ziyafeti, — Ben böyle .... ce sözlerden hoş- Janmam! diye İstikrahim da saklar MAZ. Keser, atarım Abdülhamid mebuslara"demile gös- termek — istiyordu. $1 könunuevvel “1908 akşamı Yıldız sarayında mera» atm daliesinde mükellafei bir ziyafet “tertib ettirdi. ç Padişah ziyafette büyük”ünitorma ile hazır bulunacağı içir *vükelâ da ayni kıyafeti giyeceklerdi, * Mebuslar ise siyah elbise ile geleceklördi. İkişer, ikişer arabalarla saraya giren mebus- lar teşrifat memurları tarafından kar- Şılandılar; bazıları akşani NAmazını sâ- rTayda kıldılar. Hünkâr mebusları sa» “londa ayakta beşaşetle iştikbal etti. Meclisin” #çıldığındanberi göçen gün- | ler kendisinde tehlikeyi atlattığı yo- | 'Yunda bir itimad uyandırmış olacaktı. Yeni dürümü hasıl olan biraz alişkin- lık onda korkuyu gidetörek ( yerine Süküneti ve soğukkanlılığı ikame et- miş görünüyordu. Mebuslar temennalar' İl padişahı ' selâmlıyarak yemek salohütla geçiyor- ! iyafette yalnız İsmail Kemal * Tardı. bey ile Abdülhamidin İasimlarından bir kaç mebus hazır bulünmadılar. Mebuslar mustatil yemök masası ete rafında ayakta padişahı beklediler, ; Abdülhamidin sağında sadrazam ile dahiliye nazırı, mebusan ikinci reis vekili, solunda Ahmed Riza beyle me- büsan reis vekili Talât bey, mebus s1- fatile ve redingotla adliye nazırı Man- yasi zade Refik bey yer almışlardı. Orkestra Hamidiye marşını çaldı. Pa- dişah ile mebuslar bunu ayakta din- lediler. Yemeğe başlandı. Abdülhamid az yiyor, mebuslardan her birinin hal ve şanına dikkat ede- rek mültefitane davraniyor, hepsinin gönlünü almağa çalışıyordu. Hele Ahmed Rıza beye sarfetmedi- Gi illifai kalmıyordu. Bir defasında Ahmed Rıza beyin bardağına su koy- mağa bile kalkışmasile Ahmed Rıza bey ayağa kalkarak bardağını hünkâ- ra uzatmış, sonra temennâ ederek ye- rine oturmuştu. Yemek esnasında eski müstebid pa- dişah ile eski idam mabkümu hürri- yetperver can cana ahbablar gibi ko- .nuşuyorlardı. Yemekten bahsolunuyordu. Abdül hamid yemeğin tertibine bizzat bak- İlğim söyledi. Ahmed Rıza bey kendi- sinin Avrupada yemeğini bizzat pişi- Te pişire ahçılıkta ihtisüğ kazandığını söyledi; Abdülhamid yüzünden Av- Tupada geçirdiği sıkıntıli hayata bu ima, bile hünkârın Ahmed'Rıza beye gösterdiği hararetli müveddete soğuk Su katmadı. Padişah Ahmed Rıza be- Yin bu ahçılığına gülümsemekle ikti- farettir« İak suyu içersiniz değil mi? Abdülhamid — Kâğıdhane suyunu tercih ederim, Ahmed Rıza bey mebusan dairesi- nin darlığından söz açarak mebusan Beclisi için Beşiktaş sarayını istedi. Ma büyle bir tâleb karşısın- kalabileceğini hiç ti, 'Tereddüd gösterdi, Kime — Acaba elverişli mi?. Ahmed Rıza — Kek efendi. miz! Padişah ziyafet esnasında bu aç- gözlülüğe pek aldırmadı! Biyelerii hatırasını saklamak arzüsunu izhar ekti. Lâmbâlar önlü fotografi çekildi. Sıra dörtkardeş im gelince hünkârm işareti üzerine mabeyin başkâtibi Cevad bey nutku hümayu- nu okumağa başladı. “© Abdülhamid bu nutkunda diyordu. ki: (Milleti Osmaniyemin ve'tebaai şa- hahemin vekillerile yani tekmil mille- timle bu akşam birlikte yemek yedi- ğimden dolâyı hakikaten ve cidden pek memnun oldum. Bu geceki şu hal zannedersem devletimizin tarihinde 5 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur 'Tefrika No. 91 Abdülhamiğdin Yıldızda mebuslara karşılıklı pepnimelee 4 Şe ün VELİ ve di e va Bn Ahmed Rıza bey ilk defa görülmüş müteyemmen bir vakadır. Tebrik ederim. Allah çok em- Salinin tekerrürile cümlemizi müşer- ref eylesin. Bu mesud içtima kanunu esasimizin devletimize, milletimize, vatanımıza bahşettiği ve ilâmaaşallah ileride bahşedeceği feyiz âsarının mebdei ve delili olduğundan dolayı tebcile şayandır, Saltanatın, devletin, memleketin hukukunun nigehbanı evelâllah, son- ra millet ve milletin mebusan mecli- sidir, Kanunu esasimiz ahkâmının muha- fazasına nasbınefs ettiğimi ve bunun hilâfında bulunacak her kim olursa olsun onun en birinci düşmanı halife- niz ve padişahımız sıfatile ben olaca- ğımı temin ve teyid eylerim.) Bu nutuk çok alkışlandı. — Padişahım çok yaşa! Nidalarile karşılandı. Hele mebuslar arasındaki ulema kendilerinden geç- miş gibi bir hale gelmişlerdi. Padişah alkışlara karşı selâm veriyor, teşek- kür makamında hafifçe iğiliyordu. (Saltanatın, devletin, memleketin hukukunun nigehbanı evelâllah, son- ra millet ve mebusan meclisidir.) Sözleri duyulunca mebüslar son de- Tece uşlardı. «Abdülhamid pek memnun ve müteessir idi. Gözleri ya- şariyordu;” elini gözlerine götürerek yaşlarını siliyordu. 'Teessürderi kisik bir sesle ayağa kal- karak mebuslara: — Teşekkür ederim. Dedikten sonra Ahmed Rıza beye hitab ile; — Ömrümde bu kadar mesud oldu- gum bir dakikayi hiç tahattur etmi- yorum! dedi, Ahmed Rıza bey ayağa kalkarak hünkârdan müsaade aldı ve şu sözle- ri irad etti: (— Medeniyet tarihi bu akşamki maideyi şükür ve sitayişle yazacaktır. Bütün Osmanlıların zliktidar hüküm- darı, bütün milletin vekillerile ilk ola- rak bir sofrada bulunuyor; bir kara- cins ve mezheb ayırmıyarak bir vatan evlâdından mürekkeb bir aileye muh- terem ve müşfik bir baba gibi riyaset lütfen kabul buyurunuz padişahım!) Padişah artık Ahmed Rıza beyin bir kaç ay evvelki idam mahkümu ol- duğunu tamamile unutmuştu! (Arkası var) | 21: Pilkla dans wusikisi, 17 Şubat 933 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 1305: Plâkla Türk musikisi, 1530: Muhtelif plik n 1830: Çocuk tiyat- rolu (Serçecik), 19: Nihai ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkı Tarı, ipor müsahabeleri: Eşref Şe- fik, 19,58: Borsa haberleri, 20: Muzaffer raporu, , 20,45: Bilmen Şen ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı), 21,15; Tüh- sin ve arkadaşları tarafından Türk-mu- > March, 2 - Mozart: La Filte enchantde, 3 - Slede: Flittermochen, -4 - Rubinstein: Feramors, 2246: Ajans haberleri, 23: Plâkla sololar, epera vs operet patçaları, 2820: Son ha- berler vö ertesi günün programı, 2330: SON. Ankara — Öğle neşriyatı: Muhtelif “plâk neşriyalış 1250 - 1915: Plâk: Türk musikisi ve halk * şarkıları, 13,15 - 1330: Dahil ve harici haberler, Akşam neşriyatı: 1830 - 19: Radyo- fonik çocuk temsili: (Ankara Şehir Tiyat- rosu artistleri tarafından), 19 - 1930: Türk musikis ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları), 19,30 - 1945: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 1945 - 20,5 Türk musikisi ve halk (rlilermeti Riza ve orkadaşları), 20,5 - 2030: İkti- sadi konuşma: Şevket Süreyya, 2030 - 2 - 2116: Ajans haberleri, 21,15 - 2155: Stldyo sa- lon orkestrasi. P, Tosti: İdöal Melodic, 2 - Bruno Lüling: İndisehe Bulte, A. İn- disehes Lied, B. İndisehes Trauersuğ, C. AM, Sarköphag “der - Pürstin, Ç. Baja- deren Tanz, 3 - 7. Fucik: Traumidenl Walzer, 4 - Malwezi; Bolero, 21.55 - 22: Yarınki program ve İstiklâl marşı, Avrupa programı Saat 20 de Deutsehlindsender 2010 da, konser — Bertin 30.10 da, Cavallerlâ Rusticana öpe- rasından parjalar — Frankfurt 2010 da, küçük bir akşam konseri — Hamburg 20,10 da sevilen melodiler — Könlgeberg 20,10 da, Volkşrs operasinın Z nci ve 3 üncü perdeleri — Leipzig 20,10 da, radyo orkestrası — Brüksel 20,16 de, salon mu- zikası — Toulouse P TT 20 de, asri dans- lar — National 20,40 da, piyano konseri — Roma 2030 da, eğlenceli ; muzika — Var- göva 2040 da, «Hirsiz. öpereti — Bükreş 2010 da mandolin konseri, Saat 21 Deutsehlandsender 21 de, konser — Ber- Jin 21 de, dans müzikası — Lelpzig 2130 da, Yunan şarkıları — Stütigart 21 de, konser — Sanrbüreken 21 de, akşam muzi- kası — Nis PT T 31 de, konser — Radio Toulouse 21 de, eğlenceli konser — Orta İngiltere 2130 da, senfonik konser — Ro- ma 31 30 da, orkestra muzikası — Florans 2130'da, salon orkestrası — Bükreş 2119 de, senfonik konser — Prag (Brüm) 2100 da, kaman konseri, Saat 22 de 1220 - 1250: Viyana 22 de, orkestra konseri — Frank-! tart 22,15 de, orkestra konseri — Kolonya | 22 de, salon muzikası — Stuttgart 22,15 de, salon muzlkası — Lyon P'T'T 3120 da, «Çingeneler baronu» oğereti — Radio Paris 22,30 da, senfonik konser — Stras- burg 3240 da, eğlenceli konser — Toulouse P.'T.'1. 2230 da, «Sağır» opereti — Londra 2250 de, dans muzikası — Milâno 23 de, «Dostum Fritz» operası — Prag 2205 de, orkestra konseri — Peşle 2245 de, Çiçan kemi Saat 23 de Viyana 23,20 de, cazband — Hamburg 2030 da, gece muzikası - Münih 23,20 de, muzika — Diğer Alman Islasyon- Btuttgart'dan naklen 2330 da, dans mu- zikası — Lyon P TT. 23de, operetade- vam — Strasburg 20,30 da, salon muzika- 5 — Radio Toulouse 2030 da, eğlenceli muzika — Natlonaldan naklen İngiliz is- tasyonları 23,20 de, beden “terbiyesi hak- kında, İngiltere kralının nutku, 2040 da, radyo örkestrası — Milâno 23 de, operaya devam - Büksenburg 2315 de, çeşitli konser — Varşova 28 de, salon muzikası: Saat 24 den itibaren Radio Towlouse 2415 de, konser, 1,18 de, Vinaya imuzlkası ve-145 de, gece miuzika- Xi —- Natloral 2420 de, “sembol: Konseri, 115 de; dans musikazı — Lüksenburg 24,50 de, dans muztkası — Peşte 74 de, orkestra konseri — Frankfurt ve Stuttgart 1 den 3 e kadar gec muzikası; 15 Şubat 938 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı; 120: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 1305: Plükla Türk musikisi, 13,30: Muhtelif plâk neşriyatı, 1d: SON. Akşam neşriyatı: 17: İnkilip dersi; Üniversiteden naklen Röcep Peker tara- fından, 1830: Plükla dans musikisi, 19: Ali Kâmi Akyüz (Çocuk terbiyesi), 1930: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil, 1955: Borsa haberleri, 20: Mustafa ve arkadaşları ipatadim Türk masiklsi ve halk şarkıları, 2030: Hava rüporu, 20,33: Örnar Rıza tarafından arab. da söylev, 2045: Muzaffer Güler ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayar), 21.15: Necmed- din Rızâ ve arkadaşları tarafından Türk rhusikisi ve halk şarkıları, 2150: ORKES- TRA: 1 - Keler - Bela: Fausta ouverturs, 3 - Gounod: Lo Tribut de Zamora, $ - Volstads: Ferers Joyeux valse, 4 - Rah- maninof: L/Yiot, 8 - Sile: Melodle, 22,45: Ajans haberleri, 28: Plâkla sololar, ope- Ta ve operet parçaları, 28,20: Son haber- ler ve ertesi günün programı, 230: SON. Bursada ( Akşam ) ın satış yer? «AKŞAM» gazetesi ve «AKŞAM neş- tengilât yapılır. Sahibi Bay Esada müracaat. Tarihi Yazan: İskender F, Sertelli — Allahtan başka kimsem yok. Bu kayığı da kendim yaptım. Kayığımı çok: severim; — Onu de birlikte götürürüz. Me- rak etmel Mademki Veneyroyu yâ kından tanıyorsun seni yanıma ala- cağım. Yedek dümenci olursun! — Allah senden razi olsun. Bun- dan sonra ölsem de gam yemem. — Biz de Korkunç Filipi aramağa çıkmıştık. Şimdi Akdenizde cana- varlar ikileşti. Sen otur burada, Ben gidp Hüsrev reisle konuşayım... Türk denizcileri, canavar peşinde 'Türk > denizöileri ö gün. öğleden | sonra İmroz adasından ayrıldılar. Hüsrev reis, Allahın talihli kulları isek; bu iki canavarı da diri olarak yakalıyacağız. Diyor ve onları ele geçirmek için yeri tedbirler düşünüyordu. İmroz adasında reisleri, kaptanla- rı topladı Donanmayı iki fırkaya Ayırmanın faydali olup Didinyacağ konuştu. Doğan reis: — Kuvvetimizi ikiye bölmiyelim... Belki düşman gemileri de birleşir.. o zaman zayıflarız. Dedi. Mahmud reis bu fikirde değildi: — İki fırka olarak ayrılalım... Bİ- rimiz Filipin, öteki fırka da Veney- ronun peşinden gitsin. Diye cevap verdi. Binan susuyordu. Hüsrev rels onun da fikrini sordu: — Sen ne dersin, Sinan? dedi - bu Baydutları sen daha iyi tanırsın! - Reisin bu sözü kaptanlar arasın- | da garip bir hiddet uyandırdı: | O— Olyi tanır da biz tanımazmıyız düşmanlarımızı?... | -Gibi'tarizler yapıldı. Sinan, dedikodunun ouzamaması için - çünkü öteki reisler Sinanı çe- kemiyorlardı - hiç bir fikir ileri sür- medi, Sadece: — Siz nasıl tehsip ederseniz öyle olsün. Benden çalışmak, Allahtan müuvaffakıyet... Diye mırıldandı. Donanma yola çıktığı zaman de- niz çok sakin ve dalgasızdı. Rüzgâr o kadar hafif esiyordu ki, yelkenler ipte asılı bez parçaları gibi pörsük duruyor ve İki tarafa -süllanıyordu. Kadirgaların forsaları küreklere sâ- rılmışlardı. İ Sinan Kadırgasındaki kürekçiler | arasında yirmiden fazla Venedikli ve | sekiz kişi de adalı esir vardi. Sinan, bu adalı forsalardan birini tanimıştı. Şaşı Vasil... Bu âğam (Kara Mihal) in korsan- larındandı. İstanbula gelirken, Şaşı , Vasilin de kollarını bağlamışlardı. Şaşı Vasili gemide Sinandan baş- ka kimse tanımıyordu. Ona; «Adalı bir esir» deyip geçiyorlardı. Sinan reis, yelkenci Yusufu ça- gırdı: — Forsalar arasında iri boylu bir adalı vardır. Ona adile sanile meş- hur (Şaşı Vasil) derler. Bu herif yaman - bir korsandır. Kara Mihalin sağ kolu derlerdi'ona. Mihalin öteki adamlarını birer birer becermişler de bu herif nasıl sağ kalmış? Şunu bir KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı anlayıver bakalım! Yusuf forsaların arasına girdi. Baş forsaya (Şaşı Vasil) in han- gi kürekte pimi sordu, kürekçiler arasında bu isimde kimse yoktur. Diye cevap verdi. Yusuf inanmadı. Hiristiyan for- saların hepsinin gözlerine baktı. Bunlar arasında, gerçek, şaşi bir esir yoktu. Yusuf koşarak Sinana geldi: — Aldanmışsın kuzum sen! Kü- gönle 17 Şubar 1938 o“ Tefrika No. 145 Yelkenci Yusuf, esir kürekçinin başı ucunda durdu: — Haydi bana Filipi nerede bulabileceğimizi söyle! rekçiler arasında böyle bir adami yol& Baş forsâya inanmadım. Birer birer forsaları gözden geçirdim. Şaşı bir adam göremedim. Sinan başını sallıyarak güldü; € — Ben onu Azapkapısından gemis ye bindirilirken gördüm ve tanıdım. Vasil o kadar yaman bir'adamdır Ki; gözleri ancak kızdığı zaman şaşı olur. Sırtını beş kamçı ile okşasay- dın, onu çok çabuk tanırdın! — Ne tuhaf şaşılık bu yahu?! Hiç böyle şey: de işitmedimi ömrümde. : © — Onun göze çarpan bir alâmeti; daha vardır: Sol bileğinin üstünde: el ayası kadar büyük mavi bir kadın resmi göreceksin! Bu dövme kadın şekli, onun sevgilisinin resmi imişi Onu: gözlerinden tanıyamazsın ammâ, bu resimden tanıyabilirsini «Ben, günün birinde sevgilime | kavuşacağıma eminim!» Yelkenci Yusuf, Sinandan' tafsilât alınca, tekrar forsaların arasına İn- di ve Şaşı Vasili bulmakta gecikmedi. Vasil burada başka bir adla yaşıs yordu. Sol bileğindeki kadın resmini gördü. Vasil beş kişilik bir sırada başla duruyordu. Yusuf yavaşça forsanın kulağına eğildi: — Sen Şaşı Vasil değil misin? Adalı kürekçi burnunun delikleri- ni açarak gözlerin kaydırdı: — Neden soruyorsun? — Öğrenmek istiyorum, Bana ha“ kikati söylersen, benden iyilik göre- 4 ceksin! — İyilik imi dedin?! Vasil dudağının ucile istihza eder gibi güldü. Yususf dikkatle gözlerinin içine © bakıyordu. Şaşı Vasil, hiç şüphe yok ki, üç yil danberi saklamağâ muvaffak oldu- ğu bü sırrın meydana çıkışından fe na hâlde sârsilmış ve hiddetlenmiştl. Gözleri birdenbire şaşılaştı. Yusuf: — Yüzüme baki Diye söyleniyor ve adalı kürekçi önüne bakıyordu. Yusuf tekrar kulağına fısıldadı: — Sinan rels senden İstifade et mek istiyor. — Benden mi? — Evet. Sen bu aylarda (Korkunç Filip) in nerelerde bulunduğunu bilirsin! Bize yardım edersen, seni | adalarda . serbes bırakacağını söy“ ledi, Bu haber Vasili birdenbire ümide dlişürmüştü. İri boylu haydudun 8k nından boncuk gibi terler akıyordu. - Bu işkenceden kurtulacağımı umuyordum. Ben, günün birinde sevgilime kavuşacağımdan eminin. Pek âlâ. size yardım edeceğim. Diye homurdandı. Yusut sordu: — Filip bu ayda nerelerde bülü- nur? — İlk önce bana söyleyin: Hangi aydayız şimdi? — Nisan içindeyiz. Şaşı Vasli önüne bakarak, küreği ne sarıldı; — Filip her yıl Kefalonyanın «Yirmi bir aprile panayırına gelir” Bugün ayın kaçı? — Daha dokuz gün var onun ors ya gelmesine... — Bu yıl da gelir mi acaba?... — Ölmemişse, her halde gelir. — Ne yapar oraya gelince... — Ne mi yapar? Zenginleri 8” yup soğana çevirir. Gemisinin ambar” larını doldurur, gider. — Bu panayır kaç gün sürer? — Yedi gün, (Arkası var) EV ep SSS Yen t MM "”