k SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No, 177 4 Manastır milli heyeti, Abdülhamidi telgraf makinesi başına davet etti Hareket ordusunun kumandanlı- Uığının telgrai oüzerine Mahmud Muhtar paşa daveti Kabul ederek Gelâniğe gitmişti.) Mahmud Muhtar nın 6 günlerde niğe geldiğini förene ve bilene tesadüf etmedim; İ söylemiş iken sonra- Herhalde; Hareket vazife İfa, etmemiş- İstanbul ihtilâli Manastırda da bü- uyandırmıştı. Manastır rakkinin şiddet ve hare- ket merzeki idi. 1908 kânunueyvelin- i denberi Manastır merkez kaymakam- Jığında bulunuyordum. İttihad ve Te- vilâyet merkez heyetinde âza idim. İttihad klübünün de Kâtib âza- ığını ifa ediyordum. Çarşamba günü İstanbul ihtüâli hâkkinda haberler tevali ediyordu. Belâniğin İstanbulda yeni teşekkül ©den hükümeti tanımadığı anlaşıl- yuştu ” İstanbul ihtilâli haberinin verdiği İlk şaşkınlık geçince Manaslır vilâyet merkez heyeti de İstanbul hükümeti- ni tatumamağa ve onunla irtibatta (bulunmıyarak Manastır vilâyetini ay- rıca ve teşkil edilecek hususi bir he- yet marifetile idareye karar verdi. Çarşamba akşamı vali ferik Fahri pa- Şa, kumandan paşalar, vilâyetin bü- yük memurları ve eşraf askeri klül hakkında müzakerelerde bulundular; kararlar : de toplandılar, Gerek askeri sevkiyat, gerek vilâyetin idare tarzı k “ittihaz ettiler. İ | l Vilâyetin idaresi Manastırda mev- ç €ud bütün Osmanlı unsurlarını tem- — Sil eden bir heyete tevdi edilmek mü- nasib görüldü, Manastırdaki gayri- slim unsurların omümessillerile müzakere edilerek efkârda müşare- ket ve muvafakat istihsal olundu. Askeri klübü ile ittihad, Bulgar, Sırp, Rum, Ulah klübleri tarafından inti- hab edilen ikişer âza vali ferik Fahri paşanın riyasetinde vilâyet hüküme- tinin başında bulunacak, bu heyetin vereceği kararlar bü vilâyette na- fiz ve cari olacaktı, Istanbulda şerlat istiyen âsilerin , Mmeşrutiyeti ilga eyledikleri, sadrazam “ Hüseyin Hilmi paşanın yaralandığı, mebusların darmadağın oldukları ağız- - dan ağıza söyleniyordu. Kimse işin sıhhat derecesi hakkın- © da malümat verergiyordu. Selânikle “ çtelgraf muhabereleri de Manastıra © fazla bir şey öğretmiyordu. Manastır İttihad ve Terakki mer- | Kez heyetine doğrudan doğruya mabe- — yine müracaatle veziyet hakkında izahat aramağı İeklif ettim. Kabul olundu. Vilâyet polis müdürü Asim ve » maarif müdürü Zekeriya beylerle bir- Mikte telgrafhaneye gittim. Hayli uğ- | oşarak nihayet İstanbul telgrafhanesi- | | ne yol açtırabildik. Mabeyin telgraf- « hanesine (Manastır milli heyetinin) padişah ile makine başında görüşmek istediğini bildirdik. Şemsi paşann katil, müşir Osman paşanın kaldırıl. ması, temmuzun onuncu günü sabah- » leyin hürriyetin ilânı gibi hâdiselerin cereyan ettiği Manastırdan böyle bir sırada böyle bir müracaat mabeyince « ehemmiyetle telâkki edildi. Mabeyin » başkâtibi Ali Cevad bey makine başına — geldi ve padişah namına ifademizi din- lemeğe müheyya olduğunu bildirdi, İs- tizahlarımıza mukabil bize birçok tö- minat verdi. Cevad beyin sözlerine bakılırsa meşrutiyet ilga edilmiş de- © ğildi; bir kısım asker hoşmudsuzluk. “ larını göstermek için nümayişle İşe başlamıştılar; fakat sonra vaziyet de- dişivermişti, Müsellâh kıyam erbabının. taleblerini tervic etmemek kabil ola- - mamıştı. Hüseyin Hilmi paşa yatalanmamiş- tı' Mabeyine gelerek İstifasını tak- dim etmiş, sonra selâmetle konağına | varmıştı Fakat bu saatte nerede ol- | l | İ İ duğu bilinmiyordu. Mebuslardan bazı- larının da tagayyüp ettikleri söyleni- yorsa da bu da tamamen malüm de. gildi. Eski hafiyelerin meydana çık- , tıkları matbuata sansür konulduğu “sahih değildi. Zatı şahane meşrutiyeti ve kanunu .esasiyi muhafazaya katiyen taraftar bulunuyordu; payitahtta yakın 20- manda her şey yoluna girecekti. Ma- nastırın böyle kuru teminata al muıyacağını, sarayın teşviki ve hereti olmasa askerlerin böyle bir işe kalkışamıyacaklarını, yapılan darbel hükümetin cezasız kalmıyacağını şid- detli sözlerle bildirdik, Cevad bey zannımızda yanıldığımızı tekrar temi- ne kalkıştı. Sözlerinin sıdkına, kendi namusperverliğine itimad etmemizi tavsiye etti. Biz de cevabımızda padi- şaha da dokunacak sözler ilâvesile muhabereyi kestik. Cevad bey her sual ve istizahımıza cevab vermeden evvel mabeyin tolgraf- çısı Manastır telgrafçısına: — Bekle! İşaretini veriyordu. Mabeyin tel- grafhanesinde ne oluyordu? Telgrafçıdan telgrafçıya sual ile Cevad beyin birisi ile görüşmek için cevabı tehir ettiğini anladık. Başkâtibin görüştüğü bu zat kim- di? Bunu söyletemedik. Ancak Abdül hamid olduğuna hükmettik. Manastır artık iyiden iyiye tutuş- muğ, ayaklanmıştı, Valinin riyasetin- de teşkil edilen milli heyet gayrimeş- ru sddettiği İstanbul hükümetini ta- nımadığını telgrafla bildirmişti. Manastır İttihad, Başkım, Rum, Bulgar, Sırp, Ulah klüblerinden Ma- nastır vilâyeti mebuslarına çekilen bir telgrafnamede şöyle denilmişti. (Ka- nunu esasinin ahkâmını ğe karar verdiğimiz cihetle İstanbul- daki vekayil hazırayı serian bildiri. niz.) Selânikten yapılan tebligat üzerine İstanbula sevkiyat hazırlıklarına Ma- nastırca da germi verilmişti. Bu sevkiyata Ohri milli taburuda | iştirak edecekti. Ohride bulunan Eyüp Sabri bey ile telgrafla muhabere ede- rek Ohride işin ağırca gittiğini, bazı müteneffizlerin taburun hareketine muvafakat etmemekte olduklarını anladım. Meşrutiyetin ilânından evvel Obri- ye gelerek cemiyet fedayilerinin elin- den hayatını ancak akrabasının kefa- letile kurtarmış olan Beşiktaş merke- zi memurlarından Ohrili Mustafa bey ile Başkım klübüne intisab etmiş olan Sturgalı Abdürrahman ağa ve Veleş- teli Mustafa Juta mürteciane ilkaat- ta bulunuyorlardı. Bu hareketin tevsiine meydan ver- memek için Ohride sözümün geçtiği bazı zevat İle telgrafhanede muhabe- re ederek ben de teşviklerde bulun- dum. Eyüp Sabri bey Ohri taburunu hareket ettirmeğe muvaffak oldu. Niyazi bey vakadan bir hafta evvel er- kânıharb kaymakamı Salâhaddin bey- le birlikte Debreye gitmişti. Debre Malisyasında irtica fikirleri başgösterdiğ! anlaşılmıştı. Salâhaddin ve Niyazi beyler nasihatlerle o taraf- larda bir derece sükün istihsaline mu- vatfak olmuşlardı. İki inkılâbei tam 31 mart günü Ma- nastıra avdet eylemişlerdi, Perşembe sabahı Niyazi bey Resneye giderek Resne milli taburunu hazırlattı. Manastır milli taburu da tertibe- tını ikmal etti, Manastır eşrafından Rasim beyin kumandasında ikinci bir gönüllü taburu teşkil edildi. Manastır sancağı kazalarından yal- nız Pirlepe bu gönüllü tertibatına iş- tirak etmedi. Manastır vilâyeti gönüllüleri kay- makam Selâhaddin beyin kumandası- na verilen taburlarile biribirini mü- teakıb trenle Selâniğe, oradan da ter- tibatın icablarına göre İstanbula mü- teveccihen yola çıkarıldılar. Ben de Obri taburile birlikte harekete karar vermiş, yol hazırlığı yapmıştım, Ohri taburu Manastıra gelince Eyüp Sabri beyle birlikte vali paşa nezdine var- dık, Fahri paşa benim de hareket ede- ceğimi anlayınca kendisine de Yare- ket ordusunda bir vazife verilmesini istedi, Vilâyet heyeti merkeziyesi iki, mizin de Manastırda kalmamızı mu- vafık bulduğu için hareketten feragat mecburiyetinde kaldım. Diğer tabur lar gibi Ohri taburunu da istasyonân #elâmetliyerek neticeye ümld (le Ma- | yar; 2002 kanımızın | son damlasına kadar muhafaza etmeo- | Viyana 2110 bafif muzika 28 Temmuz 938 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1430: Plâk- la Türk musikisi, 1 Havadis, 15.05: Plâkla Türk musikisi, 1530: Mühtelif plâk neşriyatı, 16: SON, Akşam neşriyatı: 1830: Hafif Tepebaşı Belediye o bahçesinden 19,19: Spor müs; eleri: Eşref rafından, Borsa habe Grinviç hanesinden Sadi Heşses ve arkadaşları ilan Türk musikisi (Suzinak, Kar- 20,40 ae 8: Ömer a söylev, : 1 - Tomas > İdeal gatın vals, naklen, ses ve arkadaşlı sikisi CH end, Hivasi Konser naklen orkestra: M. Kemal Akel idaresinde: 1 - Orkestra: 8kizen avus ruslant potpurri - O Petrus -, ? - Şarkı: Tenor Bakeas, 3 - Orkestra: Bersöz, Toslin, 4 - Şarkı: Bariten Yunka, 5 - La seren 2250: Son haberler ve ertesi günün prog- ramı, 23: Saat ayarı: SON, Ankara — Öğle neşriyatı: 1430: Kar- ık plâk neşriyatı, 1450: Plâkla Türk musikisi ve halk şarkıları, 15,15: Ajans hü berleri. Akğam neşriyatı: 1830: Karışık neşriyatı, 19,15: Türk musikisi ve halk Tarı (Makbule), 20: Saat ayan ve a4, 20,15: Radyofonik tem- poe tarafından), 21; Gan Stüdyo salon orkestrası: Der Fröhliehe Wald, 2 - Sebi wabenmedei, 3 - Joo Rixneri 4 - Panl Prel; Sing, sing, 5 - Herbert F. Henniz: | 22: Ajans haberleri ve Avrupa İstasyonları Saat Wide karışık müzika — Di- ger Alman istasyonları Dreslaydan nak“ len 20de spor ,konser — Brno 20,25 karışık mi Budap. II 20 askeri muzikaya devam Droltviç 30,30 salon muzikası — Hilvers, I 2055 konser — Kopenhag 2030 hafıf musika — Milâno 2030 dans M. Ceneri 2030 hafıf musika — Prag Xi 20,30 hafıf | muzika — Bratislava 205 askeri muzi- ka — Riga 20,05 konser — Sofya 20 halk muzlkası, 20.55 plik — Stokholm 2030 hafif muzika — Strabg. 2030 hafif muxi- ka — Rad, Toulouse 2045 operet muzi- kası — Varşova 20,10 hafif muzika, Saat 21 de Berlin 21,19 dans Danzig 21,10 plâk — Fronkft, ve Deutecbl. 8. 21,15 hafif mu- zika — Hambg. 21,10 orkestra — Kolonya 21,10 orkestra — Künligsbe. 21,10 solist- — Lelpalg 21,10 askeri muzik Athlone 2140 kenan — Bari 2115 Yunanca payi yat — Belgrad 2i konser — Bordo 2! konser — Brno 2150 orkesiru — Belkzel 21 hafif muzika — Brüksel 21,20 kon- 8 Plorans 2130 konser Helsingfors 21,10 orkestra — Lyubllana 2130, kon- ser — Londra 2i orkestra — Lyno 2130 «Gillette de Narbonnee Audron'un epere- ti — Midland 21 solistler — Montpelller 21,30 konser — North Reg. 21 orkestra — Oslo 21,30 konâer — Rad, Paris 21,30 - 23,30 | konser — Bratislava 21,15 vlola — Sofya 21 plik neşriyatına devam — &ottens 21 orkestra — Rad. Towlowse 2103 hafif mu- sika — Toulbuse P.'T.'7. ve Limoges 2180 - 3920 karışık muzika — Varşova 21 karışık muzikaya devam, Sant 23 de Berlin 22 dansa devam — Danzig 22 piâk neşriyitına devam — Deutsehi, 8. ve Münih 23 konser — Hambg. 22,15 ope- ra muzikası — Kolonya 22 hafif muzi- kaya devam — Könlgebg. 22 hafif muzi- ka — Lelpzig 22 orkestra — Saarbr. 22 dans — Viyana 22 karışık muzikaya de- vam — Athlone 22 konser — Belgrad 72 örkesira — Brüksel 22 hafif muzikaya devam — Brüksel II 22 orkestra — Bu- dap, 2245 çingene çalgısı — Bükreş 2245 Emen orkestrası — Droltviç 22 piyano — Florans 22 muzikalı piyes — Lüksembg. 32,15 piyano — Lyon 22 operete devam — Müâno ve Roma 22 Mascagni'nin «İsabemil» öperam — Prag Hi 2230 salon muxika- sı — Revai 27 hafif muyika — Sofya 22 hafif muzika — Rad. Towlouse 2230 ha- ff muzika. Saat ?3 de Prankft, 2340 eğlence ve dansı — Hambg. ve Kolonya 2220 orkestra — Münih 2320 bafif muzika Berlin, Könlgsbg., Leipzig ve Viyana 2330 halk musikası — Brüksel II 23,10 «Çardaş operetinden parçalar — Budap. 23 çin- gene çalgisinâ devam — Florans 23dans — Hilvers. I 2350 dans — Kopenhag 2330 orkestra — Lyubllana 23,15 hafif muzi- ka — Londra 23,35 dans — Lüksembg. 23,05 orkestra — Lyon 23 operete devam — Milâno ve Roma 23 operaya deram Sottens 23,20 dans — Rad, Toulouse 2345 film havaları — Varşova 23 konser. Saat ?4 den itibaren Hambg. ve Kolonya 24 konsere de- vam —Frankft. ve Deutsehl 8. 24 halkmu- rikasi Diğer Alman istasyonları 24 Bututtgarttan naklen halir murikası Budap. 24,10 dans — Droltviç 24,15 danş — Kopenhag 24,15 - 130 dans — Rad. Tou- mümini m nastırda intizar ettik, Selânikte hıris- tiyanlardan da gönüllü teşkilâtna girenler oluyordu. Mensub oldukları taburlar harekâta iştirak etmiyecek kıtalardan bir çok zabitler de gönüllü nefer elbisesile sevkedilecek kuvvete ültihek ediyordu. ğ (Arkası var) müzik: | had vals Espanyol. O Fetras, | plâk | Tarihi Akropolis köşesinden dönen halk atoru yol da. 4 görünce şaşırdı. Sadaları yükdelmeğe başladı. | o İmparatorun sarayda kapandığına | inanan bir kısım halk, Mihailin at üstünde surlardan döndüğünü gö- | Tünce, saray kapısında boş yere bâğ- rıştıklarını anladılar ve mahcub ol- dular. İmparator halka: — Beş saat sonra düşman şehre | saldıracak, Dedi. atından indi. Hassa askerleri kendisini karşıla- dılar. İ — Mihail hızlı hızlı yürüyerek saray» dan içeri girdi. Hücum saati yaklaşınca.. Münadiler, bütün Bizans sokakla- rında; «Bir kaç saat sonm Arab korsanla- rı şehre saldıracaklar. Surlardaki askerlerimize yardım ediniz!» İ Diye bağırarak harb ilânmı halka bildiriyordu. Bu, Bizanslılar için beklenilmiyen, umulmıyan bir tehlikeydi. Arabların | hücumu kimsenin aklından bile geç- mezdi. Zaten sabahtanberi, Arab donan- masını görünce telâş ve heyecana dü- | şen Bizanslılar münadilerin sesle- rini duyunca küme küme sokaklara dökülmüşler, bağrışmağa, ağlaşma- ga başlamışlardı. Arab tehlikesi, garbden gelecek her hangi bir tehlikeye benzemiyordu. Bizanslılar: «—Arabların obaşında vardır!» İtikadile her imi eldeki daha fazla korku ve heyecan içinde titre- şiyorlardı. Gerçi bundan zansta #Arablar geliyor!» Diye bir şayin çıkmamış değildi. Fakat o zamanki Arablarla bugün“ kü Arabiar arasında ne büyük fark» Jar vardı. Arablar, gene o Arablardı amma.. şimdi birleşmşilerdi.. ve donanma Jarı çok kuvvetliydi. Yükseklere çıkan halk, şehrin her Moğollar üç yıl önce de, Bİ- taraftan korsan gemilerile sarıldığı- nı görerek titreşiyordu. Halk arasında: «— Ölüm saatleri yaklaşıyor!» Diyenlerin sayisi gittikçe çoğalı- yordu. Ölüm saati de ne demekti? Bunu Bizanslılar çok iyi bilirlerdi. Arablar zorla girdikleri yerin halki- nı kılıçtan geçirmeden rahat ede- mezlerdi. Bahusus Kİ, bu sefer bü- nu, imparatora gönderdikleri mek- tubda açıkça yazmışlardı. «Şehri yakacağız. ve halkı kılıç tan geçireceğiz!» İşte bu sözler herkesin ağzında âcı bir vatan türküsü gibi besteleni- yor ve dilden dile dolaşıyor... Tehlike gittikçe büyüyordu. Ölüm saatleri yaklaştıkça, kadın- lar evlerine kapanıyordu. El silâh tutar erkekler de surlara koşuyordu. Bizans sokaklarında bir kaç saat içinde müthiş bir kaynaşma başla- mmıştı. ş * Romanos Portasta bulunan gene ral Anivas at üstünde siperden sipe- re giderken, yolda genç bir kâdına rasladı. Atının dizginlerini çekti. Durdu. Genç kadın yere kapanarak hay- kırdı: — Kocamın intikamını almak &i- rasi geldi. Sizden bir Arab başı is- tiyorum. AAnivas şaşırdı. — Kocan kimdi? Diye sordu. Genç kadın Bizanslıydı. Yerden Kalkarak generalin atının dizginleri. ne sarıldı: — Ne çabuk unuttunuz? dedi. Ko- İ DİŞİ KORSAN | Deniz Romanı 'Tefrika, No. 69 Arab korsanları Bizansa dört cepheden birden hücum ettiler. Surlar baştan başa ok yağmuruna tutuldu! camı Arablar Mesinada öldürdü. ler. Onu imparator göndermişti orü- ya... “ Aniyas; , — Tanıdım, dedi, Arab korsanlar le tek başına çarpışan ve kahraman» ca ölen kocani unutur muyum? — İşte, kocamın öcünü almak si rası gelmiştir, göneral! Arablar şeh- rimize saldıracakalrmış. Bana da bir silâh veriniz.. bir ok veriniz. bende onlarla çarpışmak istiyorum. Anivas memnun oldü: — Senin yapmak istediğin kahra- manlığı surlardaki erkekler yapm cak, dedi, haydi sen evine git. Sokak- larda dolaşma! Bir iki saat sonra harb başlıyacak, Kadın tekrar bağırdı: Bir Arab başı İstiyorum... — Pekâlâ... Ben evine bir kesik baş göndereceğim. Genç kadın sevinçle yoldan âyrıl- dı.. dar bir sokağa saptı, Anivas ken- di kendine söylendi: — Kadınlarımızda bu sönmez kin varken, Bizanslılar hiç bir zaman Arablara mağlüb olmazlari, İlk hücum Arabların Bizanslılara, verdiği müh- let bitmişti. Hattâ yarım saat kadar da geçmiş bulunuyordu. Arablar, mühlet bitinceye kadar beklediler... Ve surların hiç birinden teslim işareti çekilmediğini görünce, hücum vaziyetine geçerek denizde harekete başladılar, Arab korsanları Bizans önünde d i 1: Yirmi yelkenli - şimdiki Ahırka- önlerinde, 2: On beş yelgenli Akropolis - şim- diki Sarayburnu - açıklarında, Haliç medhaline kadar, 3; On yelkenli Yediküle sahillerin- de, 4: On beş yelkenlide Kadıköy, Üsküdar önlerinde bütün Anadolu kıyısında harb nizamına geçtiler. Bizans surlarında sapaycılar yan- gin humbaraları atmağa hazırlan yorlardı. Arab gemileri sahile çok sokulmamışlardı. Korsanlar bütün cephelerden surlarda görülen impara» torun askerlerine müthiş bir ok yağ- muru yağdırmağa başladılar. Arabların nişancılığı meşhurdu, Bizanslılar düşmana hedef teşkil etmemek için mazgalların arkasın- dan görünmemeğe çalışıyorladı. İlk yangın humbarasını Akropo- lis surları üzerinden attılar, Buradaki yelkenliler arasında ol dukça yüksek küpeşteli ve diğerle- rinden ayrı yapıda bir büyük gemi vardı. Korsanlar reisi Saldülcebba- nn bu gemide bulunduğu anlaşılır yordu. Reis gemisinin sancak dire- ğinde uzun yeşil bir kumaş parçası sallanıyordu. Ve geminin içinde kum gibi kaynıyan Arablar daha iyi seçi- lebiliyordu. Gemiler hıncahınç mü- cahidlerle dolu idi. i Bizanslılar ilk humbarayı bu ge miye savurdular. Yangın humbarasi on beş metrş geriye düştü.. bir ikinci humbarada, isabet muhakkak görülüyordu. Saldi' — Demek sapanları kuvvetli. Bu- raya kadar eriştirebiliyorlar, Diyerek bütün gemileri sahilden biraz daha geriye çekti. Şimdi, Bizansılların attığı oklar ye humbaralar - düşman gemilerine ulaşmadan - denize düşüyordu. Said bu suretle denizde mevzi ak dıktan sonra ok yağmurunu şiddete lendirdi. Surlardaki askerler soluk alamı” yorlardı. Oklarını germek için ay& ğa kalkmaları gerekti. Halbuki aya ğa kalkanlar derhal yaralanıp siper” lerin içine düşüyordu. Surlarda sapancılar ve humbar& cılar kendilerini emniyet altında gör” dükleri için, mazgalların arasında mütemadiyen sapan sallıyorlardı. ğ (Arkası var) pi -