AKŞAMDAN AKŞAMA. 25 sene evvelki Galatasaray ve asalet Rahatsızlandığım için maalesef Ga- latasaraylıların pilâvında bulnama- dım. Bazı arkadaşlarım: — Gene de bir yazı yazmalısın! - diyorlar, Derhal aklıma, Tevfik Fikretin ayni mektepte kendi talebeliğini hatırlayışı geldi: bugünkü beni Kim der o yirmi beş sene evvelki gölgeyim? 0, büyük şair olmuş; bütün manzu- mesinde şahsından bahsetmek hakkını haizdir. Bense, bir çeyrek asır evvelki talebeliğim muhitinden hatırımda ka- Jan bazı bariz lâvhaları canlandırmak» la kalayım: sex Sınıfımızda iki şehzade vardı. Biri Şerefeddin, öbürü de Nureddin efendi. ler. İkiside ekseriya galoş potinle gelirlerdi. Hele pek afacan bir çocuk olan Şerefeddinin sırtında setre, tozu dumana kattığını, müthiş muziplikler yaptığım hiç unutmam, One kadar afacansa Nureddin efen- di o derece durgundu. Yaramazlıklara kendisi hedef olurdu. Yerlerimiz yan- yana rasladığından, mubassırımız: — Ona yardım et! - demişti, Elimden geleni esirgemedim. Fakat Nureddin efendi, müdür Salih Zekiye «Çocuklar bana takılıyor!» diye şikâ- yette bulunmuş ve yalnız benim ismi- mi bildiği için, çocukluk hali, beni söy- lemiş, Müdürümüz Salih Zekiden bir şaplak yemiş ve bunu bir hikâyemde de anlatmıştım, Helâl ettiğimi evvelce de yazdığım bu tokada rağmen Galatasaray muhi- tinin şehzadelere yaptığı hususi mua- mele ve iltimas pek mahduttu; Müdü- rün sofrasında yemek yemeleri kabi- | linden... Yoksa, dersten, yaramazlık- tan ceza alırlar ve sınıf dönerlerdi.., Oyunlara karışırlar, döğüşürler ve arâda sırada talebeden dayak ta yer- lerdi. Mektebin ananesi yalız üç türlü aris- tokrat tanıyordu: Zekâ, beden ve ku- râkter tefevvuku gösterenler. Meselâ şimdi mimar olan ve Anka- rada bulunan 8 numaralı Semih, bi- rinci kategoriden olmak üzere, bütün talebenin hürmetini kazanmıştı. Keza, son günlerde maalesef vefat eden dok- tor Esad (Raşid Tahsinin oğlu) riya- riyeci olduğ'u için itibar görürdü. Esa- sen, riyaziye en güç ders sayılır; bun- da muvaffakiyet gösterenlere hocaları ve arkadaşları arasında itibar edilirdi. Şimdi gençlik arasında revaçta olan diğer bir anane de daha o zamandan Galatasarayda teessüs etmiş bulunu- yordu. Sporda muvaffakıyet gösteren- ler bir nevi asalet imtiyazına sahip gi- biydiler, Meselâ Fenerbahçenin eski solaçığı Hikmet bizim sınıftaydı. Oda en itibarlı arkadaşlar arasında bulu- nurdu, Alman usulü jimnastikte te- barüz edenler de, keza, merguptular, İzeiliğe ilkönce rağbet gösteren Keş- gaf Saim (bugün İnhisarlarda, mü- hendis) sevilirdi. Nüktesi, karakteri olanlar da ön plânı işgal ederlerdi: Vefat eden Sald Gültekin ismindeki bir arkadaşımız şarkvari bir orijinal filozoftu; müm- tazlar arasındaydı. Bilâhare Amerika- ya giderek hem çalışıp para kazanan, hem tahsil eden Reşid isminde diğer bir çocuk (bugün İnhisarlarda, mü- hendis) ve azimkâr Said Esad (İş ban- kası şeflerinden) karakterlerile sınıfı- mızın aristokratları arasındaydılar, Bu gibi misalleri daha da pek çok saymak mümkündür, Babalarının filânca paşa, yahut fa- lanca zengin olduğunu sonradan öğ- İstimlâk işleri neden uzuyor ? Belediye kanunda değişiklik yapılmasını teklif etti Eminönündeki istimlâk işleri şekle ald bazı hükümlerden dolayı uzamak- tadır. Muameleleri uzatan en mühim mani, mülk sahiplerinin vazih adres- lerini bularak kendilerine tebligat yapmak için sarfedilen zamandır, Ba- zan bir binanın birkaç sahibi vardır. Her birine ayrı ayrı tibligat yapılma- dan istimlâk muamelesine başlana- mamaktadır. Belediye, Eminönü istimlâk saha- sında edindiği bu tecrübeler üzerine İstanbulun imarma başlanacağı şu sırada istimlâk işlerini kolaylaştırmak için İstimlâk kanununda bazı tadil- ler yapılmasını lüzumlu görmüş ve bu | hususta hükümete bir teklifte bu- Tunmuştur. Teklif, Dahiliye ve Nafla Vekâlet leri tarafından esas Itibarile kabul edilmiştir. Tadilât mucibince bilhassa şaylan tasarruf edilen bir bina veya arsada shiplerinden - hisse itibarile - ekseri- yeti haiz olanlara yapılacak tebligat, istimlâk muamelesine başlanmak için kâfi görülecek, küçük hisse sahiple- rinin hisselerine isabet eden miktar, namlarına bankaya yatınlacaktır. Belediye muhasebe müdürü Ankaraya gitti Vilâyet ve Belediyenin 933 bütçele- rinin tasdiki İşile meşgul olmak üze- re Belediye Muhasebe müdürü B, Ke- mal Ankaraya gitmiştir. Yeni bütçe bu aysonuna ka- dar tasdik edilerek Belediyeye tebliğ edilecektir. Piyale paşa türbesi Müzeler idaresi esaslı surette tamir ettiriyor Denizcilik tarihimizin büyük men- kıbelerini yaşatan kaptan Büyük Pi- yalenin mimar Koca Sinana yaptır- dığı Kasımpaşadaki mimari âbidesi önünde mevcud türbesi, uzun seneler- denberi harap bir halde idi. Bu sene Müzeler idaresi esaslı tamirine başla- tarak bu eseri » Müzeler mimarı Kemal Altan ye ni sene tahsisatına göre tekrar türbe- nin dış revak sütunlarile sundurma» lunan eski Türk gemicilerine ald ta- rihi taşların tasnifi ile Piyale hazire- sinin tarhlanarak tanzimi hakkında umum müdürlüğe ayrıca bir rapor takdim etmiştir. rendiğim birçokları, şayet yukarıda saydığım meziyetleri gösteremiyorlar- sa, vasat seviyeden aşağı kalıyorlarsa solda sıfırdılar, Ancak istihfaf vetez- yif görürlerdi. İşte, Galatasarayda 25 sene evvelki asalet vaziyetine dair bildiklerim bun- lardır ve hakikate mutabık olduğunu da ayni müessesede benimle bulun- muş olan ve Şimdi - başta bankacılık - birçok mevkileri işgal eden Galatasa- raylılar tasdik eder sanırım. (WA - Nü) Karilerimizin fikri Metrük arsalar munta- zam hâle sokulmalıdır Pındıklıda, Güzel sanatlar mek- tebinin karşısında bir küçük ar- aacık var ki, eskiden mezbele ha- Hnde idi, Şimdi ise, her geçişte dik- kat ediyorum: İçine yeşillik dikil- miş; birkaç çita çakılmış; o seka- let zail olmuş, Kimin maldır? Bunu sahibi mt düşünmüş? Yoksa sahibile anla- şarak, güzel sanatlar mensupları- nan zevk namına yaptıkları bir umumi hizmet midir bu? Bilemi- yorum. Fakat son şıkka daha faz- la #htimai veriyorum. Hepimiz İstanbulun toz deryası, pislik kumkuması oluşundan şükâ- yet ederiz. Çeyrek asırlardan beri metrük, yangın yeri arsaların bun- da pek büyük dahli vardır, Civar- daki resmi, hususi daireler, yahud zenginler, yahud arsaların hal ve vakti yerinde sahipleri mezbele ha- Hndeki arsalarına azıcık nizam verseler, şehrimizin müessif vazi- yeti bir hamlede değişir. Hattâ bunun için kimseye fazla - killfet yüklemiyen bir beledi nizam bile çıkarılıp sıkı sıkı tatbik edilse ye- ridir kanaatindeyim. Faruk T. : , Güzelliği bozuldu mu bozulmadı mı? Burundaki yara izini bir heyet tedkik edecek Mehmed adında biri geçenlerde be- raber yaşadığı otuz yaşlarında Nu- riye İle kavga etmiş ve bıçakla Nuri- | yeyi burnundan yaralamıştır. i Nuriye hastanede tedavi edilip iyi- leştikten sonra mahkemeye müraca» at ederek Mehmed aleyhine bir dava âçmıştır, Sultanahmed ikinci sulh ceza mahkemesinde yapılan duruş- mada Nuriye; — Mehmed beni burnumdan Yara pek ağır olmadığı için iyileştim. Fakat bu yara burnumda sabit bir iz bi- raktı. Bu yüzden güzelliğim bozdu. Ken- den hem yaralamak suçundan, de güzelliğimi mesini istiyorum. Demiştir. Hâkim B. Salâhaddin Demirel, Nuriyeyi Adliye tababetin gön- dererek burnundaki yara izinin, gü- zelliğine zarar verecek mahiyette olup olmadığının tesbiti için muayene edilmesini istemiştir. Adiiye doktoru B, Enver Karan dün Nuriyeyi muayene etmiş ve yaranın güzelliği bozacak şekilde olup olma- dığınm tesbiti için kadının bir heyet tarafından muayene ettirilmesine lü- zum görmüştür, Mahkeme bir muhar- rir, bir doktor ve bir heykeltıraştan mürekkep bir heyet teşkil edilerek Nuriyenin burnundaki yara izinin bu heyet tarafından muayene edilmesi- ne karar vermiştir. Bu heyetin vere- iğ rapora göre muamele yapılacak- Haliç iskeleleri tamir edilecek Belediye Haliç idaresi, iskeleleri ta- miro karar vermiştir. İlkönce Yemiş iskelesi tamir edilecektir. Eski bir mezar taşı bulundu Müzeler idaresi araştırma yaptıracak Kasımpaşada Büyükpiyale semtin- de oturan arabacı İbrahim adındaki bir rençber, evinin bahçesinde toprak tesviye ederken kazmasının ucu sert bir taşa ilişmiş, toprağı kaldırdığı za- man içerisi oluklu çekilde mermer- den işlenmiş yekpare bir taş çıktığını görmüş ve derhal Müzeler idaresine malümat vermiştir. Dün Müzeler mimarı Kemal Altan, taşın bulunduğu mahalle giderek top- rak zeminini daha derin olarak aç- tırmıştır, Meydana çıkan taşım, iki metre yirmi santim uzunluğunda, yetmiş dört santim eninde ve içi otuz santim çukur, yuvarlak şekildeki baş tarafı ise üç santim kademe üzerine yastıklı olduğundan, Antropoid deni- len tarihi bir Bizans lâhdi olduğu an- laşılmıştar. Müzeler idaresi bu tarihi taşın nak- line hemen emir vermiş ve bu ma- halde araştırma yapılmasını kararlaş- | tırmıştır. Sahte bir gazeteci yakalandı Kadıköyde oturan İtalyan mektebi talebesinden on yedi yaşında Meh- med, Kadıköy Ermeni mektebine de- vam eden arkadaşlarının sınıf geçip geçmediklerini anlamak için, mektep idaresine kendisini gazete muharriri olarak takdim etmiş, arkadaşları için tedkikat yaparken, mesele anlaşılarak yakalanmıştır, Mehmed, Cürmümeşhud mahkems- sine verilmiştir, Şüpheli bir ölüm Elli günlük çocuk neden öldü Fatihte Hacer adında bir kadın, el- Mi günlük çocuğunun âni olarak öldü- ğünü bildirmiş, fakat belediye dokto- ru tarafından yapılan muayenede ölüm | şüpheli görülerek cesed morga kaldı- rılmıştır. Hacer, tahtı zanne alınarak tahki- kata başlanılmıştır, Diş tabipleri kongresi dün toplandı İstanbul Diştabipleri Cemiyeti, mu- tad altı aylık kongresini dün saat on sekizde Doktorlar odasi binasında yapmıştır. Bu kongrede, idare heyeti, vezne ve mürakiplerin raporları okunmuş ve in ia dilekleri dinlenmiş- Sigari a içerken uykuya dalan bir mütekaidin göğsü yandı Emirgânda oturan mütekaidler- den B. Nazmi evvelki akşam, yattığı yerde sigara İçmek istemiş ve elinde sigara olduğu halde uykuya dalmıştır. Uyku esnasında sigara göğsüne düş- müş ve yanmıya başlamıştır. Yanık kokusu üzerine yetişen ev halkı, B. Nazmiyi kurtararak imdadı sıhhi otomobilile Beyoğlu hastanesine Berberlerimiz ve kundura boyacılarımıza dair... Sekiz buçuk ay memleket, memle ket dolaşırken bazı küçük şeyler pek ziyade nazarı dikkatime çarptı. Mese- lâ Romanyada Rumen berberine tıraş oldum. Lehistanda Lembergde tıraş oldum. Almanyada Alman berberine saçımı kestirdim. Nihayet Avrupadan Amerikaya geçerken Transatlantikte lüks mevki oberberine tıraş oldum. Kanadada, Meksikada, Fasta, Msır- da oranın berberleri beni tıraş ettiler, Fakat dolaştığım memleketlerin hiç birinde üstad Türk berberinin hafif eline, ince sanatine rasgelmek müm- kün olamadı. Hele Almanyada berberlik diye bir sanat yok. O transatlantikte, lüks mevkiin östâd lanılan Alman berberi saçlarımı öyle bir hale soktu ki Nev- yorka çıkmağa çekindim. Bir kere saç keserken Alman berberinde makas kullanma yok... Makine ve usturanın elinde saçlar berbad oluyor.. Nihayet Amerikaya geldik. Yeryü- zünde iki milletin berberleri meşhur- dur, Türklerin ve Amerikalıların. âŞu meşhur Amerikan berberlerini görelim..» dedim. En pahalısına, en lüksüne ve en üstadına gittim, Adam yedi dakikada saçlarımı kuşa benzet- ti. Ensemi sabunladı, sabunladı. Bun- dan sonra usturayı eline alınca katur © kutur ensemi tıraş etmeğe başladı! , Bundan sonra Hollivutta Max Fak- tor denilen artistlerin tıraş olduğu en büyük saç kesme üstadına gittim. Orada da ayni hal... Ense sabunlanı- yor ve ustura ile yukarılarına kadar alınıyor... Amerikada Max Faktorun üzerine de berber yoktur. Halbuki bizde ustura ile yukarılara kadar alınan ense için «Yenicami. ti. raşı derler... Hiç makbul olmıyan bu tıraşı eskiden Yenicami avlusunda seyyar berberler yaparlardı... Fransayı bilmiyorum. Fakat gezdi. ğim yerlerde anladım ki Türk berberi yeryüzünde rakibsiz, eşsiz bir üstad. dır. Vakıâ Amerikan berberi de meşhur. dur. Fakat adamcağızın yeni dünyada bir saç kesmek için yarım saat, saat harcetmeğe bir kere zamanı mi N said değildir. Onun için çabucak, şöyle üstünkörü Saçı kesiveriyor. Nerede 0 Türk berberinin uzun uzum itinası? Makas elinde dakikalarca ça- lışması, göz nuru dökmesi, d Alay olsun diye bazıları akılların- dan geçirirler. «Amerikaya gidip bir lokanta, yahud bir mahallebici dük- kânı açsak, Türk yemekleri, Türk maballebisi yapsak... Böylelikle zen- gin olmak kabildir.» Avrupada, Ame. rikada Türk yemekleri yaparak zen- gin olunup olunmiyacamı bilmem... 1 Fakat bizim üstad berberler Avrupa. da ve Amerikada mükemmel iş yapar- lar. Ben kendi hesabıma Türk berbe- rinin göğsüne «güzel sanatlar madal- yesis ni tereddüd etmeden asabilirim. Türk berberinin şöhreti de Türk tü- tünü gibi etrafı sarmış. Bizimle bera- (| ber gelen Amerikanın meş- * hür vapur şirketi United State Linein umumi direktörü vardı İstanbula yaklaşırken umumi direktör; İ | yn 4 e — Aman İstanbula çıkayım da Türk berberine tıraş olayım... diyordu. ... (Devamı 4 üncü sahifede) Hikmet Feridun Es | — Bu bayan sınıfın en çalışkan ta- iebesidir bay Arca, istediğini sor, bi- iri. B.A — Pekala, .. Kızım, bana eski dünya ile yeni dünyayı gösteri.. , — Bu eski dünya... . Bu da yeni dünya efendimi.. B.A. — Aferiiiini, Beş numara sana!.. Haydi çık!.. beşistanın — Ne beşi bay Amca, yanlış söyledi!.. eski dünyanın yenileştiğini pekâlâ bi- iyor!.. ü B. A. — Bilâklal. Avusturya ile Ha- başına sonra