Avustralyaya muhacir akını Kaldırım taşları altından altın madeni çıkan kıta: Avustralya ingiltere nufus azlığı karşısında Avustralyaya Hollandadan muhacir getirtmeğe karar verdi Dünyanın beşinci kıtası olan Avu$ tralyanın asıl ismi «Yeni Hollanda dır, Çünkü burasını ilk keşfedenler ve burada yerleşenler Hollandalılardı, “Ada, sonradan İngilizlerin eline geç- miş, lâkin buraya kâfi derecede mu- hacir gidememiştir. En az yüz milyon nüfusu besleme- ge kâfi arazisi olan bu kıtanın bugün nüfusu yerlilerle beraber altı milyon- dur, Bundan iki milyonu Sidney şeh- ine tıkılmış olduğundan, bu koca memlekette dört milyon halk yayıl- mış demektir, Avustralyaya İngiliz ırkından mu- hacir celbi için şimdiye kadar yapılan propaganda ve gayretler netice ver- memiştir, Koca adanın boş bırakıl- ması, ileride civar büyük devletlerin hırs ve tamamı uyandıracağından, buraya tekrar Hollandalı muhacirle- rin getirtilmesi düşünülmüştür. Bu hususta yapılan plân birkaç ay- danberi tatbik edilmektedir. Cenubi Afrikayı imar eden ve «Boer3> denilen Hollandalı çifçiler gibi, şimdi Hollan- dadan muhbacerete teşvik edilen köy- Jüler, yani yeni Boerler Avustralyaya akın etmeğe başlamışlardır. Gelen muhacirlerin çoğu gençtir. İngiliz idaresi bunların çalışkan, na- muslu, perhizkâr ve temizliğe riayet- kâr bulunmalarından çok memnun- dur, Yarı dünyayı ve birkaç Okyanusu katederek gelen Hollandalı çilçiler karaya ayak atlıklarının ertesi günü İneğini sağmağa başlamış, ve saban- larına yapışmıştırlar, Bu gidişle Avus- iralya tekrar Yeni Hollanda ismini alacktır. Çünkü burasını lâyıkile imar ve iskân edecek yegâne unsurun Hoi- Yandalı çifçiler olduğuna gerek İngi- liz dominyon hükümeti, gerek eski İnkiliz muhacirlerin nesilleri ve var risleri tamamile kanaat hasıl etmiş- lerdir, Kaldırım taşları altındaki altın madeni! Dünyanın en zengin altın maden- leri, akla gelmiyen garip tesadüflerin neticesi olarak keşfedilmiştir. Fakat ahiren Avustralyada keşfedilen bir altın madeni son derece tuhaf bir te- sadüfün eseri olduğundan, herkesin merakını celbetmiştir. Cenubi Avustralyadaki Viktorya hükümeti dahilinde Yakandaha şeh- rinin en büyük binası Avustralya ban- madenlerinden getirilen altın tozları Avustralyada Melburn şehrinde bir cadde muhafaza edilmektedir, Her gün ban- kaya birçok torba altın tozu girer ve çıkar. Bunun için kapısının önünde dalma ince altın tozları görülmekte- dir. Tecrübeli altın madencilerinden bir önünde gördüğü altın tozlarının ev- #afı, civardaki madenlerden getiri- lenlere benzemediğine dikkat etmiş- tir. Bunun üzerine kendi kendine: «Acaba bankanın kapısı önünde tü- kenmez bir altın hazinesi mi vardır?» diye düşünmeğe başlamıştır. Bu adam, aklından geçenleri arka- daşlarına anlattığı zaman, aklından zoru olduğuna hükmedilmiştir. Fa kat madencinin kanaati günden gü- ne kuvvet bulduğundan, hükümetten © bankanın önünde bir maden ocağı aç- mak için icab eden ruhsatnameyi al- mıştır. Yalnız bankanın kapısını baş- ka tarafa naklettirmek için bankaya ve sökeceği kaldırım taşları için de belediyeye binlerce İngiliz liralık taz- minat vermiştir. Amele, kaldırımları söker sökmez madenci, taşların altındaki toprak- tan bir günde bir onçe altın istihsal etmiştir. Bunun Üzerine Avustralya bankansının önündeki maden geniş mikyasta işletilmiştir. Şimdi burasi bu kıtanın bellibaşlı altın membala- rından bulunuyor, Bankanın müdürleri, kapıları önün de yatan servetten şimdiye kadar ha» berdar olmadıklarına hayret etmek- tedirler. Halbuki bankanın asıl işi de altın madenleri keşfetmek ve İşlet- mektir, Aydın (Akşam) — Aydın Halkevi köycülük şubesi köy gezilerine başlamış- İmamköyü, tır. Bu hafta i, Pınarderesi, Kocagur ve Tahtacı köyleri gezilmiştir. Köycülük heyetinde bulunan doktorlar, hasta köylüleri muayene ederek ilâç. larını parasız vermişlerdir. Ebe, iki Iohusayı muayene ve tedavi etmiştir. Mek- tep ihtiyaçları da tedkik edildikten sonra köylüye zirat konferanslar verilmiş. tir. Köylülele çok samimi musababeler yapılmış, köylünün ihtiyaçları, dilek- leri öğrenilmiştir. Köycülük komitesi, hazırladığı zengin programa göre vilâ- yet merkezine bağlı bütün köyleri, sırasile gezecektir. Yukarıda şube başkanı köylülerle konuşurken görünüyor. MEŞ'UM Nakleden: (Vâ - Nü) Artık elektrikler yanmıştı. Kuvvet- M ışığın altında İsmail Kenanın sap- sarı kesilmiş yattığını ve can çekişti- gini gördü. *.# İbnülkasım paşa, bir kaç aylığına gene İstanbula geldi. Bu vesileyle Le- man artık matemine nihayet vererek tekrar salonlarını açtı; davetlere, zi- yafetlere başladı. Bâşâ, karısını gün- den güne daha fazla seviyor; bütün kaprislerine, delice israflarına güle- Tek inkiyad ediyordu. Zevcesinden şüphelenmek biran bile aklından geçmemişti. O Lemanı şımank, zevke düşkün, davete, ziya- fete meraklı bir çocuk telâkki ediyor. du. Kendisinden fena bir hareket sa- dir olacağını tasavvur bile etmezdi. Kabil olsa, bütün işlerini terkedip mütemadiyen sevgili karısının yanın- da yaşıyacaktı. Fakat şimdi artık po- litikaya da atılmıştı. Siyaset sahasın- Ga da yüksek bir mevki tutuyordu. Iraktaki bağları, böylelikle daha kuv- vellenmişti. Onun için, memleketin. Aşk ve macera 'romanı KADIN 'Tefrika No. 37 den uzak yaşamak kabil olmuyordu. Karısının yanında bekçi bıraktığı akrabasından osafiyet timsali SIttİ Essum da oturup kalkıp Lemanı met hetmekteydi. Zavallı kadıncağız, olan bitenin farkında değildi. Tam bir em- niyetle, içi rahat olarak, adamcağız memleketine tekrar döndükten sonra genç kadın coşkunluklarına büsbütün kendini bıraktı. Mevkii, bol parası, âlemin ağzını kapatmağa kâfi geli yordu. Şahanç ziyafetler veren bu genç kadını herkes alkışlıyor, nazlan- dırıyordu. Hattâ İsmail Kenanın intiharı bile fazla dedikoduyu mucip olmadı. Umu- mi kanaat, delikanlının Lemanı sevip ondan yüz bulamadığı için kendine kıydığı merkezindeydi. Refet klübüne bazı dedikodular taşıyor, anlatıp du- rüyorsa da bunlara kimse inanmıyor; sözleri fesadlığına atfolunuyordu. Fakat, âlemin şüphelenmediği ve Lemamı için için yiyen bir üzüntü mevcuttu. O da genç kadının müthiş israfı dolayısile başına gelen derdler... Filhakika İbnülkasım Zübeyd paşa karısına gayet geniş bir kredi açmıştı; Leman da esasen varlıklı bir kadındı; lâkin israfına can dayanmıyordu. Avuç avuç paraları savuruyor; en ufak bir arzusu için hiç bir masraftan çekinmiyordu. Haleti ruhiyesini bi- len terziler, kuyumcular velhasıl bü. tün alış verişçiler onu aldatmaktan geri kalmıyordu. Genç kadın, ödeyemediği bir çok borçların karşısında ne yapacağını şaşırmış bir haldeydi. Bu açıkların akla sığmaz rakkamını duyacak olur- sa, kocasının, bütün cömerdliğine rağmen, dehşetle irkileceğini biliyor ve korkuyordu. Aylardan aylara, yıllardan yıllara taşıp biriken bu borçlar durmaksızın artıyor! Leman ö sıralarda açılan Yıldız kumarhanesinde birdenbire büyük bir vurgun vurarak işleri düzeltmek fır- satını aradı, Fakat ekseriya bu mem- badan ümid bekliyenler gibi feleğin sillesini yiyerek binlerce lira kaybetti, İbnülkasım paşa, karısının kumar oynadığını işittiği zaman bu hâdise. ye de ehemmiyet vermedi: — Gençtir! Bensiz içi sıkılıyor... Başka kadınlar gibi saçma şeyler yas pacağına varsın kumar oynasın! « diye güldü. tekrarladı: kurumları birliği 16 “Teşrinievvei 1555 İzmir esnaf ve işçi o... Gelecek sene esnafa yardım için bir sandık kurulacak İzmir esnaf ve İşçi kurumları birliği müdür ve memurları İzmir (Akşam) — İzmir Esnaf ve işçi birlikleri kurumu, her yıl olduğu gibi, bü yıl da yoksul işçi ve esnaf ço- cuklarından 250 sini Cümhuriyet bay- ramında sünnet ettirecek ve çocukla- ra elbise dağıtacaktır. Bunun için şim- diden hazırlıklar yapılmaktadır. İşçi ve esnaf kurumları birliği, İzmirde es- naf ve işçi olmak üzere 35249 üyesi bulunan mühim bir teşekküldür. Kurum birliği, üyelerinin sıhhi, iç- timai her türlü işlerile yakından alâ- kadar olmakta, onların ihtilâflarını kendi vasıtalarile halletmektedir. 1937 yılında Parti tarafından açılan, para- sı Kurum tarafından verilen dispan- serde 44959 hasta bakılmıştır. Bun- lardan muhtaç olanlara 3516 lira pâ- rTAa yardımı, 14459 liralık ilâç yardımı, 4811 hastanın pansımanları yapıl- miştir. 200 mektepli çocuğun kitap ve defterleri temin olunmuştur. Bütün üyelere 3516 liralık yardımda bulunul- muştur. Gelecek sene esnafa mesleki yar- dımlar temini maksadile bir yardım sandığı kurulacaktır. Sandığın kurul- masi için lâzım olan sermayesi şimdi- den temin edilmiştir. On bin lira pa- ra hazırdır. Gene gelecek yıl Birlik tarafından bir çocuk yuvası açılacaktır, Amele erkek ve kadınlar küçük cocuklarını burada bırakacak, akşam üzeri işle- rinden evlerine dönerken yavrularını alacaklardır. Yuvada çocukların ba- kım ve terbiye işlerini iyi mürebbiler temin edeceklerdir, Çocuk yuvası, iş müesseselerine yakın bir yerde kuru- Jacaktır. Cümhuriyet Halk Partisi, işçi ve €s- naf kurumları birliğini himayesine al- maâkla bu teşekküle ne derece kıymet verdiğini göstermiştir. Yıllık gelir ve gideri 58,000 lira olan Kurum, gele- cek yıllarda üyelerine daha geniş yar- dımlar yapabilecek vaziyete getirile- cektir, İşçi ve esnaf kurumları birliğinin doktoru, ebesi, avukatı vardır. Fakir işçilere doğumda muhtelif hediyeler verilmekte, üyelerin hükümet dal- relerindeki işleri Birlik avukatı tara- fından takip ve intaç edilmektedir. Birliğin üyelerinden 14,000 i muh- telif müesseselerde çalışan kadınlar- dır, Birliğin bir daimi heyeti, bir mer- kez heyeti, bir de divan heyeti var. dır. Müdürü B. Mehmed All Sunu'dur, vazifesinde muvaffakıyet güstermek- tedir. Ayrıca birliğin mürakipleri ve umumi kâtipleri vardır, Bunlar İkti- sad Vekâleti ile İzmir Ticaret odası tarafından tayin edilmektedir. Birli- gin âtisi çok sağlam görünmektedir, Yüküek okullârda tahsil gören İzmirli 16 talebeye yardım İzmir (Akşam) — Vitâyet daimi encümeni, İstanbulda yüksek okuk larda tahsillerine devam eden erkek ve kız İzmirli 16 talebeye geçen Yıl yapılan yardımı, bu yıl da yapmağa karar vermiştir. Bu taleblerin masraf tahsistaı vilâte bütçesinden ayrılmış- tir, B. Âbidin Özmen Ankarada Ankara 15 (Telefonla) — Birinci umumi müfettiş B, Abidin Özmen bu sabah İstanbuldan geldi. Umum mü- fettişlik işleri hakkında alâkadar Ve- killerle temas etti, B. Abidin Özmen burada üç gün kaldıktan sonra Di- yarbakıra dönecektir. — Elhamdülilâh büremiz vardır! Murabahaciler, aldıkları müthiş fa- izlere rağmen, yavaş yavaş kafalarını kaldırmağa başladılar. Leman bu gi- rift işlerle uğraşmaktan sıkılıyordu. Esasen vakti de yoktu. Onun için, be- cerikliliğine kani olduğu, dalavere iş- lerinde mahir bildiği Nusreti İstanbu- la getirerek kendine bir nevi vekil ta- yin etti, Yazıhane açarak serbes saha- da çalışmasına imkân bırakmakla be- raber, kâhyalığını da ona verdi. Hanımefendiye çok sadık olan ve onun ufak tefek hatâlarını düzeltme. ğe uğraşan bu mutemed de bin bir dolapla borçluların ağzını kapatmağa ve Alinin külâhını Veliye, Velinin kü- lâhını Aliye giydirmeğe başladı. Bu sayede bir müddet Temanın hayatı sa- kinleşti; ve muvakkat bile olsa rahat baş gösterdi. Genç kadın bütçesini düzeltmek için saçma masraflar yapmamağa ka- rar vermişti. Fakat fena halde de sıkı- hyordu. O sabahı, meyus olarak yatağından kalktı. Kocasından da bir mektup al- miştı: Kendisini bazı sebeplerden do- Jayı Bağdada çağırıyor... Ne üzüntü! İçini çekerek mırıldandı: «— Aman Allahım!.. Hayat ne boş!.. Biraz beni oyalıyacak, bu yeknasak- e her zaman söylediği gu cümleyi | lıktan kurtaracak bir şey keşfedene, Hizmetçi kız odaya girerek: — Aşağıda bir bey var. Sizinle gö- rüşmek istiyor. «Hanımefendi henüz odasındadır!n : dememize rağmen 15- rar ediyor. - dedi, Gerile esneye, genç kadın sordu: — Kimmiş? — Memduh bey olduğunu söylemiş. Lemanın gözleri önünde Boğaziçin- deki otel facıası canlandı: «— Memduh!.. İsmail Kenanın en iyi arkadaşı! Acaba benden ne isti- yor?» Biran düşündü ve sonra emir verdi: — Salona alım... Şimdi geliyorum... Memduhla karısı kendisini evvelce sık sık ziyaret ettikleri halde İsmail Kenan vakasındanberi ayaklarını kes- mişlerdi. Şimdi acaba bu adam ne se beple geliyor? Herhalde mühim bir şey var! Leman, karakteri itibarile tereddü- dü sevmezdi. Tehlikeyi hissetse bile, göz göre atılırdı. Harikulâde güzel bir robdöşambr giyerek, ince belini Kıvi- ra kıvıra indi. Memduh, otuz otuz bir yaşlarında, uzun boylu, güzel endamlı bir erkekti, Hayatının daima sakin ve rahat geç- tiği yüzünün mesud ifadesinden bel. Miydi, (Arkası var)