HER AKŞAM BİR HİKÂYE Bay Vehbi, işlerle son derece me: amdı. Aynı zamanda ke Mikki ederdi, İşte bu 8 solda ahvali ruhiye tedkik ederken iz bir ada- & kur yaplığı şüp- hesi kalbine dtiştü, le düşünüyordu. «— Seza. yirmi beşinde... Heyhat! Tam benim yaşının yarısı! Ona eğ- Jence lâzım... Boş bir zamanında bel- ki de bü delikanlının tatlı sözlerine kapılır» Atafı muhiti; bin bir çare düşünüyor, mıyordu. O sabah, bir taksiye binmişti. Tam oturduğu zaman, kanepenin üstünde unutulmuş bir iş çantası buldu. Ki- me aid olduğunu öğrenmek için açtı ve içindeki zarfı da Atıfın adresini görüp çantanın da ona aid olduğu- nu anladı. Merakı ebe çalarak mektuplar- dan birini okudu ve irkildi. Daha zi- yade araştırdı, öteki zarfları da a ir sürü pullu, mühürlü kâ fakat bula- ye mahal yoktu: Bütün bu anlaşılıyordu ki, Atıf em- niyete Şa; başında, Ses çıkartmadan çantayı beyni alevler içinde, otomobilden indi, Evinde karısı Seza ile ki ca: — Bu sabah garib bir şey keşlet- tim! - dedi, - Benim için bir vicdani mesele haline geldi. Seni hakem yin etmek istiyorum. Ve evrakı, mektupları okudu. Kadının hayretler içinde kaldığını farkediyordu. Oh! Bu suretle deli- kanlının dizginleri artık eline geç- miş bulunuyordu. Onun tecavüzle- rinden masün kalacaktı, Zira Seza, böyle dalavereci olduğı öğrendi. ği bir adamın sözlerine elbette ehem- miyet vermezdi! Erkek devam etti: — Vallahi bu Atıfı bu derece çir- kefe bulaşmış sanmazdım. Şayed bu kâğıdları polise verirsem mahvoldu- ğu gündür. Hapse bile girer... İşte onun 1 için tereddüd ediyorum, Bana çıkarıp Vehbi ise, kendi kendine: dar düşünsem bu mü- kemmel şekli bulamazdım. Eğer Atı- fı karıma haber vermeden polise tes- Mm etseydim belki de biçareliği mer- hametini celbederdi. Fakat böylece, alicenaplık bende kalıyor!» Sonra, yüksek sesle sordu: — Ne yapmalı?.. Acaba disine İyi bir nasihat geçsem kâfi midir?... Bu işlerden çekilmesini ovadettirir; bir müddet de buralardan uzaklaş masını temin ederim... Merhametli davranması için Sezanın okendisin- den rica etmesini bekliyordu. Halbu- ki beklediğinin aksile karşılaştı. — Bu oğlan yalancıdır. Sana her istediğini vadedecektir. Kendisini 1e- keliyen evrakı senden kopardıktan sonra gene bildiğini yapacaktır. Se- nin vazifen ve en doğru iş bu rezale- Bir psikokog Fakat kadın o kadar isyanla, o ka- dar katiyetle söylüyordu ki, ona hak vererek çantayı karakola götürdü. Bunun üzerine Atıf yakalandı ve bir sene hapse mahküm oldu. Bay i evinde artık bahsi bile edil- miyordu, Aradan epey zaman go Bir gün Atıfın hapisten tekrar çık- tığı işitildi. Vehbi karısına: — İnşaallah çektikleri dersi ibret olmuştur; bundan böyle düzelir! - dedi. Fakat Seza, hâlâ öfkeliydi. — Nasıl böyle düşünebiliy: O adam olur mu hiç?.. Eğer sinde utanmanın ze: bu mahalleye adımını atmazdı k, hiddetin bu kadarını da faz- la buluyordu doğrusu... Fakat gün geçtikçe Sezanin asabiyeti artıyor. polise haber verdik intikam almasından korku rdu, Ya mi ne kadar da ia vardırırlar... bu sinir bozan meseleyi konuşmamağa karar verdi. Bir gün yazıhanesinde otururken, kapısı şiddetle açıldı, Seza, perişan bir hade kendini içeri atlı ve kocası- nın kolları arasında bayılırken: — Atıf benim ül bir el 8 - diyebildi. Vehbi hemen doktoru çağırttı. Ka- dını ayıltmağa çabaladılar, Fakat i açlığı halde m sözler söylemekte devam ediyordu. Hekim, bunun bir beyin hümması başlangıcı çiduğune teşhis koydu. Bedbaht koca, keder içinde söyleni- yordu: — Karımın hakkı varmış... Alçak herifi... Bizden intikam aldı... Fakat niçin bana çekmedi de karıma hü- | cum etti? Seza, yatağında ağlıyordu. Doktor, Vehbiyi bir kenara çeke- rek: Artık Atıftan korkmayımz... zevcenizin üzerine bir el silâh attık- tan sonra tabancasını kenedine çe: yirdi... Öldü. Geçmiş alsun, kurtul. | dunuz! - dedi, Sonra, hastayı işaretle: akın bayana şimdilik bir şey söylemeyin... Beyhude yere sarsmış olursunuz... Erkek, günlerce, bir hastabakıcı gi- bi, karısına baktı Seza iyileşmek üzereyken, bubranlı bir sesle, koca- sının kulağına: — Şekerim Sana ben birşey itiraf etmeğe mecburum! - dedi, - Çok iyi bir adam olduğun için beni aflede- ceğine eminim! Sen Atafı, beni kun- dırmasın siye hapsettirmiştin. Fakat heyhat, biz onunla çoktandır işi İler- letmiş bulumuyorduk. Hattâ ben on- dan bıkmıştım. Oysa peşimi bırak- mıyordu. Nasıl kurtulacağımı bilmi- yordum. Tam © sırada evrak çantası meselesini ortaya çıkardın, Ben de istifade ettim. Şiredi anlıyor musun? Yetik, omuzlarını sflkti ve kendi avallı yavrucak!... Halâ nöbe- tin n tesiri altında saçmalıyor, zıd git meğe gelmez... Nakleden: (Vâ - Nü) RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız haberleri, nesinden naklen. Vedi ları tarafından Türk x kıları. 2040 Ajans hab - Dioasi 2130 Bettar Tanburi Refi 2210 Huva raporu. 22 hama: Mandoli Aydın Kan idaresinde, ve ertesi günün program. İstklli marşı, son. Ankarı — Öğle meştiyatı: 1430: Kan- çık pillk neşriyatı, 1450: Pike Türk mm sikisi ve halk şarkıları, 1515: Ajans ba- berleri Akşam neşriyatı: 1830 Karışık plük neş- | riyat. 19,15 “Türk mualkisi ve halk şarkı. ları (Hikmet Rıza). 20 Sast ayarı ve arab- ca neşriyat. 20115 İncesir faslı (Tahsin Karakuş). 21 Doktor Muzaffer Sezer tara- fından bir konuşma: (Mevzu: Alle hayı tında idenl kadın). 7115 Stüdyo salon ©r- Kestrası: 1 - Friedrleh zikoff: omanesca, 2 - Biruauas: O Behöner Mei 3 - Micchli Raci al Bul. 4 - Bize: LArleslenne. 23 Ajans haberleri ve hava raporu 2215 Yarınki program ve son &- ve arkadaşlar. 13 Kadık 23 Saat ayarı, | Avrupa istasyonları programı Sant 20 de Berlin 20 - 2045 plâkla melodiler ve operet parçaları — Breslav 20,15 oda mu- sikisi Hamburg 20 oda musikisi (Schubert) in Okteti — Lek muzkas — Stutlgart 20 vaları (Aida) opr 20,15 şarkı! — Bükreş 2045 plâk neşri- yatı ve 2058 (Weber) in (Prelschüz) ope- | a a 2039 şen konser hu- Werdi) nin Saat 21 de 4Mozart) yano sonatı Strataburgdan (Muhtelif best ne yandığı parçalar) ands. 2110 )Romöo ve Ju rası — Frankfurt 2 afıf musiki Kolonya 21,10 Trio konser! .— Münih 21,20 Konseri o ile (List) 50 oda musik! 3180 halk şarkıları — 145 keman ve orkestra kon- Brodleatix, şen akşam nandeller) Aslmli T. 2130 - 2930 orke keman yilonsel soloları — - 2330 (Faust) konseri, Saat 22 de oda mmmsikisi Leipzig, iyana (Paust) konserine de- «, (Remfo ve Juliette) devam — Frankfurt 2215 ka- Münih 22 Konsere devam — Stuttyart o 2215 k konser ve ) in piyano konsertosu — Athlone orkestra konseri XLis2t ve Sehuber'in eser- leri — Milâno 22 - 2245 plikla Napali şarkıları — Paris 22 komediye devum 18 P. T. T, 29 konsere devam — Roma 22 Trlo konseri Stratzburg 22 Faust konserine devam — Varşova 22,10 - 22,59 konser, Saat 23 de Bresisv 230 dans musikisi Dev- tschlande, 7130 - 2345 küçük gece kon- iyano İle Sehubert'in eseri — Königsberg 2430 karışık musiki — Diğer istasyonları Lelpsig'den nâklen 8 den itibaren gece konseri Bordenux, Lâlle, Limoges ve Paris (Effe) 30 a kadar şen akşama devam — Bu- dapeşte 23 Aida operasını odevam iplâkla) — Bükreş 23 (Frelehüle) öpe- rasına devam — Plorans 23 dans musi. kisi — Hilversum I (23,40 - 24,10 viyolen sel ve piyano konseri — Künpenhag 13,25 23,45 keman ve Çembolo kanseri — Lüik- semburr 28,10 - 2340 Beethoven kora teti — Paris P, T.'T. 23 konsere devam — Prağ 2325 -24 plâkla şen havalar Prağ ii 2530 - 738 modern Roma 23,20 şen musiki — Sira: kadar Füust konserine devam — Varşova 23 orkesira konseri ve piyano (Sawer'in piyano konsertosu) Sant 74 den itibaren Deutsshland3. 74 Orkestin konseri ve no — Diğer Alman istasyonları Lelp £ den naklen programlarına devam — Budapeşte 240 çingene orkestrası Plorans 24 dans musikisine devam — Paris ve Btrataburg 34 - 130 gece konseri Frankfurt Stuttgart, e Diğer Alman istasyonları Künigsberg: naklen 1 - 4 gece musikisi, okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin- de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! A DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli Tefrika No. 124 Prenses İrininin kaçması Bizansın Arap muhasarasından kurtulmasına sebep oldu — Yangını söndürmeğe çalışıyor- dum. Gemiyi yanmaktan kurtarmak için ne mümkünse yaptım... Bu ara- da herkes kendini denize alıyordu. İriniyi aradım, bulamadım. O da her- kes gibi kendini denize atmış ola- caktı, Deniz üstünde dolaşan kayık- ları görünce İriniyi kurtardıklarını umarak geniş bir nefes almıştım. Emir Necib forsalardan bir kısmı- nin kaçtığını anlayınca: — Prensesi (kaçırmışlardır, dedi, hemen şimdi sahilleri saralım... mu- haribler İriniyi aramağa başlasınlar. — O halde ben de gideyim arama- & — Pek âlâ. Hemen atla bir kayığa. Anadolu kıyılarını baştan başa arayı- rizl — Vasilyos nasıl? — Bıraktığın gibi. Fakat, tecrübeli ihtiyar korsanlar, onun yarın kızını tekrar görürse iyileşeceğini iddia edi. yorlar. İriniyi mutlaka bulmalıyız. — Onun kaçacağını aklımdan bile | geçirmezdim. — İrini babasına kavuşmak bulya- 'mezdi, Onu Bi- rsalardan biri kaçırmış olsa — O halde bütün sahilerdeki Rum- Yarı sikıştırmalıyız. — Haydi, onu nasi kaçırdınsa, ge- öyle gayret ederek, zekânı güstere- rek elde etmeğe çalış! Göreyim seni.. boş dönme, Geylân! Gece: yansı derhal kayıklar hazır- landı.. şalopelere muharibler bindiril- di. Anadolu kıyısına yayılmağa başla- dılar. ... Prensesin izi bulunamayınca, donanmada isyan başladı O gece ve ertesi gün bütün Anado- lu sahillerinde prensesi aradılar. ufak bir iz bile bulamadılar. Necib Hayyat bu vaziyetten çok miü- teessirdi. Ertesi gün akşama doğru Halil Geylân boynunu bükerek gemi- ye döndü. — Aramadık bir köşe kalmadı, İri- niyi bulamadık, dedi. Bu hâdise yüzünden Geylânla Neci- bin arası bir hayli açılmıştı. Necib Hayyat: — Bu yangına sen sebeb oldun? Dedi, İriniyi yanma almakta ısrar et- meseydin, şimdi O yanımızda buluna- caktı, Geylân: — Bu, bir tesadüftür, ya Emir! « di. yerek kendini müdafaa ediyordu. Yangın çıkınca elbette ber şeyden ön- ce gemimi kurtarmağa çalışacaktım. Şimdi ne yapacağım? Bana hangi ge- miyi vereceksin? Necib Hayyat düşünceliydi.. sağdan soldan gelen reisler Vasilyosun kral. luğından da ümidlerini kesmişlerdi. Necib Hayyat, Geylâna: — Merak etme, sana bir yelkenli bulacağım! Hele biraz dinlen, istira. hat et bakalım.. Dedikten sonra, seslerini gittikçe yükselten reislere döndü: — Vasilyostan ümid yok, arkadaş. lar! İrini kaçmasaydı, belki kızını tek- Tar görünce aklı başına gelirdi. Fakat şimdi bu ihtimal de kalmadı. Reisler hep bir ağızdan: — O halde çıkıp gidelim artık. Mu- hasaranın devamında ısrar etmenin mânasi yok. Her gün bir türlü zayiat veriyoruz. Dün hücumda muharibleri. mizin bir çoğunu kaybettik. bugün yangında bir gemi... Yarın fırtına çı- kacak; teknelerimizin bir kısmı kara. ya vuracak. Paramız kalmıyor. yiye. cek tedarikinde güçlük çekiyoruz. Gemilerimizin kalafala ihtiyacı var... Bütün bunları gözönünde tutarak he. men dönmeliyiz. Diye bağrışmağa başlamışlardı. Emir Necib birdenbire şaşaladı. İrininin kayboluşunu bahane ederek, korsanların bu kadar ileri gidecekleri- ni ve Bizans müuhasarasını bırakıp dönmekte ısrar edeceklerini tahmin etmiyordu. tir denebilirdi. O akşam başlıyan bu muhalefet, ertesi günü bütün donan- mayı sardı ve korsanlar isyan halin. de: - Yurdumuza erer tinde (şimdiki Aaikrn) önlerinde duran ondört gemi yelken açarak Marmaraya doğru açıldı. Emir Necib, Geylâna: — Şu tedbirsizliğinin verdiği neti- ceyi görüyor musun, Heli? Diye bağırıyordu. Artık donanmanın bâşına geçip Ça- nakkaleye doğru yol almaktan başka çare yoktu. Korsanlar dönmek fikri etrafında birleşmişlerdi. Emir Necib, bu ittifak karşısın da tek başına ne yapabilirdi? E Venedikli Antanyo, Emirülbahre; — Bügünlerde imparator Mihaili ladığı muhasar a vam ettirecek ve Bizansı işgal edece ti. Bir İrini hâdisesi bütün bu emel. leri ve plânları altüst etmişti. O gün akşama doğru amiral (hareket) işareti verildi. Geride kalan gemiler de yelkenleri- ni şişirerek Kızkulesi ö şer Üçer geçmeğe takibe başladılar, Korsan gemilerinin âni dönüşü gören Bizanslıları bu sıra seyretmek şüphesiz çı Dn anlı bir iş olurdu. Necib Hayyat bunu düş rek: — Keşke Bizansı mut meseydik, dedi, şimdi im hailin ve vezirlerini; rlardan bize bakıp kahkahayla ve sevinçle güldük- lerini görür ve işitir gibiyim. Yazık! Elimizde bulunan bir devrin tarihini kapamak mümkün iken, onu açık bi- rakıp gidiyoruz. Kubilây ordularının istilâsmdan kurtulan (Bizans) arab muhasarasını da kolaylıkla atlatmış oluyor. Romalı Kostantinin imar et- tiği bu güzel şehrin ne yâzık ki tilsı- mını bulamadık. Sekizinci Mihail bu savaşta galib değilse de, mağlüb sa- yılmaz. Çünkü, Bizansın kapıların bize açmamakta r gösterdi.. ve Bİ- zanshları arab istilâsından kurtardı, ayı sonun arator Mİ. “İKİNCİ KISIM Hâcer dalgalarla boğuşurken. «Bizans surları önünde sıkışıp kalan Swd'e yardıma gidiyoum. Hâcer, nihayet iyileşmiş ve Saydavi kabilesile anlaşarak, onların korsan- larını kendi idaresi altına almıştı. Hâcerin kabilesine mensup beş bü. yük yelkenli vard. Hâcer bunları - birleşik arab donanması Bizansa git- tikten üç ay sonra - şahsi nüfuz ve teşebbüsü İle tedarik edebilmişti. Bir gün Arabistan sularında görü- Ben korsan Haccâc, Hâcere şöyle bir haber gönderdi: «Said Bizansta mağlüb olmağa mahkümdur. Arab donanması Bizansın tılsımlı surları önünde şaşırıp kalmıştır.» Hâcer bu habere inanmak istemi. yordu. Fakat, Haccac gibi meşhur bir korsanın arab donanmasından aynlhp dönmesi Hâceri telâşa düşürdü.. — Sald müşkül vaziyete düşmemiş olsaydı, Haccac Bizanstan dönüp gel- merdi. Dedi. İşte bu haber Hâcerin biran evvel harekete geçmesine ve yardımcı bir filo ile Saidin imdadına koşm na sebeb olmuştu. Hâcer, beş yelkenlinin eksiklerini tamamlamağa çalışırken, Saydaviler- den de on yelkenli gölince, Hâcer yüzü gülmüştü. Hâcer derhal sahil boyundaki muhariblere şu haberi gö. ründü: (Arkası var)