Büyük centilmen Yedinci Edvardın hayatına dair bu adla büyük bir filim yapılıyor Filimde Yedinci Edvard, Ikinci Nikola, 1880-1910 görünecek ve bu 30 sene Çar ikinel Nikola Paris stüdyolarında yakında büyük bir filimin çevrilmesine başlanacak tir. Bu filim İngiltere kralı yedinci Edvardı ve o zamanki mühim siyasi vakaları canlandıracaktır . Yedinci Edvard, İngiltere kralları arasında Fransızlar tarafından en çok sevilen bir simadır, Kral olmazdan €v- vel, veliahdlığı zamanında senenin bü» yük bir kısmını Fransada geçirirdi. » Parisi çok severdi. Kışın Fransanın cenubuna Nis ve Kan'a, yazın da ek- seriya Biaric'e giderdi; Fransızlar arâ- sında pek çok dostu vardı, Paris bö Yâtinâ tamamen vakıftı, Fransa ile İngiltere arasındaki samimi dostlu- ğun temelini kuran yedinci Edvard- d&r. Bu itibarla da Fransızlar kendi- sini çok severler, Yeni filimin ismi: «Büyük Cerlik men> olacaktır, Pilimi hazılıyacak müessese İngiltere sefaretile temas et- miş, senaryoyu göstermiş ve muvafa- kat cevabi almıştır. İngiltereyi ve İngiliz hayatını çok iyi bilen Fransız akademi âzasından Anâr& Maurois filimi bir kere gözden geçirmeği kabul etmiştir. > «Yedinci Edvard zamanız adlı bir eser yazmış olan Maurois, filimde ta rihi vakalara muhalif bir şey Ole” masına dikkat edecektir. Fitim, yedinci Edvardın henüz veli- ahd olduğu zamandan, yani 1880 ta- rihinden başlıyarak öldüğü 1910 sene- sine kadar geçen vakaları canlandıra- caktır, Avrupanın bu 30 senelik tarihi €snasında o devrin bütün büyük $i- maları beyaz perdede görünecektir. Bunların arasında kraliçe Vikterys, Disrasli, Bismark, Gambetta, Kle- manso, Fransız Reisicümhuru 10W bet, eski Pransız Hariciye Nazırı Del cassö, Fransanın Londra setiri Cam- bon, Lord Kiçner, Alman Başvekilt B, Gambetia Prens Bulow von Bulow, Çar ikinci Nikola, Avus- turya imparatoru Yrunsovü; sapik diki İngiliz Başvekilinin babası berisin, Bemar, yönleri Schneider ve vardır. Pilimde bu 30 * benlibaşlı vakaları senelik zamanın en görülecektir. Fa Sinema Jeanette Mec Donald ve meşbur | şemo Eddy beşinci defa ir rak birlikte bir filim çevirmeğe e İ mışlardır. Filimi meşhur gr Clarence Brown idare edece! sk > Hollywodda sinema yal — dan çoğu öğle yemeklerini evlerinden beraberlerinde göller Pr İsg ş Joan Kravford, $ , el Povel, Jeanette Mac Donald gelir, » tan r bul radyosunda konset! a ve saksofonist B Nihad Esengin, yaınki sa günü akşamı sant 19,20 de İstanbul radyosunda bir konser verecektir. > n üştü urun anbarına düştü . Sela tahliye amelesinden Hüsnü, | liz dırah Sermod dün Ilmanda İngiliz ban 7 yapuru ambarında yemi ini uv. - müvazenesini kaybedere! y ) surette Y: elhetle Sen Jorj hastanesine yal 3 Vilhelm, Fransova Jozef, Çar seneleri arasındaki meşhur diplomatlar nin vakaları canlandırılacak © İmparater Fransova Jezet şoda vakası ve bu vakanın kahramanı Marchand, Buer harbinin sonu, Elce- zire vakası, İ904 te İngiliz - Fransız samimi itilâfının imzası, yedinci Ed- vard ile ikinci Vilhelm'in mülâkatı, kral yedinci Edvardın bir otomobilde Fransova Jozefle mülâkatı, (bu mülâ- kata yedinci Edvard, Fransova Joze- fin nazarı dikatini Avrupa meselele- rine çekmeğe çalışırken, Fransova Jo- zef, ilk defa bindiği otomobilin bir ka- zaya uğramamasından başka bir şey düşünmüyordu!... Filmde yedinci Edvarü rolünü kim yapacaktır?... Henüz bu hususta ka- rar verilememiştir. Pilimin rejisörü meşhur Fransız rejisörü Marcel VHer- bier'dir, Rejisör bugünlerde Kati kara- rıni verecektir. Diğer artistler de ya- kında seçileceklerdir. haberleri 4 Sevimli yıldız Myra Toy son zamanlarda tenise fazla merak sar- dırmıştır. Her gün üç saat tenis oy- namaktadır. A Clark Gabel ilk flim çevirmeğe başladığı zaman çok çalışırdı. Bazan dört filimde birden rol aldığı ve bi- rinden ötekine koştuğu görülürdü. Artist bu zamanları hatırlarken: «Keşke 0 yaşa dönsem de gene O su- retle çalışsam; diyor. Yaramaz çocuk Aksarayda Gurebahüseyinağa ma- hallesinde oturan otuz yaşlarında ba- İ yan Rüveyde,-kapısı önünde oyn on beş yaşlarında Haldun isminde bir çocuğu menetmek istemiş, Haldun bu- ha kızarak eline geçirdiği bir sopa ile kadıncağız yüzünden yaralamıştır. Bayan Rüveydenin zabıtaya müra- caalı üzerine Haldun yakalanarak hak- kında kanuni takibata girişilmiştir, ! | Yazan: Sermed Muhtar Alus Tefrikâ No. 129 NANEMOLLA Mitat paşayı hiç çekemiyen, Ssev- | lar kapandığı, posta gelemediği için miyen vükelâ bile ortadaki buhran ve zam yapmaktan başka çare olmadı- ğını tasdik ediyorlardı Yeni saârâzam, Sırbıye ve Karadağ | işlerini konferanstan evvel bitirmek istemiş, sulh müzakeresi için gelmiş olan Sirb murahhaslarile doğrudan doğruya temas etmiş, İngiltere de ara» ya girdiği ii tüko) üzerine gü- ya sulh akdedilmişti Sırbiye, muharebeden evvel Yi ne halde ise gene o şekilde kalacak, Karadağ kendini mağlüb saymadı- gından, mağrur bir tavırla bir ta- kım aşırı taleblerde bile bulunmuş, murahhas göndermeğe bile tenezzil etmemişti. Mitat paşa, kanunu esasinin ilâ- nmı İstanbul konferansının ilk top- Janti gününe ve saaline tesadüf et- tirmek istemişti. 23 kânühuevvel 1876 günü meş veret ve meşruli idareyi tesis €de- cek kanunu esasi hakkındaki hattı hümayun Babıâlide kıraat olunmuş ve 101 pâre top atılmış, âyni gün (Düveli sitte) (omurahhaslarından mürekkeb konferans ta Tophane kasrında ilk defa olarak toplanmıştı, Devleti aliyenin O murahhasları Etem ve Saffet paşalardı. Rusya elçisi İgnatiyef konferan- sa Türkiyenin iştirak ettirilmemesi talebinde bulunmuş, fakat diğer mu- rahhaslar kabul etmemişlerdi Konferansın teklif ettikleri, pek ağır şartlardı. Bunları Babiâlinin reddetmesi üzerine müzakerat gene devam etmiş, şerait tahfif edilmişti. İstedikleri hulâsaten şunlar: Karadağa erazi ilhakı. Sırbllar hakkında statükonun muhafazası, Bosna Hersek hududlarının bir ko- misyon tarafından tahdidi; muharib kıtaların geri alınarak tâyin edile- cek mahallere sevki; esirlerin müba- delesi. Bosna Herseğe ve Bulgaris- ta bes sene müddetle, Avrupa dev- letleri tara an intihsb edilecek umumi valiler tayini; viâyetlerin sancaklara taksimi ve mutasarrıfla- rının Babiâlinin nasbedeceği isla- hatperver kişiler olması, Nahiye mü- dürlerinin ehali tarafından seçii- mesi; vilâyet meclisi âzalarının dört sene müddetle mahalli belediye mec- lislerince oİntihabı. Adliyenin yeni- den ıslahı. Din ve mezheb serbesliği- nin tecavüzden masuniyeli; papaz- Yarın, kiliselerin, dini müesseselerin mensub bulundukları cemaatlere ve- rilmesi. Her sancakta, idare işlerinde ve mahkemelerde türkçe ile bera- ber yerli dilin kullanılması. Milis ve müuhtelit jandarma teşkilile beraber bunlara merbut küçük zabitlerin umumi vali tarafından tayini. Siyasi cürümlerle mahküm, hapishanelerde ve firar halinde bulunan bilcümle Muristiyanlara âffi umumi ilânı... Bunları Kontrol etmek için Avrupa | devletlerince iki komisyon vücude getirilmesi... İ Babâli bu Şeraiti kabul ölmediği takdirde, murahhasların derhal İs- tanbulu terk edecekleri de bildirili- yordu. Irfan vaziyeti böyle hülâsa ettik- ten sonra coştukça coşuyordu. — Bu ölür mu beyler, diyordu? Bu Adeta esirliktir, esaret altına girmek- tir; böyünlarmıza boyunduruk ge- çirmektir. Hakir, zelil yaşamaktan- sa ölüm bin kat hayırlı... Görecek- siniz, hiç birini kabul etmiyeceğiz. Mitat paşa gibi vatanıma âşık, âkil bir vezir bunları Kabul etmez Etem paşa gibi hamiyetli bir zat, Saffet paşa gibi müdebbir bir Harici- ye Nazım böyle şartların altına im- zalannı atmaz... Moskoflu mu orta- ya çıkacakmış?... Gelsin de görelim; onunla da gırtlaklaşmağa hazirız!., Aradan bir hafta, on gün daha geçmisti, Gene bir ikindi sonrası. Hastane- de $ odüsinda Od eczacılar, sancak ve merkez ki kamı, muhasebeci, tahrirat kâti evkaf efendisi oturuyorlardı. Bir hademe telâşlı telâşlı odaya girdi. Elinde bir paket gazeteyi İr- fanın eline verdi O sıralarda kiş abibin çok bastırdığı, yok » yim ki sulh ihtimellerinin Xesild | irfan da merakta... tehlike savuluncaya kadar onu sadrâ-| Yeniden yeniye ne havadisler var? İstanbul gazetelerini hemen âçp hepsine bir göz gezdirdi, Diyordu ki: — Yaşayasın Mitat pi Anlatıyor: — Bir saltanat meclisi toplamiş. Eski vezirler, müşirler, valiler, hocü- lar, hacılar... Aralarında 60 bu ka- darda râya kimseler'var... Konfe- ransın tekliflerini kabul etmemiş Hariciye Nazırı Saffet paşa Avrupalı sinyorlara red cevabını vermiş... 'Tafsilât gazetelerdeydi: Konferansın son celsesi günü, Rus elçisi general İgnatiyef vermiş, demişti ki: «Şunu da; müstacelen beyan gözdağını de- i bu zamanda, Avrupanın ve bizlerin mek istediğimiz yeni bir larsa, Babıli Sirbiye ve Ka- radağla gene tutuşup Balkanlarda- ki hıristiyanların mukadderatı teh- likeye girerse, hükümetim bunu Av- Tupaya bir meydan okuyuş saya caki...» Velinimeti. Çarın hemen ortaya atılacağından dem vurmuyor. (Hemen harb açacağız, Tunayı ge- çeceğiz; Istanbula doğru yürüyece giz) yollu ağız yok... Bu mutedil ağız. bütün Avrupa murahhaslarını hay- rette bırakmıştı. (Demek Rusya hazırlıklı değil, kendine güvenemiyor) zannına kâ- pılmışlardı. Doğrusu da öyle Elçi cenapları, Türkiyenin umduğundan çok fazla kuvvetli olduğunu anlamıs- tı. İngilterenin, Osmanlı imparator luğuna taraftar olduğunu da kestir. mişti, Rusya Çari ikinci Aleksandr, harb taraftarı olan İgnatiyef, general Ni- latin ve Slav komitelerinin reyleri- te, muharebeye aleyhdar prens Gor- çakof ve nazırlarından Rötem'in aralarında bocalamada, Almanya Başvekili prens Bis Rusyanın silâha davranmasını isti- yor, teşvikten geri durmuyordu Hattâ Berlinden, o sıralarda Çarın bulunduğu Livadiya'ya bir sevkuk ceyş plânı yollamış. Tunanın müda faa edilemez halde olduğunu, kolay- ca Balkanların aşılabileceğini, Oİs- tanbul kapılarına dayanmanın İşten bile olmadığını, buna 250 bin kişilik bir Rus ordusunun kâfi geldiğini ve acele davranılmasını bildirmişti. (1) İrfan, bir ikindi üstü, gene etrafın- da ahbablar, ortalıktan ve Türkiye ahvalinden bahsederken, dışarıdan bağırtılar... Önce farkına varmadı. Kendi ismi çağırıyor, duymuyor. — İrfan bey!... Evlâdı. Tosun! diye sesleri işitince pencereden baktı. Doktor Kadri beyle Veli beyt... Hemen dışarı fırladı. Koştu karşı larına. Doktor: Evlâd; buralara kadar öenin iğin geldik. .Seni sevdiğimiz için, gürete- gimiz geldiği için!.. dedikten sonra: — Kurban keseceğim, bu ne ma- şallahlık bu, Mevlâdan bunu bekli- yor, bunu diliyorduk!.. diyordu. Kucaklaştılar, öpüştüler. Doktor, lâübali mizaç adam. He men dedi ki: — Nah, şu iki parmağım ikiyi gösteriyor. Bir evlâdım, tek kızım, bir evlâdim da sensin... Benim das madım sen olacaksın, Kararı verdim bir kere, dönmem artık!... Veli bey de diyordu ki: — Düğününüzde kalburla su taşı- yacak ta benim, Pilâvınızı, zerdeni- zi yedikten sonra bir zeybek oyunu oynıyacağım ki görün; parmağınım sirin! " Ortalık mütareke halinde ya... Doktorun ısrarı üzerine Veli bey de yanına katılmış, ikisi de İrfanı yele Jamağa gelmişlerdi. Bir gece kalip gideceklerdi. Beyler, bastanedek sertabibin oda- sına &lır Gece yarısına kadar hep beraber oturdular. İrfan onları gör. dükten &onra arlık oralarda dura» mazdı, (Arkası var) (1) Diplortasi kulisleri arasında — Jules Hansen,