â ; Türk murahha sda bulundu “Türkiyeye mahsus haşeratın tedkiki için 500 mütehassısın senelerce çalışmasına lüzum vardır. ,, Bundan bir müd. det evvel, Berlinde toplanan haşerat kongresine dair yazı yazmıştık: bü nu müteakip de hir Türklerin bu gibi © işlere daha fazla alâka göstermemi. | zi isteyen bir ma“ kule neşrettik. Neşriyatamız. mubtelif akisler u- yandırmıştır. — Zi- raatçilerimizden , Türk mütehassıs. larmi da bu bahis. le yakından alâ kadar olduklarım izalı eden mektup- lar aldık, Hattâ Berlin kongresine de, sessiz sâdasız ve gazetelere havadisi sızmadan, mürah- hasımız gittiğini de bildirdiler. Ankara yüksek siraat Oo Enstitüsü doçent olan Dr. Mithatali Tulunay, Türk murahhası o- larak köngreye iş- tirak ettiği Berlin. de, o neşriyatımızı okumuş. Gazetemi- zi, şöylece tenvir etmektedir: Kongrede bir de sabık kral vardı Berlinde ağustos ayında (toplanan «Yedinci entermasi- yonal haşerat kon- gresis otuz sene evvel organize edil. miş ve bugüne ka. dar yapılmış bu. lunan toplantıların en büyüğü olmuş- tu. Bütün milletle- rin iştirak ettikleri bu kongreden Türk milleti pek tabii olarak eksik olamazdı. İştirak eden milletlerin bayraklarile bezenen üni- versite binasında, ulu Türk bayrağımı- zın bulunmaması, büyük bir eksiklik olurdu. Dolayısiledir ki, bunu ber za- man takdir eden büyüklerimiz, bu kongreye de bir mümessil: göndermiş» lerdir. Gönderilen mümessil sessiz de- ğil, fakat acele yola çıkmıştır. Kongreye iştirak edenlerin miktarı 1200 kişiye yakındı. Bir hafta süren | kongre esnasında 304 konferans veril. | : Murahhasımız Dr. buy Tulunay miş ve 20 muhtelif geziler yapılmıştır. Kongre 12 seksiyona ayrılmıştı. Gün- de 54 konferans vetiliyordu. Bu kadar zengin ve muhtelif kollara ayrılan şu- belerden ancak bir tanesini takib et- mek imkânı vardı. Hâşerat âleminin büyük âlimleri arasında, tabiiyatçı olan eski Bulgar kralı Ferdinand da | bulunuyordu. Sekizinci enternasyonal haşerat kongresinin 3-4 sene sonra İsveçte top) lanması karar altına alındı. Türikeyede haşerat Türkiyedeki haşeratın vaziyeti hak- kında, murahhasımız bay doktor Tu- lunay şu malümatı vermektedir: «Anayurdumuzun çeşitli bitkileri (nebatları) pek çok, zengin bitkileri- tarafta böcekler her miz nisbetinde her kaynaşıyor. Bunların tedkik edilmesi lâzım, da evvelce çalıştığım birisinin Yanın. nınmış profesör Escherih'in hu 20“ Yan tekreridığı bir sözü var Türkiyede mevcut böceklerin, dit ğer ilim miş memleket- lerde olduğu gibi araştırdabilmeleri in, daha senelerce beş yüzde: şeratçıya lüzum vi una karşılık, bu 5 i 200l0g olarak ancak sekiz on Ylunuyoru: leketimizde hemen her adım henüz literalürlere geçmemiş Berlin haşerat kongresine iştirak eden milletlerin bayraklarile süslü içtima salonu yeni yeni böcek ve hattâ diğer daha büyük hayvanlar bulunmaktadır. Ge. çen sene Diyarbakır ve Silvana doğ- ru bir araştırma gezisine çıkan çekir- ge mütehassisi Prof, Ramme'nin on duğunu ve Devlet Şürası azalarından B. Süreya Özek'in toplayıp ta teşhis ettirdiği böceklerin bir çoklarının ye ni nevi olduklarını ilh... söylemekle, memleketimizde ne kadar çok işlen- memiş materialin bulunduğunu ve bu yolda yapılacak işlerin ne kadar çok olduğunu tebarüz ettirmiş olacağını zannediyorum. Tahtakurusu belâsı B. Dr. Tulunay, tahtakurusu beld- sı hakkında şöyle demektedir: «Hiç şüphesizdir ki, bir insan her şeyden önce kendisine ve yuvasına musallat olan parazitlerden kurtul- mak mecburiyetindedir. Ancak o zaman sıhhatli olarak işlerini yapabilir ve mallarını tahrib eden diğer parazitler. den korunabilir, Misal olarak aldiği- nız tahtakurusu, hakikaten memleke- timizde en mühim olan ve başta ge- len, insanın amansız bir kan ve can düşmanıdır. Bunlar beni, ötedenberi #lâkadar etmektedir, nitekim bunun için «Evindeki en yakın düşmanları- ni lani» adında bir kitab yazmış bü- lunuyorum. Henüz bastırmadım, çü kü son yenilikleri de öğrenmek ve ve etmek istiyordum. Evlerde en mü- him olarak raslanan bir çok parazit- lerin biyoloji ve savaşlarını ihtiya eden bu kitabımı yakında neşredece- ğim. <4 Tahtakurusile kati savaş mümkün- dür, fakat bu hususta kullanılan 76- hirli gazların bizim evlerde tatbiki im- kânsızdır. Yalnız bizde değil, hattâ bir çok memleketlerde bile, ancak bü- tün mesuliyeti üzerine almış bulunan ve devlet müsaadesile, para mukabi- linde, bezi muayyen şirketler tarafın- dan yapılmaktadır. Onun içindir ki, her memleketin yapı işlerine göre or- ganize edilmiş ve memlekete uygun bir esas kurmak ve uygun bir metot yaratmak lâzim gelmektedir. Kongrenin verdiği fırsattan istifade ederek, bu işle uğraşan muhtelif meni n mütehassıslarile görüştüm. 1ât kurmuş bul v Tahta kurusunun mevcut olmadığı memleket yok gibi bir şeydir. Fakat bizde olduğu kadar başı boş bırakıldı- ğı memleket her halde pek azdır. Bugüne kadar toplıyabildiğim bügi ke mm İG İİ ZE İĞ hü a yeni nevi, ve bir yeni elns çekirge bül! Berlindeki haşerat kongresinde bir Katil AKŞAM Maksudun müdafaa şahidi dinlendi Veresenin vekili, şahidin ya- lan yere şehadet ettiğini iddia etti Karisi Erveheyi ve babasini kandı- Tarak elinden alacağı iddiasile Beyoğ- Tunda Tarlabaşında seyyar (sebzeci Saidi tabanca ile öldüren Arnavüd Maksudun muhâkemesine dün ağır- ceza mahkemesinde devam edildi. Dünkü celsede Maksudun gösterdiği müdafaa şahidleri dinlendi. Bunlar- dan Bektaş şu ifadeyi verdi: — Saldi ve Maksudu tanırım. Bir gün Mecidiyeköyünde Maksuda tesa- düf. etmiştim. Konuşurken, kayınpe- derine para vererek karısı Erveheyi Arnavutluktan getirtmesini istediği- ni söyledi ve: «Karımı getirteceğim amma, işitliğime göre, Ervehe gelin- ce, babası artik onu bana vermi' k- miş» dedi. Bundan bir buçuk ay ka- dar sonra da bir gün Nişantaşında sebzeci Saide rasladım, Gece geç va- kitti, Said benden ayrılırken. eve .gi- deceğini söyledi. Ben de, «senin eyin Okmeydanındadır, bu saatten sonra eve gidilir mi?» dedim. Said; «Ben simdi burada .Ervehenin evinde kalı- yorum, Onunla beraber oturuyoruz. Maksuddan ayrılınca Ervehe benimle evlenecek.» ded". Bu İfade üzerine, ölen Saidin va» rislerinin vekili kalkarak, şahid Bek- | taşın yalan söylediğini, bu adâm yaktile Perikli adında birini öldür- mekten mazmun olarak muhakeme edilip beraet *den bahçıvan Ali Riza- nın muhakemesi esnasında da yalan şahidlik.yaptığını ye bu defa da ya- lan söylediği cihetle Bektaş hakkın- da kanuni takibat yapılması lâzım geldiğini ileri sürdü ve: — Eğer Bektaş, ölen Saidi tanıyor- | sa tarif etsin. dedi. ! Mahkeme bu teklifi kabul ederek | Saidin eşkâlini tarif etmesi Bektaşa bildirildi. Bektaş, orada duran mah- keme mübaşiri Arifi göstererek, Sal- | din de buna benzediğini söyledi. Bu- nun üzerine Saidin varislerinin vekili hke- tekrar söz aldı ve ölen Saldin mal me mübaşiri Arife hiç benzemedi, Bektaşın tarif ettiği eşkâlin de Saldin eşkâline tevafuk etmediğini söyledi. Maksudun gösterdiği oşahitlerden Fethi ile Zeki gelmemişlerdi. Diğer taraftan, Maksudia Ervehenin evlen- me kâğıtlarının tercümesi usule tev- fikan yapılmamış olduğu cihetle, ye- niden tercüme edilmek üzere evrak Emniyet müdürlüğüne iade edilmişti. Bu tercümeye aid evraklar da Emni- yet müdürlüğünden mahkemeye gön- Jerilmediği görüldü. Mahkeme, iki şahidin ihzaren ça- ğırılmalarına, Emniyet müdürlüğü- ne yazılan müzekkerenin de tekidine karar vererek muhakemeyi başka gü- ne bıraktı. En iyi hayvan sahiplerine nakdi mükâfat Yeni açılmakta olan hayvan ser- gilerinde en iyi hayvanların sahiple- rine müküfat olarak tevzi edilmek üzere Dahiliye Vekâleti 5000 lira ver- miştir. Vilâyet “bu parayr aldıktan sonra hayvan sergilerinde tedkikata başlanacak; en iyi cins hayvanlar se çilerek derhal tevziata başlanacaktır, : maa a — ve esaslara dayanarak, memleketimiz- de tatbik edilebilecek metodları tayin ederek, buna göre bir organizasiyon yapmak, en büyük'emelimdir. Bu hu- susta her şehrin ileri gelenlerinin ve bunlardan muztarip olan herkesin can ile baş ile bu işe ehemmiyet ve. receklerinden hiç şüphem yoktur, Kullanılan kimyevi maddenin ese» sını teşkil eden bilki (nebat), memles ketimizin birçok yerlerinde, hattâ ya bani olarak bitmektedir. Henüz mem. leketimizde fabrikasiyonu yapılmıyan bu savaş vasıtasının hariçten getir. tilmesi dolayısile, belki de şimdilik ey parazitlerile savaşi pahalıya mal ede. cektir. Fakat, kısa bir zamanda mem. Jeketle istihsal edilebilecek olan bü preparat ile, savaş usulü ucuza mal edilebilecektir. Bu ilâcın odalarda sis haline getirilebilmesi için imal edil- miş hüsusi imtiyazlı âletler var Bu âletlerin bir tanesi, yerine göre 15-20 eve kâfi gelebilir. Bunlara ait muf sal malümati, her alâkadar olan kim- bilecektir. 7 Eyidi 1938 Vichy den Nise.. Fransada trenle seyahat ederken neler görülür Yeşillik, şosa ve kanal bolluğu, ordugâhı andıran çadırlar! Marsilya, ağustos Vichy'de “tedavi müddeti 21 gün- dür. Bu müddet zarfında insan dal- mİ bir iş üzerindedir. Sabahleyin erken kalkılarak etabiisman termale gidilecek, Oradan döndükten sonra biraz dinlenip kahvaltı edilecek ve sonra giyinip çıkılacak. Kısa bir ge- ginliden sonra su içme zamanı ge- lecek. Artık öğleye kadar , elinizde bardağınız bir membadan ötekine giderek muayyen zamanlarda, dok- torun tarif ettiği mikdarda su içe ceksiniz, Sabâh pek erken kalktığınızdan öğleden sonra istirahat etmek lâzım- dır. Esasen çok yürüdüğünüz, içi- mi hiç te höş olmıyam'sicak suları içtiğiniz için vücudünüzde daima bir yorgunluk duyarsınız. Bu . sebeble vakit buldukça dinlenmekte baska çare yoktur. İkindiye doğru otelden çıkınca akşam konserini dinlersiniz, sonra yeniden su içmek faslı başlar ve ye- mek zamanına kadar devam eder. Akşam yemeğinden sonra vücud o kadar yorgundur ki hiç bir tarafa çıkmak istemezsiniz. Ya gazinonun tarasasında verilen ve ona kadar | süren büyük konseri dinlemeğe gi- dersiniz, yahut hemen odanıza çeki- lirsiniz. Geç kalmamak için tedavi müddeti esnasında ancak bir iki de- fa tiyatroya gidebilirsiniz. İstanbula dönerken Marsilyadan bineceğimiz vapur 4 eylülde hareket edecek. Bir hafta kadar boş zamanı- mız kalıyor. Bundan İstifade ile bir kaç gün Vichy'de hiç bir kayda tabi olmadan yaşamak istiyorduk. Sa- bahları geç kalkacak, gazinonun bah- çesinde yangelecek, yahut civarda gezintiler yapâcaktık. Havaların kışı andırması buna imkân bırakmadı. Viehy'deki doktor: — Çök ağır bir kür yaplınız, isti- rahate ihtiyacınız vardır. Cenuba gi. din, orada havalar her halde iyidir. Meselâ Nis (Nice) de daha iyi din- lenir ve istifade edersiniz... dedi. Bu- nun üzerine Vichy'den aymlarak Nise gelmeğe kârar verdik. Vichy'den Nise doğru tren akşam hareket ediyor. Gece seyahati yap- maktansa evvelâ - Marsilyâya gide- rek bir gün orada kalmağı muvafık bulduk. Marsilyaya doğru tren 2,55 de hareket eder. Öğle yemeğinden son- ra, bizi istasyona götürecek olan otomobili beklerken parkta bir ge- zinti yaptık. Herkes güneşle yer arı- yor. 'Termometreye baktım, 17 de- 2.1 Ağustos içinde Isınmak için güneşte yer aramak... Garib değil mi? Fransız trenlerinde seyahat eder- ken insan neler görür?.. Vichy'den Marşilyaya gelirken buna dikkat et- | l tim. Her şeyden evvel kırların yeşil liği gözüme çarptı. Her taraf yem yeşil... Ağaçsız hiç bir yer yok. Tar- lalar birbirinden ağaçlarla ayrılmış, her tarlanın ortasında - muhakkak gbir kaç ağaç var. Bu yeşillik insana terahik veriyor. Gözüme çarpan İkinci şey nehir ve kanal bolluğu oldu. Fransada nehir çoktur, Fakat Fransızlar bunu kâfi görmemişler, bir çok kanallar aça rak nehirleri birbirlerine bağlamış” lardır. Kanallar hem tarlaların su lanmasına, hem de nakliyat işine ya- riyor. Bütün kanallardâ motörlü bü- yük mavnalar işliyor. “Tren, yoluna devam ettikçe sık sık şostelerle karşılaşıyor. Fransa, Avru- pada şoseleri en çok ve en munta zam olan memlekettir, Almanlar harbden evvel şimendifer - inşasına fazla ehemmiyet vermişler, şöseleri biraz ihmal etmişlerdi. Halbuki Frar- sızlar daha ziyade şoselere ehemmi- yet vermişlerdi. Fransa, harbden sonra da şoseye ehemmiyet vermek» te devam etti. Son zamanlarda Al manya ve İtalyada yapılan ve otos- trad denilen otomobil yolları Pran- sada olmamakla. beraber bütün €sa$ yollar asfalt ve muntazamdır. Bü yüzden Fransada otomobil pek çoktur ve Fransa, Avrupada otomo bili en çok olan memlekettir. Orta halli her ailenin bir otomobili var- dır. Bununla seyahat eder, tati) 72 manlarında bununla gezinti yapar- Jar Fransada seyahat ederken nazarı dikkate çarpan bir nokfa da yolcu- ların birbirlerine Karşı gösterdikleri yardımdır. Yer arıyan bir yolcuya: «Burada boş bir yer var, buyurun» demek en tabii şeydir. Vagona çantalarını çıkaran (Fran sada ekseriyet kendi çantalarım ken disi taşır, hamala para vermez) bir yolcunun çantasını almak, rafa yer- leştirmesine yardım etmek vazife sayılır, Göze çarpan bir şey de kamping denilen çadırda bir kaç gün geçir me merakının çok ilerlemiş » dır. Tren geçerken nehir, orman kenarlarında çadır kurmuş pek çok kimselere rasladık. Bunlar ötomo- billerile geliyorlar, hafif - bir çadır kurarak bir kaç gece bu çadır altın da vakti geçiriyorlar. Otomobilin üstüne hafif küçük bir sandal bağladıklarından bu sns- dalı indirerek nehirde gezintiler ya- piyorlar. Bazı yerlerde bü“ kabil çadırlar âdeta bir ordugâh manzarası yap yör. Kadın, erkek, çoluk çocuk in“ san kaynaşıyor. Fransızlar bu #su- relle pek az bir masrafla havadar, güzel bir yerde bir kaç gün vakif geçiriyorlar. — E.T. Malatya Halkevinin faaliyeti Malatya TAkşam) — Halkevimiz köylülerle yakından temaslar makta ve onlara lâzımgelen yardımları esirgememektedir, Muntaza yap” an kör zalarda seyahate çıkan Evin müzik ve temsii kolları faaliyetlerine devami se, İlerde, bahsi geçen 'kitabta okuya» | ediyorlar. Ekli resim, kol üyelerini bir gezintide cazlarile birlikte göster” mektedir,