Nİ Mayıs “1938 AEŞAM © Dünyanın en garip müzesi Amerikada bir tepe, içerisi oyularak kâmilen müze haline konmuştur! Bu müzenin bir kısmı kırmızı derililere, diğer kısmı eskimolara aiddir Bir buçuk saatlik bir otobüs yolcu- luğundan sonra tam Kaliforniya hu- dudunda durduk. Bundan sonra Ame- rikanın meşhur kırmızı derili Hindli- lerin yaşadığı Arizona arazisi başlıyor, Kalabalık bir seyyah kafilesi halinde- yiz. Bizi dolaştıran otobüs şirketinin hususi rehberi elile kocaman bir tepe gösterdi. Tepenin üzerinde beyaz uzun bir bina vardı. Rehber elindeki ses bü- yütücü boruyu ağzına yaklaştırarak bağıra bağıra anlatmağa başladı: — Dünyanın en meraklı müzesine geldiniz. İşte Amerikanın - meşhur «Cenubu Şarki» müzesi,, Fakat bu müzenin asıl ismi «Kırmızı derililer ve Eskimolar» müzesidir. Ayni zaman- da burası yalnız Amerikanın değil dünyanın en büyük müzelerinden bi- ridir, Tepenin üstündeki binaya baktım. Pek o kadar büyük görünmüyordu. Rehbere: — Ben bu müzeyi pek o kadar bü- yük göremiyorum... dedim. Rehber güldü. Tepenin üstündeki bina yalnız Kırmızı derililerin ve Eskimoların si- Yâhlarının bulunduğu yerdir, Asıl mü- ze bu önünüzdeki kocaman tepenin içindedir. Tepenin içi oyularak müze haline sokulmuştur. Bu itibarla şimdi dünyanın en acaib müzesini ziyaret ediyorsunuz. Hep birden tepenin altındaki kapı- dan girdik, Rehberin söylediği doğru idi. Burası dünyanın en meraklı yer- Jerinden biri, Amerikalılar bu Kaliforniya ile Ari- zona arasındaki büyük tepenin içini bir köstebek yuvası gibi oymuşlar, yarısı toprak altında, yarısı toprak üstünde bir müze yapmışlar... Amerikadaki kırmızı derililerin, ge- he Amerika hükümetine tâbi Alaska- nın şimalinde oturan Eskimoların hakiki hayatını burada canlandırmış- Jar... Müzenin kapısında yanyana bir Es- Kiio Te bir kırmızı derili kabile reisi duruyordu, Biri hakiki kırmızı derili, öteki hakiki Eskimo.. gülünüz Biz içeriye girerken ikisi de kendi &detlerine göre selâm verdiler. Eski- monun göğsünde birlevha asılıidi: «Bir Eskimo gibi içten gülmesini öğ- reniniz, Gülmek en iyi şeydir.» Rehberimiz Eskimoyu işaret ederek: — İşte, dedi, güler yüzlü olmalarile meşhur Eskimolardan biri, bu adam tamam 88 yaşındadır. Bu derece genç görünmesinin bir tek sebebi vardır... Eskimoların bol ve candan gülmesi... Bunun için hep beraber bol bol güle“ Jim... Gülmenin genç kalmak hususunda büyük yardımı olduğunu işiten bütün seyyah kadınların dudaklarında birer gülümseme belirdi, Fakat müzenin exlonlarına girdikçe hayretimiz büsbütün katmerleşiyor- du. Bu salonlarda Amerika Hindlileri- nin hayatları hakiki kırmızı derililer tarafından birer canlı tablo haline LA ea rep sokulmuştu. Bu garib müzeyi vücude getirmek için milyonlarca dolar har- ceden Amerikalılar burada - kırmızı derililerin hakiki hayatlarında ne İ varsa - hepsini yapmışlardı... Meselâ kırmızı derililerin çoğu sadayı akset- | tiren kayalıkların içlerinde yaşarlar. | Müzenin içine de sada aksettiren bir takım büyük kayalar konulmuştu. Bu kayanın kenarında duran bir kırmızı | derili delikanlı kendi âdetleri muci- | bince uzaktaki sevgilisine bağırdı: — Seni seviyorum... | Birdenbire müzedeki sesi aksettiren | kayalıkların arasından bir uğultu yük- | seldi: — Seni seviyorum. Müzeyi gezmeğe gelen seyyahların hepsi bu sesi aksettiren kayalıkların önünde kendi seslerini dinlemek için birer kere bağiriyordu. İçinde müze- nin bulunduğu tepeyi bir çok yerlerin- den delmişlerdi. Bu deliklerden içeri- ye güneş ziyasi giriyordu. Kırmızı derililerde hiyanetin cezası İleriledik. Bizi buraya getiren reh- berimiz anlatmağa başladı: — Kırmızı derililerde zövcine ihanet eden kadını idam etmek eski bir âdet- ti... İşte şu karşıdaki canlı tabloda bunu göreceksiniz. Bu canlı tabloya bakinca tüylerim diken diken oldu, Kırmızı, büyük bir kayayı 101 basamaklı merdiven hali- ne getirmişlerdir. Bu merdivenlerin en üstünde bir cellâd duruyordu. Cel- lâd bize kırmızı derililerin eski âdetini daha canlı bir surette göstermek için elindeki müthiş Satırı havaya kâaldır- dı, Satırın altında yarı çıplak genç bir Hindili kadın yatıyordu. Birdenbire cellâd bütün kuvvetile satırı havaya | kaldırınca seyyah kadınlar onun ha- kikaten önünde yarı çıplak yatan genç kadının kafasını kesecek zan- nettiler. Müzenin içinde almanca, fransızca, ingilizce, italyanca feryad- lar koptu... Kırmızı kayalıklar bu fer- yadları biraz daha büyüterek aksettir- diler. Aydın (Akşam) — Aydın orta okul talebesi tarafından Halkevi salonunda parlak ve muvaffakıyetii bir müsamere verilmiştir. Çocuklarımızın mili ra- kısları çok takdir edilmiş, temsil edilen (Helvacı çırağı) piyesi ve (Derse çalı- galım) komedisi alkışlar toplamışlır. Yukarıda resimde talebeden bir kısmı sahne kıyafetlerile görülüyor. Kırmızı derililerle Eskimolar müzesinin silâh kısmı Fakat cellâd havaya kaldırdığı sa- — Korkmayınış madamlar.. dedi, Cellâd hakikaten önündeki genç ka- | dının başını kesmek niyetinde değil- dir. Ancak size kırmızı derililerin eski bir âdetini canlandırmak için kadı- nın başını kesecek gibi yaptı. Bu esnada seyyahlardan genç bir Fransız kadını çetrefil ingilizcesile ve tatlı bir gülümseme ile: — Bay rehber... dedi, şimdi de kır- | mızı derililer kocalarını aldatan ka- | dırlları idam ediyorlar mı? | Rehber çenesi kuvvetli bir adamdı, | Gülerek genç Fransız kadınına cevap verdi: — Hayır madam... Artık kırmızı de- rililer de kendilerini aldatan kadın- lara medeni insanların yaptığı mua- meleyi yapıyorlar. Fakat-bazı pek ip- tidal bir tarzda yaşıyan kabileler ara- sında tektük bu âdete rasgeliniyor... Genç Fransız kadını tüyleri ürper- miş gibi geri çekildi, sonra da şaka etti: — İyi ki, dedi, kırmızı derili bir adamla evli değilim!.. Müzede kırmızı derililerin hayatına dair böyle 42 salon yapılmıştı Rehbe- re sordum. Müzede tamam 180 kırmı- zı derili tıpkı hakiki hayatlarında ol- duğu gibi yaşıyorlarmış... Eskimolar kısmı Eskimoların kısmına geçtik. Burası daha ömür bir yerdi. Bir çok salonla- ra Kutub arazisi manzarası verilmiş- ti, Müzenin içinde birer gölü andıran büyük havuzlar yapılmıştı. Bu havuz- larda Eskimolar kendilerinin meşhur kayıkları ile dolaşıyordu. Etrafta bir sürü pengoen kuşları... Biraz ileride Eskimo çadırları... Müzenin rehberi gene anlatmağa başladı: — Bu müzedeki Eskimolar 11 sene- denberi Amerikadadırlar. 11 sene için- de balıktan başka bir şey yememişler- dir, Memleketlerinde olduğu gibi bu- rada da yalnız balık yiyorlar ve balık- tan başka birşeyi de mideleri kabul etmiyor... Herhalde Eskimolar dünyanın en neşeli adamları. Hiç birine rasgelme- dim ki yüzünde neşeli bir gülümseme olmasın... Bu, dünyanın en meraklı müzesinin yukarı kısmına, yani tepe- nin üstüne dört büyük asansörle çıkı- iyor. Tepenin üstündeki binada Eski- moların ve kırmızı derililerin kullan- dıkları silâhlar var... Bu, milyonlar sarfedilerek vücude getirilen müzeye girerken bizden beş para bile almamışlardı, Aklıma Top- kapı sarayı müzesi geldi. Bu müzenin hazine ve harem dairelerini gezmek istiyenlerden 1 lira alındığını düşün- düm. Müzeler her şeyden evvel halkın istifadesi için kurulmuş mücesseseler- dir. Buralara girecek vatandaşlardan para almıyalım.. Hikmet Feridun Es Ankarada Kız Sanat Enstitüleri ve sanat okulları sergisinin açılış resminde bulunan Başvekil ve Vekiller Lozitanya vapuru ile deni- zin dibine giden altınlar 22 sene sonra vapurun battığı yeri tayin etmek kabil oldu. Yozitanya transe — atlântiği, umumi harbde 1915 senesin şimdiye kadar ka; ? bil olamamıştır. Okyanusun dik binden - bu hazi- | neyi çıkarmak iş- tiyen bazı müte- teşebbisler, Lagi- tanyanın yerini © tesbit etmek için o İaciaya şahid olmuş bir çok in- sanlara, hattâ Lo sitanyayı (batır. Lozitanya vapurunun battığı yesi bulan Dring ile Russell miş olan Alman tahtelbahirinin pi Şimdi bu İdi zat, sergüzeşt filim- lotuna başvurmuşlardı. Fakat bun- lann torpillenme yeri olarak gös- terdikleri mahal birbirine uymuyor. Muhtelif ifadeler arasında tezad Oo kadar büyüktür ki, Lozilanyanın ye- rini tesbit etmek için 1,900 kilomet- re murabbalık bir sahada araştır- malar yapmak lâzımdı. Maamafih Dring ile Russell namın- da Iki müteşebbis senelerce süren araştırmalardan sonru batırılan vü purun İrlânda sahilimiri mmuâyyen bir noktasından 17 kilömetre uzakta ve bir kilometre murabbaı saba dahi- linde tesbite muvaffak olmuşlardır. lerinde ölümden yılmaksızın üzerine aldığı çok tehlikeli rollerle Holli- vudda: «Tehlikeler Kralı» Jâkabile anılan kaptan Gralg ile brileşerek Lozitanyanın 22 senedenberi denizin dibinde yatan altınlarını çıkarmağa teşebbüs edeceklerdir. Gemi 800 metre derinlikte batmış- tır. Bu derinliğe inmek için suların tazyikine mukavemet edecek bir dal- giç hücresi yapılmıştır. Graig ilear- kadaşları, bu hücrenin içinde deni- zin dibine inerek Lozitanyanın di. binde bulunan 180 milyon altın fran- gı çıkarmağa teşebbüs edeceklerdir. Genç bir tayyare mühendisinin vefatı Berlinde tayyare mühendisliği tahsil etmekte olan kiymetli gençlerimiz- den Tayyar Anal kısa bir hastalığı mütsakıb vefat etmiştir. Cenazesi, sefaret, konsolosluk, Türk Ticaret Odası erkânı ve 'Türk talebelerle Türk kolonisinden mürekkeb kalabalık bir külle tarafından Türk mezarlığına nakledilmiştir, Merhumun cesedi İstanbula gönderilecektir. Yukarıdaki resimde kabristanda, çelenklere gömülen cenazenin etrafın- da toplanan selaret ve konsoloshane erkânile diğer Türkler ve merhum Tay- yar Anal görünüyor.