7 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

7 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 PAZARTESİ KONUŞMALARI: Celâl Nuri İleri Ölümü, bende yirmi beş sene evve- Bin hatıralarını uyandırdı. Bulkan harbi, milletin uğradığı büyük felâ- kef huzurunda Türk münevverini acı ve derin düşüncelere sevketmişti. Fe- lâket ve mağlübiyet sebeplerini ara- yan makaleler ve kitaplar o devre göre zengin sayılabilecek vir neşriyat hareketi vücuda getirdi. Bilhassa iki muharrir ve iki eser etrafında canlı bir ilgi uyandırmışlardı: M. Şemsettin, Celâl Nuri, Zulmet- ten Nura, Tarihi Tedenniyatı Osma- niye, Celâl Nuri Galatasarayda yaptığı tahsil ile Fransız fikir âlemini tanı- maya imkân bulduğu için nümünele- rini Avrupai eserlerden alıyordu. Ta- rihi Tedenniyatı Osmaniye (Rome. fan inhitatı sebepleri) örneğine güre yazılmak istenmiştir. Fakat intişari- le muhitimizde büyük dalgalar ya- pan ve hakikaten çok okunan bu kitap, örneği olan büyük esere nis- betle küçüktü. İlim metodlarının shenk, tertip ve ihtimamından mah- rumdüu. Celâl Nuri ceyimetimizin ana meselelerini ancak bir liste halinde | vermiş addolunabilir. Tetkik etmek | istediği cemiyeti tarihi seyrile vazıh | göremeyişi ve Türk camiasını bir | millet bütünü halinde mütalen ede- meyişi, onu Monteskiyö gibi devamlı ve yaşar eser vermekten mahrum etti, Celâl Nuri çok yazmıştır. Bir kü- tüphane tutacak kadar kitabı ve iki üç bin kadar makalesi vardır. Çok kolay yazardı. Sırf gazeleci kalsa idi bu kolaylık bir meziyet sayılabilirdi. Fakat ayni usulü bilhassa cemiyet mevzuunun tetkiklerinde de kullanmış olması Celâl Nuriyi fikir tarihimize bu noksanile kaydettirdi. (Tarihi is- tikbal) inin ikinci cildinde incelemek istediği meseleleri bir misal olmak | üzere buraya yazacağım: “Türkler mütereddi midir? - Geçir- diğimiz bir istihale devri midir? « Avrupanm nüfuz ve hulülü - Memle- ketimizin bilâ muharebe fethi tedri- cisi - Memaliki Osmaniyenin ilk mu- kasemesi (1293) - ikinci mukasemesi (1330) - Memaliki Osmaniyenin son mubhasemesi - ihtimali - Abdülhamid devri hakkında bazı mütaleat - Ta- rihte İttihat ve Terakki - İstikbalde İttihat ve Terakki - Son muharebe- lerden sonra memleketimizin müda- faası - Yunan devleti muazzamal bahriyesi - Avrupa (O müvazenesi - Türklüğün istikbali (Türkçülük) - Müslümanlığın istikbali (Arap me selesi) - Osmanlılığın istikbali (Er. meni ve Kürt meselesi) - Mesele idare (devletin tekrar kurulması, dev- iletin umumi plânı, inkılâp kanunu) - Maarif meselesi (milletin yetiştiril. mesi) - İnkılâp fikri - Azim ve iradet, Bu başlıklar zannederim ki sizde de benim gibi her birinin bir kitap olduğu kanaatini ve bu kadar kitabın bir adam tarafından yazılması hayre- İni uyandifmiştır. Halbüki bütün bu MEŞ'UM KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) meseleler küçük kıtada 208 sahifeye sığdırılmıştır ve herbiri en çok sekiz on sahifelik bir tetkik İle halledil- miştir. Kitabı baştan aşağı okudu- unuz zaman size kanaat verici de- lillerden ve fikirleri zirkedildiği vakit itimat uyandıncı büyük mütefekkir- lerden bir iz yoktur. Muhtelif mevzu larda hemen çırpıştırma diyebilece- ğimiz bu yazılar içerisinde göz alıcı ışıklar vardır. Esasen bu tek tük ışık- lardır ki eserlerinin intişarı sıraların- da umumi dikkati celbetmiştir. Bu fikir parıltılarından bir ikisini zikredeyim. Maarif meselesi için şöy- le diyor: «Gaâyesizlik derdi bizi öl- dürüyor, yapacağımızı, yaptığımızı bilmiyoruz. Maarif siyasetimiz, umu- mi siyasetimize bağlıdır. Binaenaleyh yâlnız Maarif Nezareti bunu tayinde salâhiyettar değildir. Devlet ve hü- kümet umumi programı çizmediğin- | den maarifimizde hiç bir şey yapamı- yor ve çırpınıp duruyoruz.» Harfler hakkında şöyle diyor: «Şu sümi ve ruhi lisanımıza uymayan harfleri terkede- lim. Mısır hiyoroğluflerinin tekâmül et- miş bir şekli ve hemen hemen bir ma- hiyet gönyesi olan lâtin harflerini ala- lum. Arap harfleri Arap ve İbrani gi- bi elsenci samiye içindir. Halbuki Türkçemiz Arapçanın içinde garik olduğu halde mahiyeti Turaniyesini kaybetmemiştir, Elsenei samiyeden ziyade Avrupa dillerine benzer. Bize hurufu munfasıla lâzımdır. Huruf ise ihdas olunamaz, mevcutlar alı. nır. Onun için terakki etmek istiyor- sak an vahid zayi etmeden lâtin harf- lerini tetkik etmeliyiz, 'Tebdili huruf ile bizde yeni bir devir zihni başlıya- caktır, Biraz celâdeti milliye göstere- lim. Lisanda, edebiyatta, hurufta, efkârda bir inkılâp yapalım ve teced- düt edelim.» Bu doğru ve özlü fikirleri yirmi beş sene önce söyliyen insanı takdir ile ve saygı ile yadetmeği vazife bilirim. Bu fikir şimşekleri çok yazık ki bir | sistem çerçevesi içerisine giremediği | için aydınlatıcı bir ışığın tesiri san- detine eremeden söndü, gitti. Fikir. ler, esaslı prensiplere dayanmaksızın ve hâdiseler ilim metodlarile görülüp ! tedvin edilmeden asla hayati bir kıy- met alamıyorlar. Türk eliti için mer- hum Celâl Nuri bu hususta en hazin misallerden biridir. Yukarda naklet- tiğim ileri fikirleri söyliyen bir insa- nın milliyet meselesini tetkik ederken hiristiyanlarda milliyet (davasının dinden önce geldiğini ve müslüman. Jarda dinin milliyetten evvel mevzü- bahs olduğunu ve böyle olması lâzım geldiğini Söyliyecek kadar tarihten ve yaşayan hakikatlerden gaflet ede- bileceği hatıra gelebilir mi? Diyor ki: «Müslüman kavimlerin omilliyetleri uhuvveti islâmiyeleri dahilinde iler- erse şayanı teşviktir. Değilse sahte- dir. Bir huristiyan evvel beevvel İs- panyol veya Felemenklidir; sonra hi. ristiyandır. 'Tefrika No, 59 — Hayır... İşleri çıkmıştır... Gele- Ve kızı bunları işitince, kollarını cek hafta muhakkak mektup alırım... | açacak, annesini göğsüne bastıra- Aman yarabbi, bu kadının çalçeneliği| caktı. amma da içini sıkıyor... Şimdi Lema- İbnülkasım bâşânın haremi, abla- nın böyle şeylerle uğraşacak vakti | sile ve eniştesile dereden tepeden var mi?... Zihni kurduğu plânla ve is- tikbaldeki saadetile meşgul... Öğleden sonra ikisi de giyinip Ce- nana gittiler. Ablasının neşeli güzelli- ğini görünce, genç kadın kendi ken- dine; «— Pek mesud... Acaba hakiki sa» adet yolunu o mu buldu?» diye dü- şündü. Hakikaten, Feridun beyin haremi o gün çok bahtiyardı. Polis âmiri çocu- ğuna dair ufak bir iz bulduğunu ve mutlaka bu işi meydana çıkaracağını tekrar etmişti. Demek yakında kızını görecek, gidip öpebilecek... Şimdi Şermin koskocaman bir kızdı... Ong her şeyi, her şeyi anlata. aktı... Bir kabahat yüzünden ne IZ- tırablar çektiğini, ne acı günler yas konuşurken, diğer misafirler de gel- meğe başladı. Büyük bir çay ziyafeti veriliyordu. Lemanın etrafını bermu- tad hayranlar sardı. Fakat o, bu- | gün hiç bir şeye ehemmiyet vermi- yordu. Mütemadiyen: «— Bir çare var... Bir tek çare...» diyordu. Artık karar vermişti: Bu nefret et- tiği rakibe, mutlaka dünyadan yok olmalı! Rauf, o zaman belki bir kaç gün ağlıyacak, fakat kendini seven bu kadın, bütün zekâsını kullanıp onun samimiyetine girecek, onu teselli edecek... Bir an bu İşi, âşıklarından birine yaptırmak istedi. Fakat sonra, okü- duğu bir romanda rasladığı şu ci- nsi düstur aklına geldi: Fkerriva meydana çıkan cürümler, Orta mektebin açılış merasiminde bulumanlar Adapazarı (Akşam) — Bir yıl. danberi inşa edilmekle olan Adapa- zarındaki modem orta mektep binası Cümhuriyet bayramının üçün- cü günü kalabalık bir hısik kütlesi ve vilâyet merkezinden gelen erkin huzurunda merasimle açılmıştır. Vali Hamid Oskayın çok alkışlanan sözlerini müteakip fırka komutanı general Rüştünün eşi tarafından kordelâ kesilerek bina gezilmiştir. Davetlilerin toplandığı bir sınıfta vali Hamid Oskay öğretmen kürsü. süne geçerek, talebe sırulurına da da» vetliler oturarak, görüşmeler yapıl. mış, bu suretle herkes talebelik ha- tiralarını burada bir müddet. yaşa- mışlardır. Açılış resmi münasebetile şehri. mize gelmiş bulunan vali Hamid Os kay, general Rüştü ve refikaları kül- tür direktörü ve birçok vilâyet erkâ- nı hususi otomobillörile alay karar. gâhını ziyaret etmişler, akşam geç vakit otomobillerle İzmite avdet et- mişlerdir, ERA KARRAKİKLAAKL ALKAN RE RE Halbuki bir Türk, bir Afgani bir Tu- nuslu evvel beevvel müslümandır. Sonra Türk, Afgani veya Tunusludur. Bu hakikat gayri kabili inkârdır.» Milliyet fikirlerini bir taraftan lü- zumlu ve hatta zaruri görürken diğer taraftan ittihadı islâm kitabile Cer- men konfederasyonuna benzer bir pan islâmizm düşünmüş olması fikirlerinde bir insicam ve birlik olmadığını güster- mektedir. İnkılâp ve teceddüt istiyen bir mütefekkirin mevcut ananeye bağlı kalarak mütalea yürütmesi, te. zada düşmekten başka bir şey değil- dir. Nitekim hâdiseler, Celâl Nurinin milliyet anlayışını acı tecrübelerle ön- ce Harbı umümide, sonra İstiklâl har- binde “baştan aşağı tekzip etmiştir. Hıristiyan âleminde olduğu gibi İs- lâm âleminde de bugün her Türk, her Afganlı, her Tunuslu müslüman ol- madan önce, Türk, Afganlı ve Tu- nusludur. Bütün bunlar ve diğer acaiplikleri ne olursa olsun düşünmek, milletinin hayatı ve istikbali hakkında zihin yormak, hürmete liyakat için ilk se- beptir. Düşüncelerde isabet, bu hür- meti arttırır; fakat hatalar onu azalt- maz. Celâl Nuriyi, daha çocuk dene- cek bir yaşta anlar anlamaz okumuş ve tanımış bir insan olârak ölümü vesilesile bu bakımdan tebeii ederim, Hasan - Âli YÜCEL şerikli olatak işlönenlerdir. İhtiyat davranacak olursa, hiç bir izi belli olmıyacak, Reşid paşanın kızından kimse şüphelenmiyecekti. Başı ağrıdığını bahane ederek, er- kenden evine döndü. Hemen dalre- sine çekildi. Soyundu, yatağa yattı. Ve kanlı plânı, tüy yastıklar, dan- teli pembe krepdöşin çarşaflar ârâ- sında kurmağa başladı. Bir aralık yatağından kalktı. Bir çekmece çekti, Vaktile Irakta kendi- sine hediye edilmiş, ince uzun kes- kin bir kamayı kınından çıkararak muayene etti. Bu müthiş bir silâhtı. Leman parmağının ucuna sivri bıçağı değtiirdi ve gülümsedi. Sonra kabzayı kavrıyarak sobanın yanında duran bir oduna şiddetle indirdi. Çelik, beş santim kadar kuru tah- taya nüfuz etti. Leman silâhı yerin- den kurtardığı zaman uç zedelenme- mişti bile... Ne kadar nahif olursa olsun, İb- nülkasım bâşâ hareminin kolu, böy- le mükemmel bir sllâhla bir cinayet işliyebilmek için, kâfi mikdarda kuv- vwetliydi. «— Didar ölecek... Rauf mutlaka benim olacak...» Ertesi sabah, Leman hiç aşağı in- medi, Öğle yemeğini odasında yiye- ceğini söyledi. , 7 Teşrinisani 1938 Bursa mektupları Bursada belediyefaaliyeti ve mühim bir karar Plân yapılıncaya kadar 2 caddeden başka yerde yeni Bursada Cümhuriyet bayramında yapılan taklarla gece tenviratı ve yapılan merasim Bursa (Akşam) — Yeni belediye meclisi toplantılarına başimış ve belediye riyasetine gene eski rels bay Neşet Kiper, rels muavinliğine de eski muavin bayan Zehra Budunç'u seçmiştir. Meclisin ilk toplantısında bir yıl ık famliyet raporu okunmuştur. Bu rapora göre Bursa belediyesinin 938 mali yılı müvazenesi 440,135 liradır. Mülhak bütçelerin yekünu da 47 bin lira üzerinden tevzin edilmiştir. Oku- nan rakamlardan tahsilât vaziyeti- nin çok iyi olduğu anlaşılmaktadır. Belediye son yıl içinde bilhassa gıda maddelerinin mürakabesine çok ehemiyet vermiş; bir turizm şehri ol mak bakımından otel, han, lokanta gibi yerleri de dalmi bir teftiş al tında bulundurmuştur. Şehrin imarı, bir plâna bağlan- mak üzere olduğundan, tasdikli iki caddeden başka hiç bir tarafta ye- ni inşaata ve esaslı bir tamirata mü- saade edilmemiştir. Diğer taraftan fen heyeti kadrosu mühendis, mi- mar ve fen memuru gibi yeni eleman- larla ikmal ve takviye edilmiştir. Bu seneki istimlâk faaliyeti daha zi- yade, Bursanm merkezinden Çekir. İ geye doğru uzanan Altıparmak cad- desinin genişletilmesi hedefi üzerin- de toplanmıştır. Bütçedeki yirmi beş bin hiraya gümrükler hasılatından gelen yirmi altı bin lira da ilâve edilerek cadde- nin bir tarafındaki binaların istim- lâkine başlanmıştır. İstimlâk işi bu caddede netleelenmek ve cadde yir- mi iki metre olarak genişletilmek üzeredir. Şehir plân için tekmil hazırlık- lar bitmiş ve plânın yaptırılması müs tehassıs bay Prosta verilmiştir. Bü- yük caddelerin parkelenmesi için $6- kiz bin liralık taş alınmış ve muhte- lif caddelerin kaldırımları parkeye çevrilmiş, bundan başka bir çok kal- dırım, lâğım ve köprü tamirleri ya- pılmıştır. 'Temizlik işlerinde gösterilen dik- kat, Bursaya en temiz şehirler ara- sında bir mevki temin etmiştir. İtfai- ye grupu, yeniden alınan motopomp ve arazüzle takviye edilmiştir. Bütçenin beşte birden fazla vari- datını temin eden mezbahanın İn kişafı için yeni tedbirler alınmıştır. Bursa belediyesi, bunlardan başka memlekete inodern musikinin yayı- mm maksadile, müstakbel Bursa kon- servatuvarının esasını teşkil eden «Müzikevi» ni kurmuştur. Bu saye- de kısa bir zaman içinde bir şehir orkestrası meydana gelmiştir. On üç bin liralık ayrı bir bütçe İle çalı- şan Müzikevi, genç ve muktedir bir Türk kompozitörünün (idaresinde her gün faydalı faaliyetini ilerlet- mektedir, Müzik evinde şan, koro, piyano ve keman dersleri verilmekte ve mek» tebe yüzden fazla talebe devam et mektedir. i Peymüna'dedi ki: — Eğer Sitti Essum odama gir mek için ısrar ederse; #Rahatsızdır, kimseyi görmek islemiyor! Dün ge- ce uyuyamamiş, istirahat ediyor!» dersin. —ı Peki efendim... Dışarıya hiç çıkmıyacak mısını?? — Şimdilik niyetim öyle... Belki akşam üstü... Ben zile basarım... Leman, odasından mahud hayal- lerine dalarak vakit geçiriyordu. Bir aralık bahçeden gelen bir otomobil sesi dikkatini celbetti. Perdeleri ara- ıyarak baktı ve heyecanla: — Aman Allahım... Kocam... İbnülkesım bâşâ, bir delikanlı çe- vikliğile arabadan indi. Kendisini selâmlıyan uşaklarına iltifat ederek hususi uşağına: — Çabuk çantalarımı odama çi- kar! - emrini verdi. Peyman, hanımının verdiği tembi- hine rağmen Lemanın odasına bu haberi götürmekten başka çare bu- Jamadı. Esasen o sırada genç kadın da kapısını açmış, kocasını istikba- le gidiyordu. Medivende kaşrılaştılar. İhtiyar, muhabbetle kollarını açâ- rak, Lemanı bağrına bastırdı. — Biz?... Paşa?... Aman ne İyi... Ne güzel bir sürpriz!... İhtiyar adam muhabbetle karısmı öptü: — Bu yâpıtığın çocukça bir hare- kettir, biliyorum! Lâkin âni suretle gelerek senin hayretini görüp sevin- mek istedim... Umduğum gibi de ol- du. Sen dünyanın en sevimli, en iyi, en muhabbetli kadınısın! — 'Teşrifinizde çok isabet ettiniz paşacığım... Benim de sizi pek göre- ceğim gelmişti. R — Eh şimdi bakalım gezip eğlene- lim... Bugün ne yapmak niyetinde idin?... Bu sualin karşısında genç kadın irkilmesini yenerek: — Bugün mü? Vallahi biraz ra“ hatsızdım... Dinlenmek istiyordum; amma sizl görünce sevinçle iyileş- tim... Niyetim akşam yemeğine ka dar odamda uzanıp rahat etmekti, — Akşam ne yapmak istiyordun? — Gayet güzel bir filim göstere ceklermiş. İlk gecesi! Sitti Essumla oraya gitmeği kurmuştum, — Mükemmel! Programını olduğu gibi tatbik ederiz. — Hayır olmaz! Bugün, bütün gün sizinle başbaşa kalmağı arzu ederim... — Yok, Lemancığım... Mademki istirahata ihtiyacın var, dinlen... Beb şimdi bir banyo alır, değişir, sonr& sokağa çıkarım. Iocamısı tutarım; ye akşam yemeğini mutaddan evvel riz. Sonra da sinemaya gideriz. © © (Arkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: