i ! ğ ğ 1 Ağustos 1938 Eskiden isi yıldızlar n Bir kısmı irad bir kısmı dâ Se Bunlardan bazılarına te filim çe “lan bazı yıldızlar Unutulmuşlardır. lardır? İlk plâtin rengi saçlı artist olan Lar Vra la Plante sözlü filim başladıktan #onra stüdyolardan çekilmiştir. Se Vimli artist o zaman sinemai müğür- lerinden İrving Asher ile evlemiştir. Karı koca şimdi Londrada yerleş” lerdir. Kocası Amerikan filim şirket” lerinden birinin Londra mümessilidir. Gene sessiz filim zamanının inn” Mış artistlerinden Theda Bar&, Hal- Iywood'da sahne vazılarından Charles Barabin ile evlenmiştir. Rahat bir hâ- Yat geçirmektedir. i Bir vakitler Hollywood'un en güze kadını sayılan Corinne Griffith şim- di Holiywoodda iradile ist, GE kazandığı sırada bir ke- Mara epeyce para koymağa muvaffak olmuştur, Bu para ile çok kâr getiren «ham alacak yerde, &z, fakat Gin Bunlar ne olmuş- SaR0 İki eski yıldır: Solda Corine Griffith, sağda Betiy irad teminini muvafık görmüştür. Ay- nl zamanda bir apartıman da almış- tır, Apartmanda muhtelif daireleri mobilyeli olarak kiraya vermektedir. Geçende bu münasebetle ismi gazete- ar bir dal- rede Jeanette Mac Donald kiracı ola” rak oturmakta idi, Artist burasını bir rakip bir eve geçtiği zaman Coinne bazı eşyayı tahrip ettiğinden bazli tazminat istemiş ve mahkemeye mü. racaat etmişti. Dava henüz neticelen- me artitlerden Charles Ray şim- di sefalet çindedir. Bir zamanlar mez dolar alırdı. Kendi ba: daha büyük kazanç t€- istemiş, fakat bunda mu- mleri çok duyulan e oldular? ilerahatrahat yaşıyor, efalet içindedir e crübe makamında yeniden virtilmesi düşünülüyor Compson aleyhindeki eski davasını kazandığın» dan, mühim bir tazminat almıştır. Bu suretle ihtiyarlığını temin etmiştir. Eski yıldızlardan Betiy Compson Nevyorkun eski Belediye relsi Jimmy Walker ile evlenmiştir. Esther Ralston bir kenarda müte- yazı bir şekilde yaşamakiadır. Para- mount şirketi bu iki eski yıldızla, ge ne eski erkek yıldılardan Reginald Denny, Rod la Rocyue, Roy d'Arey ve | Francis Bushman'a birlikte bir filim | çevirtecektir, : Büshman 418 filim çevirmiş, 1916 da Romeo'yu ilk defa çevirmişti. O zamanlar San Fransisko sergisinde kendisi sinema kralı ilân eâğlimişti. Ethel Barrymore kendi arzusile sİ- nemadan çekilmiştir. 57 yaşına geldi- ğini, 44 sene tiyatro ve stüdyoda çü ışığını, şimdi bir tiyatro mektebi açar | cağını ilân etmiştir. Yaşlı artistlerden yalnız Levis Stone çalışmaktadır. Yazan: Sermed Muhtar Alus Babıâli protokoldaki teklifleri ka- bul edemem ıları devletin istik- âline ve dahili idaresine müdahale telâkki ederek Avrupa payitahtların- daki sefirleri vasıtasile protesto et- mişti. Harb göze alınmıştı. İstanbul gazeteleri, bilhassa en baş- ta «Basiret» gazetesi, çok heyecanlı ve şiddetli makalelerle sahifeler doldurü- yorlardı Devleti aliyede 900 bin kişilik bir ordunun hâzır durduğundan, Kiş gar emiri Yakub hanın 50 bin süvari ile iltihak eyliyeceğinden, Mısır Hidi- viyetinden lâakal 25 bin, Tunus emaretinden 12 bin efrad geleceğin- den, hattâ Hind ve Çin müslümanla- nndan da binlerce gönüllünün Şi- tab eylemek üzere olduğundan bah- sediyorlardı Rusya ile muharebe artık gün, Saat meselesi halini almıştı. İşte Niş'deki Hafız paşadan gelen telgraf o sıralara tesadüf etmişti. Zincirkıran Rıza bey, elindeki kah- veyi bile bitirememiş, kendine de telgraf gelip gelmediğini anlamak merakına düşmüş, sokağa fırlıyarak yattığı otele koşmuştu Hâlâ gecelik ve hırka ile oturan Veli bey de acele acele giyiniyor, doktor sersemlemiş ağız açamıyordu. İrfan derseniz gayet tabil halde... — Dediklerim çıkmadı mı bey ba- ba, bey amca diyordu. İhtimal şu saâtte harb belki başlamıştır bile... Bâna © kalırsa yarın sabah, hattâ mümkünse bu akşam yolu tutalım; kıtalarımıza varalım..! Hatıra, yadigâr, nişan için aldığı i Ili yüzük hâlâ zavallıcığın t düşüp verememiş... Veli bey de ayaklanmıştı: Bana da etrafı bir dolanmak gerek. Eş ve dosttan bir iki kişi bu- n. Bakalım onlarda fazla hava- mı; Moskoflü harb açmış mı?.. Bir saate kalmam, buradayım! O da çıktı evden... Doktor Kadri bey kaç cihetten ya- na kayguda: Nikâh ve düğün meselesi geriye kalıyor, bir... Delikanlının 350 lirası cebinde; gönlünü kırmadan nasıl iade edeceği, iki... Mehlikacığından kaç aydır cüdaydi, daha doyamadı, üç... Maamafih böyle apansızın çikıve- ren hallere alışık; pişmiş kişi, asker adam, Gene fazla umursamıyor, kızına, karısına gidip: — Sen asker kizısın yavrucuğum, sen de asker karısısın hatun... Şim- diye kadar neler gördünüz, neler ge- çirdiniz? belki de bir aya kalmıyâ- cak, gene kavuşacağız, Hem bu sefer işallah kolumda kaymakam, miralay galonlarile döneceğim... Bir defa mi- ralaylığı bulduk mu ötesi kolay; ar- dından livalık ta hazırdır. Paşa ki- m, paşa karısı olarak atın ayak ayak üstüne, kurum kurum kurulun!, di- yordu. Akşamın alaturka saat on biri...” Sokaktan gene Zincirkiranın gür sesi: — Atlamataşılı, Lokman hekim, Kadriciğim evde misin? Bir de kapı açılsın ki kaç kişi... ” Veli bey, bir sarıklı, bir sarıklı da- ha, üç te sivil kıyafetli adam, iki poturlu, peşlerinde arkası koskoca küfeli bir de hamal, Zincirkıran eyin yabancısı değil; aşağı yukarı hatuna bir akrabalık bulaşıklığı da var... Paldır küldür içeri daldı: — Buranın mutfağı nerede, gös terin!,. Küfeci gel, yık küfeni!... Ağalar giz de çabuk fesleri, ceketleri sıyınp atın; kolları sıvayın; yakın ocakları, işinize başlayın!... Doktora diyordu ki: — İmamı, muhtarı getirdim. Al Karşıki odaya birader! İranın sırt ki ri üstüne bir şaplak daha indi: — Uzun etme vezir oğlu, nam ve hesabina çalışıyoruz. senin EMO Çe asiri gerer BE KOMÜSYONUL AMAN 6 AAA İİ Tefrika No. 136 Yattığı otele gidip telgrafı aldık- tan sonra etrafa uğramış, sorüp $0- ruşturup o mahailen imamın muhtarını bulduktan sonra çarşıya vurmuştu. Derhal iki ahçı peylemiş, sonra da yarım koyun, bir kazeri pirinç, zer- delik safran, hulâsası tuzundan bi- berinden, şerbetlik şuruplara varnm- câya kadar hepsini küfeye yüklet- mişti, Kadri beyi ve İrfanı karşısına çek- miş ve: Doktor aramızdaki biraderiiği, hemşiranımımızın enişteliğini, Meh- likacığıma da amcalığı bırak. Şu İrfan denilen delikanlı benim Oğ lumdur; öz evlâdımdan farksızdır... Karışmayın gerisine; şimdi nikâb kıydıracağım. Yatsı olmadan pilâvlar; sabah bü- Tadan fertiği kıralım; Allahın iznile sağ selâmet döndük mü hep birlikte düğünü de yaptık gitti! ... Veli bey de aralarına karıştı — Kalburla su taşıyacağım de miştim, ağamdan çıktı bir kere Mehlikanım da benlim kızım, İrfan- cığım dersen gözbebeğimden ayırd etmediğim oğlum! İnsan kişi. Sıkıla sıkıla Mehlikaya aldığı Selânik işi bir altın bileziği ve- riyor, İrfana bu yevimli günün ya- digârı olacak âltın saati de gösteri yor: Bu akşamın şenlikli tarafı da benden, müsaade et doktor karde- şim!., diyordu. İki ahçı sıvanmışlar, mutfakta ye- mekleri, pilâv zerdeleri pişiriyorlardı. Rıza bey: — İçim rahat edemiyor; aştık du- ramıyacağım. İmam efendi kıy baka- hm şu hayırı, mübarek nikâh, on- dan sonra keyifli keyifli oturalım; sonra da yemeğimizi im! dedi İrfana kendisi, Mehlikaya da Veli bey vekil oldular, Gelen bir kaç efen- diye de şahidlik düştü Sokak üstündeki misafir odasına seccadeler yayıldı. İmam efendi ve- killeri ve şahidleri sağına soluna oturttu. Nikâh kıyıldı. Aşrı şerif okundu. Dua da edildi. Doktor Kadri bey biricik kızının mürüvvetini tatıyor. Evin içinde dört dönmede, faaliyetle... Hatun şerbetleri yapıp kapıya ge- tirmiş, tık tık vururken, gene Rıza bey herkesten evvel fırlayıp aldı: Saçını, bıyığını, uzatsa göğsü ne kadar sakalını düşman cephele- rinde ağartmış, topuğuna kadar as- ker bir doktorun kizının, kıznyızın nikâhını akdettik. Bir vezirzade Ol duğu halde, akran ve emsâlleri İs- tanbulda kötü kanların peşinde iken, helâl süt emmişliği için Sırbiya muharebesine gönüllü gitmiş, aslan- lar gibi cenkleşip dört yara almış, zabitliğini yerden göğe kadar hak et- miş, bir yiğiti 'everiyiruz. Bü hizmet bana en büyük şereftir, en yüksek zevktir. Veli bey doktoru da usulcacık dı şarı çağırdı: — Küsura bakma birader, yabancı olmadığım için, müsaadene mağru- ren felekten bir gün çalmak tarafı- na da gittim. Bu hayırlı günün ge- cesini de hoşça geçirelim. Biraz da çalğı çağana lâzımdır a! Çok geçmedi... Ellerinde kemanı, udu, kanunu, tefi bir saz takımı gel di. Doktor Kadri bey, o kalender ve bu yolda nice hengimeler geçirmiş adam, o günkü telgrafi aldıktan son- ra, belli etmemeğe çalışmakla bera- ber ağzını bıçak açmaz bir hale gek mişti. Gene etrafı idare ediyor, zoraki şa- kalar yaparak kahkahalar atıyordu. Zincirikaran böyle bir gecenin İç- kisiz geçmiyeceğini bilenlerden, Çilingir sofrasının tertibatını da ta» mamlayıp getirmişti. İmama, muhtar: ği önden verf avuçlarına sıkıştırdılar saydılar, şahidlere yeme- Avaldlerini de hepsini ve (Arkası var) gn DÜRER