? Mont Blanc'da 13,000 kadem irtifamda madeni sığınak yapıldı Fransız nazırları ağustosun son- larında gayet yüksek ve tehlikeli bir dağa müçtemian çıkacaklardır. Bu Dâzırların arasında dağcılıkta tecrü- besi olanlar ve olmıyanlar vardır. Nazırların örnek olmasından ken» dileri ile beraber Fransız ordusunun erkünından bir hayli ümera ve bü- yük mülki memurlar dahi dağa çe kacaklardır, Bu seyahate sebeb Mont Elanc'ın civarındaki 13,000 kadem irlifada dağcılar için tesis olunan #ığınağın açılış merasiminde hamr bulunmaktır, : 1893 senesinde bu tepede kayala- Tın üzerinde ve ebedi kârlar içinde ahşab bir baraka vücude getirilmiş ti. Bu kulübe dağcıları iyi barındır Yamadığından yerine yedi buçuk ton Ağırlığında madeni bir baraka ha zrlanmıştı. Bu melce duralium ma &minden yapılmıştır. Karyolaları aluminyomdan ve min- derleri asbest taşındandır. Baraka | geçen sene Paris sergisinde teşhir edildikten sonra bin türlü zahmet ile yüksek tepeyo çıkarılmış ve yerine konulmuştur. Bunun 21 ağustosta yapılacak açı- lLışmda Fransa Başvekil o müavini B. Şotan, Maarif Nazırı Zay ve Nafla Nazırı Frossard hazır bulunacak- Bunlardan B. Şotan 53 yaşında olup eski bir dağcıdır. Savun dağla- rının bir çoğunu yakından tanır. Maarif Namrı 34 yaşında olup bir kaç defa Mont Blanc üzerine çıkmıştır. Fakat 49 yaşında olan Nafia Na zarı B. Frossard ilk defa yüksek bir dağa çıkacaktır. Nazırlar 9,000 ka- dem irtifamdaki Tete Rosse tepesine hava trenile çıkacaklar ve buradaki otelde bir gece kaldıktan sonra 4,000 kadem daha irtifada bulunan köya- lık tepeye beraberlerinde bir çok ra- hip olduğu halde tırmanmağa başlı- yacaklardır. » “Baraka ii: yanaklsıdı Yaman bir hırsız Londra ceza o mahkemelerinden biri, Viliam Tomayı iki sene hapse mahküm etti, Suçu: Hırsızlık!.. Fakat böyle bir hırsız şimdiye ka” dar pek duyulmamıştır. Viliam To MA, yakayı ele verinceye kadar on ÜÇ piyano ile bir kamyon çalmış! Toma kendini . piyano komisyon” Rol yaparke Çekoslovakyada tüccardan Hanrik Vilkmerin çocukları arkadaşlarını çağırıyorlar ve haydi diyorlar Güiyom Tell oyununu oynıyalım On yaşında bir kızın başına bir domates koyuyorlar, yirmi adım sa- yıyorlar, Hanrikin on beş yaşındaki oğlu eski bir tüfekle nişan alıyor, yı ele verdim!... demiş, Zam > cusu gibi tanıtıyor, müşteri ile pa zarlığı bitiriyor, teslim edeceği piya- nonun markasını Söyleyip parasını alıyor, öndan sonra piyano mağazâ- sından piyanoyu çalıyormuş!... Mahkümiyetinden sonra: Yaptığım iş sağlamdı amma ne yazık ki yüka- n öldürdü domatese ateş ediyor... Arkadan bir feryad duyuluyor. Kurşun kızın kalbine İsabet ediyor, hastaneye kaldırıyorlar amma kur- taramıyorlar. Güiyom Teli rolünü oynıyan Ço- cuğu da bir kaç saat sonra kaçıp saklandığı bir ormanda buldular, 1938 de can kurtarma Bongor Reğis plâjında denize gi- Trenler heyecanlı bir sahneye: şahid oldular, Bir Tangmere harb tayyaresi Şişester civarında, sahilden bir mil uzaklarda bir kayığın devrildiğini ve kayıkta bulunan üç kişinin boğul Sahte şahadetname kulla- i haberi olmadığ mak üzere olduğunu görüyor. Kazayı telsizle derhal Tangmere tayyare karargâhına haber veriyor Karargâh zabıtaya ihbar ediyor ve derhal balıkçılar motörle kazaya uğ- rıyanların imdadınâ koşuyor ve de- nize dökülenler kurtarılıyor, nanların muhakemesi Hüseyin ile Bahaeddin sahtekârlığı birbirine yüklüyorlar. Muhakeme karara kaldı detname tanzim edip kullanmaktan Maznun Hüseyin ve Bahacddin âd- larında iki gencin muhakemelerine ağır ceza mahkemesinde devam edil- miştir, Bundan evvelki celsede müd- delumumi maznunların ikisinin ce- 2alandırılmalarını istemişti. Son eek 80de Maznunlar o müdafaalarıni yâ- Parak suçu biribirlerinin üzerine &i- Mağa çalıştılar, Bunlardan Bahacd- din yazılı olarak mahkemeye verdiği Müdafaanamesinde cürmü tamamile yınbiraderi Hüseyinin üzerine ata- rak onun daha birçok sahtekürlikla- Yı olduğunu ve bu suçla kendisinin Hüseyin tarafından iğfal edildiğini iddia ediyor ve: — Hüseyini kandırarak ölen karı- mun yani hemşiresinin muallim mek- tebinden aldığı şahadetnameyi ken: di el yazisile tahrif edip bana verdi. de yedek subay olarak vatanıma memleketime hizmet etmek gibi ul- Vİ bir maksadla bu sahte şahadetna- meyi kullandım. Bir müddet sonra sahlekârlk o meydana çıktı ve beni » O zaman müddelumumi- likte her şeyi itiraf ederek Hüseyinin Yaptığı bilâmum O sahtekârlıkları Meydana çıkarmak suretile tahkika- fa kolaylaştırdım. Benim sahte şaha- dethamemdeki o tahrifat Hüseyinin *İ yazısıdır. Ben onun iğfaline kapıl- dım ve yüksek bir gaye ile bu suçu edim, Diyordu. Bundan sonra Hüseyin &n müdafaasını yaptı ve oda Resmi evrakı tahrif ve sahte şahar ürmü kısmen itiraf ederek ve kıs Sa'd eski eniştesinin üzerine yük- lemeğe çalışarak dedi ki: - : .— Bahaeddin benim an şi Kenğislle Zonguldakta beraber çalı- şıyorduk. Bir aralık kendisi oradan İstanbula geldi. Bir müddet Sonra ben de geldiğim zaman Bahacddinin. yedek subay okuluna girdiğini haber aldım ve hayret ettim. Kendisile gö- rüştüğümüz zaman ölen hemşiremin diplomasını tahrif ederek mektebe girdiğini söyledi. Ben evlenmek Üze- reydim, Bahaeddin de baldızımla ev- Tennek istediğini söyledi. İkimiz de nişanlandık. Fakat kendisinin daha evvel Zonguldakta bir hâkimin Kızi- le nişanlandığını ve onlara da lise mezunu olduğunu söylediğini haber aldım, Bundan da anlaşılıyor ki o zamandanberi kendisinde sahte şa- badetname vardır. Ben yaptığım sah- tekârlığı burada açıker itiraf edece- ğim. Kâmil adında bir arkadaşım bana kendi lise diplomasını verdi. Ben bunu tahrif ederek kendimi li- se mezunu olarak gösterdim. Fakat bunu kullanmaktan çekindim, İkinci meseleye gelince; benim üni versiteden evrak çaldığım iddia edi- liyor. Zabıtanın evimde yaptığı araş- tırmada bulduğu evrak bana aid de ğildir. Kenan adında bir arkadaşım üniversiteye giriyordu. Üniversite usulen evrakı mezun olduğu lise mü dürlüğüne tasdik ettirmek Üzere kendisine vermişti, Kenan da bu ev- rakı nasılsa benim evime getirmiş Bir çocuğa olan sevgısı l yüzünden dört kişinin canına kıyan zenci kadın Geçen gün Ho- nolulu'da niha- yet bulan bir mu- hakeme gerek yer- liler, gerekse be- yazlar arasında fevkalâde bir he- yecan ve merak uyandırdı. Mahküm olan, bir çiflikte çalışan vedört cinayet İşliyen Mariya isminde 24 yaşında bir kadındı. Mariya'yı bu cinayetleri işlemeğe sevkeden hal, bir çocuğa karşı hisset- tiği marazi: muhabbettir, Honolulu- nun gârp hududunda Portekizli Pi- ilrt'in şeker kamışı tarlaları vardır. Bu tarlalarda 14 zenci erkek, 3 zenci kadın ve iki Çinli aile çalışırlar. Ma- riya dahi 14 yaşındanberi o tarlalar- da çlışıyordu Bundan dört sene evvel zenci ka- dınlardan biri bir çocuk dünyaya ge- tirdi, Zenci kadınlar doğurdukları ço- cuklara o kadar ihtimam İle bakma- yi bilmezler. Umbe ismi verilen bu kız çocuğu da amele tarlada meşgul- ken, saman üzerinde onların yanında yatardı. Umbe çabuk büyüdü. İki yaşına bastığı zaman büyüklerin arkasından tarlalarda koşmağa başladı. Herkes, er- kek ve kadın o çocuğu seviyordu. Hattâ Pilirt”le karısı bile Umbeyi sevmekten yevk alıyorlar ve çocuğa sık sık hedi- ler veriyorlardı. Fakat Umbenin en iyi dostu Mariya idi. Mariya bütün boş zamanlarını çocuğa tahsis ediyordu. Hattâ Umbe- nin anasile Mariya arasında bu yüz- den ekseriya kıskançlık kavgaları olu- yordu. Geçen sene baharda Pilirt'in çifli- gini altüst eden bir hâdise vukua geldi. Hâdise, ameleden bir erkekle bir kadının birdenbire ölmesiydi. Bu ölümler o akdar âni oldu ki hastala- rın tedavisi için doktoru çağırmağa bile vakit kalmadı. Doktor geldiği 20- Sahte senedle arsa satanlar Ürgüplü Mehmed, bu işten iddiasında Yeni sebze hâli yapılacağı sırada Belediye bu civardaki arsaları istim- lik ederken Ürgüplü Ahmed adında ölmüş bir adama aid llvel3No. iki arsayı sahte senetlerie Ürgüplü Mehmed adında birinin malı imiş gibi göstererek Belediyeye 349 lira- ya satmak suretile sahtekârlık yap- maktan maznun Eftalya adındaki kadınla kocası Anârgiros ve Ürgüplü Mehmedin muhakemelerine dün a5- liye üçüncü ceza mahkemesinde baş- lanmıştır, Bunlardan Mehmed mev- kufen muhakeme edilmektedir. Maznmun Mehmed mahkemede Su- çu inkâr ederek dedi ki: — Bu işlerden benim haberim yok- tur. Benim Beylerbeyinde bir dük- kânda sekizde bir hissem vardı. Bu- nu satmak istedim ve Anargirosa müracaat ettim, Anargiros benden bir fotoğraf ile umumi bir vekület- name aldı. Notere gittik, orada bir çok muameleler yaptılar, Ben oku- mak bilmediğim için evrakı mühür- ledim. Meğer onlar arsa sahtekârlığı yapmışlar ve bundan bana on para bile vermediler, Sahtejşârlıktar ha- berim ve alâkam yoktur, Orlar beni kandırdılar, Beraetimi isterişi. Diğer suçlulara tebligat yapılama- dığı için kendilerine celbname gön- derilmek Üzere muhakeme başka gü- ne bırakıldı. arena senesE AAA EAAAANAAAEARAN EAA SENNEN ye bende kalmış. Bunu ben çalma- dım. Ben sadece Kâmilin diploma- sını tahrif ettim. Fakat kullanma- dım. Eniştem Bahaeddinin sahte diploma ile yedek subay Okuluna girdiğini de ben ihbar ettim, Mahkeme, müdafanları dinledik- ten sonra evrakı tedkik ederek son kararını yermek Üzere muhakemeyi ceğinden, Mariya küçük Umbeyi o kadar seviyorduki annesi- nin ve babasının ve diğer iki zencinin onu sevmesine tahammül edemedi, yemeklerine meçhul bir zehir katarak öldürdü ve idama mahküm oldu mân onlar çoktanberi ölmüş bulunu- yorlardı. Ölülerin doktor tarafından muayene edilmesi hiçbir netice ver- medi, Ölümün sebebi tesbit oluna- madı, Doktor yalnız bir zehirlenme ihtimalinden bahsettikten sonra çe- kilip gitti, Ölüler bundan sonra Ho- nolulu'daki Tıp enstitüsüne kaldırıl- dı. Fakat oradada iki amelenin han- gi zehirle öldürülmüş olduğu anlaşı- Jamadı Sonbahar gelince bir amele daha öldü, Bu hâdiseden dört ay sonrada Umbenin anası diğer ölülere iltihak etti. Bunun üzerine herkes Mariyadan şüphelenmeğe başladı, Küçük Umbe- yi yalnız kendisine alıkoymak için Mariyanın onu seven diğer insanları öldürdüğü zannolundu. Bunun üzeri- ne zabıtaya haber verildi ve Mariya yakalanarak mahkemeye verildi. Bura da Mariya kendisine isnad edilen ci- nayetleri tamamen inkâr etti, başka- larını mücrim diye gösterdi ve öyle yalanlar uydurdu ki mahkeme sözle“ rine inanarak onu serbes bıraktı, Fakat aradan bir iki hafta geçlik- ten sonra Mariyanın tekrar tevkifi lâzım geldi, Kızı, cürmünü İtirafa mecbur etmek için birçok çarelere başvuruldu. Nihayet Mariya münfe- rid bir höcreye kapatıldı ve iki hafta orada mevkuf tutuldu, Ondan sonra kendisine küçük Umbenin birdenbire hastalandığı söylendi, Sevdiği çocu- gun hastalandığını haber âlân Mari- ya, merakından tepinmeğe ve çırpın- mağa başladı, Çocuğu görmek istedi- gini söyledi, Kendisine, şayet hakika- İKTİSADİ MESELELER “ Muamele vergisi hangi sanayie tesir etti? Son defa olarak tadilâta uğrıyan muamele vergisinin en büyük tesir- leri, marangozluk (osanayiinde gö- rülmektedir. Küçük sermaye ile çâ- lışan, marangoz imalâthaneleri; esâ- sen beş beygirlik motörü güçlükle tedarik etmişlerdi. Şimdi, bu motör üzerinden muamele vergisi verebile- cekler mi? Şimdiye kadar bazi ma- Tangozların motörlerini oçıkardıkla- rmdan bahsedilmekledir. Motörleri- ni çıkaran imalâthane sahipleri, ma» kine ile' yapılacak işleri eski vasıta- larla yapmaktadırlar. Muamele vergisinden doğan fiat farkı müşteriden alınacaktır. Bu iti- barla ortada telâş etmeğe mahal yoktur diye marangozlara bir cevab verilebilir. Fakat marangozların ver- diği cevaba göre, bu mümkün değil- dir. Çünkü marangozların elinden çıkan eşya arasında muhtelif fiat farkları vardır, Meselâ: 50 - 60 lira- ya bir büfe olduğu gibi 500 liraya da büfe satılmaktadır. Ve her iki büfe arasında şekil itibarile bir fark yok- tur. Marangozların söylediğine göre, ekseri müşteriler ucuz büfe ile paha- li büfe arasındaki işçilik farklarını ; anlıyamıyorlar. Bu sözleri söyliyen bir marangoz diyor ki: — Esasen yaptığımız işleri ucuz satıyorduk, Şimdi muamele vergisini müşterilerimizden he diye alabiliriz. Bu vaziyet karşısında halk, ucuz ve hazir mobilyeye rağbet edecek, ve iyi iş yaptırmak için bize müracaat etmi- yecektir. (Neticede marangozluk sanayii inkişaftan mahrum kalacak- tr.» Muamele vergisi tadil edilmeden evvel, büyük deri fabrikaları, beş beygir motör kullanan deri fabrika, larına rekabet edemiyordu, Neticede büyük fabrikaların inkişaf edemiye- bahsedilmişti, Hasılı eski i Ve dkhe vg ti itraf edecek Ox lursa Umbeyi de görebelleceği ce vabi verildi. ğ Bunun üzerine Mariya uzun müğ- det tereddüd ettik- ten ve gene bir tü» kım yalanlar savurduktan sonra ha kikati söylemeğe karar verdi. Bundan iki sene evvel Honolulu'da bulunan mütetabbiplerden birisine müracaat» le bir zehir tedarik ettiğini, bu zehiri öldürdüğü insanların yemeklerine kattığını, çünkü son derecede sevdiği Umbenin onlar tarafından da sevil diğini ve okşandığını görmeğe tahami» mül edemediğini anlattı. Mariya'nın muhakemesi esnasında mahkeme salonunda olup biten hâ- diseler şimdiye kadar hiçbir mahke me salonunda görülmemiştir. Dörk yaşındaki Umbe, mahkemeye getirik diği zaman katil Mariya, etrafında bekliyen jandarmaların ellerinden zorla kurtuldu, sıralar, masalar ve sandalyalar üzerinden atlıyarak sey. diği çocuğa doğru koştu ve onu kol ları arasına alarak duyduğu hasretin tesirile öpmeğe ve koklamağa başladı, Hiçbir kimse onun bu hareketine mas ni olamadı. Jandarmalar çocuğu 70r- la almağa teşebbüs ettikleri zaman Mariya: «Çok zorlarsanız Umbeyi kü- cağımda boğarım!» diye bağırdı. Bu sahneler o kadar acıklı ve he yecanlı idi ki, muhakemede hazır bu» lunanlar tüylerinin ürperdiğini hisse» diyorlardı. Mariya ile Umbe arasındaki bu sahne, jandarmaların gayretlerine rağmen iki sanat kadar devam etdi, Ondan sonra Mariyanın elleri ve kok ları bağlandı ve çocuğa bir zarar gele meden kucağından kurtarıldı. Mahkeme, Mariya'nın Umbe'ye karşı olan muhabbetini hiç hesaba katmıyarak onu idama mahküm etti, Bekçiyi bıçakla yaralıyan Ali 500 lira kefalet gösterirse tahliye edilecek İşlediği bir suçtan dolayı Tahta-* kalede kendisini karakola götürmek istiyen bekçi Hasanı sustalı bıçakla ağır surette yaralıyan Ali Osmanın muhakemesine dün ağır ceza mah- kemesinde bakılmıştır, Dünkü celse. de bir kaçakçılık suçundan mevkuf bulunan Receb adında biri şahid olar rak dinlenmiştir. Receb mahkemede şunları söylemiştir; — Bir gün Tahtakalede yemek yer- ken dışarıda bir gürültü duydum. Dışarıya çıktığım zaman bekçi Hasa nın bu Ali Osmanı kolundan tuta rak götürmeğe çalıştığını gördüm. Ali Osman gitmek istemiyordu. Elin- de de bir biçak vardı. Fakat bekçiyi vurduğunu görmedim, Şahid dinlendikten sonra maznun Ali Osman gayri mevkuf olarak mu- hakemesine karar verilmesini ve tah- liye edilmesini istedi, Fakat kendisi evvelce kefalete rabten tahilye edil mişken bilâhare kefili adliyeye mü- racaatla kefaletini geriye almiş ol- duğundan kendisi tekrar tevkif edil mişti, Mahkeme bu defa da Ali Osmanın kefaletsiz olarak tahliye isteğinin reddile 500 lira kefalet gösterdiği takdirde tahliye edilmesine karar vermiş ve diğer şahidlerin celbi için muhakeme başka güne birakilmiş- tır. muamele vergisi deri sanayiine zarar veriyordu. Yeni muamele vergisi de görünüşe göre marangozluk sani» yilne zarar verecek. Marangozların iddiası budur, Tabit hükümet bu id- diayı tedkik edecek ve icab eden ted- birlerini alacaktır. Maliyecilerimiz. den ve iktisadcılarımızdan bunu bek- liyoruz H.A