Paravanın arkasında... Arkadaşı ressam Sadi, Fazilete: — Bir gün bana ge! Sana mühim birşey s ci 1! « dediği zaman, genç n bir felâk acağın- dan korkmuştu. Iyi düşünülürse, ressamın bu tekli- finde insanı o derece şaşırtacak birşey yoktu, Onlar pek eski, pek samimi iki arkadaşlılar, Çocukluktanberi âdeta kardeş tarzında büyümüşlerdi. Hattâ Sadi genç kadının fevkalâde güzel bir tablosunu yapmış, sergide birinciliği kazanmıştı. Fakat delikanlının onu €vine çağırması için pek ehemmiyetli bir vaziyet olmalıydı. Fazilet vadettiği günde ressamın kü- çük apartımanından içeri girdi. Sa- di, genç kadını görünce heyecanlan- dı, Acaba onu seviyor mıydı? Herhalde Fazilet şimdiye kadar bundan zerre- ce şüphelenmemişti! Gerç! resmile büyük bir aşk göze bu, bir artistin #â- — Beni affet! - dedi. - Seni buraya kadar yordum. Ben de sana gelebi dim; lâkin eviniz dalma kalabalık Halbuki seni yalnız bulup başbaşa Ko- nuşmak ordum... Arkadaşımsın .. Hem de ne candan arkadaş... Seni ne? kadar sevdiğimi bilirsin, değil mi?. Öğ- istediğim birşeyi sana söyli- yeceğim: Faziletin kalbi biran içinde sızladı. Niçin olduğunu kendi de tayin edemi- yordu amma, birşey yüzünden ıztırap çekecğini anlıyordu. Delikanlı devam etti; - Seni üzeceğim... Ve bunu, sirf seni çok sevdiğimden yapacağım... Fâzilet! Senin Mazharla alâkani bili- , Onun sebebile ne fedakârlık. i dığını Bülün vücudü titriyordu. Bir saniye içinde, üzüntünün gayesine e- rişeceğini hissediyordu. Sadiyi sustur- mak için bağırmak, kulaklarını tike- mak istedi. Fakat hareket etmeden, ses çıkarmadan, gene gayri ihtiyri dinle. di, — Evet... İşte fazilet, seni bunun için çağırdım... Diğer kadınların fev- kinde olan senin hassas ve değerli ma i oynandığını istemiyorum.. elâde çapkınlık yaparak se irşey demezdim. Zira bu, zaafıdır. Fakat benim sevenlerin dayanamıyacağı birşey v: o da Mazharın ulu orta nlay ederek hakkında sözler söyleme- sidir Fazilet ıztırapla kıvranıyordu. Daha neler işitecekti? Gerçi bunlara hazırlanmıştı; fakat bu derece azap çekeceğini sanmamış- tı... Sadi, arilatıyor, anlatıyordu... Het kelimesile genç kadının kalbini eziyor, kıvrandırıyordu. — İşte, Fazilet, sana hürmet eden- ler, seni sevenler buna dayanamaz... Artık gözün açılsın, hakiakti öğren... Ne kadar acı olursa olsun bunu bilme: Misin!... Söylediği sözleri tekrarlarsam belki mübelâğa ediyorum £ sanacak- sn... Bunları kendi kulağınla işit men lâzım... Anlıyorum: Bu iş EYE için işkence olacak... Fakat kurtul- mak azmile buna da dayanmalısın... Sonra, eminim ki, memnun olacaksın... Sana bu kadar acılar hissettirdiği. den dolayı beni affet Faziletciğim! e ni ne kadar çok sevdiğimi bilirsin de- gil mi?. Sik; kadın o derece sararmıştı Kİ, Sadi biran korktu. Sil — Kendine gel, kardeşim! Yüzün ik muztarip! yi Hayır, merak etme... Heyecan... Geçti ; Belli ki, fevkelbeşer bir kuvvet sar- federek bayılmamağa gayret ediyordu. guk bir sesle sordu: isa bilmem lâzım, İşitmem lâzım, öyle mi?,.. Fakat nerede din- liyeceğim? essam biran tereddüdden sonra: ve Çok adl - dedi, - İşte şu parâ- vanın arkasında, riyatar “Doğrusu aldani Nakleden: (Vâ-Nü) — Resmimi yaparken fon olaraz seçtiğin bu pâravana mi? et .Tü kendisi... Bu en ui Mazhar gelecek... Benimle birşeyler konuşmak istiyor... Sen daha evvel oraya girer, saklanırsın... Ve böylec?, dediklerini işitirsin, Fazilet, acı bir nazarla, süslü mo- bilyeye baktı. Vaktile bu, onun deko- riyken ne mesuddu. Hayal içinde uçu- yordu! Sadi israr ediyordu: .—— Evet, onun sözlerini işitmelisin... Ve o zaman anlıyacaksın ki, sevdiğin bu adam hiç bir suretle muhabbeti- ne lâyık değildir. Kadın boğuk boğuk sordu: — Kaçta geleyim? — O altıda geleçek... — Öyleyse yarım saat evvel ben bı- rada bulunurum, ... m Fazilet bir gölge, bir hayal gibi evine | geldi. Artık onda iradenin zerresi bi- le kalmamıştı. Şaşkın şaşkın etrafına | metçi kapıyı açmış olur... Sesimizi iş bakınıyordu. Ve bütün bu işittiklerin- | den sonra kâinatın değişmediğine, her- şeyin eski halinde kaldığına hayret ediyordu, Sadi böyle bir mesuliyeti nasıl üze- rine alıp ta ona bunları anlatmıştı? Ah, bu işlere girişenler, duydukları» nı gidip baber verenler hayatta ne kadar hata ederler... Ne hakla insa- nin kaderile oynuyorlar?... m istemiyenlerin gözünü De diye açm istiyorlar? Mazhar hakikaten onu artık seal miyorsa, ondan bıkmışsa, onün aley- hinde sağda solda söylüyorsa, bari 8. bu faciaları bilmiyor, şahane hayal- leri içinde yaşıyor, avunuyordu. Bir arkadaşın haimiği yüzünden akikati görecek, bilecek... e in bu şekildeki bir hakikate yüz bin kere tercih edi. yordu. Maamafih, ne olursa olsun bu &k- şam gidecekti. Sadiye vadetmişti. I ondaki prizde duran tele: l a getirmesi için hizmetçiye emir , Ve yalnız kalınca, etleri ütriye- biridir açtı. En samimi bir ar- kadaşının dahi anlamıyacağı bir ses- Je uzun uzun konuştu. .. Akşam üstü, vaddetiği şekilde ressar mın evine gitti. Koyu renk tayörünün içinde balmumundan bir bebeğe ben- yiyordu. Rengi o kadar uçuktu ki... Sadi ona: — Neredeyse gelir... Fakat Allah a kına ne işitirsen işit, sakın gi Zira Mazhar onu sana dinlettiğim! öğrenirse ölünciye kadar beni alfet- mi üşü Ve ilâve Delikanlı bir an düşündü. etti; — Maamafıh zarar da yok... İster- | sen görün... Bizim ne kadar samimi arkadaş olduğumuzu herkes bilir, Sen | benim evime pekâlâ gelebilirsin. Hiz- | terek sözde dinlemiş gibi davra sın... Güya birdenbire ortaya çıkar- sın... Mazharın fena halde bozulması şayanı ehemmiyet değil... Sen benim arkadaşımısın... Tabii her Şeyden ev- vel seni düşünmem, genin tarafın o)- mam lâzım... O sırada kapı çalındı. Ve Fazilet, usullacık paravananın arkasına sak- landı. ... Z Mazhar odadan içeri girdi. Daima kendini sevdirmiş erkeklere mahsus vahşi bir gururu her hareketinde bel- Ji eden lâkayd tavırlı bir erkekti bu... Şapkasını masanın üzerine fırlate- rak bir koltuğa yerleşti, Sanki kendi- nin veya sevdiği bir kadının evindey- miş gibi.. Mazhar esasen her mu- hiti kendine basit bir dekor gayardı. Sadi sordu: — Bir resim hakkında benimle ko- nuşmak istediğini söylemiştin. Misafir cevâp vermeden elini cebi- ne soktu, Uzun bir altın tabaka çı- kardı, Arkadaşına uzattı; kendi de bir sigara alıp yaktıktan sonra: — Hem evet, hem hayır! - diye ce- vap verdi, - Asıl gelmemin sebebi: Se- ninle konuşma is- tiyorum. Görece. gim gelmişti de. — Canım hani şu Ahmed beyin hanmı resmini yaplırmak istiyor demiştin ya... — A... Sahi... Öy- le bir şey vardı... Ucuz yapman için sana rica etmemi söylemişti... Artık | #temizdeki bü hem de böyle konuşulduğu içli niyordu. Paravananın arkasında giz- li olan Fazilet onun yüzünden bir darbe yemiyecek, bilâkis kadınlık gururu yükselecekti. Buna memnun oldu. Maamefih, tekrar ısrar etti: — Böyle sözleri ilk defe olarak se- nin ağzından işitiyorum.. — Çünkü ilk defa olarak benimle samimi samimi konuşuyorsun. Se- sinde öyle bir ciddi ifade vardı ki, fikrimi dosdoğru söylemek lüzumunu duydum. Evet, Sadi! Ben Fazileti se- verim... Belki hoppayım, belki kap- risliyim, belki çapkınım... Fakat asıl aşkım odur... Sana bunları bö- tün samimiyetimle söylüyorum... Ve isterdim ki o burada bir yerde gizli olsun dâ benim bu sözlerimi işit- sin... Onu seviyorum ve ebediyen 58- veceğim... Ruhunun coşkunluğu bütün yüzü- nü kaplamıştı oHissiyatını âynen söylediği her halinden belliydi. İşle O sirada Fazilet pârâvananın arkasından çıkarak sevgilisine doğ- Tu yürüdü. Yüzünde sevinç ve zafer gururu parlıyordu. Herkese karşı aşkının şerefine kurtarmış olduğun- dan mesuddu. Ev sahibine: — Görüyorsun ya, Sadi! - deği, - Seni aldatmışlar. İyi ki şurada din- ledim de saadetimi boş dedikodular neticesi yıkmadım... Şimdi Kuzum, bizi biraz yalhiz bırak... Seni evin. | den koğduğum için beni affet... Pa- kat elbet sana nazim geçer... Bu ricamı arkadaşlığıma bağışla... Sadi odadan dışarı çıktı. Faziletle Mazhar başbaşa kalınca delikanlı- nın ilk hareketi ona doğru kollarını açarak yürümek oldu. Fakat kadın, âşığının ebediyen o unutamıyacağı hazin bir le: Şimdi artık birbirimize veda et- K arda la bir tablo merakı- dır uyandı. Delikanimın S0 si gayet sakin ve tabiiydi. Yerinden kalktı. Bir kaç | lâvhaya göz attı. Ressam birden- bire sordu: i — Son günlerde Fazileti ogördün mü? Delikanlı ansızın dönerek: — Gayet tabül... Her gün görü- yorum... Sen ikimizin de arkadaşı- sın... Her şeyi biliyorsun... — Biraz kendisinden bıktığını sa- nıyorum da... Kulağıma bazı dedi- kodular da geldi... Ben Fazileti çok severim, bilirsin... O, yüksek kalbli bir kadındır. Geçenlerde Vasfi beyde senin ağzından hoşuma gitmiyen bazı sözler işittim... Mazhar arkadaşının sözünü kese- rek: — Ne demek istiyorsun, Sadi? An- lamuyorum... Peklâ bilirsin ki ben Fazileti senelerdenberi derin bir aşk- Ja seviyorum... Hayatımın bu biri- cik rabıtasını hiç bir zaman kirlet- mek, bozmak istemem... Belki asabi bir günümde ne söylediğimi bilme- mişimdir... Yorgunluk, sinir netice- si... En büyük sevdaların da böyle anı olabilir... Yoksa ben onu seve rim... Ebediyen de seveceğim... O, ömrümün yegâne ve en büyük aşkı- dır. Sadi fena halde afallamışlı, Deli- kanlının bu sözlerine hem inanmıyor, meri zım... Demin kimbilir n&- ler söylemeniz ihtimali vardı. Ben onları işitmemeği tercih ettim... Aş- kıma olan âşkım yüzünden sizi ken- di âdiliklerinizden kurtarmak İste- dim... Ayni zamanda Sadiyi de mah- cub etmek istiyordum... Bugün meçhul bir kadın size telefonda be- nim paravana arkasında gizlenece- Eimi haber vermişti. İste o bendim... | | Bu sayede dudaklarınızdan çıkacak acı sözleri işitmemiş oldum... Yok, ağlamayın... Bir şey de söylemeyin... Çünkü gözyaşlarınız da, ricalarınız da artık beni kandıramaz... Ben aş- kımı tekrar sizin elinizde mahvetmek için kurtarmadım... Beni artık bir daha göremiyeceksiniz.... Nakleden: (Vâ - Nü) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Necdet Ekrem, Taksim: Nizameddin, Beyoğ- lu: Kanzuk, Yenişehirde Baronakyan, Bostanbaşında İtimad, Galata: İs. met, Kasımpaşa; Müeyyed, Hasköy: Aseo, Eminönü: Mehmed Kâzım, Fa- tih: Şehzadebaşında Asaf, Karagüm- * Hâl, Asaf, Aksaray: Nuri, Beşik- ği d. Fener; Balatta Hüsamed- din, Kumkapi: Lâlelide Haydar: Kü- Şükpazar: Hikmet Cemil, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alemdar: Anka- râ caddesinde Arif Neşet, Şehremini: Ahmed Hamdi, Kadiköy: Altıyolda Merkez, Modada Nejad Sezer, Üskü- dar? oÇarşıboyunda er Kenan, Heybeliada; Halk, Büyükada: Şinasi Mer gece açık eczaneler: Türk barcu T, Vadeli 19205 "Türk borcu 1, Peşin 1920 Sıvas - Erzurum 17 99.— | Anadolu D. Y. I ve TI, Peşin 4065 PARA ve ÇEKLER (Kapanış fiatleri Londra 1 Sterlin 620 New-York 100 Dolar 126.1625 Paris 100 Frank 344 Milâno o 100 piret 66375 Cenevre 100 İsviçre Pr. 203623 Amsterd. 100 Florin 60.28 Beriin 100 Rayhşmark 50.6325 Brükse) 200 Belga 213225 Atina 100 Drahrmi 1135 Bolya 100 leva 159 Prag 100 Çekoslovak Kr, 4355 Madrid. 100 Pözeta 089 Varşova, 100 Zioti 2362 Budâpeşte 109 Pengo 2480 Bükreş M0 Ley, 0405 Belgrad 100 Ditar 2.5575 Yokohama 100 Yen 96.195 Stokholm 100 İsveç Er. 31965 Moskova o 100 Ruble 236715 1 — Bir-aşk hastalığı 3 — Sabıkalı güruhunun bagı - fin okunuşu. 3 — Nefes çekme - Mektub mahfazası, 4 — 'Tersi notadır — Lesset - Demirin kiri, 5 — Ayıp - Seyretme, 6 — Allahın diyamdan Koğulmuş - Bus Bir har- dala «argon. 7 — Ahmak - Yemekten emir. 8 -— Gemi. 9 — Büyük taş havan - Sorgu edatı 10 — Kalın kereste - Bir aded. Yukardan aşağı: 1 — Bir rürgür ismi. 2 — İşret meclisi 3 — Yol - Afrikada bir nehir - Tersi isim olur. 4 — Bende “Boy. 5.— All - Beyhude 6 — Arkadaş gine - Eski serpuş. 7 — Arnm uçarken çıkardığı ses « Bir nevi hükümdar 8 » beyaz lekeler bülü- ki deği) j Boy değil, Geçen bulmacamızın halli; Boldan sağa: 1 — Kumarhane, 2 — Umum, Adele, 3 — Mucid, Aş,4 — Atik, Eye, 5 — Via, SI, 6 — Eylence, 7 — At, An, Ece, 6 — Nahoş, İbiş, 9 — Kayak, İyi, 10 — Yaman, İenk. Yukarıdan aşağı | — Kumandan, 2 — Umut, Taka, 3 — Mucize, Ham, 4 — Amik, Oya, 5 — Wln- şan, 6 — Ha, K 7 Adayan, $ — Neşe, Cebin, 9 — El, Seciye, 10 Evli, Eşik. İÇTEN - DIŞTAN Yazan: Hasan - Âli YÜCEL Yeni çıktı, fiati 35 kuruştur. Mutlaka okuyunuz. 20/7/1938 ESHAM VE TAHVİLÂT MATBAASI Rotatif makinelerinde resimli ve renkli gazete ve mecmuaları, baskı ade- di yüksek risale, kitab ve ber nevi matbuaları en temiz şekilde en ehven şeraitle basar. * Devamlı işler için hususi şerait tesbit edilir. Fazla tafsilât için malbaa idaresine müracaat. "Telefon: 20497 YENİ NEŞRİYAT: ——— Çocuk Duygusu 43 üncü sayısı bugün repkli resimlerle çok nefis bir şekilde çıkmıştır. Bu sayıda — çok küzel çocuk rumanları olan (Kubi- My) ve (Aydemir) tefrikaları en heye canlı ve meraklı safhalara gelmiştir. Bü- tün çocuklara tavsiye ederiz. Piati ber yerde 5 kuruştur.