28 Şubat 1938 abi 15 mem * ai Kadri işlerile son derece meşbuk MEŞK, Masasının üstü küğlölar, dosya- İSMEN, datterlerie dolu idi, Sabahtarn- ğı bir dakika bile durmadan çalı- ürdu. Bir aralık kendisine bir tel- MESKİ getirdiler, açtı, okudu: 8 a Ben yarın Adanadan hareket edi- Merum, Sal günü İstanbuldayım. Beni Haydarpaşada karşıla, Yanak- öperim — Muallâ.. » Ködri bunun üzerine işine biraz İasila verdi. Bir sigara yaktı. Muai- yi düşünmeğe başladı. Beş sene- unla beraber geçen beş senesinde Mek mesud olrmuştu. Mualâ bun- #enberi onunla yaşıyordu. Muallk tali ilmi katındı. Neşeli idi, Kadri, Mİ dan dört ay evvel Adanadaki anne- 8hin yanına misafir gitmişti. İşte dört ay süren bir aynlıktan sonra MŞ kadın gene Kadrinin yanına W Kadri kendi kendine şöyle bir Wân yaptı. Salı günü bir irene bi- UND Pendiğe gidecekti. Adana tre- > Pendikte durduğunu biliyordu. kadma görünmeden Adana İlenine binecek, Tren Pendikten —. ya hareket ettiği zaman Meydana çıkacak, Muallâya güzel bir pazartesi gününden evini , Ertesi günü için yemekleri- Pe meşhur büyük bir lokantaya Mu- sevdiği şeyleri ısmarladı. p kadının bir kaç gün evvel bir Motografhanede büyüttürdüğü pija- balı, güzel bir resmini duvara astı. Katiri, salı günü Adana postasın- “an çok evvel Pendiğe gelmişti. Genç içinde âdeta Muallâya rüs- in ilk günü duyduğu heye- Kan vardı. Biraz sonra Adana treni duracaktı. Kadri, Muallâ- görünmeden trene binecekti... kadın Kadriyi ancak Haydar- göreceğini tahmin ederken onunla karşılaşınca kim bilir Me kadar şaşıracaktı, kim bilir ne Kadar sevinecekti. Kari şimendifer | memurlarına Tedikten Adana trenine binip bi- :eğini sordu, Ona: İ 5 Sehir postası bileti ile Adana enine binemezsiniz... Eğer binecek Miisanız size trende şehir postası bi- eti de Adana postasına bindiğiniz kin Sezalı bilet keserler... a .İ Kadri gülümsedi, Munllâya güzel 8 ç siri adi ka” 2 5i li “İ Banun yapmak için bir kaç lira Ki sanki ne olurdu. Bu kun, Örpriz için vereceği bir kaç Adana treni uzaktan göründüğü Miman heyecanından ici içine sığmı- & Nihayet tren gelip Pendikte runca, Kadri, Muallâya görünme- İçin hemen vagonlardan birine «Boş bir kompartımana girdi, içinde trenin kalkmasını Hi Mihayet tren hareket edince saklandığı okonipartımandan di Muallâyı arayıp bulmak Onun her zaman birinci Seyahat ettiğini biliyordu Muahâyı birinci mevki larında araması lâzım- halde genç kadın şimdi tren yaklaştığı için son hazır- Yapmakla meşguldü. Yahut bitirmişti de lökântalı bir yol yorgunluğu kah- 3 pi FA saklandığı kompartımandan koridoruna çıkınca bir tren Örile karşılaştı. Kondüktör va görmediği bu yolcuya Onun elinde «şehir pos- biletini görünce; Ceza vereceksiniz vi A Nİ efendim... EEE ii, i hiz Hi i : İ Ni ; i ğ ş > g# :? ; il SÜRPRİZ — Ceza makbuzu buyurunuz... dediğini işitmemişti. Kohdüktör sö- sünü bir kere daha tekrarlamağa mecbür oldu. Kadri eline sıkıştırı- Yan makbuzu âldıktan sonra yavaş yavaş onlara yaklaştı. Muallâ ile yanındaki genç adam © derece bir- birine dalmışlardı ki Kadrinin ken- dilerine doğru geldiğinin #farkında bile olmadılar. Onların koridorda Önünde durdukları pencerenin tam karşısındaki kompartıman boştu, Kadri yavaşça buraya girdi. Şimdi buradan Muallâ ile genç adamı daha iyi görebiliyordu. Genç adam Muallânın küçük ellerini avu- Cunun içine almış, ona bir şeyler söylüyordu. Muallâ âdeta bu sözler- den sarhoş olmuş gibi gözleri yarı aralık onu dinliyordu. O kadar bir- birlerile meşguldüler ki trendeki öteki yolculara aldırış bile etmiyor- lardı, Bu kalabalık trenin öçinde Adeta yalnızmışlar, ikisinden başka kimseler yokmuş gibi hareket edi- yorlardı, Hani şu esnada.trende müt- hiş bir kaza olsa, etrafta kıyamet. ler kopsa onlar farkında bile olmı- yacaklardı. O zaman Kadri Muallârın e ka- dar çabuk heyecana kapılan, ne ka- dar çabuk alevlenen bir kadın olöu- Kunu düşündü. Muallâyaik defa kalbini açtığı günü hatırladı. Mual- 14 hemen o günü Kadrinin söylediği büyülü kelimelerin, şiirli cümlelerin tesirine kendisini kapıp koyuvermiş- Hi. Genç kadın bir hafta sonrada delikanlının apartımanıma taşınmıştı. Şimdi Mualiâ, Kâdrinin ilk defa kendisine içini açtığı günkü gibi göz- leri süzgün, Adela Yarı sarhoş bir halde yanındaki iriyarı o genç ada- mun sözlerini dinliyordu. Bir aralık iriyarı adam avuçlarının içindeki Mu- Aallânın beyaz küçük ellerini dudak- larına götürdü. Bu elleri uzuri uzun öptü. Muailk buna karşı hiç biz mu- kavemet eseri göstermedi. Şimdi genç adam cebinden bir kartvizit çıkarmış, arkasına bir şey- ler yazıyordu. Yazması bittikten &onra kartı Muallâya verdi. Ondan sonra da elile Muallâya bir adres tar rf ediyormuş gibi bir takım hâre- ketler yaptı. Muall& «anladım!» gibi başını sallıyordu. Kadri acı acı düşündü. Kendi ken- dine: «Peki, diyordu, bana telgraf çekmesine, beni Haydarpaşaya çağır- masına ne lüzum vardı sanki?> Muhakkak Mualliâ trene Obinme- den evvel, telgrafı çekerken bu ye- ni macerânın tesiri altında değildi. Genç kadın o çarçabuk alevlenen heyecanile bu iriyan genç adamla bir iki gün süren tren yolculuğunda bu derece samimi ahbap olmuştu Belki de Mualiâ bu esnada kendisi- ne telgraf çektiği için çok pişmandı. Zavallı Kadri... Halbuki kendisi- nin Pendikten trene erek Mu- allâya yapacağı sürprizinne kadar makbule geçeceğini tahmin etmişti. Bir aralik Muallâ için evde yaplığı hazırlıklar aklına geldi. Kendi Saf- ığına, budalalığına acı acı güldü. Şimdi tren Kımltopraktan «geçiyor- dü. Artık Haydârpaşaya yakiaşıyor- lardı, Muallâ ile yanındaki genç adam birdenbire doğruldular. Pen- cerenin önünden ayrıldılar. Bitişikte- ki kompartımana girdiler. Artık Haydarpaşaya yaklaştıkları için en son hazırlıklarını yapacaklardı. Kad- ri yavaşça saklandığı konpartıman- dan çıktı. Koridorda Muallâ ile genç adamın girdikleri kompartımanın önünden geçerken içeriye son defa bakmaktan kendini alamadı, Onlar girdikleri kompartımanın perdeleri- ni kapatmışlardı. Yalnız bir perde biraz aralık kalmıştı. Bu aralıktan Kadri genç adamın Mua'lâyı kucakladığını gördü. Tik- sinerek yüzünü buruşturdu: — Ayrılık merasimi... Çünkü Mu- alâ aptal âşıkın Haydarpaşada bek- lediğini sanıyor... O budala âşığı at- latıncaya kadar birbirlerinden ayrıl- maları lâzım... Tren Haydarpaşada durunca Kad- Tİ gene onlara görünmeden yavaşça indi. Hemen garm bir köşesine gis- lendi. Uzaktan uzağa onlara baktı. Şimdi Mua'lâ trenden inmiş, etrafı- na şaşkin şaşkın bökiyordu. Genç / adam da biraz ileride kendi eşyala- rmım yanında duruyordu. Delikanlı. nn gözleri Muallâğe idi, Muanlâ et- tafını araştırıyofdu. Âdeta Kadriyi görmediği için uzaktan bile memnun olduğu anlaşılan bir hali vardı. İri- yarı ağam beklediği yerden Musllâ- ya: «Yok mu?» gibi bir işaret yap- tı. Muallâ da ona eyol» gibi “ bir işa retle mukabele etti. Şimdi bütün yolcular eşyalarını vapura taşımış- Jardı, Gar tenhalaşmıştı. Nihayet iri- yan adam memnun, mesud Muallâ- nım yanina yaklaştı. Ona bir şeyler söyledi. Muallânın da neşesine di- yecek yoktu. Eşyalarını hemen ha- mallara verdiler, Haydarpaşa iskele sinde duran vapura doğru tolâşa koşmağa başladılar. Kadri de onların arkasından vâ- pura binmişti, Havanın soğuk ol masına rağmen Kâdri güvertede oturuyordu. Başı çatlıyacak gibi ağ- rıyordu. Vapur Köprüye yaklaştığı zaman bütün yolcuların iskeleye çıkmasını bekledi. . Vapurdan en sonra o çıktı. Fakat Köprü üstünde onlara bir ke- re daha rasladı. İkisi ayni otomobile eşyalarını yükletiyorlardı. Trende ©l- duğu gibi gene birbirlerile o derece meşguldüler ki bu sefer de pek ya- kınlarma2 olduğu halde Kağriyi #arketmediler. Kadri onların yanın- dan geçerken konuştukları bir iki cümle kulağına İlişki. Genç adam Muailâya diyordü ki: Ağabeyinin seni Haydarpaşada karsılamamasına üzüldün mü Mu- alâ? Muallâ neşeli bir sesle; — Bilâkis... Bilâkis... diyordu, İs- tanbulda ilk günümü seninle geçire ceğimden o derece mesudum Ki... Bundan sonra otomobile girdiler... Otomobil (Ohareket etti oKadri hareket eden “otomobilin arka sından bakiyördu. Bir aralık Mual- )â ile otomobilin arka opönceresin- den gözgöze geldiler. Genç Kadın pencerenin perdesini çekti, Demek Muallâ yeni üşığınz Haydarpaşada bekliyeceğini tahmin ettiği Kadriyi ağabeyi diye söylemişti. Arka penceresinin perdesi kapalı otömabil uzaklaşırken Kadri kendi kendine; — Trene Pehdikten binmem ne sürpriz oldu amma... Ne büyük sür. priz... diyordu... (Bir yıldız) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Maçka, Taksim: İstiklâl cad- desinde , : Kasımpaşa: 7 3 ', Eminönü: Salih Necati, Fatih: Ham- di, Karagümrük: Mehmed Arif, Bâ- kırküy: İstanbul, Samatya: Yedikülede Teofilor, Alem- dar: Divanyolumda Bend, Şehremini: Ahmed Hamdi, Kadıköy: oAltıyolda Merkez, Üsküdar: Ahmediye, Heybe- ada: Halk, Büyükada: Şinasi Rıza. Mer gece açık eczaneler: Tursbya, Yeriköy, , Rumelihisarı, Or taköy, Amarutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhisarındaki ec- Zateler her gece açıktır. Kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilhicce 23 — Rurukasım 168 4. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yan E. 11141351 636 038 1200 131 Va. 806 .. 1228 1530 1783 1924 İdarehanei Babudli civarı Acımasluk So. Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan: İskender F. Serteli ... Tefrika No, 150 mammız. “Anivas, elini havaya uzatır, gökten bir yıldız koparıp insana talihini söyler! ,, — Hayır, tanımıyorum, Çok yıl Jar var ki, Kefalonyaya “uğrama- dım. Bir arkadaşım bana, Anivas'ın yaman bir büyücü olduğunu #öy- lemişti. Aklımda bu kadar kaldı. Hüseyin dayı sözüne devam etti: — Anivas üç yıl önce bana dok- aan yedi yaşında olduğunu söyle- mişti. Bu yıl yüz yaşına girmiş ola- cak. Bu adam o zaman bana: «Se ninle bir daha görüşeceğiz!» demiş ve Üç parmağını uzatmışlı Ya üç ay, ya üç yıl demekti bu. — Dediği çıkmış. İşte gene oraya gidiyorsun! — Daha ne dedikleri çıktı bilsen. 'Elini şöyle bir havaya uzatarak gök- ten bir yıldız koparıp bana vermişti. — Ne dedin? Daldan elma toplar gibi, gökteki yıldızları elile koparıyor demek bu adam?! — Onun öyle akıllar durduran marifetleri var ki... Bir gün de ba- na: «Sen yetmiş yaşında evlenecek- sinl> demişti. — Şimdi kaç yaşındasin? — Bu yıl yetmişine giriyorum... — En, öyleyse gözün aydın! Gökten kopan yıldıza bu yıl kavuşa- caksın! — Anivasın her dediği çıktı. Ba- kalım, bu dediği de olacak mı? — Evlenmeğe niyetin varsa, bu da olur! — Oğul! Ben bu yaştan sonra ev- Jenirsem, torunlarım bana gülerler. — Talih bu. Kısmetin çıkarsa, beli olmaz, evleniverirsin! — Bakalım bu İasmet nerede çi- — Denizde değil ya. Elbette İs- tanbula döndükten sonra... Yelkenci Yusuf Kouşurken, bir- denbire Sinanm vaziyetini hatırladı. —-Hüseyin dâyl! dedi - Anivasa gökten bir yıldız daha kopartamaz mıyız? İhtiyar ditmenci güldü: — Neo? Sendemi heveslendin evlenmeğe?,.. — Yok canım! Benim eşimvar. Karımdan memnünum.., Çocukları- ma çok iyi bakıyor. — Ya kimin için kopacak bu yil- — Sinen reisten bahsediyorum, | a kuzum! Hâlâ anlıyamadın m? Hüseyin dayı hayretle Yusufun yü- | züne baktı: — Çıldırdın mi sen? Sinanm ba- İ şandaki dertler azmış gibi zavallınm boynuna bir boyunduruk daha m vürmak istiyorsun? Yelkenci Yusuf elini ağzına gütü- rek fısıldadı: — Yavaş konuşalım, Hüseyin da- yıl Yerin kulağı vardır. — Yerde değiliz. Kimse duymaz konuştuklarımızı — Sinan şimdi kadınsız yaşıyor. Sen onun eski halini hatırlıyorsun amma © bügün çok acınâcak bir haldedir. — İstanbulda karısı yok mu? — Var. fakat, ondan nefret edi- yor. Oysa ki, bu kadının hiç suçu yoktur. Padişah zorla elinden eldr. — Ya $imdi?... — Gözden düşmüş. Çırağan daf- resinde oturuyor. Ağlamaktan göz- leri kör olmuş. Kefalonyaya vardı- ğımız zaman şu Anivasa seninle giz- Hee gitsek, olmaz mi? — Rozitayı tekrar sevmesi için mi? — Hem onun için, hem de gözleri- nin açılması için... Acaba bu İkinci rifetli bir büyücünün elinden bel- ki buda gelir. O halde Sinan relsi sevindirmek için elbirliğile çalışalım. Kefalonya panayırında.. Panayırın ikinci günü Kefalonya- ya “varrışlardı. Hüsrev reis o gün (Korkunç Pi Ap) 1 orada bulacağını umuyordu. Kefalonyanım balı sahilinde çok eski devirlerden kalma yıkık bir ka- lenin yüksek duvarları görünüyordu. Kefalonyayı tamyan bir denizci Hüsrev:reise - donanma limana gi- Terken - şunları anlatıyordu: — Bu kalenin altında bir çok mah- zenler ve gizli yollar vardır, Burada bir kaç kere korsan muharebeleri öl- du ve korsanlardan bir kısmı bu kendilerini kurtardılar, (Korkunç Fi- Up) te bu mahzenlerden arasıra iş- tifade eder. Eğer azılı canavar Şe- hirde ise, bizi görünce, hiç şüphe yok ki bü mehzenlere iltica ede- Hüsrev reis güldü: — Mahzenlere gemisini de götü- Tüp saklıyamaz ya... Hele bir etrafa bakalım. Timanda büyancı bir ge- mi gözüme ilişmedi. — O halde henüz gelmemiş olacak. — Ber yıl panayıtdan haraç alan bu adâmıni bu yil gelmemesine im. kân yoktur, — Bizi burada görürse, semtimize uğrar mı hiç?... — Bunun kolayı var, aslamm! — Nedir? — Denizellerden bir kısmını ka aya çıkarırsınız. Gemileri de 1 uzaklaştırırsınız! şehirde aryacak, bulamazsa, deniz tayor ve panayırda bir çok eğlence- ler, koşular, güreşler, milli oyunlar , Yeriler bu haberi alınca sevindiler. Tekrar alışverişlerine, eğlencelerine devamı ettiler, Hüsrev reis, Korkunç Filipin he- nüz pânayıra gelmediğini öğrenince, Doğan reisi çağırdı: — Sen dört yüz denizci ile şehre İn. Ben donanmayı küçük adanın arkasına götüreceğim, dedi, 'Hüsrex reis, amirali ziyarete ge-