7) isi Maverayı Eski zamanlarda olduğu gibi şim- di de sayıları hayli azalmış olmasına rağmen hükümdarlar arasında he- diyeler teati edilmektedir, Bu cüm- Jeden İngiltere kralı tarafından Ma- verayı Erdün hükümdarı Emir Ab- dullaha dört aded top hediye edil- miştir. Bu toplar vapurla Hayfaya gön- derilmiştir. Buradan da demiryolu ile gizli bir surette Maverayı Erdün emaretinin merkezi Ammanda nakle- dilmiştir. Gizli nakledilmesinin sebebi Filis- tinli Arap çetelerinin heber alarak topları zaptetmelerine meydan bırak- mamak düşüncesidir. Hakikatte bu toplar şimdiki harplerde kullanılmi- yan toplardır. Her biri on üçer libre lik eski yuvarlak gülle atmaktadır. Bu güllelerin şimdi bir harb kıymeti vü .? Erdün hükümdarına hediye yoktur. Şu kadar var ki bu toplar ati- ırken müthiş gürültü çıkarmaktadır, Bunun için de İngilterede büyük me- rasimde bu gibi toplar ile selâm top- ları atlmakladır. Emir Abdullah kral beşinci Corç zamanında Londraya geldiği vakit yapılan merasimde atılan bu toplar- dan çok memnun olmuş ve Amman- da bu gibi topların bulunmamasın- dan dolayı teessüfünü söylemişti. Eski kral derhal bu toplardan dör- dünün hediye edilmesini emretmişti. Fakat vefatının vukuu üzerine gön- derilmesi gecikmişti. Her birl beş ton sikletinde bulunan toplardan dördü büyük güçlükle Londradan o Amma- na kadar götürülmüştür. Bu toplar Fulstinli çetelerin eline düşsa bile 1ş- lerine yaramıyacaktı. , Akuafloryum Amerika nazik bir meseleyi halletti: Çiçekleri taze taze muhafaza etmek, Bunun için büyük küçük kavanozlar yapıldı. Kavanoza su dolduruyorsu- nuz; demeti kavanozun ağzını kapıyacak kadar büyük olan kauçuk bir tapa” ya raptedip kavanoza daldırıyorsunuz. Çiçekler bir kaç hafta taze taze duru- yormuş. Bir tecrübe ediniz!.. Takma burunlar Londrada veba var!.. Doktorlar hastalığın önünü almağa çalışıyor- lar... Toplarnıyorlar, konuşuyorlar ve vebanın önüne geçebilmek için bir tek çare buluyorlar: Takma burun!.. Doktorlara göre sıhhati yerinde olanlar vebalı hava teneffüs ediyor. lar, bu yüzden hastalık onlara da ge- çiyor. Halbuki içine güzel kokulu ne- bat doldurulmuş birer takma burun takarlarsa hastalıktan korunacaklar... Ve Londrada herkes kocaman bir burun takıp geziyor. Hâdise bugüne ait değildir. Bu 16 n- cı asırda oldu. Demek ki, bugünkü zehirli gazden korunma maskelerinin men$el 16 ncı asırdaki takma burun. lardır! Yaya yürüyen ihtiyar Geçenlerde bir gün Varşovada Cumhurrelsinin sarayına ihtiyar bir adam geldi, Relslcumhurla görüşmek istediğini söyled. Bu adamın adı Janüs Stepüs'tür. 118 yaşındaır. Rod- nikten Varşovaya yaya gelmiş. Stepüs yirmi yaşında Rus ordu- sunda askerliğini yapmış, 1875 te Polonya İhtilâline iştirak etmiş, dok- san yaşındayken büyük harpte Po- lonyaya yararlıklar göstermiştir. Bü- tün ömrünce çalışan bu ihtiyarın artık elleri titrediği için yardıma ih- tiyacı var. Bunun için yüzlerce kilo- metreyi yaya aşarak Relsicümhurdan yardım istemeğe gelmiş... Feriköy biçki yurdu mezunları Senenin iki mevsiminde, altı ayda, mezun yetiştiren Feriköy 'Tepeüstündeki Biçki dikiş yurdundan diploma alan bayanlardan bir grup. Ortada direktör ve öğretmenleri Bayan Papazyan Amazon nehri sahillerinde yarı vahşi halde yaşıyan beyaz insanlar var Amerikanın yu- karı Amazon neh- ri civarındaki mu» azzam ormanlar- da asırlardanberi hemen hemen yal- nız kizilderili yer- liler yaşarlar, Ay- cılık, balıkçılık ve musır zeriyatile ge- çinen bu kızüderililer medeni insan- larla nadiren temasa gelirler. Büyük bir kısmı henüz keşfedilmiyen bu vah» şi mıntakanın ortasında bulunan bir vahşiler köyünün halkı ise hep beyaz derllidir. Seksen senedenberi orada yaşıyan bu beyazderililere ald olan esrar geçenlerde 9 köye kadar gitme" ge muvaffak olan bir Amerikan heye- ti tarafından meydana çıkarılmıştır. Nereden geldiği bilihmiyen bu esra- rengiz insanlar hakkında epyce zw- mandanberi dolaşmakta olan şayia- ların hakikat olup olmadığını tahkike karar veren Amerikalı kâşiflerden Or. vüfred, beyazderililer köyünü bulma- ğa muvaffak olmuştur. Sefere, birkaç kızılderli reisi reh- berlik etmiştir. Heyet, Amazon nehri- nin yukarı taraflarında henüz tama- mile bir vahşet arzeden arazi üzerin- de haftalarca yürüdükten sonra ni- hayet beyaz vahşilerin köyüne vasıl olmuştur. Asıl kırmızıderililerin ça- dırlardan mürekkep köylerine zıd olan ahşap evlerden müteşekkil olan be- yazderililerin köyünde iki yüz kadar insan yaşıyordu. Dr. Vilfred, bunları gördüğü zaman Amerikalı vahşilerden zannedilen be- yazderililerin hakikatte Avrupalı ol- maları lâzım geleceğini tesbit etmiş- tir. Kızılderililerin kıyafetinde gezen bu beyaz vahşiler İngiliz ve yerli W- sanlarının karışmasından hasıl olan bir melez lisanı kullanıyorlardı. Fakat bu vahşetin ortasında bu kadar beya- zin ne İşi vardı ve bunlar nereden gel- mişlerdi? Beyazlar, Dr. Vilfred'in suallerine evvelâ lâyıkile cevap verememişlerdir. Fakat köyün bir iki ihtiyar kadını ve erkeği tarafından anlatılan hikâyeler- den ve ele geçirilen birkaç ingilizce veslkadan ve ingilizce yazılı İncillere kaydedilen notlardan, beyaz Ameri- kalı vahşilerin, İngiliz ahfadı olduk: Sanayi müfettişliği kadro- sunu genişletmek lâzım Teşviki sanayi kanununda yapılan tadilâta göre, birinci sınıf muafiyet- lerden istifade eden fabrikalar, dışa- rdan makine getirdikleri zaman İk- tisaç Veklâetinden müsâade alacak- lardır. Şimdiye kadar gerek birinci sınıf ve gerekse ikinci sınıf muafi- yetlerden istifade eden fabrikalar, dışarıdan istedikleri gibi makine ge tirerek kurabilirdi. Kanunda yapılan son tadilât, ma- kine kurma işini bir nizama bağ- lamıştır. Fakat kanunun bu hüküm- lerini etrafı bir surette ihata ede- miyen bazı fabrikatörler, yedek âlet. ler ve teferrünta ait âlet parçalarının yerlerine takılması için de İktisat Vekâletinden müsaade İstemektedir- ler. Belki böyle bir müsaadeyi alma- ğa sebep yoktur. Ve yahut vardır, bu- rası ayrı bir mesele... Fakat ke nundaki bu hükümlerin vazıh ola- rak fabrikatörlere, bu işlerle alâka. dar kimselere anlatılması lâzımdır. Vakia geçenlerde İstanbula gelen sanayi umum müdürü, sanayi erba- bını bir toplanıya davet ederek, ka- nunun tatbikatı hakkında bazı İze- hat vermişti. Demek oluyor ki bü izahat kâfi görülmemiştir. Fabrikatörler, en ufak İşler İçin, İktisat Vekâletine istida ile sual s0- Tarak vakit kaybetmektedirler. İş- tanbulda sanayi umum müdürlüğü- ne ait bir tek müfettiş vardır. Bu, Ormanların içinde yaşıyan bu Insanlar, nereden vahşilerin arasına düşmüşlerdir? Bunlar aslen nereden gelmişlerdir? Bir heyet bunu araştırmış ve çok garip neticeler elde etmiştir. ları ve bundan iki nesil evvel geçen büyük bir macera yüzünden oralara gittikleri anlaşılmıştır. Beyazderililer köyünün tarihi 1854 senesinde başlıyor. O seneenin sonba» harında İngilizlerin (o «Madagaskar vapuru, Avustralyanın Melbourne li- manından İngiltereye müteveccihen yola çıkmıştı, Vapurda mühim bir servet teşkil eden bir altın hamulesi- le 300 kadar yolcu vardı. İngiltere, bu vapurun muvasalatını beyhude bekle- Al Madagaskar ortadan kayboldu ve bir daha bulunamadı. Herkes ümidini kesmişti, yalnız gemiciler kendi ara- larında deniz maceralarından bahse- derlerken, Madagaskar'ı efsanevi bir deniz hâdisesi olarak zikrederlerdi. Ancak 83 sene sonra Amazon nehri havalişindeki beyazderililer köyü keş- fedildikten sonra Madagaskar hâdise. sinin hakikati meydana çıkarılabildi. Vapurun Melbourne'den hareketinder, biraz sonra şiddetli bir fırtına çıkarak gemiyi sürüklemiş, bir gün sonra kuv- vetli surette müsellân olan bir korsan çetesi Madagaskar'ı zaptemiştir. Kor- sanlar Melbourne'da yolcu olarak ge- miye girmeğe muvaffak olmuşlardı. Maksadları gemideki altın hamulesi- ni ellerine “geçirmekti. Korsanlarla mürettebat arasında şiddetli bir mü- sademe vukua gelmiş, nihayet korsan- Jar mürettebatın büyük bir kısmını ve yolcuların birçoğunu öldürmüşlerdir, Bunun üzerine gemiyi delerek batır- mışlardır. Hayatta kalan yolcular, korsanlar» dan beyhude merhamet dilenmişler- dir. Korsanlar yanlarına otuz kadar kadın ve kız aldıktan ve altın hamu- lesini yükledikten sonra tahlisiye san- dallarile gemiden ouzaklaşmışlardır. Fakat Madagaskar batarken, yolcula» rın ölüm nidaları arasından İşitilen lânet ve küfürler, korsanlarında felâ- ketini mucip olmuştur. Çıkan şiddet- M fırtına, tahlisiye sandallarını Cebu- HOLANTSE BANK ÜNİ NV, Mezkür Bankanın umumi heyeti Du ayın 10 uncu günü AMSTERDAMDA top- lanacağı haber alınmıştır. Geçen sene, bankanın şubeleri ulunduğu bir çok memleketlerde - Bilhassa FELEMENK ve Garbi Hindistanla Arjantin ve Venezi ollada - Faiz nisbetinin tenezzül etim devam etmesine rağmen bankanin yıl istihsal ettiği kâr bundan evvelki mu- amelât devresinde varılan neticenin he- men de aynidir. Bu memnuniyotbalış netice ise, münasebatın dalma inkişaf et- miş olmasından ileri ge Bilânço yekünu geçen nu 65000400 Florinle geçmiş ve 78.000.000 Fiorine baliğ olmuştur. Bu inkişaf nazarı iibara almarak bankanın umum direk- törlüğü geçen sene gibi bu senede © nisbetinde temettü tevzi edilmesini teklif edecektir. ö.... bir müfettiş yüzlerce fabrikatöre, her gün izahat vermekten bâşka işlere bakamıyor. Yahut asıl vazifesi olan teftiş işlerini yapmaktan, fabrikatör- lere izahat vermeğe vakit kalmıyor. Yapılacak iş, #abrikatörlere ait ka- nunları açık bir surette izah etmek, Onları sik sık davet ederek, kanunun tatbikatı hakkında tenvir etmektir. Halbuki bir tek müfettiş buna kâfi değildir. İstanbulda sanayi erbabına kolaylık göstermek ve umumiye Mi- barile işleri her hangi bir tereddüt: | ten sekteye uğramamak için, sanayi müfettişliği kadrosunun genişletmek, | fabrikatörlerle daha fazla temas et mek zarureti hasıl olmaktadır. Bu ihtiyacı da temin etmeliyiz. — M.A. bi Amerikanın mefs ruk sahillerine sü» rüklemiş, altın ha» müleli sandal bat- muştır, Korsanlar sahile (o çıktıktan sonra (o mütebaki ganaimi ve kadın- ları paylaşırken kanlı bir mücadeleye tutuşmuşlardır. Ondan sonra yaya ola» © rak yollarına devamla, bakir ormanla. rın içine dalmışlardır. Bu aralık yerli kizilderililerle harbederek birçok tele- fat daha vermişlerdir. Hayatta kalan. lar nihayet kuş uçmaz, kervan geçmes ormanlar içinde ahşap evler inşa edö- rek oraya yerşlemişlerdir. Kızılderili. ler, habis ruhların hüküm sürdükle- rini zannettikleri bu mıntakalara kar © dar ilerlemedikleri için, korsanlara © orada artık kimse rahatsız etmemiş» tir, Çalman İngiliz kadınları ve kızları vu vaziyet karşısında fikibetlerins karşı boyun eğmeğe mecbur kalmış- lardır, Başarmağa mecbur oldukları ağır vazifeler, vahşete, kızılderililere ve tablatin çetinliklerine karşı yap- tıkları mücadele esnasında, mazileri. nt düşünmeğe vakit bulamamışlardır, Neticede bugünkü esrarengiz beyaz derili vahşilerin anneleri oldular. Ci. # vardaki kızılderililerle 80 senedenberfi sulh ve müsalemet içinde 'yaşamağa başladılar, i Dr. Vilfred bütün bu teferruatı köy- # de ele geçirdiği eski kâğıtlardan ve vesikalardan, babalarının ve anaları nın naklettikleri hikâyeleri bir araya toplıyarak anlatan köy ihtiyarların- dan öğrenmiştir. Bundan 38 sene evvel ilk defa Ama- © zon nehri havalisine gelen İngiliz ka» dınlarından bazılarının hüviyetleri de tesbit edilmiş, İngilterede akraba» ları meydana çıkarılmıştır, Fakat bö- yazderililer köyünün halkından ho- men hiçbirisi büyük babalarının kor- san ve büyük analarının İngiliz ol- duklarının bugün bile farkında de- Kildir. Onun için içlerinden hiçbirist İngiltereye naklelmeğe razı olmamış» tır. İçinde yaşadıkları vahşi muhit onları o kadar teshir etmiştir ki yeni vatanlarından ayrılmak hatırlarına bile gelmemiştir. Aşıcılık kursu 45 genç kazalarda 95 bin aşı yaptılar Edirne (Akşam) — Trakya köye lerinde tarım başı olarak aşıcılık kursundan 45 genç öğretmenlerile | birlikte yirmi gun önce Vize, Kırklar» eli, Çanakkale, Bayramiç, Biga, Yenice kazalarına gitmişlerdir. Gelibolu, vilâyet Eceabat, va Zirai muallimler ve zeytincilik mile kehassıslarile birlikte çalışan bu kıymetli köy unsurları çanakkale vis lâyetinde (o (55,000), Kırklarelinda (40,000) aşı yaparak dönmüşlerdir. Köylüler sor derece sevinmişler ve onlar da beraber çalışmışlardır. Bir ay sonra on İki aylık bu kursu biti recek olan bu gençler, cumhuriyeğ bayramında vesikalarını alacak ve hemen köylerine kiderek kış buda malarına, ilkbahar aşılarına sârıla- caklardır. Bunların her birine demiz © araçlı takım hediye edilecektir, Yeni tarım başılar gene 50 kişi ola- rak köylerde seçilmiş olup, onlar da cumhuriyet bayramında gelecekler dir. Bunların hepsi arıcılık şehadet namesl de taşıyorlar. Şarapçılık kursu | Edime (Akşam) — Tekirdağın. İ da açılan şarapçılık kursundan 800 i ra, Çanakkale ve Bozcaada ziraat mu © alimi Bekirin idaresinde açılan şa- © rapçılık kursu da bu kere başarı ilg © bitmiştir.