bu doğru değil işte... Onu mutlaka bir düzlüğe gömme Midir. Mozölesi, milletin büyük me- rasimde geçid resmi yapabileceği çok geniş bir meydanın ortasında bu- Tunmalıdır. O meydanın etrafı da, İsmet İnönü devrinde erişeceğimiz en yüksek medeniyel ve ümran eser- lerile sarılmalıdır. Tâ ki, Kemal Atatürk, başladığı işe, büyük bir azim ve gayretle devam ettiğimizi belki de hissederek, yahut bize o imanı ve- rerek, müsterih, yatsın. Gerçi Anadoluda «Yatır. denen evliyalar, hep tepelerin üstündedir. Türkler, mezarlarını en güzel doruk- ların, en manzaralı noktalarına ya- parlar. Anane böyle. Fakat o, bu göreneği de yıksın. Atatürk mozölesi, dümdüz bir bozkırın ortasmda hem manevi bir şahika, hem de etrafını saracak hürmetkâr ümran halesile ulvi bir medeniyet manzarası teşkil edeceği için, eski ananenin devami na hacet yoktur. Öğreniyoruz: Naaş tahnit edilmiş, Atatürkün kalbi ne oldu? O kalb ki, bir kitab dolusu şehna- medir! O kalb ki, birinci krizden sonra onu bize biraz daha bahşedecek kadar mu- kavemet gösterdi ve sahibini, on be- şinci yıldönümü gününe kadar ya- şattı... O kalb ki... Su kupkuru ifadeli cümleleri bir. likte okuyalım: «Conkbayırı muharebesinde bir mermi parçası Anafartalar kahrama- nının tam kalbi üzerine gelmişti. Fa» kat cebindeki saate çarptığından, saat parçalanmış, Mustafa Kemal kurtul. muşlu.» O kalb, İstanbulu kurtarmak için, düşmana hedef olmuştu. Öyleyse, onun etrafında Atatürke ikinci bir mozöle yapmak, ve onu İsmet İnönü devrinin büyük ümran çerçevelerile çevirmek, İstanbulun hakkıdır. Bu teklif bid'at sayılmamalı, Ta- rihte ulvi bir misali, yahut misal ol. müş efsanesi vardir: Gene bütün milletler birlik olup Türkleri ezmeğe gelmişlerdi. Kosova meydan muha- rebesinde dünyayı yenmiştik. Hüda- vendigârın #aferden sonra bir sul kasde kurban gitmesi üzerine, kalbi şehid olduğu yere, naaşı © zaman devlet merkezi olan Bursaya gömül- müştür, Mustafa Kemalin kalbini İstanbul için istiyoruz. Gelecek Türk nesilleri ona, Bizans ve Osmanlı şâheserlerini kıskandr- racak bir maddi ve manevi mahfaza yapacaklardır. Bunun azametli bir siyasi mânası da olacaktır. Bu, İstanbulun hakkıdır. (Vâ - Nü) Matürkün hayatı ve faaliyeti İzvestiya İenzebesi bu mevzu etrafında bir makale neşretti| Moskova 13 (AA) — Tas ajansı bildiriyor: İzvestia gazetesi, Atatür- kün hayat ve faaliyetini tebarüz et- #lren bir makale neşretmiştir. Maka- lede dehiliyor ki; «Osmanlı imparatorluğu umumi harbe girer girmez, Mustafa Kemal faal ordu hizmetine geçmiştir. 1915 de Çanakkalenin İngiliz filosuna ve İhraç kıtaatına karşı müdafaası €- nasında temayüz etmiştir. Bu hare- kütla, İngiliz makamları da dahil olduğu halde bütün askeri makam- ların yüksek takdir ve tasvibine mazhar olmuştur. Büyük Önderimizin son saatlerine dair hatıralar Atatürkün mübarek çehresi vefatından sonra gayet nurani, fevkalâde güzel bir ifade almıştır Atatürk bu fani dünyaya gözlerini kapatarak ebe- diyete intikal ettiği vakit, odasında yalnız doktorlar | vardı, | Aşağıda naklettiklerimiz, onların muhitlerinde an- Jattıklarına istinad etmektedir: Büyük Öndere, pazartesi günü bir ponksion : yapıl. mıştı. Karınlarından su alınması üzerine, midelerinde bir bulanma hissetmişlerdir. Umumi hal yavaş yavaş fenalaşmış, salı günü akşam. üzeri 7 yi 15 geçe kendile- rini kaybetmişlerdir. Ondan sonra, vefatlarına kadar kimseyi tanıyacak vaziyete gelmemişler, bir tek söz söy- lememişlerdir. Bu suretle, bütün çarşamba gününü yarı baygın halde geçirmişlerdir, Raporlara imzalarını atan bütün doktorlar, nöbetle, gece gündüz başı ucunda bekliyorlar; nabzını, kalbini, ateşini dalma kontrol altında tutuyorlardı. Perşembe sabahı, doktor Abravaya, dokuza on kala « yanl vefattan on beş dakika evvel - nöbetini bitirmişti, Büyük hastanın başı ucundan ayrıldığı zaman, kalbini mukavemet ediyor vaziyette bırakmıştı. 'Tam dışarı çık- tığı sırada, vazife başına yeni geçen doktor, meslekdaş- larını birdenbire çağırdı. Kalbin mukavemetinde bir ârıza hissedilmişti. Doktorlar, Şefimizin etrafını aldılar. Evvelki gündenberi baygın yatan Ulu Önder, ilk defa olarak gözlerini sıhhatteymiş gibi açtı. Her zamanki canlı, parlak hazarlarile doktorlara baktı Bunu müteakib Atatürk bir kelime söylemeksizin vefat etmiştir. Önderimizin vefatından sonra mübarek na'şını gö- ren doktorlar şöyle söylemektedirler: — Yüzü gayet nurlu, fevkalâde güzel bir ifade almıştır g#. Gene doktorların muhitinden öğrenildiğine göre, Büyük Önder, geçirdikleri ve gazetelerle ilân edilen ilk büyük buhrandan sonra, kuvvetlenmiş değillerdi. Mey- va suyu içiyorlardı. Gazetelere bir göz atmak arzusunu göstermişlerdir. Bu sırada, devlet ve dünya işlerile de alâkadar ol. muşlar, on beşinci yıl münasebetile okunacak nutukla- iyında ihtiram defterine imzalarını koy- rında birkaç kelime değiştirmek arzusunu göstermiş- Jerdi. V.N. Ankaradaki Fransız kolonisinin Atatürke hürm Ankaradaki Fransız kolonisinin Atatürk anıtına çelenk koyduğunu yazmıştık. Yukarıdaki resimde Merasimde yüz kadar ecnebi gazeteci bulunacak Meslektaşlarımız, dün Dolmabahçe sara- dular, salonun manzarası pek müheyyiçti Atatürkün muazzam cenaze merasiminde bulun- mak üzere, dünyanın her tarafından gazeteciler gelmek- tedir. Ecnebi meslekdaşlarımızın yekünu yüz adedine yakın olacağı tahmin edilmektedir. Dün de Atinadan Eleftheron Vima gazetesinin mü- messlti ve Atina üniversitesi rektörü bay N. Yocarinisle Kthnos gazetesi mümessili doktor Ap. Dascalakis gel- mişler; Perapalas oteline inmişlerdir. Mevcud ecnebi muhabirlere, Ankarada hükümetin misafiri olarak kalacakları ve hükümet merkezimize da- ha şimdiden gelmeleri bildirilmiştir. Dün, aralarında bütün büyük matbuatın roümessil. Jeri olan yirmi kişilik bir heyet, Dolmabahçe sarayına giderek matem ve ihtiram defterine isimlerini . kaydet- mişlerdir. Bu sırada, sarayın önü, bilhassa, kara tarafındaki kaldırım, Büyük Ölüye ağlıyan kesif bir kalabalıkla çev- rili bulunuyordu ki; bu halk matem haberinin şayi ok Yoası üzerine, saray önünden biran eksikliğini göster- memiştir. Ecnebi gazetecilerin otomobilleri, ağlıyan -ahalinin önünden geçmiştir. Büyük merasim kapısı, kapalı bulu- nuyordu. Fındıklı tarafına nazır kapıdan içeri gir. mişlerdir. Gayet büyük bir vakur intizam, bir matem havası bütün sarayı kaplamıştır. Bazı göğüslerde siyah korde- lâlı rozetler görünüyordu. Ecnebi gazeteciler, dil ve tarih kurultaylarının top- landığı Kabataş tarafına nazır salonun büyük mermer merdivenleri önünde otomobillerinden inmişlerdir. Bu sırada, resmi hüviyeti haiz bazi zevat, ihtiram defterine imzalarını atmışlar, geri dönüyorlardı. Meslekdaşlarımızın kafilesi, tarihi holü yarı karan- lık bir halde bulmuşlardır. Avizenin yalnız üst kısmı ya- nıyordu. Altına da bir masa konulmuştu. İhtiram def- teri bunun üzerinde bulunuyor, başında, büyük ünifor- masını giymiş bir teymen, esas vaziyetinde nöbet bekli. yordu. Ziyaretçileri selimladı. Onlar da, sıra ile, ihtiram defterine imzalarını attılar, Nazar, Atatürkün bu salonda toplanan kongrelere | şeref verirken oturduğu tarafa doğru çevriliyor, gözler yaşarıyordu. gi be mi Sa Ankaradaki Fransızlar anıt önünde ve anıta konulan çelenk görülüyor kara gün' İstanbulun semasını kaplayan kars bulutlar, derin bir matemin kara hü bercileri gibi şehre çullanıyorlar.. Us fuklardan yükselen ağır bir kâbus perdesi etrafa yayılıyor. Bü anda, Türklük manzumesinin nâzımı, Türe kün güneşi, Türklük fezasından çe kilmiş bulunuyor. Ve, Şems manrus mesi de onun matemine bürünüyor. Gökyüzü, dokunsan boşanacak göz“ lerle, tabiatın bu gadrine utanarak bakıyor. Bir anda şehrin üzerinden bir ma» tem silindiri geçti. Bütün çehrelerda derin bir matemin elemli izleri göze çarpıyor. Yürüyorum... Mer taraf bu kara günün yasına bürünmüş. Sokak'arda grüp grüp toplananlar, gönüllerinden taşan şeyleri anlatmak için birihirle. rine sokuluyorlar. Dudaklar kımılda- nıyor. Fakat, bu kımıldanış, bir titre. meden ibaret kalıyor. Sesler, hançe. relerde birer hıçkırık halinde boğulu- yor. Gönüllerin bütün ifadesi göz pi- narlarında toplanıp iri damlalar ha. linde dökülüyor. Hıçkırıklarla sarsi- Jan bir ;?.,., kızarmış gözlerini si. yah önlüğünün eteğile silen mini mik ni yavruyu susturmaya uğraşıyor, Fakat nafile... Onu susturamadığı gis bi kendi de göz yaşlarını zaptedemi. yor. Hıçkırıklar, göz yaşları biribi. rine karışıyor. Yürüyorum... Büyük mucizeyi ema- net alan nesil, orta, yüksek tahsil gençliği yer yer toplanmışlar, kara haberle kararan gazete sahifelerini göz yaşlarile ıslatıyorlar. Bu hıçkırık» Jarda, bu göz yaşlarında iki türlü ma- na var: Öksüzlük acısının ifadesi ya» nında, aziz ölünün kendilerine ema. e Se e . yg EB “BER 7 5 GER AR ŞE iE) net ettiği büyük esere, Türk Cümhimiel yetine bağlılık ve sadakat yeminini tekrarlayan vakur bir eda da göze çarpıyor. Yürüyorum... Ve, aci yaşlarla stx- layan gözlerim artık etrafı farkede- miyor, Acı hakikatın kanlı tırnakları | beynimi tırmalıyor. Büyük Türkün en büyük evlâdı, cihana parmak ısır- tan bin mucize eserinin Yüce Atası $u anda, sema kadar derin gözlerini fani hayata yummuş bulunuyor. Bü- tün bir Türklük camiasının, üstüne titrediği o nuru bir daha gözlerimiz ememiyecek... Ne acı hakikat!.. Pençesinden hiçbir fâninin kurtu. lamayacağı zalim eceli, hepimiz, her an zerre kadar ürpermeden beklerdik. Fakat... Ondan, bir milletin göz yaş- larına, hıçkırıklarına sırıtacak kadar gaddarlık ummazdık. ##s Gece... İlk matem gecesi... Sönen bir nur sağanağı üzerine çöken ilk karanlık... Her taraf derin bir mezar sessizliğine gömülmüş. Perdeleri çe kilmiş pencerelerin ardından ara Sıra radyosunun boğuk sesi duyuluyor Kara haber bütün dünyaya yayılıyor. Ve, kesik homurtular, hıçkırık sesle- rile boğuluyor. İşte, bu kara gün ve gecede İstan- bul hayatı ve işte, Türkün en kara günü ve en kara gecesi... Cemel Refik Sinema şirketleri Atatürke aid filimlerin kopyalarını istiyorlar Dünyanın her tarafından, büyük filim şirketleri memleketimize tel. grafla müracaat ederek Atatürke ald mevcut filimlerin kopyalarım iste mektedirler, Bu filimlerden bazıları vaktile Parti tarafından yaptırıldığı gibi, birde, İpekçi kardeşlerde on yıla ald sesli filim mevcuttur. , bi 1 de s, < ne ga in gla edil do yle - gm » bi ret ini 'an de ERP w Pe “Eg pe KE müteakiben de Suriyede Alman gö i nerallerinin, Türkiyenin dahili işle- İ rine müdahalesine karşı şiddetle mü- | cadele etti. Hattâ bir aralık Alman kolonizasyon politikasını protesto için istifa mecburiyetinde kaldı, Mustafa ! Kemal, ancak Alman e generali Von Falkenhaynin Suriyeden uzaklaşma- sından sonra orduya döndü. İ Harbin sonu Mustafâ Kemali Fi- i Umumi harb esnasında, Mustafa listin ordusu kumündanlığında bul- patin Yrkarları e, azim SEDYE Trir TE du. Sultan hükümetinin antanta ve antant tarafından Mondros şartla- rının bozulmasına zelil bir surette in- kıyad ve mütavaatı Mustafa Kema ln enerjik protestolarını mucib ok muştur, 1918 yılı sonunda istiklâl mücade- lesi için taraftar bulmak üzere İs- tanbula gitti. 1919 mayısında Ana- dolüya gönderildi ve malüm olduğu şekilde yeni Türkiyenin ilk muvak- kat hükümetini teşkil ettiz Gazete, Atatürkün mücadeleleri ve başlıca başarıları hakkında izahat verdikten sonra makalesini şu #atır. larla bitirmektedir: <İsmi yeni Türkiyenin bütün mit kuruluş hareketine bağlı olan Kemal Atatürkün vefatı, Türk milleti için büyük bir ziyadır. Müstakil Türki. yenin bütün samimi dostları bü yüksek adamın ve devtimizin bu şa- yanı dikkat şahsiyetinin ölümünden derin bir surette mütellimdir. » Bütün dünya, Büyük Önderin 68- gii naze merasimine ald filimleri de gör- bet meği arzu etmektedir. Harry Baur'un bir mektubu Büyük Fransız artisti Harry Baur bir kaç gün evvel İstanbula gelmişti. Artist buradan Belgrada gitmiştir. © Hârry Baur gazetemize gönderdiği bip mektupta Türkiyenin matemine tama» men iştirak ettiğini, Büyük Atatürkün ötedenberi hayranı olduğunu bildir. mektedir, £