elân tembel tembel oturuyorlar Bazıları bunların Fransız filimciliğinin zayıflaması için Hollivuda davet ünülmediğini iddia ediyorlar edildiklerini, Üç ay evvel Fransadan Hollivuda bir çok genç yıldızlar gitmişti. Bun- ların arasında Annabella, Danielle Darrieux, Mirille Balin gibi Avrupa» da çok tanınmış sanatkârlar vardı. Fransız: artistler üç aydanberi Hol Yrud'da tembel tembel oturuyorlar. Koniratları mücibince hakları olan haftalıkları aldıkları halde hiç bir iş görmüyorlar. Filim şirketi Danielle oDarricux için bir senaryo hazırlamıştır. Fakat artist bunu o kadar saçma ve mâna- #z bulmuştur ki derhal protesto et- miş, kıyâmeti koparmıştır. Danielle Dârricux'ye kocası Denri Decoin re- fakât etmektedir, Henri Detoin Fran- sanın eri iyi sahne vazilerinden biri- dir."Karısının - Amerikada çevireceği ilk filmin güzel bir şey olmasını İste- için senaryoyu almış ve günlerce uğraşarak baştan başa değiştirmiş- tir. Henri Decoin'in resmi bir sanatı yoktur. Sırf karısına “refakat etmek için Amerlkaya gitmiştir. Bu sebeple #enaryoda. yaptığı değişiklik filim şir- keti tarafından tedkik edilerek mu- vafık görülmesi lâzımdır. Bu iş uzun müddettenberi sürükleniyor. | yüzden sıhhatim bozuldu. Bir ayda Mireille Balin ve Danielle Darricux Annsbellaya , gelince, bu. artistin çevireceği filim kararlaşmıştır. Fakat © iş o kadar yava; gidiyor ki artist âde- / ta sinema ile alâkadar değilmiş gibi — başka şeylerle vakit; geçirmektedir. Mireille . Balin üç yıldızın en gen cidir, Hollivutia bir buçuk ay kadar sabretmiş, daha fazla tahammül ede- miyeceğini anlayınca mukavelesini bozarak Avrupaya dönmüşlür. Mireil 16 diyor ki: — Danielle kocasile birlikte geldi, burada yalnız değildir. Annabella gerçi kocası Jean Murat'yı Fransada, bıraktı, fakat annesini ve kızkardeşi- ni Hollivuda getirdi, Onlarla birlikte vakit geçiriyor. Ben yapyalnızım, Gündüzleri vakit geçiyor. Fakat ak- şam evime dönünce sanki bir el bo- gazımı sıkıyr, rahatca nefes alamiyo- ğ rum. Bir taraftan tembel tembel otur- mak da beni müteessir ediyor. Bü 8 kilo kaybettim. “wimli artist şikâyetlerinde haklı- dır. Hollivut hayatına hakikaten alı- şamamıştır. Bunu filim şirketi de tak- | dir ettiği için mukavelenin bozulma- sına ses çıkarmamışlır. Bazı kimseler Mireille Balin'in Tino Rosi'den uzak kalmağa tahammül İzmir (Akşam) — Geçen ve evvelki seneler vilâyetimizde iskân edilen Romanya ve Bulgaristan göçmenleri için muhtelif köylerde yeni göçmen evle- Ti yaptınlmaktadır. Bu evlerden bir kısmı tamamlanmıştır. Bir kısmı da tamamlanmak üzeredir. Şimdiye kadar mütcahhidlere ihale edilen göçmen evlerinin miktarı 750 dir, Yaz ortalarında bu evler biterek göçmenlere tevzi “icinde göçmenlere çift hayvanı tevziatı işi de bitirilecektir. “> Iısmı görünüyor. Aşk şua neşredenı, Annabella edemediğini iddia ediyorlar, Filhakika- ka ârtistin Tino Rosi'ye zaafı vardır. Holliyutta geceleri mütemadiyen onun plânlarını çalarak vakit geçirmiştir. Fakat ne de olsa işsizlik de kendisini çok sıkmışlır. Nitekim Balin Parise döner dönmez derhal çalışmağa başla- mıştır. Şimdi «Altın Venüs, adında bir filim çevirmektedir. Pariste bir- kaç hafta içinde rengi yerine gelmiş- tir, Şimdi Danielle ve Anmabella; — Bizi ne diya kuraya getirdiler? Diy sormağa başlamışlardır. Bazı- | larının iddiasına göre Fransız artist- ler Fransız fillineiliğinin zayıflaması için Amerikaya davet edilmiştir, Ken- dilerine esaslı bir filim çevirtilmiye- cektir, Bunun aksi kanaatte bulunan- lar da vardır. Her hâlde şimdilik ar- tistler tembel tembel oturmaktadırlar, Bir Saray hatırası “Akşama kadar mühlet veriyorum. Beni eğlendirecek, meşgul edecek şeyler bulgetir ,, Sultan Hamid kendisine gece gün- düz tâkdim olunan ehemmiyetli ehem- miyetsiz evrakı okumaktan bıkmazdı. Fakat böyle mütemadi meşguliyete tahammül müşkül olduğundan arasi- ra dinlenmeğe ve zihin yorgunluğunu | gidermöğe mecbur olurdu. Bunun için işini; gücünü tatil eder ve kendisine eğlenceli ve zevkli meşguliyetler arar- dı. Hizmeti hususiyesinde bulunanlar- dan bazılarını ve bahusus beni Beyoğ- luna, Galataya gönderip oradan yeni gelmiş yeni icad edilmiş hünerli şey- ler ve hasılı hüsüsi salonuna ve yatak odasına, yazıhanesine * yaraşır tuhaf şeyler buldurur ve aldırırdı. Fakat böyle bir kafa yorgunluğu esnasında aradığımız eğlenceli şeyleri bulup getirememiştik, Sabahleyin be- ni çağirdı, Sana akşama kadar müh- let “veriyorum. Sabah yemeğinden sonra çık, git mutlak bana eğlendire- cek ve meşgul edecek şeyler bul ge- tir» dedi, “© «Efendim tekmil dükkânları ara- dık, efendimize lâyık ve hoşunuza gi- decek bir şey bulamadık, mağazalar- dan bazılarının yolda eşyaları varmış. Bunları bekleyiniz. Bu yeni eşya için- de istediğinizi belki bulursunuz, Beş on gün sabırlı olunuz diyorlar» dedim ise de meram anlatmak kabil olmadı. «Tembellik ediyorsun, üşeniyorsun. Gidip dolaşmak, her tarafı aramak is” temiyorsun, yoksa cidden arzu etmiş olsan mutlak hoşuma gidecek şeyler bulursun, Kendi zevkiniz için, hesa- bınız için saatlerce dolaşmaktan yo- rülmazsınız. Benim zevkim için de biraz yorulmağı arzu etmiyorsunuz» dedi. Kendisini kandırmak ve inadından vazgeçirmek ihtimali, imkânı olmadı- ğını anladım, Yanmdan ayrılmak üze- Te İken alıkoyup: «Ben mazeret tani- mam, Akşama iyi bir şey bulamadım diyecek olursan İnanmam. Eğer eli boş dönecek olursan nafile benim ya- ıma uğrama! İstediğim şeyleri bu Tuncıya kadar huzuruma çıkman dedi- ğinden çaresiz ve ümidsiz olarak ay- rıldım, arabama binip Beyoğluna çık- tım. e İlk soluğu terzi (Mir) in, (Madam Kotro) nun mağazasında aldım, Ken- disine derdimi döktüm, anlattım: «Bir kaç gün evvel geldiniz, sordunuz, araş- tırdınız. Gösterebildiğimiz şeylerin hiç biri işinize eleermedi. Arzedecek gösterecek yeni bir şeyimiz yok. Tees- süf ederim» dedi. Yanında duran ma- ğazanın müdürü «Madam! Benim ha- tırıma bir şey geliyor, Haniya güm- rTükte Marsilyadan gelmiş iki sandık eşyamız var Ki çıkaramıyoruz, Bunla- rın, defterleri henüz elimize değmedi ise de içlerinde istedikleri gibi hoşları- na gidecek şeyler bulunmak ihtimali vardır» dedi. Bu sözleri işitince pek sevindim. Ve hemen Galata gümrüğü- ne bir tezkere yazdım. Sandıkların bilâtehir o gönderdiğimiz o adama teslim edilmesi lüzumunu bildirdim ve Kotronun adamını tezkereyi götü- Tecek olan polis memuruna terfik ede- rek yolladım. Galatadan sandıklar gelinciye ka- dar başka taraflarda taharriyat yap- mak istedim. O vakit Mir Kofrorun karşısında köşe başında piyanocu Ko- mandinger mağazası vardı. Oraya git- tim ve «yeni ne var ne yok?» diye s0- rTuşturdum,. - Komandinger düşündü taşındı; «Yeni gelen şu süslü küçük dolab var, Kurulunca içinde yeni icad edilmiş fonografların lüleleri dönüyor ve bu lülelere nakşolan musiki parça- ları ve sözler gayet temiz ve pürüzsüz olarak işitiliyor. diyince gayetle se- vindim. Hemen kurduk, tecrübesine giriştik: İlk lüle o vakit Fransa reisi- cumhuru olan M. Kamonun bir nuf- ku idi, Makinenin abizelerini kulak- Jarnımıza dayıyarak dinledik, Vakıâ ses değişmemiş. Kusursuz çıkıyordu. Yal- nız cumhuriyetin, münasebet bulup, rüchaniyetinden ve faziletlerinden pek alâyişle sık sık bahsediyordu. Bun- ları padişaha tariz veya tâvsiye sure- tinde olmıyarak nası! tercüme edece- ğimi düşünerek sıkılıyordum. Lâkin buna da kolay bir çare buldum. «Bu Jüleyi çıkartırım» “diyerek sıkıntıma Rna e nihâyet vertlim. Ondali sonraki lüle- leri birer bireredifiledik. Meşhur ar- tistlerin menöloğları, komiklerin imü- kâlemeleri, mükemmel konser hava- ları ve besteleri ve bazı moda opeia parçaları idi ve hepsi biribirinden âlâ idi. Hepsi padişahın beğeneceği Şşey- lerdi, Vakit geçirmek için bir ikinci tec- rübe daha yaptık. Bitince Komandin- ger «makinede biraz gıcırtı hissettim, Acaba yağlamak milâzım gelecek» diyerek bir töcrübeye daha kalkıştı. Lâkin tecrübe yarılanmadan bir ça- tardı işilildi've sesler de kesildi, He- men açıp baktık meğerse çalgının yâ- yı, galiba sert sıkıştırıldığı için, kınl- muş, Komandinger mâğazanın tamir- cisini de çağırdı, birlikte muayene et- tik, Tamirci «bir günde kolay tamir edilmek mümkündür, lâkin bu kırılan yayın âynini İstanbul piyasasında bu- Jacağımızı aklım kesmez. Maamafih hemen ararız. Bulamaz isek Viyanaya yazıp getirtiriz. dedi. Fakat bende de sevinçten eser kalmadı ve artık tami- ratın çabuk yapılması emrini - verip mağazadan çiktam, Tekrar Kotsoya geldim. Az sonra gümrükteki sandıklar geldi. Açtılar, içlerinde olan şeyleri çıkardılar birer birer yoklamd ettim. İşimize gelecek yalnız bir şey vardı. Hep birden, &çı- bp kapanır üğ bölüklü. (kibritliği ile beraber) ve cidden süslü ve gayet sanatli bir siğera çekmecesi idi. Bu kutüyü bir tarafa koyup çıktım, Yas nındaki Madam Şavenin mağazasına girdim. Matlam Şaven süslü, bronzlu oda takımları ve eşyaları, zarif avize- ler ve lâmbalar ve tuhafiye envam- dan türlü güzel Fransiz eşyası satardı. Mağazayı boydan boya dolaştım. De- erli ve hüsnü tabiat sahibi bir usta elinden çıkmış bronz bir petrol sobası bulabildim, Onu da ayırıp kaldırttım. Sonra Bonmarşeye gidip baktım. Fakat işime yarıyacak bir şey göreme- yip Çıktım. Pazar Almana uğradım. Orada da beğeneceğim bir şey yoktu. Hava müsaid idi, hem biraz yürümek ve hem sıkıntılarımı defetmek niyeti- le Tepebaşı caddesine geçtim, Oradaki mağazalardan birinin kapısında genç- ten biri düruyordu; Beni görüp selâm- yarak «beni;galiba tanıyamadınız. Hindili tüccar: Hasan efendinin oğlu- yum, bu dükkânı açtım. Tuhafçılık edeceğim. Lütfen beni unutmayınız. Zarif ve ucuz şeyler bulursunuz» dedi, Ancak mağazası henüz tamamen dol mamıştı, Bir yandan-eşya taşınıyordu. Maamafih ye var ne yok diye sor- düm. Bazı şeyler sırasında güzel, bi- çimli, zarif ufak bir dolab gösterdi. «Efendim bu, güzel havaları havi, ufak bir lâterpadır. Lâkin sokaklarda ve içkili gazinolarda piyano taklidi havalar çalanlar gibi değildir. Yani kurgulu ve manivelâ ile döndürülün- ce ses çıkaranlardan başkadır, Altın- da bir ispirto lAmbası vardır, Yakılın- ca ısınan hava, makinesini harekete geçirir, muzikalar sirasile çalmağa başlar. - Kullanılması hem zahmetsiz ve hem de kolaydır» diyerek hemen tecrübesini yaptı. Dedikleri hep doğru idi ve çaldığı havalar gayet nazikâne ve lâtif idi. Seslerde pürüz ve Kusur yoktu, Memnlunen bu çalgıyı bemen aldım. Şavende ve Kolroda ayırdığım eşyaları da toplayıp Yıldıza geldim. Vakit kaybetmiyerek eşyaları bekçi- lere yükleterek padişaha takdim et- tim, hepsini beğendi. Memnuniyet beyan etli. Ve fakat en ziyade hoşlan- dığı şey sıcak hava ile işliyen lâtema idi. Bu çalgının sıcak hava ile nâsıl işlediğini göstermek-için ispirto getir- tip lâmbasını doldurdum ve yakıp do- Jabın sltına, icab eden yerine köydüm ve hava ısınınca çalgı yolunu açtım. Hemen çalgı çalmağa . Sultan Hamid pek beğendi. «Aferin sanal Beni neşelendirdin. Allah senden Yazı olsun» diyerek dua etti, Fakat iş bununla kalmadı «Bak yavrum, Bu gayet istediğim gibi hü- nerli iyi bir şey, Fakat bunu adamla- rımız işleltemezler. Bozarlar, bir kaza Devamı 12 nci sahifede) Salih Münir Çorlu Mütekaid büyük elçi