dı uvalet İİ ista 2ü tu tamği- rle iş aiştir. eiğin lerde, giymek UN < mda- metil Ays nh ma aşa berat arına ig ilk ia ve ecrü- nuru ç ge- ular. ekte- isti. bada üda- yare vaşak için. mus 27 E SEF 'E BİRER Sikişi PE. LER ZEY SR — vti 45 verler © lenceler, EN 19 Kânunusani 1938 Nevyorkta bir binanın 89 uncu katından şehir nasıl görünü Müthiş bir ilân: Yere tüküren 500 dolar para cezası verir, bir seneden iki seneye kadar hapsedilir Amerikan topraklarına ayak bas- madan eyvel vapurda her mevki yok Cularını birer büyük salona çağırdı Jar. Şimdi doktor muayenesi yapılar cak. Çünkü Amerkaya gireceklerin tam sıhhatli olması lâzımmış. Dok- torlar safönun ortasma dikildiler. Bütün yolcular kadın, erkek uzun bir dizi halinde doktorların önünde geçld resmi yaptılar, Sağlam, sağlam, sağ» lam... Fakat doktorlar birdenbire bis yolcuya fazla dikkat ediyorlar, Muar yenelerini daha (derinleştiriyorlardı, Nevyorka kadar gelmiş, fakat burada sıhhati yüzünden karaya çıkamamak tehlikesile karşılaşan yolcuda renk menk-atıyor ve el ayak titremeğe baş« yordu. Sıhhati şüpheli görülen yol cular küçük bir salona ayrılıyor, Va» , ©Purda Hollivuta gitmek için yola çi- kan genç kızlardan biri de çürük se” nuna gönderildi, Zavallı kızın göz “leri dolu dolu olmuştu. Nihayet polislerin gayet inceden #ordukları sorgular da bittik- ten sonra Nevyorka çıkmak müsaa- desini aldık. Vapurdan karaya bakar- ken ilik gözümüze ilişen şey rıhtam- larda çalışan sayısız hamalların hep- $inin ellerindeki uzun eldivenler ol Ni Eldivensiz tek hamal göremedik. apurda ahi olı ri. ila bap olduğumuz Ame “— Bizim hamallar ellerine pek iti- B& ederler... dedi, Elleri çizilmesin, diye eldiven giyiyorlar.. 84 üncü rıhtımdan bir taksiye bin- dik... En kalabalık caddelerden hızla geçiyoruz. Bize pansiyon bulacak olan dostumuza: 7 Bu kadar kalabalık caddeden bu. billa gitmek tehlikeli değil mi?.. diye #ordum., Tam cevab alacağım sırada bir polis motösikleti ye- şti. iie çıkışmağa başladı. Ben » *Hizl gidiyor diye şoföre Seza. kesiyor . galiba.» diye düşün- iz aş Amerikalı: zi şoföre yavaş gidiyor, mü- vd güçleştiriyor. diye çıkıştı ve kilometreden aşağı sürale düşme- Mesini tenbih ediyor.. dedi. Şaşırdım. Hakikaten bazı sokaklar Yın başında: «Şoför 35 kilometreden Aşağı düşme.. Caddeleri tıkama.» di- Ye yazıyor. Nevyork caddelerinde ak- Mi durgunluk verecek derecede çok a tonnobiler bir de yavaş gidecek a yollardan meğe imi » geçmeğe imkân © «Amerikalı dostum otomobilin pen- me bana bir bina gösterdi: agi Nevyorkta yapılan ilk Grat- Siyel... İsmi Fleteym Zlatiran... 12 Katlı olan bu bina vaktile Nevyork- lara dehşet vermiş. Halbuki şimdi... Evet şimdi vaktile Nevyorkllara dehşet veren bu zavallı ilk Gratsiyel Yalnız 12 tanecik katile 108 katlı Em- Pire State Building, Ebrysler Bull- Rocfeller Centerin yanında bir gibi kalıyor, Yeni binaların öra- #ında ilk Gratsiyel bir baraka haline girmiş, Evvelâ kendimize bir pansiyon ara- Ye 33 katlı bir kulübeciğin 32 nci 3 bir yer bulduk, Evet burada ei binalara kulübe nazarile ba- Yor. Bu gece hayatımda ilk defa bu kâdar yakın, 32 inci ri yat . İstanbulun Beya- tep Ud Galata yangın kulesinin çe yatsaydım «yeryüzüne da- dir > diye bu kadar korkmaz- a Odamın penceresinden aşağıya, Toadway caddesine bakarken ba- şim dönüyor, Nevyorkun en büyük olan Empire Statede birisini mpi lâzımdı. Kalktık gittik. 108 ir Gratsiyelin dışından görü- sm kadar içerisi de acayip ve dik- değer, İnsan bu devleri yanında ce bırakan binanın dışarıdan yal- ime katını görüyor. Halbuki Grat- lal erin yersitında da 10 - 12 kaf- daha var. Hattâ bir çok Gratsi- Yellerin altlarında yeraltı şimendifer çarşılar, sinemalar, eğ- yüzme -havuzları" yapmış- — ap a aaa Nevyogun denizöen görünüşü lar... Bu binalarda çalışanlar akşam üstü yeraltı şimendiferlerine binerek, hiç yerüstüne çıkmadan evlerinin ka- pıları önüne, #okaklarının başlarına kadar gidebiliyorlarmış... Yüksek binalardaki asansörler Biz «Empire States nin 89 uncu kalına çıkacaktık. Binadaki 32 tane büyük asansörün hangisine binece- tren gibi... Birisine yanlış bindiniş mi?. Çıkacağınız katı buluncıya ka- dar akla karayı seçersiniz... Çünkü bu asansörlerin ekspresleri var, yarı ekspres olanları var. Lokal denilen ve her kata uğrıyanalrı var. Binanın en altından kalkmayıp da, yalnız kat- lar arasında gidip gelenler var. Yer- altı ekspresleri var, bunlar yerüstüne işlemiyorlar. Yeraltı yarı ekspresleri, yeraltı lokâlleri yanii her kata uğr- yanları var. Öyle ekspres esansörler var ki bir kalktı mı altmışıncı kata kadar hiç bir yere uğramıyor. Meselâ bizim gi- bi 89 uzuncu kata mı çıkacaksınız. Çabuk gitmek İsterseniz bir ekspres asansöre binersiniz. Altmışıncı kat- ta inersiniz. Buradan katlar arasın- da işliyen bir yavaş asansöre binersi- niz, Bu sizi seksen dokuzuncu kata birakır. Gene öyle yarı ekspresler var ki yalnız 10, 20, 30, 40, 50, 60, 70 vesaire gibi toparlak rakamlı katlarda durü- yor. Asansörlerin bazıları yalnız ellin- ci kata kadar işliyor. Yeraltı asansör- leri sizi bir kucağına aldi mı? 12 kat yerin dibine bırakıyor. Bu süratli eks- preslere mukabil bizim zikzak Haliç vapurları gibi her kata uğrıyan ya” vaş asansörler de var. Fakat bunun- la bir binanın yüzüncü katına kaç dakikada çıkarsınız onu bilmem. pr kin bir binanın sekseninci, doksanm- cı katına inip çıkarken - hele o eks- pres asansörlerde - insanı deniz tut- ması, tayyare tutması gibi âdeta asansör tutuyor. 90 ancı kattan Nevyork nasıl görünür? Asansör meselâ doksanıncı kattan hızla yere inerken insan tıpkı tayyar rede imiş gibi oluyor. Bunun için ba- zan ekspres asansöründe genç bir ka- dının sapsarı kesilmiş ve gözlerini 'kapatınış öylece bir köşeye dayandı- Eını görüyorsunuz. Bu yüksek binalara alışmıyanlar için meselâ 89 uzuncu katta bir saat geçirmek adamı hasta ediyor. Fazla irtifadan mi nedir? Yoksa asansörle- rin süratinden mi? bilmiyorum. Ku- laklarınız ağrımağa başlıyor. Şakak- larınız zonklıyor. Tekrar yeryüzüne ayak bastığınız zaman yarım saat bu Sersemlik geçmiyor” MOİLEERİeRE:5. AKŞAM ? 80 uncu, döksanıncı, yüzüncü kattan Nevyorkün. manzarası haki- katen pek müthiş, İnsan tayyareden şehri seyreder gibi oluyor. 70 katlı, 60 katlı Gratsiyeller ayağınızın al- tında seriliyor, Bütün bu yüksek bi- nalarınm hepsinin üstü de bahçe ve gazino... Rockfeller Center binasının yanındaki bir Gratsiyelin üstüne «Beynelmilel bahçe» diyebir yer yapmışlar. fevkalâde... Binanın üs- tü bir sürü havuzlarla kaplı... Bu havuzlar denizleri temsil ediyor. Ha- vuzların. biri (Atlantik, biri Pasi- #ik, biri Akdeniz, biri Karadeniz. Sonra bir takım kabartma haritalar« la bütün dünya gösterilmiş... Uzak- tan Türkiyeyi seçtim.. Bu beynelmi- lel bahçede istediğiniz memlekette oturabilirsiniz. Haritaların temsil et- tikleri memleketlere de bazı milli de- korlar yapılmış... Meselâ Çin bal- çesinde bir Çin pagoru. Fransada kü- | çük bir Eyfel kulesi... Müthiş bir ilân İ Gratsiyelden çıktık. Bütün Nevyor- i kun altında bir köstebek yuvası gibi | her caddeye, her sokağa kadar giden yeraltı trenlerinden birine bindik. Yeraltı treninde müthiş bir İlân gö- züme ilişti. İlinda deniliyordu ki! «Tükürmek yasaktır. Tükürenlere 500 dolar para cezası bir seneden iki seneye kadar da hapis verilir.» Gördünüz mü ilânın dehşetini? Doğrusu bizim İstanbul Nevyorktan çok ucuz. Bir lirayı verdiniz m!? Ca- nınızın istediği gibi tükürebilirsiniz. Yeraltı şimendiferinden çıktık. Ame- rikalı dostum bana bir şey içirmek is- tiyordu. Zorla beni 'bir eczahaneye soktu. Çünkü burada eczahanelerde fotin bağından tutunuz da, sucuğa kadar her şeyi bulabilirsiniz. Yiyip içmeğe aid ne dilerseniz ecza- hanelerde vardır. İçeriye girdik Ame- rikalı ahbabım sordu: — Bir domates suyu içer misin?., Evvelâ ben de buna hayret ettim. Fakat sonra gördüm ki Amerikalılar sudan ziyade domates suyu içiyorlâr, Sabahleyin kalkınca bir bardak do- mates suyu. Bir misafirliğe gitseniz size likörden evvel buzlu domates su- yu ikram ediyorlar. Öğle üslü yemek» ten evvel domates suyu.. Akşam do- mates suyu. Gece yarısı domates suyu... Şimdi domates suyuna yeni gazoz gibi bir içki rakib çıkmış.. Buna «Co- 'kakolaş diyorlar. Her yerde “önüne gelen Cokakola içiyor... Biz de içtik... Bizim demirhidilerin lezzetinde fa- kat gazozlu bir içki... Sokaklarda Co- kakoladan geçilmiyor. Amerikada çiklet sakızı bir, Cökakola iki.. Ga- wee e İ v MimetPeKdünEs Yazan: Arif C, Denker ESRARENGİZ KERVAN 'Tetrika No. 62 Güldost Hasan beyden ayrıidı ve Kaşgar yolunu tuttu — <Zannetmem, hanımefendi. Bir saaitenberi yürüyoruz. Sular bizi her halde çok uzağa atmamıştır. — Öyle ise yürüyelim, Elbette yü- rüye yürüye oraya varacağız.» Tekrar yürümeğe koyuldular. Fa- kat ancak bir saat daha gittikten sonra karargâhı bulabildiler, Öbür sahilden bu tarafa hiç bir haber gel memişti. İhtimal ki halatın kesilmiş olmasından kimse o tarafa geçemi- yordu. Hasan bey do yerinden ayrı- Jamiyordu. * Güldost karargâha vasıl olduğunu haber vermek için bir tenvir fişeği yaktı. Bura derhal karşı taraftan mukabele edildi. Bu suretle Hasan beyle anlaşmış oldu. Güldost oradaki di. Güldostu uykuda buldu, fakat 'uyandırmadı, Kıza bir şey olmadığını anlıyarak müsterih olduktan sonra öbür sahilde kalan develer de geçiri- Mir geçirilmez hemen denklerin yük- lenmesi ve Hotanderyaya doğru yola çıkılması için hayvanların ve denkle- rin hazır bulundurulmasını emretti, Kesilen halat çarçabuk tamir edildi- ğinden, biraz sonra nakliyat tekrar başladı. Öğleden biraz evvel develerin karşı sahile geçirilmesi işi bitti. Hasan bey henüz öbür sahilde idi. Orada son pü- rüzleri temizlemekle o meşgul oluyor, yapılan mubayaatı ödüyor, çalıştırı- lan âmelenin yevmiyelerini dağıtı- yordu. 'Bu iş de bittikten sonra sahilden sahile gerili duran halat çözüldü ve çekildi, Hasan beyin muvaşalatından biraz sonra bütün hayvanlar yüklen- mişti. Güldost da harekete hazırdı. Kızın maksadı en kısa bir zamanda Kaşgara vasıl olmaktı. Bütün hayvanlar mutad olan sira» lara dizili duruyordu. Hasan beyle Güldost önden hareket etmiş olan at- lar kafilesine yetişmek üzere devele- rin arasından geçerek ilerilediler. Ta- rım nehrinden yukarı istikamette, nehrin sağ sahilinde ve altı saat uzak- ta ağaçlık dar bir saha vardı ve bu saha bir şerid gibi Hotanderya man- sıbına kadar Tarım sahilini takib edi- yordu. Büyük kervan bu ağaçlık saha ile çöl arasında garba doğru İstika- met alacaktı. Bu yol nehrin sol sahi- inden görünmezdi, sağ sahilinde ise yüzlerce kilometre genişlikte 'Takla Makan çölü uzanıp giderdi. Hasan beyin atlar kafilesi önden Mlerliyordu. Güldostun atları hemen bu kafilenin arkasından geliyordu. Hasan beyle Güldost geceki hâdiseleri bir kere daha konuştuktan sonra &r- tık süküt ediyorlardı. İkisi de düşün- celiydi. Etraflarnda ıssızlık hüküm sürüyordu. Bindikleri hayvanlar, kum Üzerinde nal sesi çıkarmadan müte- madiyen yürüyordu, Tarım nehrinin suları mutad olan hışıltı ile akıyor, arada sırada sahilden kopan bir top- rek kütlesi gümbürtü ile nehre düşü- yor ve sarımtırak suları havaya fış- kırtıyordu. Nehrin dolambaçlı sahili takib edil- diğinden güneş bazan sağ, bazanda sol taraflarına isabet ediyordu. Cenub tarafında çölün cansız, çırçıplak ve sarımtırak tepecikleri yükseliyordu. Güldost dedi ki: — Artık vedalaşacağız, Hasan bey. Ben süratle hareket etmeliyim. Kaş- gara biran evvel vasıl olmalıyım. Ka- zanacağımız bir günün büyük kıyme- ti var, Hacı Mehmed İsayı harekete geçirmeliyiz. — Kazanacağınız her bir günün büyük kıymeti var! Evet, haklısınız. Kaşgardan sonraki plânımız ne ola- vasılasile size yazarım, Emin olunuz ) ki aklım, fikrim hep... kervanınızın selâmetle hedefine vasıl olmasında kalacak. Bunun için elimden geldiği kadar çalışacağım, Kız bunu söylerken sağ tarafında gitmekte olan ve nazarını ileriye doğ- Tu dikmiş olan Hasan beye baktı. — Size, yalnız kendi namıma değil, bu kervanın getireceği silâhları sabır- sızlıkla bekliyen arkadaşlarımı namı- na da teşekkür ederim, Güldost ha- nım. — Arkadaşlarınız hakkında bana bügüne kadar hiç bir şey söylemedi- niz. . Güldost Hasan beyin kimlerle bera- ber çalıştığını çektanberi biliyordu. Yukarıdaki sözü sarfelmesi, arkadaş- man, şahsen tanıyacağınız O zevat, sizi kahraman bir Türk kızı diye se- Jâmlıyarak yaptığınız büyük hizmet- ten dolayı iğilerek elinizi öpecekler- dir, — Rica ederim, bu hizmet meselesi- ni bir tarafa bırakalım, Hasan bey. Beni mahcub ediyorsunuz. Güldost bunu söylerken mahcubi- yetinden kızarıyordu. Fakat, bu mah- cubluğu Hasan beyin takdirkâr sözle- rinde değil, kendisinin ilk önce silâh kervani hakkında gizli emeller besle- diğini ve kervanı Ruslara teslime ha- sırlandığını hatırlamasından ileri ge- Miyordu. Bu aralık ikisi de atlar kafilesine yaklaştılar, Güldost Andreyi yanına çağırdı ve hayvanlarının o kafileden san beye göstererek: — Orada ayrılacağız! dedi. Hasan bey ilk defa olarak gözlerini Güldostun gözlerine dikti ve: — Evet, orada ayrılacağız. Sizi tek- Tar ve selâmetle görmek ümüdile ayrı- lacağım. Sizi hiç biran hatırımdan çıkarmıyacağım, Güldost hanım. Siz olmasaydınız, halim ne olurdu? — Tekrar rica ederim, Hasan bey, bena böyle şeylerden bahsetmeyiniz. — Mademki istemiyorsunuz, bah- setmem. Fakat, Japonların ve Çinlile- rin hazırladıkları suikastten beni ha- berdar etmek üzere dağları, tepeleri aşarak haftalarca seyahat ettikten sonra beni arâyıp bulduğunuzu dal- ma düşünmekten de beni menedemez- siniz ya! - — Ben sizi haberdar etmemiş olsay- dım bile siz o suikastlerden kurtuk manın yolunu ve çaresini gene bulur- dunuz, nitekim dün gece işte buldu- nuz. — Belki bulurdum, belki de bula- mazdım, Güldost hanim. İkaz edil. mek iki katlı ihtiyatlı bulundurmağa yarar, Şayef siz... — Bir daha rica ediyorum, bu Jâf- ları birakıniz, Başka şeylerden bahse- delim. Biraz sonra ayrılıyoruz. Şayed siz Holana vasıl olmadan evvel size Hacı Mehmed İsa vasıtasile bir haber göndermiyecek olursam o zaman Ho- yukarı hareketinize devam edersiniz ve benden haber alıncıya kadar giz- lenmeğe gâyret edersiniz. Daha iyisi kervanınızı muhtelif küçük gruplara ayırırsınız ve bunları dağlar arasında gizlenmeğe hazır bir vaziyette tutar- sınız. Ondan sonra ben sizi mutlska bulur ve Çin - Rus hududunu nasıl < #