15 Teşrinievvel 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA Kafa, el ve his terbiyesi Meşhur fıkradır: Çocuğun birine, babası «Oğlum, sen adam olmazsın!» dermiş. Oğlan büyüyüp en yüksek mevkie geçince bu sözü hatırlayıp babasını ça lapaça getirtmiş. — Bak ne mevkideyim... Hani bana adam olmıyacağımı söylerdin! — Gene de adam olamamışsın, çün- kü aksi takdirde babanı bu tarzda İu- zuruna getirtmezdin. #e” Ötedenberi derler ki: — Öyle şeyler vardır, tahsil ile elde edilmez... Görenektir, inceliktir... Niçin göreneği ve inceliği #ahsille izdivaç ettirmemeli?... Buna muvaffak olunursa, yukarıki fıkrada tasvir edi- len tahsilli fakat incelikten mahrum kimseler zuhur etmez. Tanıdıklardan birinin çocuğu, seh- rimizdeki hususi mekteplerden birine gidiyor. Bu müessesenin yemekhane- sinde bir bayan dolaşırmış: — Ağzını şapırdatma evlâdım... Du- daklarımı kapat, öyle ye... Bak sana öğreteyim: Çatal bıcak da öyle tutul- maz! - kabilinden tavsiyelerde bulun- muş. Oğlanın biri samimiyetle şöyle iti- raz elmiş; — Annemle babam da öyle yiyor ama, bayan öğretmen... Kadıncağız, biran duraladıktan son- ra, işin içinden ustalıkla çıkmış: — Onlar için ayıp değil.. Fakat gençlere böyle lâzım... Bilmiyor musun ki, büyük babalarımız tahta kaşıkla, daha evvelkiler elle yerlerdi... Baban- la annen onlara nazaran terakki et miş, siz de daha ileri gideceksiniz!... Bu, hem lüzum, hem saruri... Öğrendiğim doğruysa, bu sözlerile gayet zeki, gayet rabıtalı olduğunu is- bat eden bayan, diplomalı filân değil- miş. Sadece eski ve terbiyeli bir ailenin kızı imiş. Mektep müdüriyeti, sırf bu İnce ruhun çocuklara nakledilmesi için onu bu adabı muaşeret murakıblığı Hikâyenin nakledildiği mecliste bu- lunanlar: — Ayni usul, bütün mekteplerimiz- de de tatbik edilse... - dediler. Bilmem buna imkân var mı? Fakat israrla birkaç keredir yazıyorum: Tah. sil, adabı muaşeret ve pratik bilgiler, güzel bir saç örgüsünün sevimli bir ba. şı süslediği gibi münevver adamın üç unsurunu teşkil etmeli... Bu ihtiyacı hergünkü hayatımızda mütemadiyen hissediyoruz. Bir usta tanıyorum: Şehir uşaklığı evsafının tekmil inceliklerile müşteri. lerine cevaplar verir; dam aktarma- sından cam macunlamasına, maran- gozluktan çilingirliğe, bahçıvanlıktan balıkçılığa kadar türlü türlü Hizumlu şeyler bilir, Ancak tahsili yoktur; mek» tep medrese görmemiş. Bir bu tip var; bir de onun karşısın. da nazariyesi sağlam, fakat çivi çaka- maz, erkân adab bilmez vatndaş nü- münesi var!... Hangisi daha sevimli?.. Yok, hayır; muhakkak ki, mütema- di bir reybilik içinde, insan yetiştirme şeklimizi konirol etmeliyiz. Bu iki ba- riz şahsiyetin iyi vasıflarını, eline dip- loma verdiğimiz herkeste bulmalıyız! Buna çare nedir; Muaşeret dersleri mi? Mesleki tedris usulü mü?... Müna- kaşa edilir... Fakat mutlaka netice şu olmalı: Kafa, el ve his terbiyesi bir arada... ŞEHİR HABERLERİ Vindictiv 26 Teşrinievvelde bir Ingiliz mekteb gemisi geliyor Şehrimizdeki alâkadar makamlara göre İngliterenin Akdeniz filosuna mensup Vindictiy mekteb gemisi 26 teşrinievvelde limanımızı ziyaret ede- cektir. İngiliz mekteb gemisi Çanakkale Boğazını geçtikten sonra Seddülbahir önünde duracak, burada karaya çi- kacak bir müfreze Türk ve İngiliz mezarlıklarını ziyaret edecektir, Bun- dan sonra mekteb gemisi limanımı- İ za gelecektir. Limanda mutad resmi ziyaretler yapıldıktan sonra Vindiçtiy gemisi Heybeliada önlerine giderek burada demirliyecektir. İngiliz ge- misi 31 teşriniewelde limanımızı terkedecektir. Şehrin yolları Yeni yolların inşasına dünden itibaren başlandı Belediye tarafından bir müteahhi- de ihale edilen yarım milyon liralık yolların inşasına dünden itibaren başlanmıştır. İnşaata İstanbul cihe- tinde Babıâli caddesinin Divanyolun- daki köşesinden, Beyoğlunda da Toz- koparan caddesinin Şişhane yokuşun- daki başından başlanmıştır, Ankara ve Babıâli caddelerinin yaya kaldı- rımları dar olduğundan bunlar 75 santimetre genişletileceklerdir. Bazı gazeteler, asfalt İnşaatın yo- kuş yerlere müsaid olmadığını, ka- zalara imkân vereceğini ileri sürü- yorlar. Belediye bu yolların şartna- mesini hazırlarken bu mahzuru göz önüne almış ve yokuş, iniş yerleri mozaik parke taşından inşa etmeği kararlaştırmıştır. Nitekim Ankara caddesi Meserret oteli önünden Ca- galoğlunda maarif ve nafin müdür- lükleri binasına kadar parke mozaik ve buradan da Divanyoluna kadar asfalt olarak İnşa edilecektir. Ecnebi ve ekalliyet mektep- lerinin bütçeleri geldi Ecnebi ve ekâlliyet mekteplerine Aid bütçeler Maarif Vekâleti tarafın- dan tasdik ve İade edilmiştir. Bu mek- teplerin muallimlerine bütçelerinin müsaadesi nisbetinde kıdem zam- ları temin edilmiştir. Bu kıdem zam- ları bu aydan itibaren verilecektir. Ecnebi ve ekalliyet mektep- leri müdür muavinliği Maarif müdürlüğü ecnebi ve ekal- liyet mektepleri müdür muavinlikle- rinde bazı değişiklikler yapmış ve dün alâkadarlara tebliğ etmiştir. Bu de- gişikliklene göre Kadıköy Senjozef erkek Jisesi müdür muavinliğine Kelronagon lisesi müdür muavini B. Sadeddin, Senbenuva orta mektebi müdür muavinliğine Noterdam Dos- yon mektebi müdür muavini bayan Hatice, İtalyan kız orta mektebi mü- dür muavinliğine Kandilli kız lisesi muallimlerinden bayan Hatice tayin edilmişlerdir. Karilerimizin fikri Nakliye ücretleri Hükümetin vergileri indirmek, hattâ kendi varldatından fedâ- kârlık göstererek hayalı ucuzlat- #mak hususundaki fedakârlıkları malümdur. Bir kariimiz, bu cüm- leden olmak üzere, aşağiki mad- delerin pahalılığı üzerine dikkati celbetmektedir: «Devlet demiryollarının o Hay- darpaşa - Pendik 3 üncü mevki gidiş geliş ücreti 17,55 kuruştur ki 59 Em. yolda, kilomeire başına 14 para isabet ettiği halde Akay idaresinin Köprü - Kadıköy 2 nci mevki gidiş geliş bilet ücreti de 17,5 kuruş olup 7 mil yani 13 Em. yolda Km. başına 1/4 kuruş isabet eder . Resmi #ki nakliye müessesesin- deki bu fiat nisbetsizliğini düzelt- mek lâzımdır. Esasen bütün İs- tanbul içi nakliye ücretleri yeni- den gözden geçirilmeğe muhtaç bir pahalılıktadır.» . . Üniversitede Münhal döçentlikler için pa- zartesi günü imtihan yavılacak Üniversitenin muhtelif | fakültele- rinde münhal bulunan doçentliklere tayin edilecek taliplerin imtihanları. na pazartesi günü başlanacaktır. Üniversite nizamnamesine göre fa- kültede doçent olarak vazife alabil- mek için mutlaka bir ecnebi dllğen imtihan vermesi ve bu arada döçeni- liğine talip olduğu ilim şubesinin ec- nebi ıstilahlarını iyi bilmesi Jâzim- dır. M Pazartesi günü yapılacak imtihan- lar ecnebi dilinden yapılacaktır. Bu, imtihanda muvaffak olanlar, mensub” bulundukları min imtihanına ka bul edileceklerdir. Üniversitenin muh- telif fakültelerindeki münhaller yir- mi kadardır. Kıymetli bir adliyecimiz vefat etti İstanbul asliye birinci ticaret mah- kemesi âzasından B. Nâzım sekiz gündenberi Alman hastanesinde te- davi altında bulunduğu hastalıktan kurlulamıyarak dün vefat etmiştir. Adliyenin muhtelif şubelerinde bir çök emekleri geçen bu kıymetli ad- liyecimizin cenazesi bugün hastane- den kaldırılarak defnedilecektir, Bir otomobil bir çocuğa çarparak yaraladı Şoför Fahrinin idaresindeki oto- mobil Kadıköyde on beş yaşlarında Ali isminde bir çocuğa çarparak muhtelif yerlerinden yaralamıştır. — Bayan AFİFE ———; Avrupadan yeni şapka modelleri- le avdet etmiştir. Koleksiyonunu Ankaradaki milessesesinde 15 B. teş- rinden itibaren sayın müşterilerine gösterecektir. ——— — Üsküdar stadı Yeniçeşme ile Kassam çeşmesi arasında olacak Şehircilik mütehassısı B, Prost Üs küdar ve Kadıköyünün nâzım plân- larını yapmak üzere tekrar tedkik- Jere başlamıştır, Mütehassıs Üsküda- rın muhtaç bulunduğu #por sahası etrafında tedkikler yapmıştır. Üskü- darın spor sahası şimdiye kadar Şem- sipaşa mahalli idi. Fakat B. Prost, Şemesipaşanın poyraz rüzgürma faz- - Taca maruz bulunduğunu ve son gün- lerde burada yapilan bir havuz ile sahanın büsbütün daraldığını göre rek Şemsipaşanın spor sahası olarak terkini muvafık görmüştür. B. Prost Yeniçeşme ile Kassam» çeşmesi arasındaki bostanların bir spor sahası olarak tanzim edilmesine İ karar vermiştir. Bu bostanlar istim- lâk edildikten sonra bütün spor ha- | reketlerine elverişli küçük bir stad şeklinde düzeltilecektir, B. Prost bu husustaki tedkikatını tamamlamak üzere dün de Üsküdara gitmiştir. Iki yaralama in üç kişi arasın- da boğuşma Dün sabah şehirde iki yaralama vakası olmuştur: Ayvansarayda bir evde Hurşid isminde bir adamla oğlu Osman ve kızı Şaziye oturmaktadır. lar. Ayni evin diğer katında da ki- racı olarak Burhan isminde bir genç oturmaktadır, Dün sabah Şaziye bir aralık ev. den dışatı çıkmış, onun arkasından Burhan sokağa fırlamıştır. Bu vaziyetten şüphelenen kızın bas basiie erkek kardeşi, sezdirmeden bunları takib etmişler, biraz ileride Burhan ile Şaziyenin konuştuklarını görmüşlerdir. Buna kızan kızın kardeşi Osman kendilerini önlemiş ve Burhanla kav- gaya başlamıştır. Burhan bir çakı çekerek Osmana atılmakta olduğu bir sırada, kızın babası bunu görün- ce işe karışmış, busefer,oda bıça- ğını çekerek Burhanın üzerine atıl- mıştır. Kısa süren bir boğuşma neticesin- de Şaziyenin babası, Burhanı yara- Jamış, bu esnada yetişen polis tara- fından hadise daha fazla büyüme- den kavgacilar yakalanmıştır. Polis, hepsini birden adliyeye des- Jim etmiştir. Diğer yaralama hadisesi Silivrikapi- pıda olmuştur. Eyübde bir Jâstik fabrikasında çalışan Mehmed ismin- de bir genç, Silivrikapıdaki evinden çıkıp sokakta ilerlediği bir sırada ötedenberi araları açık olan diğer Mehmed ismindeki şahısla karşılaş- mıştır. Mehmeci, hasmını karşısında görünce, eski kini tazelenmiş ve bı- çağını çekerek kendisini müteaddid yerlerinden ağır surette yaralamıştır. sevk etmişlerdir. Mehmedin hayatı tehlikedeğir. Bay Amca Yodiknlede!.. ss. Yahut le Lİ redetken ben meler d » Acaba, diyorum, o zaman bu taş duvarlar arasında yaşayanlar. | | SOHBET: Edebiyat ŞİİR — Birkaç sene evveline gelin- ciye kadar, serbest nazma heves edem şairlerimiz hep 835 satır şairini tak» iid ediyorlardı. Fakat sonra Fazıl Hüs- nü Dağlarca, Orhan Veli ile arkadaş- ları o taklidden kurtuldular ve her biri kendine mahsus bir ahenk afa- mağa başladı. İlk şiirlerini bu ay İnsan mecmuasında okuduğumuz Sa- lâhattin Kudret de serbest nazımla yazıyor; onun tarzı da yeni, kendin- den evvel gelenlerinkini ohatırlatmı- yor. Salâhattin Kudret'in kendini kariğlere Fazıl Hüsnü'den, Orhan | Veli'den daha çabuk, daha kolaylıkla kabul ettireceğini sanıyorum: Fazıl Hüsnü'den çok daha vazıh; bahsettiği şeyler de Orban Veli ile arkadaşları. | nın mevzuğları gibi kariğleri şaşırt- | muyor, Salâhattin Kudret'in şiiri, öte. | den beri alışık olduğumuz şiire yakın, onun yenileşmiş, tazeleşmiş bir şekli; içinde yaşayan sakin, düzgün, melâi havasına bürünmüş bir âlemden bah- sediyor. ; Genç şairlerimizin aruzdan ve hece i vezninden ziyade serbest nazmı sey- meleri benim hoşuma gidiyor; fakat iğtiraf edelini ki bizde serbest nazım, meselâ Fransa'da olduğu gibi, bir za ruret değildi. Fransızlarda Victor Hugo, Baudelaire, Verlaine, Mallar- mâ mevzun sözün hemen bütün im. kânlarını tahakkuk ettirmişlerdi; on- | lardan sonraki şairlerin yeni bir ahenk, yeni bir musiki bulmaları için kalıbları kırmaktan başka çare yok- tu. Vezne uygun musrağlara kulaklar pek alışmıştı; artık onların insana bir mucize gibi hayret vermelerine imkân yoktu. O pek güzel, pek mükemmel mısrağlardan artık yorulmuş olan ins sanların Rimbaud'nun «leziz bir su- | rette mahsus yanlış» (dölleieusement faux exprös) (1) musrağlarından hoş- lanmaları tabii idi. Fransa'da serbes nazım böyle bir ihtiyaçtan doğmuş- tur. Bizde ise aruzun, bilhassa hece vez- ninin bütün imkânları tahakkuk et- tirilmiştir denemez. Hatta hece vez- ni henüz iptidai bir haldedir, her vez- memiştir. Daha çok işlenmeğe muh- taçtır; belki daha iki üç asır şairleri- cı, Ahmed Muhib Dranas buna çalışı. yorlar, Hece vezninde müstezadın b nüz ne kadar az tecrübe edildiğini dü- şününce o veznin daha ne kadar zen- gin bir çalışma sahası olduğunu an- larız. Fransızların slexandrin'ini eski. tebilmek için Ronsard, Racine, La Foniaine, Chönier, Hugo, Verlaine gibi beş, altı çok büyük sanatkârm gelmesi ve tam altı asır geçmesi icab gençtir. “ Bizde serbesti nazım taklidden, ge a ge Haşim, Fikret'in nazmında | n $p için değil, Fransız symbolistlerini, bilhassa Henri de Regnler'yi okudu. gu için serbest müstezadı icad etdi; B. A, — Neden korksunlar b tababet daha o