4 Mart 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

4 Mart 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Elek yar ihten ı gas“ api n aii” dı: n ŞİM 4 Mart 1938 Canlı riyazi şekiller ! Amerikada güzellik müsabakalarından sonra yeni moda çıktı bunun yerine güzel kızları bir araya toplıyarak bunla Ta riyazi şekiller vermek rağbettedir. Sarışınları, 65 merleri, kumralları, mavi, kara, elâ, kestane gözlüleri, Böze daha hoş görünecek surette sıraya Yukarıda büyük bir tayyarenin kanadı Üzerinde sralanmış muhtelif tipte kızları görüyorsunuz. Bun- lar Nevyorkta bir gece kulübünde her şekilde numaralar yapıyorlar, Bu kızların tayyare kanadı üzerinde çizdikleri müstakim hat, eski bir riyaxl kaide olan «iki nokta kaldesini cazibeli bir surette temsil etmektedir. Bu müstakim hattın Ayni zamanda seyirciler tarafından fırlatılan nazar Şualarının da hududu olduğuna şüphe edilmemelidir. İkinci fotoğraf size meşhur Gertrud Hofman kızları Arasındaki en kısa yol düz hattır» bir diziyorlar. akşam başka denilen güzeller grupunu gösteriyor. Bunlar da başka bir riyazi şekil vücude getirmek için Pergelle çizilmiş kadar muntâzam bir halka içinde toplanmış bir vaziyette görünüyorlar. Burada muhtelif riyazf Şekiller göze çarpıyor. Dahil! ve harici dairelerden başka kolların teşkil etti- ği müsellesler ve bacakların çizdiği zaviyeler dikkati celbediyor, daha doğrusu cezbediyor. Nevyorkun bir gece kulübünde oyun oynıyan bu kızların bir taraftan Devri âlem seyahatine mi çıktılar irde iki çocuk ortadan kayboldu Bolda Cazim, sağda Alpaslan İzmir (Akşam) — İzmir erkek lise- #İ orta amı talebesinden Alpaslan Ye Hazım, dört gündenberi ortadan uşlardır. Mektebin çalışkan arasında bulunan bu çocuk- lar, fazla hayalperest görünüyorlar- dı. iki çocuk da geçen pazar günü ev- çamaşır ve elbiselerini alarak kaybolmuşlardır. Nereye gittikleri bel- M değildir. Babaları, zabıtaya müra- ederek çocuklarının #ranmasını Yapılan tahkikat ve araştırmalar, Üz bir iz bile bulunmasına yara- r. Alpasları ve Cuzımın arka- daşları, onların kendilerine dalma bir | seyahatine çıkmaktan bah- | Settiklerini söylemişlerdir. Hattâ, bu İki çöcuk, İzmir mana gelen bir | rikan vapurunun kaptânile gö- | İntei Amerikaya kaç liraya gidebi- dir kleri hakkında malümat almışlar- “İstanbula gitmek için de Denizyol- EEEETEEEEERESE FERRE EAARA RAKEL RAE YERSE, | İ rinden de parlak neticelerle çıktıkla- rını Amerika gazeteleri yazmaktadır. Anlaşılan riyaziyenin amelibir su- rette tahsili insanlara kitabdan öğ- renmekten daha ziyade faydalar te- min ediyor! Balıkesir istasyonu Yeni ve büyük bir bina yapılması kararlaştırıldı Balıkesir (Akşam) — Valimizin kıy- metli mesaisi ile gün geçtikçe daha güzel ve daha mamur bir hele gelen Balıkesirin, güzel bir Istasyon binası- na ihtiyaçı vardı. Bunu göz önüne alan Nafıa vekâleti, Balıkesire güzel bir istasyon binasi yaptırmağa karar vermiş ve projeleri hazırlanmıştır. Bina, şimdiki istasyonun bulundu- ğu yerde yapılacak ve üçüncü işletme idaresini de içine alacak kadar muaz- zam olacaktır. Depo, tamirane, su de- posu ve buna benzer müesseseler 1s- tasyonun karşısındaki sahada yapıla— caktır. İzmir Musevilerinin kararları İzmir (Akşam) — İzmir Musevile- rinin, Türk harsını kendi aralarında kuvvetlendirmek bahsinde, diğer çe- hirlerdeki Musevi vatandaşlardan da- ha ileri hareketleri zaman zaman gö- rülmektedir. Şimdi de bazı isabetli, ye- ni kararlar almak üzere bulundukla- rn haber alınmıştır. İlk iş olarak ara- larındaki eski cemiyetleri feshedecek, Karataş ve Keçeciler Musevi okulları- nı bilâkayd ve şart resm! kültür teşki- Jâtımıza bağlayacaklardır. Ayrıca Ke- | rataş mevkinde bir (Türk klübü) aça- Tak Musevi vatandaşlar arasında Türk | harsını yayacaklardır. ları acentesine müracaat ettikleri an- laşılmıştır. Araştırmalara ehemmi- yetle devam ediliyor. Küçüklerin dev- riâlem seyahatine çıkmış olmaları muhtemel görülüyor. AKŞAM Böyle güzel kızların riyazi şekiller- de endamlarını arzetmelerindeki mak- sadı ve bu şekillerin gittikçe taam- müm etmesini tetkik eden bir merak- h nihayet bu gruplara «presiziyon dansözleri» namını vermiştir. Bu ye- ni isim artık harelâlem olmuş, hattâ bu dansözlerin bir çoğu Paris sergisi- ni de ziyaret ederek orada oyunlar verdiklerinden, bu ismi Fransaya da yaymışlardır. Pertek kazasında umran hareketi .Kaymakam B. Sabri kasabanın imarı için çok çalışıyor Tunceli. (Ak- olan Pertek, cüm- buriyet Odevrin- de son derece (© rakki etmiş ve son temeddün hâ- reketinde geniş in- kişaflara mazhar olmuş kazaları" ” mazdan birdir. ÇİŞ Burada az bir & müddet evvel ye- niden bir çar Pertek kaymakamı eri açılmış, biz B. Sabri sene zarfında çokiyi çalışma saye- sinde memleketin sayılı kültür mü- esseselerinden birinin güzel manzara- sını iktisab etmiştir, Kaymakam B. Sabri, Hâkim B. İk hami, Müddelumumi B. Mahir ve doktor elele vererek ve İstifade edilir yerli zekâları etraflarında toplıyarak çalışıyorlar, Tunceli Çocukları tarafından Yaşar Nabinin bir piyesi muvaffakiyetle temizli edildi. Atatürkün bu sene Pertek'i teşrif tarihleri Perteklilerin yeymi mahsus olarak kabul ettikleri bir gün oldu. Bu karar merasim esnesında verildi, Pertekliler her yıl bugünü bir bay- ram halinde kutlamağa devam ede cekler ve Atatürkün Pertek Halkevin- deki kahve fincanlarile su bardağını muhafaza edecekler ve mermerden Mir pitüintn ön v Gop Said paşa ile Turhan paşaya aid bazı hatıralar Bir gün güneş doğmadan padişah beni çağırtmış. Uykudan uyandırdı- lar, Gelen çavuş «pek acele istiyor- muş» dediğinden acele hazırlandım, Yıldıza vardım «ekseriya yattığı ma- Deyin odasında seni bekliyor» dediler. Demir karyolasının ayak ucundaki küçük bir koltuğa oturmuş, sigara içiyordu. Derhal beni karşısına ala- Tak: meğe kadir olamıyacak, Onun için Tuk köşküne misafir ettim. Fakat ge- Tek nöbetçi mabeyinci Bekir beyle ve gerek sairleri ile tatlılıkla ve tehdid- kımızda tehlikeli bir vaziyet varda kendi sadarette bulunmakla bir za- rara uğramaktan korktuğu için mi reddediyor? Bu hususta kuvvetli şüp- helerim var. Redde ısrar ederse şüp- helerimin hakikat olduğuna hükmet- mekliğim lzım gelecek» diyip beni limonlük köşküne yolladı. Nöbetteki bekçiye sordum, «şu kar- gıdaki büyük odadadır. dedi. Daha sabah olmamış, ortalık hâlâ karan- lıktı. Odada bir kaç tane beşerli şam- danlar olduğu halde bunlardan yal nız birisini yaktırmış ve kendisi de kanepelere ve koltuklara oturmayıp kanepelerden birinin önünde yere çökmüş olduğundan göremiyordum. Yanlış odaya girdim zannı İle çıkmak Üzere iken: — Azizim efendim! Nereye? diye kulağıma bir ses geldi. O vakit paşayı dediğim vaziyette görebildim. — Aman efendim! Niçin böyle ku- ru yerde oturuyorsunuz, rahatsız ol- müyor musunuz? Kalkınız, şuraya oturunuz, — Ah efendim, siz onun huyunu benim kadar bilmezsiniz. Kendi otur- duğu yerlere başkasının da oturma- sna pek ziyade kızar, hürmette ku- sur mânasını verir, Allah saklasın, bir aralık intikamını alması bile muhte- meldir.. diyerek beni kandırmak iste- di ise de dinlemedim. «— Mesuliyeti üzerime alıyorum, korkmayınız. İşte bakınız iptida ben oturuyorum. Artık size bir şey deme- ge hakkı olmaz...» diyerek zorla hele kanepenin kenarına yarım oturuş İle oturtabildim. Fakat paşa sadareti kabule riza için mizacına hoş gelecek tarzda söyledi- ğim sözlere rağmen açıktan makul ve meşru bir sebeb göstermiyerek: — Sıhhatim eskisinden daha bo- Kuktur. Sadarete ait binbir türü müzic işleri padişahın arrusuna mu- vafık surette görmek zahmetine vü- cudümde tahammül kalmamıştır. İs- temiyerek kusur ederim, şevketli efendimizi gücendiririm diye korku- yorum, İstirham ediniz, kaldıramıya- cağım bu ağır yükü yükletip beni ez- mesinler. Bana acısınlar.. diyordu. Paşa hakikat halde sadrazamlığı iste- mez değildi. Onun en başlı zevki ve merakı iş başında bulunmak ve müş- külâta göğüs germek, müşkülâta rağ devletçe faideli ve mühim hizmet” ler görüp kendisini dostuna düşmanı- na karşı beğendirmek idi. Sadareti kabul için nâz edişi her iş için padi- şahtan evvel emirde istizan etmeme- ği ve her işe padişahı ve hususi müşa- virlerini karıştırmamağı temin eyle mek hasılı mümkün olduğu kadar efalinde ve harekâtında müstakil ol- mak ve sözünü dinletmek için idi. Bunları açıktan söylemekle padişahı kızdırmaktan korkuyordu, Paşa gayet inadcı olmakla beraber cesareti me- deniyeden mahrum gibi idi. Pek ev- hamlı idi. Kendisine: — Bu istediğiniz şartlar hakkında açıktan resmi taahhüd suretinde ol- muıyarak padişahtan kuvvetli ve ciddi vaadler alırsam, siz de sadareti kabul | İ | edeceğinize &âir bana söz verecek olursaniz padişahla sizi - zannederim ki - anlaştırabilirim. Boş yere muhale- fette ısrar edecek olursanız padişah bem sizi ve ham beni bu köşkte gün- lerce ve belki haftalarca alıkoyacak ve şartsız her istediğini yapmağa sizi mecbur edecektir. Bu babdaki hissi- yatım pek kavidir. Hiç bir veçhile al- danmiyorum, Onun için öyle bir vas ziyette kalmayınız. Müsaade ediniz padişahtan istediğiniz şeyler bakkın- da vaadler ve teminatlar alayım,. onun üzerine siz de inaddan vazgerip ve padişahın huzuruna çıkıp sadarcti kabul edeceğinizi bana vaadedini;... dedim, Paşa epeyce düşündü, kendi kerdi- ne kafasını sallıyarak bıyık altından sonra: — Peki gidiniz, istediğiniz yolde işi yoluna koyunuz. Fakat bu memuri- yeti kabul ettirmekle istemiyerek in- beni belâya sokmuş olmazsı- Paşanın muvafakatini aldıktan sonra gidip padişaha «Said paşa Şart- sadareti kabul ediyor» diyerek an- cak pek meyus olduğunu ve «tevec- cühünüzü ve emniyet ve itimadıma | ; FB bir dereceye kadar efalinde serbestiye mazhar vaad buyuruk masını istirham eyliyor» dedim. Padişahtan muvafakat cevabını alınca Sald paşayı köşkten kaldırıp padişahın bulunduğu selâmlık daire- #ine götürdüm, Bir saate yakın huzure da kaldı ve padişahla anlaşıp sadaret mansıbını kabul ederek alayla maka- mına, Babiâliye gitti. Paşa, padişaha vücutce zaafından, yorgunluğundan bahsedince «öğleden sonra Münür beyi de, burada işi mü- said olduğu günler, size Babıâliye gönderirim. Muavenetinizde bulun- sun» demiş. Bana da: — Burada sabahları hizmetini gö- rürsün, sefaretlere filân gönderme diğim günler de Babıâliye gidip Sa'd paşanın muavenetinde bulunursun.. dedi. Bu irade üzerine ilk defa öğ! Said paşa eski yeni derdlerini din- İiyecek sikca ve serbesçe nezdine geleceğime cidden memnun oldu. Lâkin her nedenseo Zzavalı Tur- han paşayı « ki memul hilâfına hari- ciye nazırlığına gönderilmişti - çeke- miyordu. Hafiye ve jurnalcı zannedi- yordu. Halbuki Turhan paşanın öyle bir fenalığı yoktu. Yalnız aczi vardı Pek çok çalıştığım halde Sald paşanın Ssuizannını bertaraf ettiremedim. Be hemehal hariciye nazırlığından atma) için faka bastırmak istiyordu. Turhan paşa, bir gün mühim bir iş için bir elçi ile görüşmüş. Sarayda en- cümen vardı, Ben de hazır olduğum halde geldi, Said paşaya anlattı. Sa- id paşanın emrile gidip Turhan pâşa- nın ifadesini arzetlim «padişah bu karışık sözlerden bir şey anlamıyorum. Tabriren aryetsin» dedi. Geldim söy- ledim. Sald paşa "Turhan paşaya «yazınız» diyince Turhan paşa telâş- la «Biliyorsunuz ki benim türkçe ki- tabetim yoktur. Şimdi ne yapacağım» diyerek çırpınmağa başladı ise de Se- id paşa sözünü tekrar etli Biçare 'Turhan paşa da hüngür hüngür ağ- lamağa başladı ve bana dönerek «st- na karşi ne kabahat ettim ki merhe met etmeyip beni ortada bırakıyorsur. Padişahın emrini icra edemiyeceğim. Başım belâya uğrıyacak» diyip çır- pınmağa devam etti. Nihayet o aralık hariciye dairesin- den bir kâtib efendi tesadüf olara! bazı evrak getirdi. Ona sarıldı, istedi &! arizayı yazdırdı. Salih Münir Çorlu Mülekald büyük elçi

Bu sayıdan diğer sayfalar: