en hig © dıman dşinim * 5 evin angık ak itien un €r- kalafe a son” sadan “© tuna Fram > yağ, ahı yey * er ve (mii, zati ağır ları re Ele yen rağ” ede” » 20 Maziran 938 (Baş tarafı 1 ine ahifede) R ; . dostluk tezahürlerile karşılanmış- Romanya gazeteleri, bugün dahi Türk tayyareciliği hakkında neşriyat devam ediyorlar, Gazeteler ve Mecmualar, bu bahse uzun makale ler tahsis eylemektedirler. * Ezcümle bugünkü Lö Moman gâ- © ietesi, Sabiha Gökçen serlâvhası al- neşrettiği çok güzel bir maka- , mii hükümet kurulduğundan- beri Türkiyede tayyareciliğe | verilen i İyeti, tafsilâtı ile kaydetmekte, tan Sabiha Gökçen yeni Türk ka- Ginliğinın timsali diye göstermekte- Sir. Bayan Sabiha Gökçenin çok genç a rağmen, gayet kuvvetli isti- arla tayyarecilikte muvaffakı- Yetler elde ettiği ve hususile Dersim ekâtı sırasında askeri tayyareler- Kahramanca vazifesini gördüğünü 'üz ettirmektedir. Bütün gazeteler, Bayan Sabiha ni bu Balkan turnesi ile elde İ İZ muvaffakıyetten dolayı tebrik ektedir. Bu akşam Rumen tayyareciliği ns- | Mama bir ziyafet verilecektir. . Yarın | mi da elçilikte, misafir şerefine, | Ziyafet vardır. İ Bayan Gökçen, bugün saat 16 da Yükübulacak olan haya metingine iş” il eyliyecektir. yoda Sabiha Gökçenden sitayişle bahsedildi Bükreş 19 (A.A) Anadolu ajan- hip hususi muhabiri bildiriyor: Bayan Sabiha Gökçen bugün en- âsyonal hava metingine iştirak ve bütün halkın samimi alâka- Mile saat 17,30 da bir uçuş yapmış- « Uçuştan evvel radyo vasıtasile 'âreeimiz hakkında çok sitayiş- kâr cümleler söylenmiştir ve bilhas- 8: «Bize dost ve müttefik Türkiyenin ve İayyareciliğinin selâmını getiren hali genç ve cesur ve tercemei Muvaffakıyetlerle dolu tayyareci #hsında biz de karde; Türkiy Türk tayyareciliğini selâmliyorüz» | denmiştir. İ iş Fransa-Almanya' Pâris 19 (A.A.) — Almanya büyük bugün Başvekil Daladiye şere- bir öğle ziyafeti vermiştir. Bu | Biyâlette Başvekti muavini Şotan'dan biğka yakında konferanslar vermek | Baden - Baden'de toplanacak lan Fransız - Alman dostluk cemiye» içtimaıma iştirak edecek diğer vat da hazır bulunmuşlardır. B, Ruzveltin küçük oğlu öldü €vyork 19 (A-A.) — Reisicumhu- ğ en küçük oğlu Con Ruzveltin Lindzey Klark ile izdivacı merâ- e dün tesld edilmiştir. Ârjantinde Almanya sefare- ie tinin açtığı bir dava Buğoz Alres 19 (AA) — Hitle- bl bir karikatürünü neşretmiş olan | Ütentinises Tageblatt gazetesi aley- t Alman sefareti tarafından açı- dava, bir ademi mesuliyet kara- meticelenmiştir. “ Bayan Sabiha Gökçen , Bayan Sabiha Gökçen ve Atinağa Tatoi tayyare karargâhı kumandanı binbaşı Falkonakis | yan Haydar Aktay tarafından bir ak- Halk, avdette Sabiha Gökçene İ dostluk tezahürleri yapmıştır. Belgraddan hareket Belgrad 19 (A.A.) — Anadolu ajan- sının hususi muhabiri bildiriyor: Bayan Sabiha Gökçen, bu sabah | saat 10 da Bükreşe müteveccihen Belgrad tayyare meydanından uç- | muştur, İstikbalde bulunanların cümlesi, teşyide de hazır bulunmuştur. Yu- goslav askeri hava kuvvetleri kuman- danı, refakatinde kırkı mütecaviz tayyare zabiti ile, tayyare meydanına gelmiş ve Bayan Sabiha Gökçeni se- lâmlamıştır, Türk ve Yugoslav marş- ları çalındıktan ve rasimei vedâ ifa olunduktan sonra Bayan Gökçen be- şuş bir çehre ile hazurunun birer birer ellerini sıkmış ve pek dinç ve zinde bir halde tayyaresine binerek havâlanmış ve üç defa tayyare ka- rargâlunı selâmladıktan sonra Bük- reş yolunu almıştır. Dün akşam elçimizle refikası bar şam yemeği verilmiş ve oru tâkib eden suvare sabahın dördüne kadar büyük bir neşe içinde geçmşir. Bayan Gökçen, dün şerefine veri- len öğle, yemeği esnasında Yugoslav askeri hava kuvvetleri kumandanı general Yankoviç tarafından Yu- goslav hava nişanı ve akşam el çilikte verilen ziyafet esnasında da Kral namına Naib tarafından verilmiş olan beyaz kartal nişa- nı Harbiye Nazırı general Mariç elile tevdi edilmiştir. Bayan Sabiha Gök- çen, gerek general Yankoviç ve ge rek Harbiye Nazırı general Maâriçe, işbu nlişanlardan dolayı hararetli bir surette teşekkürde bulunmuş ve bunları kıymetli bir hatıra ularak daima muhafaza edeceğini ilâve et- miştir. Bayan Gökçen, güler yüzü ile me- tanetini gösteren sevimli nazarlarile Belgrad muhitinde ve bilhassa fay- yarecilik ve'havacılık âleminde fev- kalâde iyi bir tesir bırakmıştır. | Ok atmak Okmeydanında müsabakalar tertip edil Ok, ancak bir zamanlar başlıca sporumuzdu. Son asırda ihmal edilen bu güzel sporu yeniden, canlandır- mak için esaslı teşebbüsler başlamış- tır. Bu maksadla Okspor Kurumu ta rafından en eski stadımız olan Okmey- danında müsabakalar tertib edilmiş- tir. Dün başlıyan bu müsabakslara bir- çok meraklılar iştirak etmiştir. Müsa- bakalar birkaç hafta sürecek ve neti- cede bu senenin rekorcuları anlaşıla- caktır, Bir çocuk bir mavnada oynar- ken ambara düştü, ağır yaralandı Ayvansarayda oturan on yaşların- da Mustafa ve Rasim isimlerinde iki çocuk, sahile bağlı bulunan boş bir mavnada oynamaktalar iken Ali mu- vazenesini kybederek mavnanın am- barına düşmüş, bu sırada bacağı bir çiviye takılarak ehemmiyetli surette kesildiğinden polis tarafından Balat Musevi hastanesine yatırılmıştır. | | haklı istiklâle müstahak ve elyaktır.» AK İzmitte Atatürk günü Dün vilâyet bahçsinde ayni sofra kuruldu ve Büyük Şefin tarihi nutkundan parçalar okundu İzmit 19 (Telefonla) -— Atatürk, 17 sene evvel bugün İzmiti şereflen- dirmişler ve vilâyet bahçesinde veri- len 120 kişilik ziyafette efkârı umu- miyeye hitaben tarihi bir nutuk irad etmişlerdir. İzmitliler bu mesud gü- nü her sene olduğu gibi bu sene de fevkalâd4 merasimle kutlamışlardır. Şehir (obayraklarla (o süslenmiştir Vilâyet bahçesine 17 sene evvelki gi- bi ayni şekilde sofra kurulmuştur. Halkevi, tüm bandoları, üssübahri orkestrası bahçede yer almışlardı Vali B, Hâmid Oskay, general Mür- sel, amiral Fahri ve bayanları, vilâyet erkânı, Halk partisi, Halkevi men“ supları gençler, binlerce İzmitli bah- çeyi doldurmuşlardı. Merasime İstikiâği marşı ile baş landı... B, Yüce tarafından, © günkü hatıralar anlatıldı. Türkçe muallimi B. Nuri Özdoğan tarafından dü Büyük Önderin © gün irad buyur- dukları nutuktan parçalar okun- muştur. B. Nuri Özdoğan Atatürkün nutuklarındaki: «Türkiye halkı asırlardanberi hür ve müstakil yaşamış ve istiklâlini bir lâzimei hayatiye telâkki etmiş bir kavmin kahıraman evlâdlarıdır. Bütün | cihan emin olsun ki bu millet ilama imhaya değil, ihyaya, hakkı hayata, Parçayı okurken bahçeyi dolduran kalabalık: — Yasa Atatürk. Varol Atatürk. Diye bağırıyor ve Büyük Önderi tasavvur edilmez coşkunlukia alkış- hıyordu. Bundan sonra şerbetler, bis- küiler dağıtıldı. Orkestra ve bando Yarın çaldığı parçala merasime ni- hayet verildi. İzmit elektriklerle ten- | vir edilmistir. İzmirde dünkü maçlar İstanbulspor klübü birinci futbol takımı İzmit İdman yurdu birinci | futbol takımı ile bir maç yapmıştır. Çok kalabalık seyirci Karşısında ya- | pılan bu maçın birinci devresi 1 - 1 idi; İkinci devrede İzmit İdman yur- | du 1 gol daha atlı. Fakat İstanbul- sporlular son bir dakika içinde attık- ları bir gol ile beraberliği temin etti- ler, Oyun 2 - 2 bitti. Bu maçtan önce buranın iki rakib | Klübü İdman yurdu ve Akyeşil B. takımları karşılaştılar. 1 - 1 berabere kaldılar, Japonyada kısırlaştırma © | kanunu Tokyo 19 (AÂ) — Irkı koruma | ofisi irsi kusurları olanların kısırlaş- | tırılmasına ve bu'bapta bir kanun çı- | karılmasını hükümele tavsiyeye ka- rar vermiştir. Bu baptaki kanun lâ- | yihasının meclisin önümüzdeki içti- | ma devresinde çıkacağı ümid ediliyor. Antakya (Baş tarafı 1 inci sahifede) grafında Hariciye Vekili Dr. Arasın teşrinievvelde Suriyeyi resmen ( ziya- ret eyliyerek Türkiye - Suriye mus- hedesinin musaddak suretlerini teati edeceğini bildirmektedir. Asılsız bir haber Halep 19 (A.A.) — Halep muhafız- Yığı matbuat bürosu bir tebliğinde beş bin imza ile yabancı bir milet «Tür- kiye» ye bir arzuhal verileceğinin as- 4 olmadığını ve memleket ve Fransız hükümeti aleyhinde neşredilen be- yanname meselesine gelince, 30 ka- dar beyannamenin Antakyada tabe- dilerek iki yabancı tarafından Halep- de tevzi edildiğini ve bunların tevkif edilmiş olduğunu bildirmekledir. Türk propagandası yaptı diye Antakya 19 (A.A.) — Anadolu ajan- sının hususi muhabiri bildiriyor: Şamda çıkan «Eddifa> gâzetesi Türk propagandası yaptığından do- layı bir ay müddetle tatil edilmiştir. Sinemaların isimleri değiştiriliyor Antakya 18 (A.A.) — Anadolu ajan- sı hususi muhabiri bildiriyor: Ampir sineması Gündüz adını al- dıktan sonra Roksi sineması da Halk adını almıştır. İskenderun sinema- larının da bu yolu takip edecekleri bildirilmektedir. : İ Yarın buradan kalkıp Sakıza, Sisa- j yoruz. Birbirimizden ayrılmaklığımız i- diyordu. i de vapur orada. Kalkarsa akşama Yazan: Sermed Muhtar Alus 'Tetrika, NS. 95 NANEMOLLA Nanemolla gene Nanemollalığına avdet etti, öğüre öğüre kamaradaki yatağına serildi. Başı yastıkların ara- ! sında; yanında yarısı kesilmiş bir gaz tenekesi, gasyan bire gasyan. Osman ağa, çavuşlar, onbaşılar da | hasırların üstünde ayni halde, Zincir- kıranla Salih kaptan, karşı karşıya hâlâ atışlırmadalar; kamaraya ses- lenmedeler; — Çocukken salıncakta yatmadın mı, tahtaravalli oynamadın mi be İr- fancığım! — Yanımıza gel, bir iki parlat, turp gibi olursun paşazadem! Gece yarısından evvel İzmir lima- nına demirattılar, İrfan hâlâ kafasını kaldıracak hal- de değil. - Hiç bir tarafı tutmuyor; bulantısı baki; kımıldarken hadi te- nekeye... Rıza bey daldı kamaraya: — Ayıp be, delikanlısm. Kalk şü yataktan, bak ne söyliyeceğim!.. Yataktakinin cevabı zor anlaşılı- yor: — Pek harabım Rıza beyefendi! — Beyefendi ne oluyor. amea de, evlâd!... — Son derece başım dönüyor amca, Gözlerimi açamıyorum müt- hiş kararıyor... Kulak ver bak ne diyeceğim. ma, Bodruma, ondan sonra Rodosa uğrıyacakmışız. Salih kaptan (fırti- na uzayacağa benziyor, Rodosu tuta- mıyacağız. Alâiye, Kıbrıs, Mersin, İs- kenderin ve Suriye iskelelerinden dönüşe kalacak galiba) diyor... Ev- lâd beraber sürüldük, beraber gidi- doğru değil. Toy, cabil bir gençsin; bu gibi şeyler ilk defa başına geliyor. Gurbet ellerde perişan olursun... Ça- buk kalemle kâğıdı al eline, hünkâ- Ta bir telgraf çek; Akâ'ya naklini rica et... Gün ola, harman ola... Salih kaptan: — Öyle ya, dosduğru söz. Rodos- ta seni bekliyen elâ gözlü yârin mi Çabuk yaz telgrafı, şimdi bi- rini gönderip çektirelim!... derken, hasırın üstünde biraz derlenebilmiş olan Osman ağa da: — Bizim merd oğlu merd âlaybe- yimizin sözünden çıkma paşazadeni, Bana öl desin, şu dakika canımı veritim... Nuh çavuş ta ilâve ediyor: — O önümde olsun; isterse kasab- haneye götürsün. Boyun eğer, arka- sından giderim... Bunun yarını yok mu?.. Ertesi gün kalkacak; belki de gene; geceliye- cek... Zincirkıran o içkilikle. tuttur- muştu işte... Kamaraya Yâmba, kalem, kâğıd ge- tirdiler, İrfan —doğrulabilmeğe — ne kadar davrandıysa, yapamadı: “Başı; beyni hâlâ fırıl fırıl; midesi.dönüp duruyor. Eşi N Rıza bey kalemi, kâğıdı aldı, Bu- yurun karaladığını: Beşiktaş sarayında sultan Aziz | | han hazretlerine | «Padişahım, bu devlete nice hiz- | metler ederek cennetine kavuşmuş eski bir vezirin benim gibi suçsuz, ka- bahatsız bir oğlunun, muharebelerde ve eşkıya takiblerinde ocahsiperane hamiyet ve gayretler göstermiş, vü- cudü delik deşik olmus, en emekdar alay beylerinden, Zincirkıran lâkabi- le mülâkkab Rıza beyi, alçak; rezil ve namussuz bir mabeyincinin sözi- le sürgün ettin. Ben toy ve tecrübe- siz bir gencim. Rodos kalesinde ya- payalnız helâk olacağıma cellâda teslim edin belki hakkımda daha ha- yırlı olurdu. Merhametine ilticaen mumaileyh Rıza beyle beraber Akâ- ya izamımı mübeyyin fermanı hü- mayununuza muntazırım olbabda... iih.. Yazdığını yüksek sesle okuyunca, İrfan gözleri büyüyerek donakaldı. Doğrülacak, doğrulamıyor. — Aman amca bey, öyle bilmem nesi cinli bir adama bu yazılır mı?. diyecek, dili işlemiyor. “ Salih kaptan da şaşalamıştı. Kaş yapayım derken göz çıkarmak der- ler buna. Diniyüla pirince giderken evdeki bulgurdatı olmak bundan çi- kar işte. Hünkâr bu telgrafı alınca Nemrud öldü gitti; gencin başı da büsbütün nare yandı bitli. İrade hazır; Amcam Abdülmecid han o Tanzimat zırıltısile cellâdı keldırma- saydı çoktan keslirilimdi kafasını iblisin... Fizana; sürülsün. Boynun- da, ayaklarında Tâle, 101 sene zin- danda kalsın!... Zincirkıran, bağırıyor? — Nasıl, yaman olmamış. mi? tamtamamına o yazmamış mıyım? Bunlara her zaman efendim, sulta- nım sökmez; arada bir de böyle dob- ra dobra isler... Patırdıya boğuyordu: — Haniya, nerede? Kim: gidecek? Rizeli bunu kime çektirteceksen ça- ğır buraya. Telgraflımne Oücretlde Kesesini çıkarırken Salih kaptan elini tuttu: — Danltırım, o da bizden olsun. Ver bana kâğıdı!.. Nanemollaya bir işarel geçip ka- naradan yıktı; biraz sonra dönüp geldi: « — Ser £amarolu karaya saldım. Şimdi telgrafı çektirecek!.. Haydi de- diğin de oldu Rızacığım!. Fikri şuydu: Yarını bekleyip bir Aralık İrfanı yalnızca görmek bera- ber düşünüp taşımp, suya sabuna dokunmaz, merharveti calib bir şey kaleme almak. Hem bu, böyle doğrudan doğruya olmaz. Âdeti, hünkâr nezdinde ha tırı sayılan, kudemadan, büyük rüt- beli bir zat delâletile atıfet dilemek; yani telgrafı onun yedile verdirmek... Ertesi sabah erken erken kamara nm kapısını vurdu. İrfan, deniz tut- ma bitsblığından ve uykusuzluktan © gece dört beş saat uyuyabilmiş, epiyce canlanmıştı. Sürgüyü çekti; birbirlerine: — Geçmiş olsun delikanlı!.. — Sana da kaptan!.. dediler. Öyle ya, ikiside büyük bir varta atlatmış sayılır. Bir defa Nanemol- * Ja, ölümden Beter olan Afrika çölle- ri cehenneminden kurtuldu; kaptan da postu kurtardı. Zira vali, kumandan, liman reisi ve adamları vapuru sarıverirlerdi. Telgrafı çeken gemi mürettebetin- danmış; her halde kaptan da birlik ve o kafada diye... Rizeli diyordu ki: 5 — ( Asmaaltında zahireci Yordan ağaya) tarzında padişaha telgraf çe- kilmez. Bunun da bir yolu var. Ona mütekarrib, rütbece müşür veya ve zir, şahsı mergub-bir-zat araya koy. — mak, istirhamnameyi ona-verdirmek usuldendit,/ Yök mu. öyle bir bapa “dostun? im İrfan düşünürken aklına Bolkeyif geldi: — Var; Meelisi hassa memur Taf- yar paşa... — Tamam, mükemmel, ondan Aâlâ- sını mi bulacağız? Keyif ehli, kalen- der meşreb, hayırhah bir zattır da... Geçenlerde, Kadirgadaki konağına gittiğini, paşanın gayet candan bü- lunduğunu, iltifatlar ettiğini, (ba- şm nezaman sıkılırsa bana ge) dediğin! de anlattı. Bu Nanemolla pısırığın, humibi- ın katmerlisi çifte kavrulmuşu de sek hata da olmaz sanki... Evet, adama gittin; hüsnü muame- lede gördün. Kuyruğun bu kader sıkışınca düşeydin ya ocağına!... Ona bunu söyle, vereceği cevabı biliyoruz: — Derdden, mihnetten başımı ka- şıyacak, doğru dürüst nefes alacak saatim, dakikam oldu mu ki?... Uzatmıyalım, müsveddeyi beraber yaplılar. Yazdılar, bozdular, çizdiler; ih: şa kâğıda beyaz ettiler: