18 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

18 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Macera nuveli ipi keseyim mi? Kesmiyeyim mi? Eiverir!... Elverir!... Eiverir!.. - dedi- Bukadar nazariye, düstur, elfaz kâfi... Bunlarla hiç birşeyi hal ledemezsiniz... Bizler, mantık kitap- ları tarafından âsabi kemiren, beyni kötürümleştiren biçareleriz... Hani ya hür hareketler?... Hani ya asrımızda hâkim irade?... Söyleyin: Korku veya vicdan azabınnın dizginlerini kurtar rarak, Cemiyetin çizdiği sahanın dışı- na fırlam htiyarlığını gösterenler, içimizde kaç kişi?.. Hangimiz kendi vicdanımızın, zevkimizin tayin etti- ği istikamete, alabildiğimize ve İste- İ diğimiz süratle gidebiliyoruz.... , önümüzde aşağı yukarı do- Jaşıyor, son derece müteheyyiç -görü- Düyordu. Garip bir teheyyüctü bu... Devam etti — Eğer sözünüzü birdenbire ve Müşunetle kestimse beni affedin. Size bir maceramı anlatacağım. Ma- yıtlara karşı nefretimin sebe- bini o zaman gayet iyi anlarsınız... «Ben tahsilimi İsviçrede yaptım, biliyorsunuz... o sıralarda köksin gi- bi, işret gibi müdhiş bir iptilâya ya- kalanmıştım: Karlı dağların en tepe- sine tırmanmak derdi.. Alpinizm!.. çalı dağ- Din dan asırlara değişiyor; engin sula- Tmki gibi dakikadan dakikaya de- Bil... İşte. bu inişler, çıkışlar, beni Son derece cezbediyordu. «Her sene, yüksekliklere doğru atı- yordum... Oralardan sükün ve ul | Yiyet dersi almak için... «Bacaklarımı uzun yürüyüşlere | alıştırdığımdan, nihayet (o Monblan| tepesine de tımanmağa karar verdim. «Beş kişiydik: İki kılavuz, genç Profesörümüz doktor Pilan, mis Ste- Yart isimli bir Amerikalı kız, - ki, nişanlısı uzaklardaymış; izdivacı bir kaç ay sonra imiş - ve ben... «Muntazam, yeknasak ve ağır & dımlaria ilk meyilleri oçıktık... Gök, Akdenize hasıl lâtif bir mavi- likdeydi. Yumuşak ve mat karlarla kapalı geniş sahalar yer yer karsız kalan siyah yahud gri granitlerin renklerile tezad teşkil ediyordu. Tem- muz ayındaydık. Yaz karı, kışınkin- den ne farklı oluyor. Cevahirli gibit... | Güneşin iltimâları, kan gölleri halinde, | kızıl işiltılar hasıl ediyordu. «Saat dokuzda yola düzüldük. Meş- hur sivri taşın altında öğle yemeği- ni yemek için durduk. Yanıklara ve ziyalara karşı cildimizi muhafaza et- sin diye yüzümüze sürdüğümüz yağ- ları yeniledik, Zirveye yakın olan rasad haneyi geçtik... «Hava birdenbire kararmıştı «Altımızda kar bulutları, pamuk deryası halinde uzayıp gidiyor, vadi- yi baştan başa kaplıyordu. Şimdi ar- tık daha yavaş ve birer adım fasılay- | la ilerliyorduk. Kalın iple birbirimize bağlıydık. Şayed birimiz kayarsa düş- | mesine ötekiler mani olsun diye maddi bir bağdı bu... Manen de, beş kişilik kafile bir tek şahsiyet haline gelmiş bulunuyordu. Bir tek iradeydik, bir tek mukadderata boğlıydık. Zi- ra, bu dağların kanunu öyleydi ki, «ne şekilde kaza olursa olsun ipi kes- memek» icab ediyordu. «Kılavuzlardan biri en önde gidi- yordu. İkinci, bendim. Arkamdan dok- tor Pilan, ondan sonra da mis Ste- vart, nihayet ikinci kılavuz geliyordu. «Son çatlağı geçiyorduk ki, bu, demin aştığımız geçitten daha güç olmakla beraber, daha (tehlikeliydi. Önümüzdeki adamın birdenbire şid- detli şiddetli titrediğini gördüm. İle“ ri atıldı, Ve adımını şaşırdığını fars kettim, «O yarıktan içeri yuvarlanırken hemen ipi yakalayıp sarsıntının şiğ- detli olmasına ve arkası sıra beni ve arkadaşlarımı sürüklemesine mani oldum. «Tehlike, kuvvetimi yüz misline çıkarmıştı, Ağzından köpükler saçan, bütün adaleleri takallüs eden bu deli- kanlıyı, uçurumun üstünde, mua lakta tutuyordüm. «Doklor, arkamda: «— Sar'al - diye mırıldandı. «Nöbet, uzun sürebilirdi. «Arkadaşlarımın hepsi de, çengel lerile, kendilerini kayaya raptetmiş- derdi. «Aradan bir dakika geçti. «İki dakika... «Müdhiş bir biydim. <Kuvvetim azaldıkça âzalıyordu. «Kendi kendime; «— İlmin bunca mucizeler bekledi. ği doktor Pilânı da arkam sıra feda- mı edeceğim? - diye düşünüyordum. - Ya kısa zaman sonra zevce olacak şu zavallı kızl... Gerçi benim ihtiyar &nnem, babam var amma, eserim yok, evlâdım yok, evim yok... Ben ölsem ne zarar... Hoş, gene (Ode yaşamak zevkim var... En arkamızdaki kıla vuz da üç çocuk sahibi bir aile baba- s1... Dördümüz de, dağların kanunu» na kendimizi feda mı edeceği Şimdi artık tamamile manasız bul- duğum bu kanuna... Bu kanun ki kıla- vuzların ve köylülerin kaba ruhla» rından fışkırıp çıkmış... «Yok halkın fevkine çıkarak, bü- üzerime mi almalı, yaparak, Şu İpi azapla boğul tün mesulij kurtarıcı hareketi vesmeli miydim?.... «Dördüncü dakika geçiyordu. «Bu betbaht sar'alı, boşlukta çır- pınıp duruyordu... Ben de artık dâ- yanamıyordum.... Bu yavaş can çekiş» memiz fazla devam edemezdi... Hepi- miz birden, katar halinde boşluğ yuvarlanacaktık. «Bir saniye daha geçecekti... «Bırakacaktım... Takatım caktı... Ted Li belimde asılı duran av bıçağını,son bir maddi ve manevi gayretle kavradım. «Tırt... Bir darbede kestim ve ken- dimi geriye attım. Gözlerimi de ka- adım... z «Kılavuzumuz, Uçuruma, derin akisler çıkararak yuvarlandı. Biz kur-| tulduk!... «Bunun üzerine, yavaş sesle, arka» | daşlarımın fikirlerini sordum. Ne dersiniz?... Yaymamalı mıy- geçti, iş işten kalmi- — | haksız bir | Hiç biri, için ia cevab verdiler, ölümden kendisini kurtardığım bana teşekkür ötmek cesaretini gös- teremedi. Fakat hiç biri de Mma'şeri vicdan beşimizi birden ölüme mah- küm etmişken, yalnız birimizi Azra- lin pençesine attığım için beni tayibe kalkmadı. | Aspasyayı yaralıyan Mahmud! «Halbuki ben, hareketimin doğru olduğuna dair vazih bir tasdik bekli- | yordum... ga bir Âlim,bir genç kadın, bir aile babası kazandır. mışlım... Onları neye mukabil kurban €decektim?... Bir hastanın, tehlikeli bir adamın peşinde hepimizin yuvar- Janmasına makul sebep var my- dı?... Hareketimdeki hakkaniyet mü- nakaşa bile kabul etmezdi... Halbuki nazariyeciler, işi uzatır, geveler, du- rurlar... «Sulmisal olur.. Nizam ni- zamdır!..> derler. Ben de, heyhat, göreneklerin, felsefelerin, telâkkile- rin tesiri altındayım... o Yüreğimde arasıra viodan azabları taşar, du- rTur!.. Bilemiyorum, tayin edemiyo- rum: Katil mi, yoksa kahraman mi- yım?... «Söyleyin, hayatınızda yalnız bu bir tek misal midir?.. Nice faclala- rın neticesinde ayni şeyi kendi ken- dimize sormaz mıyız? «İpi kesmek mi, kesmemek mi lâzım? «Bunun cevabı nedir?... Tebessüm... Yahud durgun durgun düşünce ve süküt... «Kelimelerin telkini zabtu raptın basku şıya yaşıya, her ti sü, hür düşünceyi © kaybelmisizdir. Boynumuzda manevi tasma, ruhu- muzda manevi bir dizgin, yürürüz... «Nice defalar, hasta bir görenek sendeler, bizi uçuruma sürükler... «— Ne yapalım... Tecelli... Mukad- derat... Alnımızın yazısı... Usul böy- le... - deriz. «Sürükleniriz... «İpi kesmeyiz... Hareketimizde hür olamayız... Serbes düşünemeyiz... Çi- gilen, tayin edilen sahanın dışma çi- kamayız..> ve içtimai altında yâ- tü ferdi teşebbü- Sürükleniriz.... Nakleden: (Vâ - Nü) yakalandı Kadıköyde Yeldeğirmeninde oturan | Se isminde bir kadın, dostu Mah- 1 yaralanmış, Mahmud akayı müleakib kaçmıştır. Emniyet direktörlüğü ikinci şube memurları Mahmudu saklandığı bir evde yakala- mışlar ve Üsküdar adliyesine teslim Iplikçi haı hanı cinayeti Ölen Ahmedde şeker hastalığı var mı idi? Bu cihetin tahkiki için muhakeme başka güne bırakıldı Dört gün evvel Çarşıkapıda İplikçi hanında €ski eniştesi Ahmedi bıçak- la öldüren Ali ile kavgaya iştirakten maznun hemşiresi Fatma ve karısı Eminenin mevkufen muhakemelerine dün ağırceza mahkemesinde devam edildi. Dünkü celsede müddelumumi iddianamesini okuyacaktı o Fakat maznunların vekili tevsii tahkikat et- rafında talepleri olduğunu söyliyerek dedi ki: Ahmedi öldürmekten maznunen | mahkemeye verildik, Fakat ölen Ah- med ötedenberi hastalığır müptelâ bulunuyordu. Geç rinievvel ayında Ahmed, müptelâ Tunduğu şeker hastalığından bir çi- ban çıkarmış ve tedavi için Gureba hastanesine yatmıştır. Orada kendi- sine ameliyat yapılmış, şeker hastalı- ğma müptelâ olduğu Bu da hastanenin meevcuddur, Ahmed bu de lim Ai tarafından şeker anlaşılmıştır yıtları ar müe ve bu yüzden ölmüştür. Eğer şeker hastalığı olmasaydı, ölümü intaç ede- cek derecede kan zayi etmi e öl- mezdi. Binaenalı Ahmedde şeker hastalığı olup ol mın Gureba hastanesinden sorulmasını istiyoruz. Bu iddia üzerine mahkeme, cinaye- ti mütcakip Ahmedin cesedini hasta- nede muayene ederek rapor veren Ad- iye doktoru B. Enver nın mah- kemeye çağırılıp malümatına mü caat edilmesine karar verdi ve dı B.E Karan mahkeme huzuruna çağırıldı. Reisin süalleri üzerine B. Enver Karan şu izahatı verdi: — Ahmedin cesedini hastanede mu- ayene ettim. Raporumda da yazdığım veçhile, Ahmedin vücudünde iki bıçak | tor | yarası vardı, Bir bıçak darbesile şir- #lmiş, diğer darbede de nmıştı. Ahmed bu iki ? kan zayi etmiş ve bu Kendisinin şeker hastalığına müp- telâ bulunduğunu bilmiyorum. münde de böyle bir ha olup olmadığı hakkında kati bi Çünkü ben cesedi gördüğüm zam öyliyemem. tanede Binacn- ker hasta- em, müptelâ açılmca bu y Fakat benim k da şeker he anını kesen ve bu ölürdü. olarak bi sında ölme bu pek enderdir daki yaralar taç ederler. Ahm Bu izahat üzerine mahk nunların iddia ettikleri tarihte ha tanede Ahme edilip edilmediği: neticesinde ken doktorunun u keyfiyetin Adli tap İşi tinden tahkiki hususunda umumlliğe müz karar verdi ve muhakeme başka gü- ne bırakıldı, rapor müddi İzmir (Akşam) — Şanlı donanmamız, müşterek talim ve terbiye hare- ketleri için gene Ege denizine açılmıştır. Fakat bir hafta zarfında tekrar limanımıza dönecektir. Yukarıdaki resimlerde bir torpito muhribimizin 9 Eylâl kurtuluş bayramı gecesi muhteşem vaziyeti ve limanda demirli bulu- nan denizaltı gemilerimiz görünüyor. Baş, Diş, Nezle, Grip Romatizma Nevralji, etmişlerdir. kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. FAA EAA İcabında günde 3 kaşe alınabilir. BAYAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: