3 Mayıs 1938 — — AKŞAM da | svcute : 6500 âyet cezin- dir. VE 50 ve ve des | ilâyet imiş“ ledin8 ilâyel olanı güne kasi, 1 Alar al un un şis 1 üze 1un 3 tut ve .zinde fabris “ t top” htellf tadeli sterid, | r ven valar | okşa- iyette “— » msi B, Sö imiyedi | vw ( du çoğ görü“ liği «ipek ui yer öcekçi 1 rağ” le bil“ kadar vilâ şılans dl ter tunan mdan ohum Koza , mar k yer yanın İ ı gibi mü- ra? Marlene Ditr Sahife 9 ih: “Ben hâlâ hayal içinde yaşıyan bir kadınım,, diyor Gayet yavaş konuşuyor... Filimlerindeki esrarengiz kadın tipi onun hakiki hayatına da sinmiş Herkesin sinemada çok beğendiği | bir artist vardır: Marlene Ditrih. Bu- nun için tâ Hollivuda kadar gelip te Marlene ile görüşmemeği - eski lisan- la - «günahı kebair» den addettim. Fakat bu milyonlarca gencin rüyala- rma giren iri mavi gözlü, koyu sarı | Saçlı, elmacık kemikleri çıkık, esra Tengiz bakışlı kadını Hollivudda ara- | dıysanız bulunuz. Pal Paramunt | Stüdyolarına uğradığı yok. Stüdyo ile arası açık olduğu söyleniyor. Evini değiştirmiş, yeni adresini bilen yok. © halde)... Nihayet Paramunt müdürlerinden MİS Jannet Birley bana Marlene Dit- rihin adresini buldu. «Mavi Melek», «Boyalı Melek>, «Çıplak Meleks filim- lerinin unutulmaz yıldızı Hollivudda Vincent”te, Edington caddesinde 683 numarada oturuyordu. Evine ettiğimiz telefonlardan hayır gelmedi. Hiç cevap veren bile olmadı. Nihayet Paramunt şirketinden bir ta- Dıdıkla beraber evine gittik. Tanıdı- Eım ayni zamanda Marlene Ditrihin filimlerinde «diyalog müdürü» idi. Bu- Tadaki filimlerin birer de diyalog müdürleri var Edington sokağındaki 683 numara- Mh ev bembeyaz, tahta, büyük bir köşk... Bahçede iri beyaz çiçekler var. Evin beyaz mermer merdivenleri ve kapının henüz parlatılmış tokmakla” rna kadar her tarafta göze çarpan bir temizlik. Kapıyı uzun uzun çalıyoruz. İçeri- de sanki kimseler yok yokmuş gibi en Ufak bir tıkırtı bile işitilmiyor. Niha- Yet gayet ağır yürüdüğü anlaşılan | aheste bir ayak sesi... Evvelâ kapının, | Üzerindeki küçük pencere açılıyor. Çekik, küçücük iki Çinli gözü içeriden bizi uzun uzun tedkik ettikten sonra Iyı açıyor. İçerisi gayet loş ve son derece 8 SİZ... Yere kadar inen kalın per Fin arasından dışarıdaki şin ış» Bı birer elektrik teli inceliğile bu s SİZ salona süzül les or... Saat öğleden ) On dakikü sa- londa istirahat ederseniz şimdi gelir... diyor, Etraf o derece sessiz ki sanki biz de birisini uyandırmaktan korkuyormu- $UZ gibi, yavaş yavaş konuşuyoruz. Salonun sessizliği âdetâ bize de sira- Yet ediyor. Meğer Çinli uşağın on da- Kikası tam yarım saatı Marlene ile karşıkarşıya. Birdenbire salonun arka tarafında- Ki sessizlik du. Kalın fakat tatl bir kadın sesi bir şeyler emrediyordu. İhayet kapı açıldı, meşhur yıldız €Tiye süzüldü. Koyu vişne çürüj Uzun etekli elbisesi içinde, filimlerin- deki kadar değilse bile, gene çok gü- ?el bir kadındı. Fakat bir tek kıl kaşı Yoktu, Bunun yerine kalemle kaş çek MİŞ, Ağzı biraz büyükçe idi. Dudak- | açık nar çiçeği rengine boya İ Müştı, Gülerek elini uzatt. Ve insana yret verecek derecede kalın bir > Sizi beklettim, affedersiniz... Be- için kim bilir «ne kadar tembel!» “lyeceksiniz. Fakat öğleden sonraları Söyle uzanıp roman okumak çok ho- Şuma gidiyor. Hele filim çevirmediğim VE İşim olmadığı zamanlar... Bir yandan konuşuyor, bir yandan koyu vişne çürüğü elbisesinin ya- i& taktığı, koyu lâcivert ipekten Yapma çiçeği düzeltiyordu. Boğaziçinin hatırası Birdenbire güldü, Sigara tabakası- DA uzanırken; — 15 gün evvel sizin için stüdyo- Gan bana telefon ettiler. Lâkin kâti- «İstanbullu gazeteci; kelimeleri- “İtalyalı gazeteci; anlamış... Son” “Her filimde âşık olmaktan o kadar yoruldum ki kakiki hayatımda aşk için bir yer ayırmağa lüzum kalmıyor. Filimlerim artık bana aşktan gına getirtti. Esasen ben hayatına cephe vermiş bir kadınım. Kocam var, çocuğum var, evim var,, “Çok kararsız ve iradesi zayıf bir hadınım. Şimdi böyle düşünürüm, biraz sonra vazgeçerim. Gelecek sene Çine bir seyahat yapacağım; Çini, Hindis- tanı göreceğim. Dönerken belki Türkiyeye de uğrıyacağım,, ra mesele anlaşılınca İstanbullu bir gazeteci ile görüşmek istedim. Biliyor musunuz ben on bir yaşında iken ba- bamla beraber İstanbula gittik. Hem durun bakayım, siz: duğumuz yeri de mı? Yoksa Tarabala el bir yer... Tarabya olmasın?... Tamam, burası... Ne güzel değil mi?,.. Çocukluğumdaki intibadan mı- dır? Bilmiyorum. Sonra birçok yerle- Tİ gezdim, Fakat Boğaziçi kadar gü- zel bir yer görmedim. Bir de Yeryü- zünde pek beğendiğim yer Panama ka- nalı ile Kübadır. Havayen adalarını ben o kadar beğenmedim. Halbuki herkes bu adalara bayılır, Filim seyreder gibi... Gayet yavaş konuşuyordu. Filimle- rinde.dalma «oynadığı «Esrarengiz Kadın» rolü onun hakiki hayatına da sinmişti. En basit bir şeyden bah- sederken, meselâ Hollivuddaki terzi- lerini beğenmediğini anlatırken bile sanki ümidsiz bir aşktan, müthiş bir faciadan bahsediyormuş gibi, garip bir sesle ve insanın gözlerinin içine bakarak konuşuyordu. Ona bakarken canlı bir filim seyrediyorum sanıyor- ağır, hesaplı, güzel e her har izündeki bu ca lütfen âleminde, ş gibi bir sanlar hakiki hayatı kı hayalinde geçiyo vardı. Sordum Demek öğleden sonraları roman okuyorsunuz?,.. Bleselâ daha ziyade ne gibi romanlar? Kahkahası da konuşması gibi ka- lındı — Tuhaf değil mi?.. dedi, ben hâlâ hayal içinde yaşıyan bir kadınım... Bunun için yeni, modern romanları pek okuyamıyorum. Biraz eskiler dar ha hoşuma gidiyor. Bugün Madam Bovar okuyordum... Verteri çok se- yormuş, kendi hali «Kedimi çok severim» Bu esnada hafif bir gıcırtı ile açılan kapının aralığından gayet çok tüylü, iri yeşil gözlü beyaz bir kedi süzüldü. Sessiz adımlarla yavaş yavaş ilerledi. Marlene Ditrihin kanapesine sıçradı. Bayanının yanında kıvrıldı. — Kedileri çok seviyorsunuz ga- liba?... — Son derecede... Köpekle kıyas edilmiyecek derecede... Dikkat ediniz kedi harikulâde zeki, temiz, kendi âle- minde yaşıyan, mağrur bir hayvan- dır. Köpekte bu meziyetleri bulamaz- sınız. Kedimi çok severim. Böyle söyliyerek uzun parmakları- nı kedinin beyaz tüyleri arasında do- laştındı. Şu karşımda okşanan talihli hayvanın yerinde olmak için milyon- larca kişi neler feda etmezdi? Gülerek ilâve etti: — Fakat biliyor musunuz? * dedi, kedimin erkek olmasından şikâyetçi- yim... Onu güç halle evde zaptediyo- rum. Dalma gözü dışarıda. Marlene Ditrihi aşk mevzuu etra- fında biraz deşmek maksadile: Marlene Ditrihin mubarririmize hediye ettiği resmi — Belki âşık, dedim, biçare dışarıda işittiği kedilerin sesine, aşkın sesine dayanamıyor, kendisini dışarıya atı- yor. z Sigarasını söndürmeden ötekini ya- karken gülümsiyen gözlerle bir bana, bir de arkadaşıma baktı: — Siz biraz filozofsunuz... deği, fa- kat insanlar dışarıdaki aşk sesine ko- şacak olsalar hayatları daimi bir koş- maca oyunu içinde geçer, Sonra bu sesler Insanı çok aldatırlar, Bir aşk se- si zannettiğiniz sesin arkasında neler gizlidir, bilir misiniz? Aşk hakkındaki fikri Ben değil, asıl filozof olan Marlene Ditrihti. Nihayet sordum: — Peki, aşk hakkında ne düşünü- yorsunuz? — Hiçbir şey... Amma hiçbir şey... Her filimde âşık olmaktan o kadar yo- Tuldum ki hakiki hayatımda aşk için bir yer ayırmağa lüzum kalmıyor.Fi- limlerim artık bana aşktan gına ge- tirtti, İlk çevirdiğim «Mavi Melek» filminde «topuklarımdan saçlarıma kadar aşkla doluyum: diye bir şarkı vardır. Hakikaten öyleyim. Fakat ha- kiki hayatımda değil, filimlerimde... Sonra biliyor musunuz? Ben haya- tana bir cephe vermiş bir kadınım. Ko- cam var, çocuğum var, evim var... Bü- tün bunların içinde bir kadının kendi- sini bir heyecana kaptırması için kar- şısına çıkacak maceranın mukavemet edilmiyecek kadar kuvvetli olması lâ- zumdır. Bu zamanda da böyle aşkları, böyle maceraları bulamazsınız. Bunun için ben aşkı ancak filimlerde duyar, kitaplarda okurum. Sonra ben raha- tımı çok seven bir kadınım. Erkekler hakkındaki fikri — Erkekler hakkında fikriniz nedir? Ne tipte erkekleri güzel bulursunuz? — Size ben bir şey söyliyeceğim, şa- şacaksınız... Ben son derece dikkatsiz bir kadınım. Amma ne derecede ta- savvur edemezsiniz. Bazan etrafıma dikkat bile etmem. Aylardanberi ko- nuştuğum birisinin bana, gözlerinin rengini soracak olsanız, emin olunuz şaşırırım. Çok defa cevap veremem. Hattâ filimlerimde oynadığım artist arkadaşlar için bile vaziyet böyledir. Bazan bana birlikte filim çevirdiğimiz bir artisti sorarlar. Rengi nasıl? göz- leri nasıl? derler. Emin olunuz şaşı- rırım... Fakat bütün bunlara rağmen ben- de filim çevirmek, sinema artistliği katiyen mihaniki bir hale gelmemiş- tir. Her filimde oynadığım kadının heyecanını, aşkını duymak için bütün kuvvetimle çalışırım. Siz de birçok büyük yıldızlar gi- bi, halkın fazla alâkasının bir işkence | haline girmesinden şikâyetçi misiniz- j dir? | — Bu benim için ehemmiyetli bir şey değil... Ben o kadar az evimden çıkıyorum ki... Yalnız seyahatlerin zevkini iyice çıkaramıyorum. Müte- madiyen, sokakta, otelde kalabalık bir meraklı kafilesi Me gezmek insa na pek o kadar zevk vermiyor. Amerikadan ayrılacak mı? — Amerikada artık filim çevirmiye- ceğiniz söyleniyor. Hattâ Almanyaya döneceğinizden bile bahsediliyor. — Benim en büyük kusurlarımdan biri de çok kararsız ve iradesi zayıf bir kadın olmamdır. Şimdi böyle dü- şünürüm, biraz sonra vazgeçerim, Bu yakınlarda mühim bir seyahat düşü- nüyorum. Iğkin şimdi size bundan, maalesef bahsedemiyeceğim. Bir müd- det sonra size İlreisi için ne yapaca- Roman merakı — Boş zamanlarınızda ne yaparsı- niz? — Romandan başımı kaldırmam. Benim kadar çok roman okuyan in- san pek azdır zannederim, Kedimle oynarım. Eskiden çok piyano çalar- dım. Fakat şimdi seneler var ki piya- nonun kapağını açmış değilim, Neden bilmiyorum? Bazan bana bir tembel- Hk gelir, Elimi kolumu bile oynatmak istemem. İşimde değil, fakat hakikt hayatımda müthiş bir tembelimdir. Ba- zan sırtüstü yatarım, sigara üstüne sigara içip kendi kendime: düşünür, dalarım, — Neler düşünürsünüz? — Neler düşünmem ki... Hele bu yakınlarda uykum bozuldu. Eskiden ne güzeldi? Yatar yatmaz uyurdum. Şimdi maalesef uyuyamıyorum. Ya- tanca tâ 14 yaşımdaki zamanımdan şimdiki halime kadar neler düşün- mem? Âdetâ böyle düşünürken tatlı bir roman okuyormuşum gibi olurum. — Ev işleri bilir misiniz? — Maalesef... Tiyatroya pek genç- ken başladım. Sonra bir fasıla, uzun bir fasıla verdim. Fakat gene çalışı- yordum. Hayat beni hiçbir zaman mutfaklar, öteki ev işlerile yalnız bi- rakmadı. En büyük zevki — En büyük zevkiniz, arzularınız nedir? — En büyük zevkim bol bol seyahat etmektir. Bu yakınlarda pek istediğim bir şey de Çine seyahat etmektir. Ge- lecek sene bu seyahati yapacağım. 6 ay Çinde, 4 ay Hindistanda kalaca- ğım. Dönerken belki Türkiyeye de uğrıyacağım.., — Rollerinizden memnun musu- İ nuz?... Her filimde erkekleri zivana- dan çıkaran kadın tipi hoşunuza gidi- yor mu? — Rollerimden memnunum. Saf, tecrübesiz, her söze kapılan bir genç kızı temsil etmedense bu roller bâna daha güzel görünüyor. Zaten yüzüm - neden bilmiyorum - böyle saf, iyi kalbli insanları canlandırmağa müsa- id gelmiyor. Bir aralık kendisinden resim iste- dim. Büyük bir nezaketle duvardaki çerçeveli gayet kocaman, tablo gibi, renkli bir resmini hediye etti. Ayrıca gazeteye basılmak ve İstanbula gön- dermek üzere küçük fotoğraflar rica ettim. Birlikte de resimler çıkarttık. Fakat ne iyi olmuş ki artistten ayrıca gazeteye basılmak için küçük resim istemişim. Çünkü salonda beraber çektiğimiz, yanyana fotoğraflar birer hayal gibi çıkmış... Bunu sonradan gördüm. 35 yaşlarında kadar görünen Mar- lene Ditrih bana dünyanm en güzel kadınlarından biri tesirini yaptı. Hikmet Feridun Eş