SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No, 142 4 Kamıl paşanın Izahnamesi ve Süleyman bi Nazif beyin bir risalesi > Mihayot ertesi günü namrlar KÂsil | paşadan sadaret istizaha başladıkları gibi gazeteler de (Şürayi Ümmet, Tanin, Sabah, Tercüman) 42, gok şiddetle ve bu harel kanunu €sasiye uymadığı beyan ra etti er. Avrupadan gelen afandgi Abdül hamidin hal'edileceğini, yerine Yusuf İzzeddin efendinin geçeceğini bildiri- yor, hatti Romanya gazöteleri (hal'e- dilecek padişah) diye Abdillhamidin resmini yapıyorlardı, Meclisi vükelâca harbiye ve bahriye nazırlarının azli hakkında nazırlar tarafından sadra- zamdan vaki olan istizah üzerine Kâ- mil paşa bidayette meseleyi saklıyor, sonra cevaben heyeti vükelâya şu iza- hatı veriyor: — Harbiye ve bahriye nazırlarının azline iki sebeb var. Biri zahiri, diğe- ri batıni, Zahiri sebeb bildiğinizden — ibaret; batınisi de şudur: Osmanlı İt- » tihad ve Terakki cemiyeti harbiye ve » bahriye nazırlarile birleşerek Abdül- — hamidi hal' ile tahta Yusuf İzzeddin efendiyi geçirecektir. Bunun üzerine kaç gündenberi bu meseleden malü- matı olduğu sorulunca: — On beş gündenberi! Diyor; ispat aranıyor; ajans telgraf- larını gösteriyor... Bu kadar mantık- “siz ve mecnunane tasnilere karşı he- yeti vükelâ nefret ediyor, dahiliye, adliye, maliye nazırlarile şürayi dev- “let reisi hemen o akşam istifa ediyor. “ Bu mesele üzerine cemiyet umum ajanslarla Avrupaya tekzibler yağdir- “ dığı gibi tekmil gazetelere de gördü- » günüz tekzibnameyi gönderiyor. Bu- « günlerde Kâmil paşanın harbiye ne- © zaretine, üçüncü ordudan İstanbula , gelmiş olan taburların (avci taburla- o rınm) mahallerine iadesi için diplo- © matçasına yazmış olduğu emir de na» zarı dikkati celbediyor; erkânıharbi- ., ye dairesi bu emri şiddetle reddedi- o yor. © « Beşiktaş pişigâhındaki donanma — ©fradı umümen kardeşlerimizden iba- vet olduğundan meşrutiyete karşı — Vurulan bu darbe üzerine sadrazamı “protesto ediyor. Harbiye nezaretine tayin edilen Nâ- ozım paşa istibând devrinde hürriyet- — perverliğile tanınmış bir zat olduğun- .dan sadrazamın bu meşrutiyetşikena- ne hareketlerine neden ve nasıl iştirak “ etmiş olduğu anlaşılmak üzere daha — Edirneden geldiği gün tahkikata giri- — şiliyor ve kendisile görüşülüyor; Nâ- OZim paşanın müfrilane asker fikirli — Olmasından ve ahrardan bir çoğile ka- “dim münasebetleri bulunduğundan ce- miyet aleyhine epeyce tahrik edilmiş « olduğu anlaşılıyor. Bütün bu iftiralar- dan, meşrutiyelşikenane İcraattan Kâmil paşanın maksadı ne idi? Avcı taburlarının sevki, harbiye ve — bahriye nazırlarının tebdili, cemiyete iftira... Bu öyle muntazam bir tertib- o di ki hep bir anda vukua gelerek Kâ- mil paşa, Hüsnü paşa sayesinde do- nanmadan namuslu adamları bir gö- 'tede atacak, donanma müstebid ellere geçecek, sonra Nâzım paşa avcı tabur- larının inzibatsızlığından bahisle ev- velce gönderilmiş tezkere üzerine ay- “ni günde bahriyeden hazırlanan va- “ purlarla o taburlar gidecek, cemiyetin eyhindeki iftira üzerine akıllarınca cemiyet merkezi zannettikleri Şürayl Ümmet idarehanesi basılarak ve ev- >velce uydurdukları sahte evrak vazo- olunarak bir çok cemiyet âzası tevkif olunacaktı. Bu veçhile mahvedileceği zan ve ta- hayyüi olunan cemiyetin mahvından sonra ihtimal Nâzım paşa azledilip “eski devir müstebidlerinden bir harbi- “ye nazırı getirilecek ve fasid zâımla- 'rınca bizim metlisi mebusanımız da - Rusyanın üçüncü duması şekline gi- recek, daha doğrusu Şürayi devlet te- o sirihde bir şey olacak, bü Sâyede KA- mil paşa İlelebed (I). sadrözam © kalacak, (Burada Kâmil paşa ve oğ- “lu aleyhinde bir cümle) idi © Zavallılar bilmiyorlardı ki mukad- “des cemiyetimiz öyle Kâmilin, Saldin dc) Jerile değil, Bismarkların, Glads- tınaz ime İLİĞİ Cİ btn Klimiizi bilmiyorlardı ki üç avcı ea gitmesi, beş kişinin tevkifi cemiyeti süküta mecbur etmek değil, bilâkis kendi lâşeleri de dahil olduğu halde müthiş kanlar dökülmesine sebeb ola- caktı: Basradan Taşlıcaya, İşkodraya, Adenden Trabzona kadar umum Os- manlı milletinin namuslu ve valan- perver kalblerinde yerleşmiş, millelin en fedakâr, en mütefekkir kuvvetle- rini tevhid etmiş olan cemiyetimizin zamanım ön müthiş sadmelerine bile kârşı koyarak ilelebed (!) devam ve bekn bulacağı şüphesizdir. İşte Kâmil paşanın böyle (bir keli- me) ve mezbuhane olan (üç kelime) leri tamamen keşfolunması üzerine | hemen * meclisteki siyasi fırkamıza keyfiyet tavzihen anlatılmış olduğu gibi meselenin ehemmiyeti sair vatan- perver zevata da izah edilmiş, gazete- lerin münakaşaları üzerine cemiyet mecliste bir çok defalar alkışlanarak bu (üç kelime) leri icad edenler tel inlerle yâdedilmiş, Kâmil paşa sukut ederek ötedenberi cemiyetimizin mak- sad ve mesleğini takib eden Hilmi paşa gene siyasi fırkamızın tavsiyesi üzerine kabineyi teşkile memur edil- miş ve kabineyi teşkil eylemiştir . X Takriben kırk sekiz saat süren bu mücadele esnasında gerek İstanbulda, gerekse tekmli vilâyetlerdeki kardeş- lerimizin ve ordularımızın cemiyetin mukaddes maksadı uğrunda göster- dikleri hamiyyetperverane tehalük is tikbalimizin tamamen emin olduğu- nu ve muazzam Osmanlı milletinin pek parlak bir âtiye malik bulunduğu- nu bu defa dahi teyid etmiştir. Bu mücadele esnasında cemiyelimi- zin en ziyâde nazarı dikkate alacağı bir madde de harici meseleler olup Av- Tupanın muavenetine muhtac olduğu- müz bu nazik zamanda Avrupa efkârı 'umümiyesine iyi bir tesir yapmak Jlâzımdı. Kâmil paşanın sukutile en ziyade gücenmesi muhtemel İngiliz- Jerdi. Bu mestle nazarı dikkate alındı- ği içindir ki kabineye ademi itimad reyi verilince (Taymis) vasıtasile İn- giltere efkârı umumiyesine ve Balkan komitesine kadim ve milli Osmanlı siyasetinin tebeddül etmiyeceğine, bilâkis bundan sonra daha ziyade in- Kişaf edeceğine dair bir telgraf yazıl- dı, Bugün gelen ajanslar bu meselede gösterdiği itidaldan dolayı cemiyeti- mizi son derece alkışlıyor, Osmanlı İttihad ve Terakki cemiyetinin itidal ve metaneti ile Avrupayı bir defa da- ha hayretlere ilka etmiş olduğunu be- yan ediyor. Bu muvaffakıyet umum cemiyet ef- radının hüsnü niyetinden, samimiyet- le ittihadından ileri geldiği şüphesiz- dir. Şimdi cemiyetimize terettüb eden en birinci vazife şudur: Yeni kabine. nin Avrupa nazarında mevkiini temin için her ferdimiz hükümetin icraat ve muamelâtını teshil ve memleket dahilinde asayişi takrirde hükümete muavenet etmeli ve hiç bir surette müşkülât ika eylememelidir. Son söz olarak sevgili ve mukaddes vatanın ve büyük Osmanlı milletinin saadetini temin emrindeki gayret ve mesalmizi bir kat daha semeredar, İt- tihad ve vifakımızı ilelebed payidar etmesini Cenabı hakdan niyaz eder ve arzı selâm eyleriz aziz kardeşlerimiz. (2 şubat 324) Merkezi umumi bu tamiminde ce- miyetin maddi, manevi kuvvetlerine güvenerek istikbale pek müsterih bir nazarla bakıyordu. Âtiden bu kadar emin olmaması, hele hiç gafil “davranmaması lâzım va Iki ay geçmeden anlıyacak- Kâmil paşa hareketinde acaba ne gibi mühim âmiller, ne ortaya konula- mıyacak siyasi sırlar olduğu hakkın- da o kadar merak uyandıran izahna- mesini 21 mart 1325 - 3 şubat 1909 Çocuk Dü Dünyası Hediye kazananlar Nisan bilmecesini doğru halledenlerden hediye kazananların isimlerini neğredi- yoruz. 1 inelden 5 inciye kadar hediye alan karilerimizin hediyelerini alırken birer resimlerini vermeleri şarllır. Soyadlarını yazmiyanlara hediye veril» mez, 6 LİRA KAZANAN Yılmaz Türk: Boşiktaş 20 nci okul 4 LİRA KAZANAN Turhan Tumay: Kadıköy orta okul No, 588, 3 LİRA KAZANAN Mehmed Erel: İstanbul erkek İisesi No, 345, ? LİRA KAZANAN Sakıp Oirişgen: Gazianteb lisesi No, 575. I LİRA KAZANAN Aysel İnel: İzmir Gazi ilkokul No. 701. KOLONYA KAZANANLAR Anna: Kurtuluş cad. No. 125 — Zerrin Soydam; İstanbul Hayriye lisesi — Gün- han Açıkalın: Istanbul 6 ncı okul No. 84 — Hüseyin Demirel: İst. erk. lis, No. 100 — Nedim Erdin: Vefn lis No, 1173 — Şüca Saltz: Gazi Osman paşa okulu No. 742 — Beyahat Işin: İst, kız lin. No, 641 — Ayhan: İst. 4 üncü İL O. No. 188 — &. Tunalı: erk. lis, No. 1359 — Raif Yılmaz: #4 üncü İ. O. No, 18. MENDİL KAZANANLAR Eftal Salı: Kumkapı O. O, No, 716 — 8. Şile: G4 üncü okul No. 328 — Aysel Sakaryalı: 4 üncü İ O. — Ergün Yük- sel: 44 ünüc İ; O, No, 109 — Örcan Ger- man: İzmir İstasyon cad, Ahmed ağa apart o. 2 Afyon — Arslan Meriç: O.O. No. 163 Zonguldak — Pervin Gürsoy: İ, O. Giresun — Senai Arkan: Hay. Paş. lis. No, 660 — Fatma Aktan Gazi İ. O. Ezi- ne — Emel Özoğul: Ulugazi O. No. 73 İz- mit. ÇORAB KAZANANLAR Hayri Sakarya: 8 inci O. No, 19 — Me- Uh Atalan: Ticaret Us. Ankara — Refet Alptekin: Kumkapı O. O. No. 553 — Tur- : 3 üncü O. O. No. 197 — tin Arısal; 4 üncü İ, O. No, 46 — Andon Pulat: Feyzlâti No. 610, KRAVAT KAZANANLAR don No. 160 İzmir — 'Taşkit: Af- a5 — Soytemiz: uu — — Hasan İO. No si — Edip . No. er iğde — BR DOLMA KALEM KAZANANLAR Nevhiz Ökmen: ? nci okul No. 409 — D. Dumer: Akşam Kız Sanat O, No 2600 — C.Altaca: 29 uncu İ. O. — İclâl Coşkun- deniz: (o Recaizade #okuğı OKadıköy Ayten Kökmen: Kız lis, — Behire Güner- ten: Kandili kız lis. No, 663 — Rezzan Akdeniz: $2 nel L O. — Sabahat Sevilen; 40 inci ok. No. 277 — Perihan Eginç: 8 ünü LO. PERGER TAKIMI KAZANANLAR Gülseren Denker: Şişli Terakki is, — Berşan Yelkin: 8 incel ok. — Reyyan Saygı: Üsküdar Ameri Kız kol. — Vedia ; Arnavutköy Kız kol, — Rogzan a 23 nci ok. No. 44 — Çetin Taner: Em. 2? nci g. A. Âdü oğlü — Güney Yeler: 6 nel okul — Musilâ Kepti: Çapa O. O. No, $04 — Kemal Sayınlı: 20 ine t. O, — Salm İnal; Rasimpaşa mahallesi No, 9$ Kadıköy. KİTAB Nihad Kaya! 1-B öğrenicilerinden Ban- dirma — Şadiye Krtüm: Belediyede Ant : is- met paşa mahallesi No. 13 Ankara — Zahide Yumurtacı: İnkilâb ok. No. 287 Eskişehir — Coşkun Yılmaz: İnönü İ. O. No. 934 Ankara — Mustafa Dağ: Kısılır- mak ok. No. 70 Sıvas — A. Çakır: Sakız köy İ. O. Lüleburgar — A. R. Belgig: lise No. 992 Konya — Birgül Ar: Baş maki- nist kızı - Hereke — Müberra i Af yon lisesi No, 133 — Ş. Özdem: O.O. No, 60 Bandırma — M. A. Kaçı: Trabzon Jia, No. 1042 — A. Sangur: Semsun la No. VE DEFTER KAZANANLAR Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargilecişan, Tak- sim: Limonclyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Galn'a: Kara- köyde Hüseyin Hüsnü, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: Halieoğlunda Barbut, Eminönü; Salih Necati, Fatih: Ham- di, Karagümrük: Mehmed Fuad, Ba- kırköy: İstanbul, Sarıyer: Nuri, Ak- saray: Yenikapıda Sarım, Beşiktaş: Süleyman Receb, Füner: Emilyadı, Kumkapı: Cemil, Küçükpazar: Yor- gi, Bamatja: Alemdar: Divanyolunda Esad, getre- 24 Mayıs 1938 DIŞI KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli, Tefrika No, 4 İmparatorun gözdesi, saraya gelen “Allahın kızı, nı görünce: — Onu ateşte yakınız, haşmetmeab! dedi Papasın arkasında derdleşiyorlar: — Kaç yıldır evlisin? — Beş. Ya sen? — Dokuzuncu yıla girdim. Hâlâ çocuğumuz olmadı. Buraya da on bir ayın her ilk pazarında geliyorum. Bu pazar tamam bir yıl olacak. — Bu ay da gebe kalmazsan, bir daha buraya uğramazsın, değil mi? — Ümidimi kesmedim... Buraya başvuranlardan çocuk odoğuranları tanımamış olsaydım, bön de dediğin gibi yapar, ayazmaya bir daha ayak basmazdım. — Kocan da çocuk istiyor mu? — İstemez olur mu? Çocuk diye deli oluyor... Komşulann çocukları: nı sevi, Bu yüzden her gün kav- ga, gürültü eksik olmuyor evimizde. «Panteon» yazmasının dış kapısı önünde orta boylu bir erkekle genç bir kadın dolaşıyordu. Periklis, genç kadına sordu: — Ayazmaya inmek ister misiniz? — Hayır, Sonra gecikiriz. — O halde ayazmanın bahçesinde dolaşalım. — Prensin büradan hangi saatte geçeceğini biliyor musun? — Evet, evet... Şimdi neredeyse ge- çer. — Her pazar günü prens buraya gelir mi? — Buraya gelmez. Fakat, sahile in- mek için buradan geçmeğe mecbür- dur. Bütün kadınlar o geçerken ayaz- manın içine dolarlar. — Niçin? Böyle yakışıklı ve güzel bir erkeği görmek istemiyorlar mı? — Prens biraz çapkıncadır da. Hal- buki buraya gelen bütün kısırlar, ko- calı kadınlardır. Prense görünmekten korkarlar. Bu sırada yolun öbür başından bir atlmın ayazma önüne doğru ilerile- mekte olduğu görüldü. Periklis heyecanlı bir tavırla; — İşte, dedi, prens geliyor... Fida telâşla başını çevirdi. Uzak- tan gelen atlıyı gördü. Atın arkasın- dan da dört kişi geliyordu. Periklis atlıya elile - kadına göster- meden - işaret verdi. Birdenbire, atın ârkasından gelen adamlar «Fida» nm üstüne atıldılar. Ve genç kadıni zorla alıp kaçırdılar, Bu iş o kadar çabuk ve o kadar ko- lay olmuştu ki.. Periklisin bile ağzı bir karış açık kaldı. Bir müddet atlının ve genç kadının arkasından hayretle baktı. — Ben vazifemi yaptım. Hassa 7a- | bitini prens diye buraya kadar getir- dim. Fidayı maühirane yakaladılar. Götürdüler. Ondan ötesini de impara- tor yapsın. Bakalım Fida sağ kalacak m? ... «Onu ateşde yakdırınız, haşmetmaab!» İmparatorun gözdesi Dafne o gün çok heyecanlıydı. İmparatorla konu- şurken: — Saraya, ağrı bağlı bir kadın ge- tirmişler, dedi, sizin bundan haberi- niz yok mu? Mihail Paleoloğ gülerek cevap ver- di: — Benim haberim olmadan, büra- ya şeytanlar bile giremez, Dafne: (1) — Kimdir bu kadın, haşmetmaab? — Bir ölüm mahkümü.. Dafne titredi: — Bir ölüm mahkümu mu?.. — Evet. Bu kadın benim tahlımı yıkmak istiyordu. Onu ölüm cezasına mahküm ettim, Bu gece, güneş battık- tan sonra idam edilecek. — Bir kadın, sizin tahtınızı nasıl yıkabilir? Bu delirmiş olmalı... — Hayır. Çok akıllı, çok zeki bir kadın. — Güzel mi? — Eşsiz bir güzel — Nereden gelmiş bu kadın? — Atinadan... — Eski düşmanlarınız göndermiş demek, Atina dukası göndermiş — Evet... buraya. — O kalde hemen idam ettiriniz, haşmetmaab! Neden geceye biraki- yorsunuz? — Kendisi «Göklerin kızts olduğunu iddia ediyor. Güneş batmadan idam edilirse yurduma bir fenalık gelme“ sinden korkarım. — Onu 29 mayıs sabahı ateş bayra- mında yaklırsanız daha iyi olmaz mı? — Ateş bayramına bir hafta var. O zamana kadar bekliyemem. Bu iş bu gece bitmeli... ... İmparatorun mabeyincisi, general Anivasın geldiğini haber veriyordu. Mihailin gözdesi odasına gitti. Anivas imparatorun yanına girdiği zaman, gözlerinden büyük bir felâket geçirdi ği anlaşılıyordu. İmparatoru selâmla- dıktan sonra: — Haşmetmaab! dedi, Başımda korkunç bulutlar dolaşıyor. Çok muz- taribim. Müsaade ederseniz, bir kaç gün için başımı dinlendirmek üzere İzniğe gitmek niyetindeyim. Mihajl, sadık generalinin ıztırabını sordu. Anivas ağlar gibi, kısık bir sesle? — Beynim dönüyor, içimde büyük bir sızı var, haşmetmaab! - diye aöze başladı - bir kadınla evlenmeğe karar vermiştim. Dün onu kaçırmışlar.. Ge ce sabaha kadar aradım, bulamadım, Sabahleyin biraz uykuya dalmıştım. Rüyamda bir ihtiyar, bana: «O, tek- Tar göklere çıktı. Onu beyhüde ara mal» dedi. Eğer bu rüyayı görmemiş olsaydım, sizin de - onu bulmak için - Fakat... — Buna lüzum kalmadı demek... — Evet, haşmtemaab! O zaten ko- lay kolay öldürülemezdi. Onu cellâd- lar bile kaçırsalar, kendileri geberirler, onu öldüremezler, İmparator hayretle sordu? — Tuhaf şey! Ben, şimdiye kadar cellâdlarımın elinden kurtulan bir idam mahkümu görmedim. Bu nasıl kadın böyle?.. — Dedim ya, haşmelmaab! O «Gök- lerin kızı »dır, Ölüm ona sokulamaz. — Gökten mi geldi bu kadın sana? — Evet, Gökten geldi... Bir sabah onu ince tüller içinde, evimin bahçe- sindeki güller arasında yatarken gör- düm. O gece gene garib bir rüya gör- müştüm, Gökten bir nur parçası evi- min üstüne inerken uyanmıştım. Bu, Allahın bir mucizesiydi. Gözlerimi aç- tığım zaman, bahçıvanım gökten bir meleğin indiğini ve bahçede yattığını haber verdi. Koştum.. Onu kucakla- yıp odama getirdim. — Ne zaman geldi bu kadın senin evine? — Beş ay kadar oluyor... — Demek sen onun gökten indiği. ne inanıyorsun, öyle mi? — Evet, haşmetmaab! İnanıyorum... Çünkü (Fida) ebedi hayata maliktir. O ölmiyecektir. Ve onu hiç bir kuvvet öldüremez, — Buna İnanmak için, onun ufak bir mucizesini görmüş olmalısın! Yok- . sa... — Evet, haşmetmanb! Bir değil, bir kaç vakaya şahid oldum: Bir gün bah» çemdeki havuza girmişti. Uzun müd- det suyun altında kaldıktan sonra. başını sudan çıkardı. Eğer onun ye- rinde başka biri olsaydı, çoktan boğu- Yup ire — Bir pr de kendisine fenalık yapmak istiyen bir uşağımı, gazubane bir bakışla yere devirdi. (Arkası var) (1) Bu, Roma ilihlarından birinin kızı- nin adıydı. Romalı Kostantin, Bizansı ku- rarken bu isimde «Le Palais de Daphne» bir saray yaptırdı. Koslanlin bu sarayda kendi Gülresinin tavanını dünyanm en kıymetli taşlarile süsletenişti. Ortasında bir salib resmi yurd, İmparatorurt naaşı, arkasında erguvani elbisesi, başında tacı olduğu halde, bu dairenin ortasında yük- Mk ae il e rafında but gece gündüz ımuhafırların nezareti altında bulunur ve haftada bir ziyaret edilirdi. Romadan getirilen «Dâfne» nin beykeli bu salonda dururdu. Dafne, Bi- sanslılara göre uğurlu bir peri idi Böyle olmakin beraber bu adı herkes kullana mazdı, Mihali Paleoloğ İzniklen Bizansa gelince, güzel sevgilisine ilk defa bu adı verdi, Mihailin sevgilisi de - kendi nani-