a © a e 2 n e a € imi e ye ci ık ye i AEŞAM Bir stü idyo lokantasında neler görülür? Sahife 9 Artistlerin lokmalarını sayan ve biraz fazla yiyince tabağı kaldıran insanlar var! Vilyam Povelin bir b “Ağzınızın tadını bilirseniz hindi kızartması yersiniz!.. Bunu yemezsem adetâ doymam)!,, Büyük her tarafında uzun dudak d ızun anların 1okantası, ötekisi m yemk salonu... Elimdeki Stüdyoya girmek için aldığım kırmızı Pasaportun kenarına < <«yddızlar lo- kantasına girebilir» damgasını bas- tırtmam Jâzımdı. Bunün için stüdyo- daki Amerika devletinin resmi polis noktasına gittim. Damgayı bastırdık- tan sonra yıldızlarla başbaşa yemek İçin sbüyük lokantanın kapısından içeri gir Vay efendim vay... Ne kahkahalar, ne bağırmalar, birbirle- Tini gıdıklamalar, taklit yapmalar... Fakat masalarda yer bulmak he- men hemen imkânsız... Bereket ver- sin bu esnada gözüme tanıdık bir sahne müdürü ili; — Durun... dedi, size yer bulayım. Hem tam istediğiniz gibi... Vilyam Povel ile Cinger Rogers'in tam kar- Şısında. Önde sahne müdürü, arkada beh Viyam Povel ile Cinger Roğres'in yanyana oturduk! aştık, Rehberin çökerek — Buyurun Masa arkadaşlı ve Ginger Rogr Jan Harlov öldükten sonra rı masaya yak- önüme bir iskemle Oturun ...dedi. Vilyam Povel'i pek neşesiz göreceğimi zannet- miştim... Ne münasebet?... Şu zaman denilen müthiş kuvvet, her kederi, her acıyı insan kalbinden silip atıyor. İşte karşımda neş'e içinde yemek Yi- Yen bu dünyüed meşhür sinema âr- tisti bundan bir kaç ay evvel Jan Harlov'un ölüsü arkasından: - Onun ölümünden sonra ben na- 8 yaşıyacağım!.. diyen erkek değil mi2. Vilyam Povel sırtına lâciveri yün bir.fanile giymiş... Önündeki tabakta kizarmış hindi ile patates... Bira ile İştihalı bir yemek yiyor. Arasıra Cin- ter Rogres'e: — Canım bir bardak bira... Bir bar- dak... Korkamyınız rolünüzü şaşır- Mazsınız. .. diye israr ediyor ve arâ- Sırada ona soruyor: — Nasıl filminiz. ilerliyor mu?... Benimki daha hâlâ başlangıçta... Lokmaları sayan adam! Bu esnada bir şey mrakıma do- kundu. Cinger Rogres'in arkasında gözlüklü bir adam duruyordu. Meş- hur yıldız iştiha ile yemek yerken: Affınızı rica ederim mis Rogres.. diyerek artistin iki üç lokma aldığı yemeği tabaği ile kapıyor, gorson- lardan birine verip geri gönderiyordu. Bazan Cinger Rogers: — İki lokma daha alayım canım... Pek sevdim... diye arkarındaki ada- ma adeti rica ediyordu. Fakat arka- sındaki gözlüklü adam: — Rica ederim... Rica ederim... Zaten bu son ay içinde bir kilo şiş- manladınız... Yediğiniz yemek kâfi- dir. İsterseniz size bir sebze daha ge- tirteyim... diye kesip atıyordu. Sonradan öğrendim. Yemekte bir çok artistlerin menecerleri yanların- da, arkalarında oturuyorlar, kontrat- larında şişmanlamamak kaydı olan artistler biraz fazla iştihalice yemeğe daldılar mı? Hemen menecerler yer- lerinden fırlıyorlar. Artistlerin önle- rindeki tabakları ahp garsona veri- yorlar, Menecerler, büyük meşhur yıl- dızları adetâ birer küçük çocuk gibi idare ediyorlar. Müthiş bi rliste! Elime tutuşturulan Jisteye bir göz attım. Hayatımda böyle tuzlu bir liste ile karşılaşmamıştım, di kızari- ması bir dolar yirmi sent!.. Etler bi- rer dolar.. sebzeler seksen sent.. kü- çük bir bardak içinde tatlı olarak ge- Jak Ogey hizmetçi loyafetli bir kızla birlikte yemek yiyor Romalı general kıyafetile yemek yiyen bir artist tirilen kayısı .pestili doksan senti... Burada şöyle tıkabasa yemek yemek adetâ bir kahramanlık... - Tevekkeli senede 300,000 dolardan fazla kaza- nan meşhur aktör Bing Crosby yeme: | dini evinden getirmiyor. Bu esnada Vilyam Povci ahbabca: — Ağzının tadını biliyorsanız hindi kızartması yersiğiz.. dedi. Gözüm listedeki fiatte: — Peki... dedim ve gatsöna bindi kızartmasını söyledim. Vilyam Povel Cinger Rogers'e: — Tuhaf değil mi? dedi, ben zaman zaman bir yemeğin üstüne pek düşe- rim, Meselâ bu yakınlarda hindi kı- zartmasına bayılıyorum. Bir aydan- beri eğer yemeklerde hindi kızartma- sı yemezsem adetâ doymuyorum... Cinger Roğers — Kilonuz nasıl?.. Vilyam Povel son derede bir tavurla cevab verdi — Hele şükür şişmanliyorum... Za- ten son zamanlarda biraz düşmüş- tüm... Biraz kilo 'alsam da ziyanı yok... Bal ayından gelen yıldız Bu esnada arkamda üç genç artist gülmekten kınlıyorlardı... Biri bağı- Ta bağıra anlatıyordu — Tam balayımızı geçirirken bir telgraf aldım: «Filiminizde bir sahne tamamile bozuktur. Lütfen stüdyoya gelip bu sahneyi tamamlamanızı ri- ca ederiz. Bu bir günlük iştir. Selâm- lar.» deniliyor... İşte ben de geldim. Birgün, iki gün.. ne olursa olsun... İnsan balayında da çalışır mı canım, Dönüp baktım, plâtin rengi saçlı, kocaman kocaman gözlü bir genç ar- üst Yanımda yemek yiyen bir senaryo mennun, muharririne yavaşça sordum... — Affedersiniz... Bu balayından bahseden genç kadın kimdir? O hayretle gözlerini açtı — Tanımıyor musunuz?.. Ceki Ko- ganın kanısı... Bu sene onun yıldızi çok parladı. Büyük bir artist oldu. İsmi Betty Grable,.. Yanındaki güzel babriyeli de bu senenin en parlak yıl | dızı Anne Shirley ... Ceki Koganın karısını geldiğim ilk gün kiliseden çıkarken görmüştüm. Şimdi onu tam arkam- da bulunca daha dikkatlı baktım. Tuhaf değil mi? Bana otuz yaşında kadar göründü. Telefon konuşmaları Karşıda Janet Makdonald'ın koca- sı, yine meşhur sinema artistlerinden Gene Raymand güzel bir genç kaldın- ia beraber yemek yiyor. İkide bir gar- son Gene Raymond'un masasına bir telefon makinesi getiriyor. Telefonun kordonunu pirize sokuyor: — Sizi telefondan arıyorlar... di- yorlar, O zaman Gene Raymond ba- ğıra bağıra konuşuyor: — Hello... Janet!.. Genç artisti arıyan her halde gü- | zel karısı Janet Makdonald olacak... Gene Raymond telefonda bir takım acayıp izahat veriyor: — Başlama et yedim... Salata ye- dim... Şimdi kirazlı pasta yiyorum. Janet Makdonaldın kocası Gne Reymond genç bir yıldızla birlikte yemek yiyor Hollivuta | Beiki güzel yıldız Janet Makdonald Kocasına yemekte ne yediğini soru; Zaten öğle yemği karı koca sr yahut, birbirlerile pek samimi ların telefonlaşma, saali İşte Betty Grable kocası Ceki Ko- gana telefon ediyor. Genc ka casını telefonda bağıra bağıra «Piliç» diye çağırıyor. Bu esnada yemeğe geç kalmış genç bir adam tam yanı başıma bir iskemle koydurttu. Bak- tım, genç Düğlas Fayrbanks. Yani Duglas Fayrbanksın oğlu ve Jan Kravfortun eski kocası... Beni bu masaya oturtari sahne müdürü bizi biribirimize takdim etti, O: — Yazla çağıştım... diyordu. Yeme ğe geç kaldım. Hazır fırsat düşmüşken Jan Krav fortun eski kocasından mülâkat için bir de randevu aldım. Genç Duglas tam yemeğe başlıyacağı esnada ma- saya telefon geldi. Garson — Sizi mis Katrin Hepbrun telefon» dan arıyor!... Der demez genç artist çalalı filân bir kenara attı, Telefona heyecanla yapıştı: — Hello... Katrin! Neler de neler konuşınıyorlar. Ak- hma gazetelerde genç Duglasın Kat- rin Hepburun'la evleneceğine dair çıkan dedikodular geldi Kenarde sinirli sinirli bir ses gar- sona — Size bir kaç kere yumurtalı çorba içmem bana yasak... Bakıyorum, «Kadın asla unutmaz» ve bir çok filimler çeviren meşhur yıldız İrenne Dunne... Ateş püskürü- yor... Garib kıyafetler Fakat yıldızların lokantası acaip- likten yana da dünyada birinciliği alır... Şurada Romalı i tinde meşhur bir artist yemek yiy Kapıdan yalnız beyaz bir örtüye sa- rınmış ve kendisini aynen «Gandi; ye benzetmiş bir adam giriyor. Amerikah Gandi ilerliyor. Cinger Roger'in yâ- nına gelince kendi kendine rumba oynamağa başlıyor. Gandi ve rumba. Sarışın yıldız Una Markel kendi fil- mini idare eden direktörle beraber pek samimi yemek yiyorlar. Jack Oakie - bir bar filmi" çevirdiği” içini smokini ile yemeğe gelmiş. Yemekten sonra derhal paketler açılıyor. Sigaralar tüttürülüyor. “Ar- tistlerin arasında sigara içmiyen he- men hemen yok gibi... Bilhassa ka- (Devamı 13 üncü sahifede) Hikmet Feridun Es olan ko- iedim. Ben Yumurta