Erem ae HER AKŞAM © Arkamdan bir ses ismimi çağını €a dönüp baktım, Küçük, eski, husu- si otomobilinin içinde bizim Mahir... Sordum: — Ne 0)... Otomobille bir sabah getinzisi mi? Mahir canı sıkılmış bir tavırla: —Evet amma... dedi,kendim için değil... Otomobilin içindekini gezdi- Tiyorum... Bu onun sabah gezintisi, onun keyfi... i Otomobilin içine, baktım, küçük, tamamile tüysüz, kısacık kısacık &yaklı, gayet çirkin bir köpek... Arkadışıma sordum: — Bu köpek de nereden çıktı? Mahir yana yakıla cevap verdi: — Bırak birader bırak... Nadideye çılgın gibi tutulduğumu bilirsin... Fakat Nadidenin en büyük sevgilisi bu köpektir. Nadidenin gönlünü kö- zanmak için evvelâ bu köpeğin gözü- me girmek, onunle iyi geçinmek, kendisi ile dost olmak lâzımdır, Za- ten Nadideye daha ilk gönlümü açtı” ğm zaman bana ne dese beğenirsin: — Benimle dost olmak veya €vvelâ sevgili köpeğimle gaye Vi kadaş olmanız Iizımdır... dedi... Fa- kat bu hayvan o derece huysuz bir Mmahlük ki ne kadar ge yok kendisile arkadaş e Fakat ben henüz ümidimi kesmiş de- öllim. Köpekle dost olmak için elim- den geleni yapıyorum. Meselâ bu sabah Nadideye uğ — Köpeğinize otambi otomaobilime yerleştirdi. Ben de şimdi onu gezdiriyorum. İşin yöksa, yanıma ga,.. Hep beraber dolaşalım... Arkadaşımın yanın goturmak için otomobile giriyorum. Mimi döndüre döndüre, e Jamağa Me dedim, senin nazlı ve kıy» metii mahjükü sinirlendirmiyelim... .— Bağırmasına gidirme... Palav- tadır... Gel şöyle yanıma.. Ben Mahirin na oturdum. Mi- #el'bir müddet, daha hiddetli hiddetli havladıktan sonra çenesini kapattı. Yola çıktık, Fakat hayvan gezintiden Pek hosinmamış olacak ki bir müddet #onra tekrar bağırıp çağırmağa ba$- ladı, Mahir: : — Mimi... Güzelim... Şekerim. Canın mı sıkıldı yavrum?. Sana $€ ker alayım mi? di Köpeğin sırtı- Diyerek elini uzattı. MI okşamak istedi, Vay efendim sen misin bunu ya- pan? Mimi hiddetle ağzını açınca &” Kadaşımn parmağının ucunu kaplı. Fena halde canı yanan Mabir: — Vay hınzır hayvan!,. diye bi ğırdı.. Mendille köpeğinin diş yerlerinden kan kanları sildikten sonra: — Hani ortada Nadide olmasa sU . hayvana yapacğımı ben bili- Tim amma... Ne çare ki bütün 88 detim, bütün emelim bu hayvanla dost olmama bağlı... Parmağımı 1s1r- 8A değil, kafamı koparsa yine onunla dost geçinmeğe mecburum. Mahir böyle söylyerek hâlâ arkar Muzda hidetle homurdanan Mimiye döndü. Sanki hayvan insan diinden anlıyormuş gibi büyük bir iltifatlar Ermiş dedi, ww ri I mi? Şimdi... İşte <ağım. bir hiddet tacak şekerlerden bir küçük paket #larak Miminin önüne koydu, HAr€ ket €ttik. Köpek arpan bir istiğna fle Şekerleri öm bir kokladı. Bir ikisini Yedikten sonra arka ayaklarile, İU- haf bir hareket yaptı, Şekerleri 0:29? deriye savurdu. Sami sonra Mimi otomobilin cam” tırmalamağa, avaz avaz Mağa başladı, Mahir: ür: Bey, ©tomobilde sıkıldı. GEĞİİ mi? aşak Ayakların uyuştu. Biraz do- hi biz, İstiyorsun öyle mi? Haydi 5© Yine” dolaştırayım... dedi Ni du, © ir kaldırım kenarında du » Brküdaşım büyük bir Itins ve Mage bir sevgi ile köpeği id Aşma aş eline aldı. onu dö” di EN ade / Küçük Köpek ce dost olmağa azmelmişti. Mimi hav- Fakat Mimi birdenbire şık bir dükkünın önünde durdu. Bir ayağı” nı, dükkânın yere kadar uzanan bü- yük camekânına b ve oraya mü- di kabahat işledi. m gre girletirken arkadaşım, elinde köpeğin kayışı ciddi bir tavır. la Miminin isinin bitmesini bekliyor- du, Etraftan bu vaziyeti görenler kıs kış gülmekten kendilerini alamıyor- gesi bu esnada Miminin camekâ- | nını girlettiği dükkânın sahibi hid- detle dışarıya fırladı. Arkadaşıma: —— Ayıp değil mi size?.. diye bağır- dı... Bu mendebur köpeğinize şu haitı ettirecek başka yer bulamadınız mı? Camekânım berbad olmuş, sizden da- “ Dükkdinci avaz avaz haykırdığı için etrafımıza büyük bir kalabalık toplan- mıştı, Güçbelâ bu işin içinden sıyrılıp otomobile atladık, oradan uzaklaştık. Mahir hakikater. köpekle son dere- lasa; <Acaba susadı mı?s diyor, bir huysuzluk etse: «Acaba birşey mi isti- yor?» diye bana soruyordu. : Bir aralık karşıki kaldırımda ikimi- xin de beraber çalıştığımız şirketin umum müdürünü gördük. Direktör elile bize işaret ediyordu. Arkadasım otomobilini hemen umum müdürün bulunduğu kaldırıma yaklaştırdı. Direktör Mahire: —— İstanbul tarafına mı gidiyorsu- Duz? diye sordu. Mahir cevap verdi: — Evet. , — Aman ben de köprüye gideceğim. Bugün otomobilimi tamire verdim. Her zaman şu sokakta iki taksi 0t0- mobili dururdu. Bugün ikisi de yok... Müşterileri mi var nedir? Halbuki ben acele adaya gitmeğe mecburum. Vapurun kalkmasına 15 dakika var... | Aman bay Mahir beni köprüye bra- | kiver... Mahir: — Emredersiniz efendim... diyerek otomobilin kapısını açtı, Direktör şişman göbeğile otomobile girmeğe hazırlanıyordu. Fakat Mimi birdenbire müthiş bir hiddetle gözle- ri dönmüş bir halde direktörün üze- rine atıldı. Zavallı adamcağız neye uğ- , Mimi otamobilin açık kapısından kaldırıma atlamış hâ- 74 direktörün üzerine saldırıyordu. Huysuz hayvan umum müdürün pan- tülonunun paçasını dişlerile yakala- mış, pârçalamıştı. #“ç Direktör, işin fenaya varacağını an- Jayınca kaçmağa karar verdi, Biçare adam o kocaman göbeğini hopurdala data koşuyordu. Mimi de arka- yari Da Direktör kaçıyor, hayvan ko- Kr, beye arkasından: — geliş etmeyiniz efendim... Bu doğru teşrif ediniz, Otomobile mn İğ Diye bağırdıkça direktör haykırıyordu: küme geçtim. Aman vaz geçtim. Siz şu hayvanı tutunuz yoksabeni par- ıyacak! X Mimi müdürün pantalonunun öte- ktan sonra ie tavrile tekrar Direktör bu esnada g özden U. Mahir üzüntüler içinde: — Eyvah... diyordu, direktör kim- bilir ne kadar > baktık. taradık. Hiç bir tarafta ves Sk diyordu. Kaçan elden > o huysuz köpek değil benim Me i Şimdi ben Nadidenin yüz adeti akacağım? Ona ne cevap ve- > 2 YMahvolduna, mahvoldu, o döğünürken ben de hemen ye mından savaştı. İstanbul — Öğle neşriyatı: 1430: Plik- In 'Türk musikisi, 1450: Havadis, 1505 Piikla Türk musikisi, 1530: Muhtelif plâk neşriyat, 18: SON, Akşam neşriyatı: 1830: Plikla dans musiklej, o 19, Konferans ; Kadıköy Halkevi namına: Nahit Celâl Toker (Söz söylemek sanatı), 1955: Borsa haberleri, 20: Grinviç rasathanesinden naklen saat ayarı, 20,02: Nihal ve arkadaş'arı tarafından Türk musikisi OZegâh, Hicaz), 20,40: Heva raporu, 2043: Ömer Rıza Doğrul tarafından arabca söylev, 21: Sant ayan: Şan, Bedriye Tüzün Stüdyo or- » kestrası refakatile, 2130: 'Tahsin Karakuş | ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi | (Hicaz faslı), 2210: Müzik varyete! Tes pebaşı Belediye bahçesinden naklen, 2230 Son haberler ve erlesi günün programi, 23: Sant ayan: SON. Ankara — Öğir neşriyatı: 1430: Karı şık plik neşriyatı, 1450: Plâkia Türk musikisi ve balk şarkıları, 15,13: Ajans ha- berleri, Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19,19: Türk musikişi ve halk şarkıları (Mukadder), 20: Saat ayan ve arapça neşriyat, 20,15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Handan), 21: Sıhhi ko- nuşma: (Dr. Vefik Vassaf), 2115: Stüdyo salon orkestrası : © İ - Renato Brog!: Arlatta all'antlea, 2 - Frederikcen: Grön- land - Şwite, 3 - Chopin: Noctume E Moli, 4 - Bartholdy: Helinkehr aus der Premde, 9 - Heinz Munkel; Barbele, 22: Ajans haberleri ve BON. Avrupa İstasyonları Saat de Deutechl, 8. 20 konser — Frankft, 20 keman ve orkestra — Kolonya 20 plük — Stutg. 20 halk muzikası — Athlone 2040 konser — Berom, 20,55 arkestra— Hu- dap. İl 20 orkestm — Bükreş 2005 balalayka konseri — Drotviç 20,20 karışık musika — Iyubllana 2050 gitara — Lük- semig, 2030 ukordeon — Oslo 2025, âkor- 'deon, 2055 konser — Rad. Paris 20 piyano — Prag II 20 operet düctoları, 2030 ballet muzikası Reval 20 hafif muzika — Riga 2006 konser — Sofya 19.15 denberi «Madame Buttefiye operası — Rad. Tow- 1owse 7040 salon pvuzikası — Varşova 20 viyolonsel, Saat 21 de Frankit, 2115 fanfar — Hambg. ve Danzig 2115 askeri muska — Kolonya 21)0 hafif muzika Stuttg. 21,10 or- kestra — Viyana ve Königsbg. 21,10 Salz- burg 1938 şenlikleri — Bari 21.15 Yunan- ca neşriyat — Belgrad 21 halk muzika- sı — Brüksel 2130 - 73 orkestra — Bu- dap 21,55 orkestra ser — Kopenhag 2i opera murikası — Lyubllana 21.30 senfon konser Limogas ve Lille 2130 konser — “Londra 21 harp künseri M. Ceneri 21 viyolonsel Oslo 21,50 orkestra — Rad. Paris 2120 konser — Paris P, T. T. ve Marsilya 2140 - 23 orkestra Prog 2155 orkestra Rennes 21,30 karışık muzika — Sofya 21 a devam — Sottens 21 opcra mu- Ge - “Stokholm 21,15 orkestra — Deutschi, 8. 22,15 hafir muzika — Frankft, 22 hafif muzika — Hambg. Ve Danzig 22 fanfar — Kolonya 22 hafif mu- zikaya devam — İsipsiğ 72 hafif muzi- ka — Stutig. 2230 salon muzikesı — Vi- yana ve Könlgsbe 23 festivale devam — Budap. 11 2230 çingene çalgısı — Bükreş 2945 Rumen orkestrası — Droltviç 2215 orkestra — Helsingfors 22,10 askeri mu- zika — Hüvers, | 22,48 hafıf muzika — Kopenhag 2230 salon mus'kası — Londra 2240 orkestra —Rennes 3330 konser — Rama (3240 - 24 :scnlon. konser Scottish Reg, 22 solistler — Bofya 22 ha- fif muzika, 2230 dans — Rad. Toulouse 2290 halif muzika. Sant 23 de Leipzig 2315 org muzikası — Münih 2340 keman — Berlin ve Breslav 2345 danş — Diğer Alman istasyonları 2330 Viyanadan naklen Viyana muzikası — Budap. 23,05 operet parçaları — Bodap. TI 23 çingene çalgisina devam — Droltviç 9398 hafif muzika — Florans 23 dans — Kapenhag (o 2320 Straus ( valeleri Lyubliana 43,15 dans — londra 232$ dans — Lüksembg. 2350 plik — Milâno 23,10 keman — Midland 23 piyano — Ro- ma 23 konsere Gevam — Stokholm 23,5 dans — Rad. Toulon 23,40 hafif mu- zika, Sant 14 den itibaren Alman istasyonları bir saat evvelki prog- ramlarına devam — Budap. 24.10 caz- band — Kopenhag 24 - 130 dans — Mi- lâno 24 dans — Roma 74 dans — Frank£t,, Stuttg. ve Berlin 1 - 4 opera ve klâsik mu- zika — Diğer Alman istasyonları 1 » 4 Münihten naklen gece konseri, Cemaziyelevvel 29 — Ruzuhuzır 83 E İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsi E. TJ6 97 448 845 1200 151 ve, 247 448 12,20 16,17 1931 2122 İdurehane: Babıâili civarı Grenoble 2130 kon- | Tarihi Sarayın önündeki kalabalık gittikçe büyüyor; gürültüler, bağrışmalar artı- yordu. Halkın istediği bir şey vardı: İmparatoru görmek ve vaziyeti onun ağzından dinlemek... Veliahdin balık hadisesi Bizanslı- lar arasında çarçabuk yayılmış ve halk beyecandan heyecana dü müştü. Kolay bir iş değildi bu. İmparator Mihail İznikten Bizansa. geleli he- nüz yedi yıl bile olmamıştı. Bu müd- det içinde yeriller ancak bellerini doğrultabilmişlerdi. Birdenbire şehri sâran Arab kor- sanları tekrar Bizansı tahrib edecek olursa, bunun mesuliyeti kimin sır- tına yüklenecek, bu perişanlığın he- sabını kim verecekti? Aksi gibi imparatorun sarayda bu- lunmayışı ve Ayasofya baş rahibi- nin: «Günehkâr bir kadına derhal hürriyeti verilmezse, Bizansın düş man tarafından tahrib edilmesi mu- kadderdir!» gibi sözleri halkı büsbü- tün sinirlendrimişti. Bu aralık saraya mâiyet askerle- rinden birinin koşarak gelmesi, hal kı birdenbire coşturdu, Maiyet askeri surlardan, impara- | torun yanından geliyordu. Asker, saray Kapısında toplanan kalabalığı görünce hayret etti; — Ne istiyorsunuz? - diye bağır- dı - imparator hazretleri surlarda do- lasırken, sizin burada ne işiniz var? Bizanslılar imparatorun surlarda askerin başında buluduğunu anla- yınca, birden fikirlerini değiştirdiler. — Yaşasın imparator. yaşasın sekizinci Mihail... Diye bağrışarak yavaş yavaş da- gümağa başladılar. «Bizansi bize teslim ediniz! Yoksa, şehri yakâ » Küçük bir kayığın Haliç sahiline doğru geldiğini gördüler. General “Teofilos (o (bugünkü Cibali) kapısına Bu kayıkta dört kişilik bir Arab heyeti vardı. Arab donanması henüz surlara hücum ve tecavüz etmemişlerdi. Sâ- hile doğru gelen kayığın küçük dire- ğinde beyaz bir bayrak sallanıyordu. Bu, Arablarda: «Sulhan anlaşalım» mânasını ifade “ettiği için, general Teofilos denizden gelen bu heyeti karşıladı. Dört kişilik Arab heyeti karaya &yak basmadan bir mektub uzatarak: — Bunu imparatorunuza veriniz. Altı saat içinde cevab bekliyoruz. Bu müddet zarfında cevab vermediğiniz takdirde teklifimizin kabul edilmedi- ğine hükmederek, şehre hücum ede- ceğiz. Dediler. General Teofilos mektubu aldı.. Arabları nezaketle selâmladı, Kale kapısını tekrar kapadılar. Ve küçük kayık Kızkulesi açıkla rımdaki Arab donanmasına döndü. * İmparator Mihail yarım saat sonra Haliç civarındaki surları tefti- şe geldiği zaman, general Teofilos: — Arabların bir teklifi var! Diyerek. biraz önce gönderilen mektubu imparatora uzattı. Mektub, Arab dönanması kuman- danı tarafından Rumen olarak, im- paratora hitaben yazılmıştı. Teofilas: — Altı saat mühlet verdiler, dedi, tekliflerini bu müddet zarfında ke bul etmez ve cevab vermezsek, şehre hücum edeceklermiş. İmparator mektubu okumağa baş- ladı: * wArab kabileleri, Akdenizde Gcari menfaatlerinin zaman za- man garb devletleri tarafından ayaklar altına almdığım görerek ve birleşmek lüzumunu hissede- rek Akdenize çıkmıştır, Bizans ötedenberi Arab tica- vlan DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F, Sertelli Tefrika No, 68 Arap korsanları, Bizanslılara altı saat mühlet verdiler: “Teslim olunuz.. Yoksa hepinizi kılıçtan geçireceğiz! ,, bileler tarafından zapt ve işgali kararlaştırılmıştır. Esasen, İznik Rum krallığı dahi Bizansı, fırsattan istifade €derek fuzulen işgal etmiş oldu- ğundan, krallığınızın tekrar İs niğe naklini :ve şehrin Arab mücahidleri tarafından işgali için » beyhude yere kan dökük meden » kâle kapılarının açık masını istiyoruz. Mektubumuza âltı saat için de müsbet o cevab vermediğiniz takdirde, şehri yakıp yıkacağı- mızı ve işgalden sonra tebeamzı kılıçtan geçireceğimizi bildiririz.» Müttefik Arab donanması reisi Said - üleebbar İmparator bu mektubu ökurken titremişti, — Bu ne küstahlık! Bir avuç bal- dırı çıplak bizi tehdid ediyor. Biz bu şehri kan dökerek, kahramanca dö- Eüşerek aldık. Onların burada en Ufak bir hakları bile yoktur, Esir pa- zarlarında satılan Arab kadınları ti- caretinden başka bir iş yaptıklarını da bilmiyorum. Ben ölünciye kadar şehri müdafaa edeceğim, dedi. General Teoflios ta ayni fikirde idi. — Arâbların bu teklifine gülmek- ten başka bir şey yapılamaz, haş- metmeab! Diyerek, Arab korsanının mektu- bunu bir daha gözden geçirdi — Tâ kendisi... Gabes zindanın- dan firar eden meşhur Arab kor- sanı, — Bu ismi ben de işitmiştim. Me- sina'da bizim ticaret gemilerimize sik sık tecavüz eden hsydud değil mi bu? " — Evet, Haşmelmeab! Venediklile- rin: «Kara Kartal: dedikleri deniz canavarı budur, Böyle bir adama kos- - koca bir şehir teslim edilir mi? İmparator duvara dayanmış düşü- nüyordu. — Bir kere de Anivasın reyini al- mak niyetindeyim. Sen ne dersin? Teofilos kaşlarını çatarak önüne baktı... Dudaklarının arasından fr sıltı halinde bir kaç kelime duyuldu: — O zaten harbe taraftar değil dir. Rahatsız olmasın diye, Arab kor- sanlanına (peki) demekte tereddüd etmez. İmparator bu sözleri duyunca hid- detlendi: — Hakikati inkâr etme, Teofilos; Oda yurdunu ve yurddaşlarnı s8 nin kadar sever bir kumandandır. Fakat o her isi ilkönce sulhan hallet- mek fikrindedir, Döğüşü en sonraya bırakır, Sen ise ilkönce döğüşmek istersin! Aranızdaki fark budur. Teofilos sustu. Hasmını yere vu- racak sira değildi. Memleket bir tehlike karşısında bulunuyordu. İmparator: -—— Kapılar, düşman limandan çe- kilip gidinceye kadar açılmıyacak. Dedi., atına bindi. Maiyetlerile birlikte saraya döndü. Aradan bir saat geçmişti. Arab korsanının verdiği mühlet- ten bir saat eksilmiş oluyordu. Demek ki, beş saat sonra harb baş- Uyacaktı İmparator Haliçten saraya döner. ken, maiyetindeki zabitlerden birine sordu: — Harbe hazır musun? Zabit düşünmeden cevab verdi: — Hazırım, haşmetmeabi — Evli misin? — Evet, haşmetmeab- — Çocukların var m? — Ü çtene çocuğum var, haşmet- meab! -- Harbederken onları düşünmez misin? — Hayır, haşmetmeab! Bir asker, ilkönce vatanının, sonra ailesinin- dir. Düşmana göğüs germezsem, Ç0- cuklarımı kim koruyacak? İmparator baska birşey Söyle meği. Vilâherna'nın önünde durdular. N