Küçük defter Sahaflar çarşısı. Akşam üstü, ki | tapçılar loş dükkânların derinlikleri- ne çekilmişler. Arasıra dar sokaktan geçen eski bir kitab meraklısı sahaflar-| dan birine yaklaşıyor, Çetrefil adlı bir kitap soruyor: — Siz de «Rümuzüledeb» var mi?. | Eski kitapçı dükkânlarının yerinde açılan ufacık çorap tezgâhları gıcır gi- pçı dükkânlarının birine ben de yaklaştım. Bir kenara yığılan 10-15 kitabı şöyle bir muayene ettim. Hep- si fena kitaplar değildi. Kitapçıya bun- ların flatini sordum. Toptan birşey söyledi. Kitapların hepsini satın al dım. Çarşıkapıdan bir otüimobile yük- lettirdim. Evime geldim. Kitapları el rıştrırken bunların içinden siyah kap- İ ir küçük bir deftercik elime geçti. İlk | sahifesini açtım. Muntazam bir el ya- | 2181 ile şunlar yazılıydı? «Bu defter benim hislerimi, düşün. | celerimi tesbit eden bir hatıra olacak- | tır. İki haftadanberi âdeta bir rüya | hayatı geçiriyorum. Şaziye ile öyle şi- e dolu bir hayat geçiriyorum ki,bu | güzel aşkın bütün safhalarını tesbit | etmek istiyorum. Bu detteri bu mak- | sadla aldım. Bu küçük, siyah kaplı | defte ine yalniz hayatımdaki | şüri, hislerimi düökeceğ Ona maddi | hiç bir düşünce girmiyecektir.» Bir sahife çevirdim. Okumağtı baş- ladım «Şaziye ile dün gece harikulâde bir mehtap gezintisini yaptık. Ay o kadar güzeldi ki onu eski şairler gibi gümüş tepsiye mi, yoksa gök de açılmış bir deliğe mi, bulullar arasında beyaz tüllere bürünmüş bir genç kıza mı benzeteceğimi şaşırmıştım. Ay ışığın- da Şaziyeye şöyle bir baktım. Saçları altın tozu gibi parlıyordu. Gözlerinin kuyu maviliğini ay ışığında bile farke- diyordum. İşte küçüklüğümdenberi hayalimde yaşattığım kadın... Zaten bence kadın demek mavi gözlü ve sarı saçlı İnsan demektir.» Âşığın defterinden bir sahife daha çevirdim. Okumağa başladım: «Şaziye ile güzel bit gurup seyret- tik, Galiba bu defter bep böyle şiirli şı e dolacak. Mehtaplar, grup şıklaı, engin denizler... Gurubu seyrederken Şaziyenin ince Uzun parmaklarını tuttum: ale evlenir misin Şaziye?.. Güzel başını önüne eğ« | ucuna kadar aşk içindeyim... Bir sahife daha çevirdim: «Nişanlandık. Âdeta yalnız hisle ya- şıyan iki mahlük gibiyiz.-Dünyanın maddi hayatından ne kadar uzağı! Ömrümüz şiir, his, heyecan içinde geçiyor. Yakında evleneceği âşığın şiir, his, heyecan defte- ç sahife daha böyle pek ateşli yazılarla dolu idi. Lâkin defterin ortasına doğru bir- denbire yazıların arkası kesiliverdi. Küçük bir fasıladan sonra defterde yeniden yazılar başlıyordu. Lâkin ilk sahitelerde âşık «Bu deftere histen, şiirden, heyecandan başka hiç birşey, maddi hiç bir düşünce girmiyecek» di. ye yazdığı halde defterde bir takım he-| saplara raslıyordum. İşte defterin 17 inci sahifesi: «Bizim küçük için ettiğim masraf. lar: İki aded lâstik yalancı emzik... Dört aded kundağın içine konmağa mah- sus çocuk muşambası... Bir aded sübekli iskemle... , Ayrıca bir aded lâzımlık... Bu hesaplardan sonra yeniden bir sahife yazı: «Eskiden yalnız ve sadece hayalimde sarışın, mavi gözlü kadınlar vardı, Halbuki şimdi yeryüzünde esmer, si- yah saçlı, güzel kadınlar olduğuna da dikkat ediyorum. Hattâ bunları sarı» şınlar kadar da güzel buluyorum...» Defterde dört sahife boş... Beşinci sahifede şu yazılar: «Esmer, siyah düz saçlı kadınlar muhakkak ki yeryüzünün en cana ya kın mahlükları... Şimdi hayalimi dol- duran meleklerin hepsi esmer, hepsi » Dün bunlardan biri ile ta- ruştım. » Abanoz gibi kara saçlarına bakarken gözüm kara. riyor, başım dönüyor...» Artık defterin sonlarına yaklaşıyor» dum. Bir sahife daha okudum: «Dün Şa: balkona çıkmıştı. Ora- dan bana seslendi: — Bak güneş ne güzel de yanyana seyredelim... Bu teklife âdeta kızdım. O esnada benim karnım zil çalıyordu. Böyle aç karnına da güneşin batışı seyredilir mi?,. Şaziyeye: — Canım... dedim, şimdi güneşin batması seyredilecek zaman mı? Hem sen böyle havai şeylerle meşgul ola- cağına yemeği hazırlasana... Benim karnım müthiş surette acıktı. Bu yüz- den Şaziye ile aramızda bir münakaşa başladı. Şaziye: — 'Tuhaf şey, dedi. Bilmiyor musun eskiden: «Biz şiir, his ve heyecanla yaşıyabiliriz sevgilim. derdin, şimdi en güzel, en şiirli manzaralar karşı- sında karının acıktığından bahsedi- yorsun... — Allah Allah... İnsanın yalnız şi- irle, heyecanla, hisle yaşadığını da ilk defa duyuyorum... Meşhur atalar sö- züdür: «Aç ayı oynamazı derler. Kar- | batıyor!... Gel nım aç iken dünyanın en şlirii man- zarası bana vız gelir... Böylece uzayıp giden münakaşamı- zın sonunda dehşetli bir kavga ettik.» | Defterin bitmesine yedi sekiz sahi. | t ümuştı, Eski & şunları yazıyor- | «Bundan sonra bu defteri hesap, masra! defteri yapacağım. Hayatta in- sana en zaruri şey de bir masraf def. teridir. Bundan sonra bu defterde his, şiir gibi çocukca şeyler yer bulmıyacak... Yalnız günlük hesaplarımı kaydedece- gim.» Hikmet Feridun Es BULMACAMIZ Sonuna «İs konursa â Dünya. Conabıhak Bir içki - Donuk Ba z olur - Şehir harlei yol - Tersi şişkinlik olur. Alışkanlık - Nihayetine «İK» geliğe se bir heri araba Olur, zelten Doktor - Sabib. — Namaza davet nüsavi gelme, Sovyet rejimini kuran - Kokulu bir ok nidası - Oyunda Yukarıdan uşağı : 1 — Herekenin karşısında bir kasaba 3 — Avrupah bir millet - Alfabe son harfinin okunuşu. 3 — Sürgü - Bakır tabak 4 — Mizamsızlık - Boyu değil. 5 — oyulmuş. © — Sıçan oltu. 7 — Kırması - Bir nevi kadın kumaşı, 8 — İranlı - Uzağı işaret edep $ — Kumar oynıyan 10 — Arasından adam dolap, Geçen bulmacamızın halli geçen demir Soldan sağa ; 1 — Şekerrenk, 2 — İnönü, Mail, 3 — Şah, Şair, 4 — Kanat, Rind, 5 — Etek, Ney, 6 — Sele, Za, T — Arkadaşça, 8 — Ba, Kal, Afi, 9 — ma, Leylek, 10 — Aslım, pa Yukarıdan aşağı: i — Şişkebabı, 2 — Bnaat, Rana, 3 — Köhne, As, 4 — En, Aksak, 5 — Rüşi, Edah, 6 — Eâlem, 7 — Emir, Eş, 8 — Narin, Cali, $ — KI, Nözafet, 10 — Ldya, Ika, ye Radyodiffüzyon Postaları ANKARA RADYOSU DALGA UZUNLUĞU 1639 m, 19,74 m 3170 m TÜRKİYE SAATİLE Çarşamba: 9/11938 12,20: Müzik (solena), 19: Saat ayarı ve haberler, 1315: Müzik (halk türküleri ve şarkılar), 1338 - 14: Müzik (hafif par- çalar), 1830: Macar havaları, 19: Komuş- ma, M1: Saat ayarı ve haberler, 19,28: Müzik (Küçük orkestra): Lustige - Bru- der (R. Volstedti, Elegir CTschalkomaki), Pablo - Orfeo - (Rossi), Hofbali - Taze - (Josef Lanner), Champagne - Galop - (Lumbye), 20: Temsil - Werter (yazan: Goethe), Türkçeye çeviren (Ekrem Re- #W), Küçük orkesira refakatiyle, 21: Saat ayarı ve haberler, 21,10: Müzik - (peşrev saz semaisi ve şarkıları) Benli Hüsnü ağu, tanburi Osman bey, kemani Rıza ef, Della Zade Dede İsmail efendi, 22: Müzik (bir senfon!) Tukdim eden (Cemal Reşit), 0: Varyete, 2830: Müzlk teğlenceti - PD, 2345 - 24: Son haberler ve yarınki program. 189 Kes Ted gi T.A.P, Avrupa programları Königsberg, 20 keman ve lin sonalı) ve Doutaçhlanda, ve Şintigart kısa parçalar nik musiki ve dört ses Ve Sant 21 de Berlin, Frankfurt, Kolonya, Könligsberg, Münih, Viyana ve Danzig 21,45 dan naklen CA. Bruekner) in altıncı sen- 20 - 7230) orkesirm | konseri — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Belgrad 21 keman konseri ve 21,30 gita- ra konseri — Büdapeşte 2110 (Zigeuner- Webe) öpereli — Bükreş 2139 piyano Konseri — Droiterieh 21 şen musiki — Fiorans (2130 - 2240) orkestra tarafın- dan münteheb parçalar — Londra (Reg) (2145 - 2230) şen musiki — Sofya 2030 (Rigoletto) operaama davam — Varşova 2135 e kadar programa devam. Sant 2de Berlin, Frankfurt, Kolonya, Könlgaberg, a Viyana ve Danzig 7230 orkesirn seri — Deutsrhlanda, Breslav, Ham- Ve sipsig ve Ştuttgart 22,15 keman ve muhtelif nefes sazları tarafından sololar- la klâsik musiki — Belgrad 22 orkestra Beron şen akşam Chopin konseri 146) el senfonisi — Bel 6) karışık musiki ve dans mu- ba 4 (73,15 - 23,5) ga- Droitwrich rine devam ve ( Roma: Sen akşam konserine devam — Sofya (2330 - 24) dans — Varşova (23 - 2345) plâk negriyatı — Marsliya ve Pa- ris P. T. 'T: (Pidelio) operasına davam — Lyon, Bordenux ve Paris (Eiffel); Tiyst roya devam. Saat 24 den İtibaren Bütün Alman istasyonları (3430 - 7 orkesira ve piyano konseri — Budapeşte 2440 çingene orkestrası — Marsilya ve Paris P, T.'T. Pidello operasina devam — Hilvermam (2440 - 130) pilik meşri- yatı — Droliwieh 1 dans musikisi ve pil neşriyatı — Kolonya, Breslav ve Vi- yana (3 - 4) gece konseri Yer değiştirecek kiracılara tavsiye! Akşamın KÜÇÜK İLÂNLA. RP'nı dikkatle okursanız kendi- nize en elverişli yurdu yorulina- dan bulabilirsiniz, * RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız Viyana- | DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli Tefrika No. 169 Muhasaranın devamına imkân yoktu. Kış bastırmıştı. Hacer bu sırada esir aldığı zabitle sevişiyordu. — Bir hançer yüzünden uzun za- mandanberi kabilelerimiz arasında Sürüp giden ihtilâflar artık nihayet bulacak. Bundan sonra kendi kuy- vetinize, cesaretinize güveniniz! Hacer, fena halde hiddetlenmişti. Fakat, yapılacak bir şey yoktu. De- nizin en derin yerinde bulunuyorlar- Şahtur'un tılsımlı hançeri deni- zin dibine gitmişti. Hacer: — Bana sormadan niçin yaptın bu , Diye bağırdı. Gemel: — İkiniz de sevininiz, dedi, ve bun- dan sonra bir kardeş , elbirliği- le düşmanı yenmeğe çalışınız! Trk sılmı ha sahibini belki ölümden kurtaral di. Fi bu meşum bıçak h için bir felâketti, Herkesi birbirine ge- çiren tılsımlar bozuldu. Başımızda dolaşan kara bulutlar şimdi dağıla- cak. Hacerle Selim birbirlerine bakışa- rak, beklemedikleri bu hadise kar- şasında susmağa mecbur olmuşlardı. Hacer: Ben artık burada kalamam, dedi, arkadaşlara haber verelim hazırlan- sınlar.. Selim sükünetle sordu: — Vasilyosu yakalamadan cek miyiz? Hacer cevab verdi: — Benim maksadım iparator Mi- hâilin tahtını yere vurmak ve Bizansı zaptetmekti. Bunu yapmağa muvaf- fak olamadık. Kış bastırdı. Vasilyosu yakalasak ta mühim bir iş görmüş olmıyacağız. Dönmeklen başka ne yapabiliriz. döne- AE O aşkı!.. rdu. betçileri ya- nstan uzaklaşmağa karar verr lerdi, Muhasaranın devamı sa; pek azdı. Arablar için cak en doğru iş belki muhasaraya devam etmekti. İki üç aydaha mu- hasaraya devam edecek olurlarsa, Bi- zanslıların yeni anlaşma teklifleri yapacağında, belki de kapıları - aç- uk yüzünden - kendi ellerile açacak- larında şüphe yoktu. Fakat, Arab- lar bundan fazla bekliyemezlerdi. Sc ğuklar bes ştı. Çölün kızgın neşi altında yaşamağa alışmış mü- cahidlerin sırtları yor, gemiler- de barınmak güçleşiyordu. Hacerin dedesinden kalan meşhur hançerin denize atıldığı da korsan- lar arasında şayi olmuştu. Bu hadi- se, mücahidleri uzun — dedikodular yapmağa sevk etmişti. Bunlardan bir kısımı: — Hacer artık dayanacak bir şey bulamadı. Meğer bülün cesaretini «tılsımlı hançer» den alıyormuş! Diyordu. Bir kısımı da bunun ak- üyordu: — Hacer, bir hançere güvenecek kadar budala ve korkak bir insan de- ğildir. Bunu isbat etmek için han- çeri denize atmağa mecbur oldu. Biz onun çölde hançersiz döğüştüğü gün- leri de hatırlarız. Diyorlardı. Hacer bunları işitiyor, fakat cevab vermek için sırasını bekliyordu * Bu arada Hacerle Anivas'ın seviş- tiğinden kimsenin haberi yoktu, Ha- cerin gemisinde bir hayli esir vardı, Korsanlar bu esirleri Arabistana gö- türeceklerdi. Esirler arasında Trak- yağdan Bizansa gelirken yakalanan zabitlerden Anivas, geminin baş ambarında yatıyordu. Mücahidler; — O da diğer esirler gibi forsalar arasında çalışmalıdır, Diyorlardı. Hacer Anivası henüz esir kürekçiler arasına atmamığtı. Hacer ne bekliyordu? i İstiyenlerin yapıla- Neden bu esiri de lıştırmıyordu? Bu vaziyetin uzayıp gitmesi te bir çok dedikodulara yol Hareket hazırlıkları görülen lerden birinde, korsanlar şöyle bir haber duyuldu; «— Bacer, Anivası seviyormuş!» Hacer, Rum zabitini sevebilir miy- di? Bu haber ne dereceye kadar doğru olabilirdi? Hacer bir sabah kendi kulağile şu muhavereye şahid olmuştu. İki kor- san geminin güvertesinde konuşuyor- du: — Anivas baş ambardan ne zaman çıkacak? — Onun forsalar arasında çalışa» cağını mı sarıyorsun? — Öyle ya. N e r esirdir. Mutlaka esir kürekçiler arasında ça- laşması um. ötekiler gibi ça- bet- aktı. gün- arasında - Anivas güya hasta imiş... Bu- nun için çalıştırılmıyormuş. Halbu- sık sık Hacerin kamarasına gö- r onu sorguy& Çi — Ne bitir le geliyor ki, viyor, uş, sorgu bu?! Bana öy- Hacer, Rum zabitini s0- Haydi canım. Fena şeyler dü. Hacer, gönlünü bir hıristi- yan erkeğine kaptıracak kadar zayıf ve hasta ruhlu bir kadın değildir. Hacer bu sözleri dinledikten son- ra, gemide ayağını denk atmağa başlamıştı. Hacerin, gemide Rum zabitile se- viştiğini ilkönce Antonyo sözmişti. Semikonun oğlu, bir akşam, gemi- nin baş ambarı üzerinde oturuyor. du. Hacerin buraya do yığınının arkasına gizlenmiş- Hacterin korkak adımlarla yürü- Antonyonun şüphesini arttırı- Nihayet, o gece Hacer baş mesi ordu. Hacer Amil — Anivas.. Diye s Antonyo bunu duyunca yerde sürünerek ambarın ağzına kadar sok ından ne zaman aksınız? Geceleri sizi düşün» mekten gözüme uyku girmiyor. Bir akşam kollarıma âtıldınız..! Sizi bir daha O geceki gibi kollarımın ari sına alamıyacak mıyun? Beni na za- man azad edeceksini?» Anivas hızı hizli konuşuyordu. Antonyo bu sözleri iyice duymuştu. Fakat Hacerin ne dediğini işitemi- yordu... Korktu, ambarın ağzından çekilip gitti İşte Antonyo © gecedenberi uzâk- tan uzağa onları tecessüs ediyor, bu gizli münasel ne zaman meyda- sevişmesini hazmede- Hacern Rum zabitile miücahidler Kolay kolay bir haristi him ve tef Gemid sında gil — Anivas ayrı yaşıyor? Bu güzel ve yakışıklı Rum zabiti, esir kürekçiler gibi, mücahidlerin de gözüne batmağa başlamıştı. Bir gün Gemel, Hacere sotdü: — Anivası forsalar arasına ne z0- man vereceğiz? — Niçin soruyorsun? Sana onun hakkında bir şey söyliyenler mi var? İhtiyar korsan duyduklarını sak- bilhassa kürekçiler ara- çe artan bir galeyan vardı neden diğer esirlerden ji (Arkası var) Ke