SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM Tetrika — Tercüme, iktibas hakki mahfuzdur No, 204 Derviş Vahdeti İzmirde nasıl yakalandı? Divanı harbin kararları Erzurum eşrafından üçü firarlol. mak üzere on sekiz kişi hâdisede zi- medhal addolundu. Vilâyet jandarma mandanı dahi dahil olduğu halde 7 zabit, yedi jandarma, dördüncü ordu mintakasında Erzincan, Diyar. bekir, Van taraflarında da Mİ yüz ka- dar mevkuf mürteci divanıharbe tev- divolundu. İbrahim paşa Yusuf paşayı izni lâ göndermişti. * Divanıharb. tarafın- dan hükümetin şekli hazirfti değiş tirmek, askerleri bağıyane hâreketle: re teşvik etmek, zabitler aleyhindeki irticat hareketlerin başlıca muharrik ve mürettibi olmak suçlarile mahküm edilen Yusuf paşa 8 mayıs 1909 da Köprü başında asıldı, — * Teşkil ettiği cemiyete (İttihadı Bu- hâmmedi) den ziyade (İttihadı Hami- di) demek lâyık olan, bu cemiyete gir- miyenleri- «mürted» sayan Volkancı Derviş Vahdeti üstünde bir rovelver ve yirmi lira ile İstanbuldan vaktinde savuşmağa muvaffak olmuş, hep ka» radan seyahatle Bilecikte, bir Abaza- nın hazarında bir hafta saklanmış, sonra Bursadan Bergamayâ kapağı atmış, yolda parayı sarf, rovelveri de bir yerde terlhin eylemişti. Bergama- da kıyafetini tebdil çaresini bularak dört liraya pazarlık ettiği bir araba İle İzmire gelmişti. Fakat araba ücre. tini verecek parası kalmindığı için İz« mir Orman memurlarından olup eski- den tanıdığı Kıbrıslı Abdullah Nadir efendiye (bir hastanın haleti nezi'nde ağzına zemzem akıtmak kabilinden ihtiyacatına sarfolunmak üzere biraz mangır) gönderilmesini (Kıbrıslı Ha- fız Derviş) imzasile yolladığı bir pus- Jada rica etmişti. Abdullah efendi bu Kıbrıslı Hafız Dervişin Derviş Vahde- ti olacağına ihtimal! vererek hüküme- te haber vereceği sırada Vahdetiden ikinci bir rica tezkeresi almıştı. Abdullah efendi vali Kâzım paşaya giderek tezkereleri göstermesile polis müdürü, Dervişi bulunduğu (Hacı Ha- san) hanında yakalamıştı (25 mayıs 1909) Vahdetinin başında fesinin üs- tünde bir, iki yemeni sarılmıştı; arka- sında sarı renkli bir derviş abası, ayak- larında siyah iskarpin, bacağında $#i- yah elifi çakşır, belinde şal kuşak var- dı. İptida hüviyetini inkâr eden Vah- deti İzmirde eşkiya takibine memur Said paşanın da geldiğini görür gör- mez inkârdan vazgeçerek: — Beni muhafaza edin! Diyanıhar- be gönderin! Orada her şeyi söyliyece- ğim! diye yalvardı. Muhafaza altında vapura bindiril. di. Vapurun uğradığı iskelelerde Vah- âetinin yüzüne tükürmek için bir lira vermeği teklif edenler oldu! İttibadı Muhammedi cemiyetinin meşhur Volkancısı Kıbrisli Hafız Der- viş Vahdeti istediği gibi divanıharbe teslim olundu; ayaklarına pranga vu- ruldu. Divanıharbde onu hasis menfa- atler, harisane emeller beslediği, bun- ları umumun mazarralında aradığı kendisine takva ehli süsü vererek ce- miyet teşkil ettiği, gazetesinin sürü- münü bir Kat daha arttırmak Için mil. Jeti tefrikaya düşürdüğü, hükümet Şeklini tağyir maksadile yapılan isyan hareketinin hudusuna sebebiyet ver- diği, kanlı hareketleri gazetesinde memnuniyet ve sevinç ile yazdığı için jdama mahküm etti. Divanıharb İzzet Holo paşa ile oğlu rahınan beyin, mabeyinci Faik , Selim Melhemenin rütbe ve ni- şanlarının ref'ile mülklerinin haczine, Kâmil paşa oğlu bahriye miralayla- rından «Said efendinin. askerlikten tard İle rütbe ve nişanlarının ref'ine, Yakovalı miralay Rıza beyin askerlik- ten tardile müebbeden nefyine, mebu- san meclisinde nutuk irad ederek âsi. lerin emellerini terviç eden Hoca Ra- sim efendinin müebbeden ve tüfekçi başı müşir Kranyalı büyük 'Tahir pa- ga ile ikinci tüfekçi küçük Tahir paşa- nın askerlikten tardlarile altışar sene küreğe konulmalarına, meşrutiyetten Askerlikten tardedilen bahriye miralayı Kâmil paşa zade Said efendi sonra saraydan yüz lira aldığı, gazete tesisi için para istediği, Ada misafir- lerile münasebete girdiği anlaşılan (Elinsaf) gazetesi sahibi Selâvi efen- dinin o nsene nefyine, 31 Martta me- busarı meclisine girip talebel ulüm ce- miyeti namına taleblerde bulunan, Volkan gazetesine müfsidane bir va- rüka gönderip isyana iştirak eden ta- lebei ulümdan Mustafa Zeki efendi yedi sene küreğe, ihtilâl esnasında as$- kerle mabeyin arasında telefonla mu- habereye tavassut ve mecliste askerin taleblerini beyan eyliyen, yeni harbiye nazırı Etem paşa gelince dua eden hoca Ziyaeddin efendi müebbed kale- bendiliğe, Mevlânzade Rifat bey gıyâ- ben on sene nefye ve matbaasının ebe- diyyen seddine, İttihadı Muhammedi cemiyetini tesis ile Volkan gazetesin- de Derviş Vahdeti ile rabıta akteden ve «bir fesad cemiyeti teşkili yolunda icra esbabını hazırlamak» teşebbüsle- rinde bulunan Emirizade Lütfi bey gıyaben müebbed kalebendliğe mah- küm edildiler. 'Hâdisede taassupları kabartılarak veya para ile kandırılarak irtica hare- ketlerine iştirak etmiş olan tabüurlar efradı Rumelide zecren yollarda çalış» mağa sevkolundular, Meşhur hoca Hayret efendi 31 Mart hâdisesinin ertesi efradının bir meşveret meclisinde ha» zır bulunmasına ve onları teşvik ve teşci eder surette (Allahüekber) baş- lığile bir makale yazmış olmasına mebni divanıharb mâhkümları arası. . na girdi. Hayret efendi bu makaleyi askerin cebri ile yazdığını ve bu cebirden şey» hislâm Ziyaeddin efendinin malümatı bulunduğunu divamharbde iddia ey- lemiş idise de Ziyneddin efendi bun- dan haberi olmadığını beyan etmişti. İrtica hâdisesi üzerine İstanbulda divanıharbler teşekkülü ötekine, be- rikine garezlerini icra vesilesi ihzar et- memiş değildi, İrticaa hizmet bühtan- larile bir çok suçsuzlar divanıharbe sevkedilmişti. Fakat divanıharbler bu noktada itinalı davranarak bu gibileri hemen tahliye ediyorlardı. 10 temmuz 1909 da gazetelerde şu tebliğ ve ilân neşrolundu: (Arkası var) günü avcı taburu “ 15 Eylül 958 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâk- I& Türk musikisi, 1250 Havadis,*13,05: Plâkla Türk musikisi, 13,30: Muhtelif pil neşriyatı, 14: Bon, Akşam neşriyatı: 1830: Dans musikisi (plâk), 19: Spor müsahabeleri: Eşref Şe- , 1930: gan: İnci ve ar- #inden naklen, 20,02:- Belma ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve. halk şarkıları, 2040: Ajans haberleri, 2047: Ömer Rıza Doğrul tarafından araben söy- lev, 31: Sant ayarı; Orkestra: 1 - Lniggi- ni: Balet Egyptiene, 2 Ârensky: Elegle, 3 - Trauslateur; İntermezto, 2130: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2210: Hava raporu, 22,13: Keman Konseri? Orhan Horar,'pi- yano refâkalile: 1 - Polonez briyyari”* Vlenlavakl, * 7 s Serenad melankolik - Çaykovaki, 3 - Noktürn - Şopen, 4 - Kapriçiyaza - Ris, 5 - Here kati - Hubey, 22,50: Son haberler ve ertesi günün prog- ramı, 23: Saat ayarı: Son. Ankara — Öğle neşriyatı; 1430: Karı- gık plâk neşriyatı, 1450: Plâkla Türk musikisi ve halk şarkıları, 15.15: Ajans haberleri, Akşam neşriyatı: 1820: Karışık plâk meştiyatı, 19,15; Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhaddin ve Semahat), 20: Buat ayarı ve arapça neşriyat, 20,15: Rad- yofonik temsil, Siyah gül (Oençler grü- pu tarafından), 21: Plâk neğriyatı: 21,18: Btüdyo orkestrası: 1 - Haydn: La Ten- pesta, ? - Chopin: Nocturne, 3 - Drigo: Esmerilde, 4 - Lanner: Hofbali - 'Tünze, 29: Ajans haberleri ve hava raporu, 2215: Yarınki program ve gön, Avrupa istasyonları Saat 20 de Breslav 20 bando muzika — Frankfurt 20,10 plâkla müntahap parçalar ve &9- lolar — Kolonya (20 - 2050) orkestra lie muhtelif parçalar — Lelprig 20 orkestra ile muhtelif parçalar ve, sololar — Mü- nih 20,15 orkestra ile muhtelif parçalar — Bükreş 20,10 Ermeni şarkıları ve 2035 mandolin, gitara ve şarla — Prag 2025 orkestra ile hafif musiki — Milâno 2030 konser — Roma 2030 kdhser — Sofya (20 - 20,15) karışık musiki ve 2030 or- kestra konseri — Stokholm 20,30 orkesira tarafından müntehab parçalar — Stras- burg 2030 İspanya musikisi — Varşova (20,10 - 2930) viyolonsel konseri, Sant 21 de Berlin 21/10 orkestra tarafından Grieg ve Svendsen'in eseri ve saire — Danzig (2130 - 73) plâkla opera ve operet par- çaları — Frankfurt 2190 karışık musi- ki — Münih ve Ştutlgart 2130 Prankfurt- tan nakil — Viyana 21,30 salon orkestra- sı tarafından akşam konseri — Belgrad 21 Rus romansları, 2120 orkestra kon- seri — Bordeaux ve Paris (Eiffel) (2130 - 2330) (Rimsky Korsankow) un (Görün- mez Kiler Şehrinin Masalı) isimli opo- rası — Bükreş 21 konsere devam ve 2118 Orkestra, tarafından akşam konseri — Droitwich (2130 - 22.25) senfonik konser ve piyano konseri — Paris P.T.T. ve Marsilya (2130 - 23,30) (La Princesse de Ciğres) isimli tiyatro — Paris (2120 - 23,30) orkestra İle konser ve (Lisrt) in piyano konsertosu — Prag (21 - 2145) keman ve orkestra İle (Dvorak) ın ke- man konsertosu — Sofya 21 şarkı, 2155 nik konser — Varşova (21 - 2145) musiki, Sant 22 de Berlin 22 operet parçaları — Breslar (23 - 23) orkestra ile müntehab parça- lar Danzig (2220 - 23) plâkla opera ve eski operetler — Frankfurt, Münih ve Şituttgart 22 karışık musiki programina devam — Hamburg (2230 - 22,45) plâkla (Handel) in küçük konsertosu — Kö- nigsberg (22 - 2246) piyano konseri ve rasina devam — Bükreş 22 akşam Kkonse- | rine devam ve 22,45 bir gazjnodan naklen konser — Droltwich 22 senfonik konsere devam — Londra (Reg.) (2240 - 2339) senfonik konser ve violk konseri — Mİ- lâno 22 (Verdi) nin (Bir Maskeli Balo) isimli operası — ve Paris P, T.T. 22 tiyatroya devam — Paris 22 konsere devam (Schubert) in (Forollen - Gulntetti i — Roma 22 konser — Sofya 22 gramofon neşriyatına devam ve (22,40 — 2330) ka- — Prag 1 2230 oda musikisi: | i | | musiki — Varşova (22,10 - 22,50) | hik konser: Muhtelif opera parçaları, Saat de Deutsehlands (2330 - 2345) küçük ge- vaları — Prankfurt (Ii - 3) gece konseri: İle müntehab parçalar, şarkı ve keman İle (d'Ambroslo) nun keman kon- sertosu Diğer Alman istasyonları Danzigden naklen (1 « 4) gece musikisi, Buradaki bülbüller sade ağaçlarda ötmüyordu.. meyhanenin içinde de öten ve konuşan, hattâ insanı uyuş- turan bülbüller vardı. Bizans dil berlerinden örta malı kadınlar bir havuzun başında raksediyor. bir tâ- rafta sarhoş olmuş çiftlerin hep bir ağızdan söylediği şarkılar işitiliyordu. Antonyo bu güzel ve heyecanlı sahneleri görünce şaşırmıştı. O, üç yidanberi kadm yüzü görmeden yat- tığı (Yassı ada) zindanında me İzti- rab çekmşiti. Gün olmuştu ki, Bİ- zansta bıraktığı sevgilisinin adını andığı için, gardiyanlardan kamçi bile yemişti. Antoyno, menfasında, dişi mahlü- kun adını anmanın bile büyük bir cürüm olduğunu düşündükçe tüyle- ri ürperiyordu. O, Saidin gemisindeki esir kadın- ların yüzüne bile bakamiyordu. Ba- zan damarlarında tutuşan şehvet aleşi onu çıldırtıyor, fakat, Antonyo ilerisini düşünerek, irade kuvvetile bütün arzularını yeniyor, söndürü- yordu. Fakat şimdi.? Burada sinen he- veslerini ve sönen arzularını dirilt- menin sırası geldiğini anlamıştı. Hamdan: — Burada bütün gece eğleneceğiz, Antonyo! Buraya ne Bizans impa- rTatoru hükmedebilir.. ne de emirük bahir. Burada bir tek hâkim var; Hamdan. Diye söyleniyordu. Antonyo, bir köşede cıvıldaşan genç kadınlara gözünü dikmiş, dal- gın dalgın bakıyordu. Hamdan meyhaneciyi çağırdı: — Burada ne kadar kadın varsa, hepsi yanıma gelsin, dedi. Bu gece birlikte içeceğiz. eğleneceğiz.. kaçmadı. Elini yanındaki torbaya saldırarak, bir avuç altın çikardı: — Al şunları bakalım... Nasıl, şimdi memnunsun değil mi? Meyhnecinin gözleri sevinçten dı- şarı fırlamış gibiydi,. altınları görün- ce korsanın ayaklarına kapandı: — Kadınların hepsi emrinize âma- dedir, aslanım! İstediğiniz gibi içip eğlenebilirsiniz! Karşıyaka halkı Bizansla irtibatı kesildiği gündenberi, korsanlara bo- yun eğmekten başka ne yapabilirdi? Meyhaneci sevinçle koştu; bütün çiftleri birbirinden ayırdı ve kadın- ları zorla toplanıp Hamdanin yanına getirdi. Neşe kaynağına benziyen bu geniş ve münzevi meyhanenin içini bir- denbire korkunç bir sessizlik sarmış- tı. Kadınlar titreşiyordu. Hamdan onalrı derhal yola getirmenin yolu- nu buldu.. elini torbaya götürdü. İ ve hepsine birer avuç altın vererek: — Haydi bakalım, sevimli bülbül ler! dedi. Gene eskisi gibi gülüp şa- kıyınız! Yarın sâbahs kadar benim- siniz! Ve eşlerinize söyleyin. he- men buradan defolup gitsinler... Bu işl kadınlardan önce meyha- neci yapmıştı. Bizans'ı delikanlılar birer birer çekilip gittiler. Hamdan, Venedikli ourkadaşına döndü: — Şimdi bizbize kaldık, Antonyo! Bu belki, buraya sonuncu gelişim- dir. Kimbilir? Sanıyorum ki, Necib Hayyat Bizans önlerinde daha fazla kalmıyacak. Yarın, öbürgün döner- sek, bir daha burasını göremeyiz ve bu cıvıldaşan dişi kuşların uzun za- man hasretini çekeriz. Haydi, be- Antonyo kadınlardan birine gü- çekti: — Adın ne senin? DİŞİ KORSAN Tariht Deniz Romanı k Yazan: İskender F. Sertelli Kama Hamdan meyhaneden içeri girince bütün kadınları başına topladı ve altınları serpmeğe başladı! Tefrika No. 116 — Sofi... — Kaç yaşındasın? — Evde yirmi sekiz; burada yir- mi bir.. Hamdan Sofinin kolündân tultü. yanına oturttu! — Sen çok neğeli ve; şakacı 'bir kadına benziyorsun! Yanımda kal bakalım! Ve birden arkadaşına dönerek: — Antonyo! dedi. Sen başka bir kadın seç.. benim hoşuma gitti, Antonyo başka bir kadına gözaltı. Sarışın, uzunca boylu, dolgun kak çalı bir kadın yavaş yavaş yürüye- rek Antonyonun yanına geldi. Hamdan bu sırada Sİfİ ile konu- şuyordu. Antonyo, yanına gelen kadına yar vâşça Sordu: — Ben senden çok hoşlandım. Adın ne bayakım? — Ben de sizi sevdim. Adım (Pen- di - Misi) dir. — Ne tuhaf bir isim bu... Bir başka kadın gülerek ilâve etti: — Beş buçuk kocadan ayrıldığı için, ona biz koyduk bu adı. Bütün Bosforda onu bu adla çağırırlar. Antonyo gülerek, genç kadını ya- nına oturttu. Diğer kadınlar da Hamdanın”etrafına dizildiler.. şarab- lar, nefis mezeler, meyvalarla dona- nan sofranın bir başında Hamdan, öteki başında da Antonyo ile (Pen- di - Misi) oturuyordu. Hamdan, kadınların neşesini arte tırmak için sofranın üstüne sık sık altın serpiyordu. Kadınlar derhal bu altınları kapışarak topluyorlardı. İçki sofrası kurulmuş ve meyha- nenin içindeki sessizlik - altınların tesirile - zall olmuştu. Meyhaneci; meyhanenin içine ya bancı bir kimse sokmuyordu. Girmek için ısrar edenlere: — Kelleni koltuğuna aldınsa gel! Diyordu. O gün ortalık kararınca” ya kadar içtiler. gülüp eğlendiler. Hamdanın başında on dokuz ka- dın vardı. Sofiyi dizinin dibinden ayırmıyor ve İkide birde: Antonyo zevki selim sahibi imiş.. bir bakışta turnayı gözünden vurmak İstedi. Diyor ve Sofiyi kollarının arasına alıp okşuyordu. Oysa ki, Antonyonun Sofiden son- ra seçtiği kadın ondan daha güzel ve ondan daha civelekti. Biraz Ham- dandan uzak kaldıkları için, korsa- nn mahmurlaşan gözleri onun gü- zelliğini farkedemiyordu. Ve Anton- yo bu vaziyetten çok memnundu. Zaten (Pendi - Misi) de Antonyo- nun yanından ayrılmıyordu. * Sofi, Hâmdanın; (Pendi - Misi) de Antonyonun yanında oturuyor, di ger “kızlar kâh şarkı söyliyerek, kâh ikişer İkişer kalkıp 'oynuyarak Hâm- danı eğlendiriyorlardı. Bir arahk Hamdanın gözü Anfon- yonun ynamdaki kadına kaydı. Ve- nedikliye seslendi: — Nasılsın, Antonyo? Altınları ye- rinden çıkardığına pişman olmadın, değil mi? — Hayır, seyid! Sayenizde ben de — Yanındaki kadın güzel mi9 Antonyo birdenbire ürperdi. (Pendi - Misi), Antonyonun kula” ına eğildi: — Beni de Sofi gibi, senin elinden alacak olursa, o su aygırının yanın da ben bir dakika oturamam.. an- Lyor musun? Antonyo, Hamdana cevab verdi; — Yanımdaki kadın çok çabuk sarhoş oldu, seyid! Neşesini kaybett. — Benim yanıma getir onu... Yâ- kından göleyim. Onu neşelendirme- nin ilâcı bendedir, (Pendi - Misi) sertleşmek istedi, Antonyo: — Ne yapıyorsun? dedi. Hamdan palasını çekerse hepimizin başını bir yuruşta yere düşürür. (Arkası var)