Kediler, derler, doğup büyüdükleri yeri unutmazlar, İşte bir misal; Şi- kagoda bir kediyi, trene bindiriyorlar ve Mebroskaya yolluyorlar ve tam altı ay sonra yalnız başına memleke- tine döndü. Buz fabrikası yangını £ Ni N m ak Amerikada büyük bir buz fabrika si yandı. Fabrika tamamile yandığı halde içindeki kocaman buz parça- ları erimedi, Köpek balığı ve küçük balıklar denizin suyunu karıştırarak ufak balıkları bir araya toplar ve onlar toplandığı Köpek balığı kuyruğile zaman ağzını açar, hepsini birden yeri . YILDIZLAR Bakışırlar her gece, Gök yüzünde yıldızlar.. Konuşurlar gizlice; Gök yüzünde yıldızlar... Kıpkırmızı nar gibi, Hepsi de yanar gibi. , Altın noktalar gibi; Gök yüzünde yıldızlar. Baktıkça sanki güler, Uzaktan bizi gözler, Birer ufacık fener; Gök yüzünde yıldızlar... *k allıyayım. Ben akıllı çocu- gumdur. * İnanmı- yor musunuz. Neye inanmıyorsunuz .. Doğrusu buna şaş tim. Meselâ şimdi 8iz0: Ben uzun boy- lu insanım, desey- dim inanmamakta haklı olabilirdiniz; çünkü kısacık bo- yum göz önünde. (dinleyicilerden bi- rini işaret ederek) yahut, siz; siz ba- yan.. şimdi sizi gös- tererek işte şu ba yanı görüyorsunuz ya, ne kadar sıska desem, belki çok hoşunuza gider amma kimseler inan- maz. Çünkü siz meydansasınız, zayif iğ da besbelli. Fakat benim aklım öyle mi, kafa- lasımın içindeki beynin bir tarafına saklarımış, hiç kimse görmedi ve gör- | miyecek. Onun için bana itimad edi- niz, Ben çok , hem pek çok akıllıyım. Yine, yine mi inahmıyorsunuz. Pe- ki öyleyse, artık hiddetlendim, Akıllı olduğumu size isbat edeceğim, Bakın bakayım. Nereye bakıyorsunuz, . başıma mı? Nafile. yanıldınız.. ağzıma bakın... Baktınız mı? Ne gördünüz? Hiç de- gil mi? Yani benim demek istediğim ağzımdan çıkacak lâfı dinleyiniz. Ben akıllıyımdır. İşte bunu şimdi isbat ediyorum, Evvelki gün mektebe gitmiştim, Dersimi — bilmiyordum. Kabahat amma hiç de benim değildi. Bir akşam evvel bizim eve misafir- ler gelmişti. Misafirlerin de benim yaşımda çocukları vardı. Ben evsa- hibilik yaptım, Onu eğlendirmek için oyunlar icad ettim. Ben oyun icad et- tikçe bizim ders de aklımdan çıkı- yordu. Misafirler gitti. Ben de yorgun argın yatağıma yattım. Ve uyudum. Sabahleyin gözümü açtığım zaman ders aklıma geldi. Münasbetsiz.. aklıma gelmesi için bu kadar gecikecek ne vardı. Ancak mektebe yetişebilecektim. Vakıt yoktu ki.. kitabı açıp çalışabile- yim. Her neyse mektebe gittim. Mu- j âllim sınıfa girdi. Arkadaşlardan bi- | rine dersi sordu. Arkadaş kekelemey» başlayınca ben elimi kaldırdım. — Ben söyliyeyim mi? — Hayır, sen yerine otur. Gördünüz mii, dersi bilmiyordum, bilmiyordum amma, akıllı olduğum için kendimi dersi bilir gösteriyordum. Bu sefer bir başkasımı derse kaldır- dı. O da öyle kekeledi, kekeledi, bir şeyler söyliyemedi. Ben yine durama- nz İpopotam midesi Ka Büyük mideli hayvanlardan biri de İpopotamdır. İpopotamın midesi üç metre uzunluğundadır. 3, 4,5, 3 üm «keyif» 6, 2, 3 üm «ge- çen bir gün» 1, 4,3, 7, Sim «bole 8,4, 5im «hayvan ölüsüs 7,5 im emini bankalarımızdan birio, Bütünüm «öz dilimize kavuşturan usuldür», Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye: 10, ikinciye 5, üçüncüye 3, dördüncüye, 2, beşinciye 1 lira; ayrıca 75 karilmize de güzel hediyeler verile- cektir, Çocuk Dünyası okuya dım; elimi kaldır- dım: Ben söyliye- yim mi? — Sen olur. Bu ne kadar sürdü bilmiyo- rum. Zanneder- sem bütün sınıf birer birer derse kaldırıldı ve hiç biri bilmedi. Ben her seferde elimi kaldırıp: — Ben söyliye- yim mi? Demekten geri kalmadım. Öyle | amma, iş çatallaşmıştı. Sınıfta ben- | den başka kimse kalmamıştı. ve ar- | tuk sıra bende idi. Bu sefer ben elimi kaldırmadan, muallim: — Sen,'dedi, hele sen söyle! Çocuklara döndü; — Dersine çalışanı gördünüz mü? Demindenberi elini kaldırıyor, fakat ben ona sormadım. Şimdi o söylesin de siz dinleyin! Yine aklım imdadıma yetişti. Aya- ğa kalktım, Hele bir şeyler aklıma gelir belki diye birbiri arkasına bir kaç kere öksürdüm. — Oho, oho, ohol Aklıma bir şey gelmedi, yine öksü- İ rüğe devam ettim: — Oho, oho, ohol Muallim sordu: — Ne oldün? — Oho, ohol — Öksürük mü? — Oho, öhol Muallim; — Vah zavallı ,dedi, öksürük oldun ha! İşte bu fena.. haydı yerine otur yorulma! Kurtulmuştum. Amma öksürüğün arkasını kesmedim, Öyle ya.. ben ye- Time oturur oturmaz sussaydım, mu- allim öksürüğün hilesini anlardı. Nasıl bayanlar, baylar, aklımı be- ğendiniz mi? Ben akıllı bir çocuk ol- masaydım bütün bunları becerebilir, dersimi bilmediğim halde biliyormuş hissini verebilir miydim? Monoloğcu nlar yerine Amerikada, 5 aylık bir erkek çö cuk, daha yürümesini bilmediği hal- de, o kadar kuvvetli imiş ki, 4 kilo ağırlığında iki sandalyeyi kaldırabi- liyormuş, Meşaleciler 18 inci asırda Avrupanın bir çok şehirlerinde meşaleciler vardı. Gece bir yrden bir yere gitmek istiyenler bu meşalecilerden birini çağırırlar. Ve onların meşaleleri aydınlığındâ Karanlık sokakları geçerlerdi. Heykeller Bu mabed 1801 tarihinde bir lord tarafından İngiltereye nakledilecek” ti, Mabedin naklini istemiyenler, hey” kellerin geceleri ağladıklarına dair bir şayia çıkardılar. Lord bundan korktu ve mabedin sökülüp nakli hususunda verdiği emri yeri aldı. AYDEDE Her gece gökte gezer.. Bize komşu Aydede!... Bir şişman yüze benzer. Bize komşu Aydedel... Görünür, tostoparlak, Bu gece ne de parlak; 'Sanki sedef bir tabak., Bize komşu Aydede!... Yüksekten güler bakar. Gözünden mehtap akar, Bulutlardan çok korkar. Bize komşu Aydede!... | Bay Şişman — Yola ip gerip her- | kesi düşürmeyi ben size anlatırım.