1938 2 Mayıs 1938 ANLAR Sahife 7 — PR e —e A ık d k f h f t Yazan: Sermed Muhtar Alus Tefrika No. 48 . r ans ar Büyük Çamlıca tepesi, Bastıbaca- | Oİrfan: (Rıhtıma çıkayım, onları ) ve arı on e ğın dediği gibi şapkalı erkekler ve | yakından göreyim) diye yalvarmış, kadınlarla dolu. Hepsinin ellerinde | dadısı: (Ayağın kayip düşüverirsen... i ” dürbünler, bazılarında kitab, harita | Deniz kenarı rütubetlidir, üşürsen...) ğ ., marita, etrafa baka baka #renkçe ko- | diyerek önce razı olmamışken dayt- Konferanslardan bir kaçının mevzuunu yazıyoruz: nuşuyorlar, Bunlar karşının banker- | muyarak (hadi!) demiş, Jalasile in- leri yahut ecnebi seyyahlar olacak... f mişti aşağı... Tepenin Alemdağı tarafındaki ya- O gece ateşler içinde, müthiş bir Sigara nasıl bırakılır?, Kaynanalarla iyi geçinmenin sırları, BEŞ | yaçannaa, yemekle gelmiş, tekitik | boğaz ağrı, Şaban ağa konağı kö parasız evlenmek kabildir, Yalancılığı tedavi usulleri, Huysuz Kiler bakm bie DE gür ei $ ÇED SEN Dn cak şeyler değil. Yanlarında, renkli | mi , ir adan ziyade yat- bir komşu nasıl yola getirilir? , Alışveriş etmek ince bir ilimdir, ölmeleri Yaniei” öküz Beniz İ Ki Kadınlar çirhinleşiyorsunuz, Karı koca kavgalarının nasıl ÖnÜNe | ötelerde karlara salınmış öküzler, galan Mi ie Ge mandalar.., 'ürük, hastalıklı şeymişim. na geçilir?, Koca buhranı ve evlenememiş kızlar, musiki.nasıl Piriler, Balgam, Talbediedi; |, nenollaşıiyaiMeyeli: dinlenir?, Kocanızı nasıl karşılamalısınız I köyünün, Dudullu'nun köylüleri. Şimdi de gözleri'Vaniköyüne iliş- Tepe de tepe, dünya ayak altında. | ti. Orada da bir çocukluk hatırası i Holltvud, iğ ei 22 Bir bak, bir de (oh!) çekerek nefes | var. Arkadaşı Fahrinin annesi Şa- Bir haftadanberi bütün Kalifo DA al, ömrün an yıl arttı gitti. hende hanımın evi Vaniköyündeydi. yada, Los Anceleste, San Fransisko- Tufan, biraz evvel göklere çıkardı- | Kadın konağa her gelişinde, kutu > ğer yaz Zr radyo” ğı bu yerde dut yemiş bulbul. gibi evciğindeki hayatını masal gibi aş eri veriyorlar: — Vapurdaki o kör olası poyraz... | söylerdi. ie, ii Da Kari a ez Pavrika... diye tutturup gene tin tin Kocası dairede, oğlu da Çengelkö- 1S haftasıdır»... Her itti, ndeki mahalle mektebinde İkci gi yün 1, , pe dinlenecek iyim Biri İrfan yalnızdı. Bir taşın Satine Pişirip kotarma, silip süpürme, ça- için büyük bir mükâfat ayn vi oturdu; etrafı seyre daldı. Güneş | maşır, ütü gibi işlerini bitirdikten Burada «Konferans seri ir — ufka epice yaklaşmış, ziyaları tu- | sonraki meşguliyetlerini anlatırdı. yük ve KYA ek de runçlaşmış. rl bir göl dur. | İplerde kuruttuğu tütün balıkları, Amerika denilinci arının nluğunda. İstanbul, açıklı koyulu | çirozlar; fıçılara bastığı salamura sar Da bir konferanslar memleketi gelir. açardı renginde. — dalyalar, hamsiler; şişelere kurdu- Amerikalılar konferansa, bilhassa Ayasofya, Sultanahmed, Süleyma- | gu patlıcan, hiyar, biber turşuları... “şi üze ne ol Iİ niye, Fatih, Sultanselim camilerinin Küçücük bahçeciğindeki sardun- lerde r mektubumda, L minareleri nazlı nazlı semaya süzü- | yaları, karanfilleri, şebboyları, gölge- Hollivudda bir parkın içinde her adım Jüyor.. Edirnekapı camiinin dört kö- | deki orlancaları... İki ağaç erikçiği; da bir konferans verene rasgelindiği- şe gövdesi ve sipsivri minaresi; ya. | biri elma iriliğinde bardak eriği, öbü- ni yazmıştım. nında surlar; tâ nerelere kadar uza- | rü mayhoş mürdüm. İki ağaç ta ki- | inan ayarini le nan mezarlığın seivileri; Abdülmen- | razcığı Fidanı Sapancadan gelme; il © imera e” paşanın Tee hem bal gibi, hem de kütür — ale, j ir at, gözleri orada, babasına fati- | ( Sonra, miniminicik kümesciğinde- ei oğlaağinmm 5 resi ei hayı okudu ii göğsünü ri ki nadide tavuklar: yarram lüm ii de acai “(Kalk mezarından da oğlunun - | simsi, Hacıkadınlar, ur yhudd konferansçıların hangisini dinliyeceği- 2 gör!) diye ear ler; edin Denizli MAM depteni za âşırıyor, Amerikanlar bilhassa kon Doyulur panorama değil ki. Güneş Ya kedileri, 'Tam beş tane, hepsi koru” eranslarında kuru ve can sıkıcı bir vuran Eyüb sırtları, hasad vaktinde- | de birbirinden güzel ve isimleri de dik teği takım lâflardan ziyade, meraklı, gü- ki buğday tarlaları gibi kızılımsı sâ- | uygun: Mercan, Sarman, Mestan, Meselâ TİP, orijinal şeyler söylemeğe son dere- İ m... Halicin üstünde pembe bir sis. | Elvan, Toraman... mi tir © gayret ederler. Çünkü en meraklı, Limanda dumanları havalanamıyan Gene o Kuruçeşmeye gittiği sene u höcl pm konferansı veren mükâfatı , | vapurlar, yelkenleri pörsümüş mav- | veya ertesi sene olacak. (Şahende smoti | er Üayilin T0dr < | malar... harımın evini, gidip bir görsek dadı- kar, bö a ferans haftasının başında | NE Galata, Fındıklı, Beşiktaş mor göl- | cığım!) diye çok yalvarmış, o evve- 2 dâme meşhur konferansçıların al geler içinde. Yukanları, Beyoğlunu, | lâ sed çektikten sonra gene yüreği sağ Yecekleri riğ, brad, in lu. Maçkayı, Yıldızı leylâki bir sis bü- dayanamamış, me bir ii u. yrete . almışlar ve iköyüne Fg düştüm. İçlerinde ne scaip, ne oriji- İri va müt& 'P, > Dolmahahçe sarayının önünde | mişlerdi. Duvassiii m vardı, . zırhlı firkateynler, korvetler; hünkâ- Şahende hanımın evini o kadar eştirik e radyodan aynen not ettiğim ra mahsus (Sultaniye), (İstanbul) | sevmişti ki (paşa babamda gelse, isabınli erans mavzularından birkaçı; sellneleri; gazaba uğrıyanları sür. | hep burada otursak!) diye zıpzıp tevdii he m günlere taşıyan iki bacalı (İzzeddin), | zıplamıştı. Kadının dediği kadar var- nan v6 | ağlarla iyi geçinmenin sirlsrm, «Baş (Talia), (Fund), (Pertevpiysle) va- | mış. İplerdeki, fıçılardaki balıklara, dak ei m evlenmek kabildir. İzahin, pPurları. Hepsinin lâciverd akisleri su-| gişelerdeki turşulara, bahçedeki erik- da me İ # Yalancılık bir hastalıktır, tedavi usul, ya vüruyor. lere, kirazlara, kümesteki tavuklara, eni >, Syn kei ei Sa ve Boğaziçinin Rumeli kıyısındaki ya- Esiri tahtaboştaki kedilere ba- , > pembeli, i, eflâtunlu, muşta. Bütü9 şepdir. İzahı», «Dünya Kadınlar, ç Kalfomiyada Konferans baftammda sokaklarda görülen £Konleramaşılar eri m e m Mez r işle yMIŞ; ” di > ea ni bei eze Yen, | Kisinin böyle birdenbire sigarayı b. | Yarım sazt sigaraya sabretmek teme- | netti Anadolu kıyısının yalılarına, | Jerbeyi, Çengelköyü tarafından gelip ğ i Yüzünde ç bn rakmasına imkân yoktur. Eğer hakiki | sele değildir. tirşe korularına da altın yaldızı yağ- | ileriye giden sandallar; içlerinde saz- serikaB | koca buhranı, erlenememiş | grani olsaydı elgarayı bir dakikads | & Amma dikkat ediniz Birsigarayılç | mışgibi.. lar, şarkılar, gezeller. Vakit gecikip doğms ar.» çMusiki nasıl dinlenilir?», ği bir kararla bırakamazdı. İ tikten yarım saat sonra ikincisini ya- SI | m ün Jiras 1, yenir inasınf | a tefrik arfınd8 | evi) 08 | ile ku «Kocanızı nasıl karşılamalısınız?». Daha neler, neler... Hattâ radyoda #kunan konferans listesinde şöyle bir Mevzu da yardı; «Evinize genç hizmet- $i almalı mısınız? almamalı misi- Daz?,... Tabii bunların yanında dünya siya- Setine, ilme, sanata, tiyatroya, fenne, ai hayata dair çok ağır mevzu- İar da yar. Fakat halkın en hoşuna bu biraz evvel isimlerini sırala- im konferanslar. bunlar hakike- zevkle dinlenir ve eğlenilir. Sigara nasıl birakılır? Konferans haftasının ilk gününde *Sigara nasıl bırakılır?» adındaki kon- sransa gittim... Konferası veren d8 ii san meşhur doktorlarından Doktor, sigarayı bırakmak için şun- tavsiye ediyordu: y — İradesi en kuvvetli insanın bile inden sigara paketini alsanız ve ken- Me: «Bu andan itibaren artık siga- Ya İçmiyeceksin!, deseniz, acaba kar- zat dehşetli bir tiryaki ise si- yı bırakabilir mi? Ben zannetmi- -. İnsanlar kendilerine mene- Sa #eylere karşı dalma haristirler. unun İçin bir tiryakiye: «Artık bu İtibaren katiyen sigara içmiye- — Bu benim işim değil... diyerek İzktar Böürüya gi birdenbire bırakanlar çoktur. Fakat nin olunuz bunlar ne kadar eEski- ben sigara tiryakisi idim» deseler ayınız. Hakiki bir sigara tiryar Ben size sigarayı ilmi usullerle bi- | rakmanın yollarını anlatacağım. Be- nim usulüm şudur; Günde iki paket sigara içtiğinizi tasavvur edelim... Ben size katiyen sigarayı birdenbire bırakmanızı tavsiye edecek değilim. Bilâkis gene sık sık sigara içeceksiniz. Bu suretle sigarayı sizin için bir «memnu meyva> haline sokmıyaca- gım. Ve sizin de ona karşı bir ihtirası- nız olmuyacak... Günde iki paket sigara mı içiyorsu- nuz? Ve sigarayı bırakmak niyetinde misiniz? Öyle ise hemen bir sigara yâr kıp keyfinize bakınız... Sigaranızı Sekin itibaren benim usulü- mü tatbike başlamış oluyorsunuz. şimdi bu içtiğimiz sigara bitti değil mi?... Size ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, onuncu, hattâ bir günde yir- minci sigarayı içmenize de müsaade edeceğim. Fakat bir şartla... Sigara- nız yanıp söndükten sonra canımız ikinci bir sigara İstediği zaman yarım Saaiçik sabredeceksiniz. Yarım saat Sonra ikinci sigarayı içebilirsiniz. İkin- ci sigara da bitti mi? Bir daha canı- Görüyorsunuz ya, ne basit bir usul. Her canınız sigara İstediği zaman yuk rım saat sabır... Bir insan, kuvvetli bir tiryaki bir hafta, bir ay, büsbütün İ gara içmemeğe tahhiımil edenler amma... Yarım saat sabredebilir... İnsan, karnı son derece aç olduğu, çok susadığı zaman bile yemek yemeden, su içmeden yarım saat sabredebilir, kacaksınız demiyorum, İkinci sigara- yı içmeği canınız istediği dakikadan itibaren yarım saat bekliyeceksiniz. Maamafih farzedelim ki üst üste si- gara içiyorsunuz. Bir sigarayı söndü- rür söndürmez gene başka birini yak- mak canınız istedi değil mi?.. Yarım saat sonra bir tanesini daha yakarsı- NIZ, Her yarım saatte bir sigara içseniz, 18 saat uyanık kaldığınızı farzedelim, günde 38 sigara içeceksiniz... Yani iki paketten biraz eksik... Saatte 2-3 pa- ket sigara içen bir adam günde 36 si- gara içse hiç sarsılmaz, başında bir sersemlik hissetmez... Yarım saatte bir sigara usulüne 2 ay devam edisiz Göreceksiniz, 86 si- gara size kâfi gelecektir, İki ay sonra sigaraların arasındaki fasılayı bir sa- ate çıkarınız. Birdenbire içtiğiniz si- gara yarıyarıya düşecektir. Bu usule de dört ay devam... Ondan sonra si- garaların arasını iki saate çıkarınız... Bir de bakıyorsunuz ki günde yalnız 9 sigara içiyorsunuz... Bu günde 9 sigaraya kendinizi alıştırırsanız on- dan sonra ayni usulle yirmi dört sa- atte 23 sigaraya kadar inersiniz..> $ (Devami 10 uncu sahifede) ; Hikmet Feridun Es Yarınki nüshamızda Marlene Dietrich ile mülâkat İrfan, bu dekor karşısında aşkı maşkı, Küçüğü müçüğü tamamile unutmuştu. Hep, geçmiş zamanlar hayalinde... Ne günlermiş o gün- ler?... Heygidi karşıki Kuruçeşme... On, on bir yaşlarında iken, bir gün ko- nağa gelen merhum büyük amcası, paşanın gönlünü etmiş, bunu Kuru- çeşmedeki yalısına götürmüştü. Ta- bit dadısı ve lalası da beraber... İki üç gece orada kalmışlardı, Ezan vakitleri, sabah karanlıkları, çıkır çıkır çıkrık sesleri; çapa atan, çapa çeken yelkenliler. Kim bilir nerelerden gelirler, karşılarında ge- celeyip nerelere giderlerdi?.. Hava karardı mı hepsinin direkle- rinde birer fener. Gece oldu mu ki- minde Karadeniz ağzı türküler; ki- minde kemane ile oynak havalar, oyunlar, Daha ortalık zifiri iken bir ağız kalabalığı, bir şamata, gene o çıkrık çıkırtıları. Sabahleyin, yelkenlilerin hiç biri yerinde yok... Güneş yükseldikten sonra, yatak- tan kalkıp pencere önüne geldin mi, yalıların önünde kaç tane balıkçı ka- | yığı. Ağları nhtimlara yaymışlar, işportalardan, sepetlerden kırmızı kırmızı barbunyalar taşıyor. Balıkçılar kapı kapı dolaşıyorlar; Balıkhaneden kaçak olarak, barbun- yaları bedavasına, okkasını kuruşa, İkiliğe satıyorlar. Sonra, civarın bütün çocukları ora- da. Denize atlıyan atlıyana, yüzen yüzene, itişe kakışa şakalaşan şaka- laşana... bunlar ortadan çekildikten sonra, de- hizde iniltiye benziyen bağırtılar; — Açık geli... Kılıca çıkmış balıkçıları sesleri, Zavallıcık rahatsızlandığından © gece uyuyamamış, bunları duymuş- tu. Fahri mektebden gelince, ârkar daşını alıp bahçeye fırlıyarak erik, kiraz ağaçlarının üstünde, avuç avuş atıştıra atıştıra tabağı doldururken, İrfancık ta imrene İmrene aşağıdan İ bakarken, dadısı yetişmişti yanla rına: — Aman Fahriciğim, o alışık de gildir, ona verme sakın!... Hazmı bas tidir, diyerek erikten hiç tattırma mış, yalnız bir kaç kiraz vermişti Onların da suyunu yutacak, posası nı çıkaracak. — Kiraz da dokunur. Kiraz (beni yiyenin boynunu kendi sapıma çevi- ririm) dermiş deyip, oğlancığı elin- den tutup eve sokuvermişti. Halbuki o, içeri girdikten sonra F'ahrinin giz Mice verdiği eriklerden Kirazlardan yemiş, biraz sonra karın ağrısından kıvranmağa, İL Kızmağa hiç lüzum yok, Nanemolk Ja diye adı çıkması haksiz mı?. l Beyoğluna bakarken, Küçük aki na geliverdi... O şimdi orada, Uzun uzun zahmetlere katlanıp buralara mı gelecek? Hidrellez gezintisine Çi- kacaksa Kâğıdhaneye gider. Dalave- reci Şaşının sözüne uyup budağ başlarına gelmek abdallık değil de ne? Küçük, zihnine girince bu canım yerlere dağ başları diyotdu. İçinin ferahladığını, biraz höh dediğini unutmuştu. (Arkası var), gay