4 3 Sahife 6 vi AKŞAM Fransada Saltanat Kavgaları Karnında bir italyanın çocuğunu taşırken Fransa tahtına gözkoyan kadın: Caroline! 10 ncu Charles tarafdarlarının ümitleri Berry Düşesinin karnında taşıdığı çocuk” taydı, onların ümidini gene Berry Düş Berry düşesinin düğünü 5 İkinciteşrin 1798. Vezüv yanar dağının eteklerini bir kasırga katıp kavuruyor... Bir kadın, kucağında iki aylık bir çocukla saraydan çıkıyor. Çocuğu bu ihtilâl kasırgasından kaçı- rıyorlar, bir kayığa bindiriyorlar, pu- payelken Siçilya kıyılarına geliyorlar, adaya çıkıyorlar. Bu çocuk, Napoli kralı 1 inci Fran- €ois'nin kızı Marie - Caroline de Bour- bondur... 1816... Fransa hânedanı, ellerinden krallık tacile tahtını kaçırmamak için 14 üncü Lüinin torunu, 10 uncu Şarlı ikinci oğlu Berry dukasina bel bağlamışlar, Duka da haşarı, çapkın, serseri ruhlu bir delikanlı. Bu deli- kanlının başmı bağlamak lâzım. Saçlarına kir düşmeğe başlıyan, ense- sinde katmerler peyda olan bu deli- kanlıyı evlendirmeli... Napolyonun: «Ailemde tek erkek var, o da Angou- lâme düşesidir» dediği kadın Berry dukasına alacağı kizi buluyor: Pren- ses Carolin. 25 nisan 1816 da, Napolide kral Şapelinde nikâhları kıyılyor... Al tin ve gümüş işlemeli kadifelerle döşenmiş yirmi dört çifte muhteşem bir kadirga yeni gelini Fransaya gö- türmek üzere denize açılıyor... Kadirga Marsilya limanına girin- ce toplar atılıyor. Bin bir ağızdan: «Yaşayın Berry düşesi!» feryadı yük- seliyor... Düşes, upuzun ve ipince en- damile karaya ayak basıyor... Güzel Kiz doğrusu. Herkes beğeniyor: «Du- kanın talihi varmış...» Sekiz atlı bir arabayla belediye dal- resine geliyorlar. Belediye reisi İtal- yanca bir nutka başlayınca Berry dü- şesi sözü kesiyor: Yazan: Guy'de Maupassant şöminenin üstünden bir sigara aldı, yaktı; — Sigara içmeden çalışamam dedi. Şimdi anlatınız bakayım. Duroy şaşkın şaşkın başını kaldır- di: — Ne bileyim ben, bilseydim size gelir miydim? — Peki ama, ben ancak tuzu biberi | koyacağım, siz bir kere yemeği ha- sırlayın. Düroyu. afakanlar boğuyordu, ni- hayet dedi ki: — Seyahatimi baştan başlıyarak an- latmak istiyorum. Bayan Forestler, masanın öbür ta- rafına Duroyun karşısına oturdu. | Gözlerini Duroyün gözlerine dikti: — Seyahatinizi, en ufak teferruatı- na kadar, hiç bir şey unutmadan ba- na anlatın, ben içinden seçerim. Duroy nereden başlıyacağım da şa- şırınca, kadın günah çıkartan papaz gibi, uklından çıkanları Hatırlatacak; gördüklerini canlandıracak vazih ve Aile Dostu Tetrika No, 12 Bayan Föröstler ayakta, Duroy | hazırlığını bitirsin diye bekledi; sonra | esinin karnında taşıdığı bir çocuk öldürdü Berry dükasinın ölümü — Fransızca söylemenizi rica ede- rim, artık fransızcadan başka dil bil- miyorum! diyor... Tufan gibi alkış yağıyor. Düşesi s0- yuyorlar, üstündeki İtalyan modası ve üslübu elbiseleri çıkarıyorlar, tepesin- den tımağına kadar Fransız modasi ve Üslübunda elbiseler giydiriyorlar, Gene arabalara biniliyor, düşese f1s- ıyorlar: Biraz sonra kralın yanında Selâmi Sedes muhtasar sualler sordu, Onu bir çey- rek kadar böyle konuşmağa icbar et- tikten sonra, birdenbire susturdu: — Farzedelim ki, bir arkadaşınıza intibalarınızı anlatıyorsunuz, her şeyi söyliyebllir, ağzınıza geleni yazabilir. siniz, mümkün olduğu kadar tabii olmağa, can sıkmamağa gayret ede- lim. Yazınız; «Azizim Henry, mademki Cezayiri tanımak istiyorsun, İsteğini yerine ge- tireyim. Başka işim olmadığından sâ- na her gün, kerpiç kulübemden, günü gününe, saati saatine hayatımı yazıp göndereceğim. Yazacaklarımın be ları kaleme ve imlâya gelmez şey- Jer olacaktır, ama ne yapayım, bu kı- sımları kadın ahbablarına göstermez- sin.» ; Sönen sigarasını yakmak için sus- tu, o anda, kâğıdın üstünde çızırdıyan tüy kalemin sesi de kesildi. Kadın: — Devam edelim, dedi, «Cezayir, çöl, sahra, orta Afrika denen meçhul büyük ülkenin sınır. Jarında, büyük bir Fransız ülkesidir, Cezayir, bu harikulâde kıtanın, sevim- W ve beyaz kapısıdır. PN ei olacağız. Halk arasinda mavi elbiseli- si kraldır. Oraya varılınca Caroline proloko- la kulak âsmadan arabadan atlıyor, kralın önünde diz çöküyor. Kral geli“ ni kaldırıyor, Berry dükasile elele ve- riyor: — Yeğenim sana kızımı veriyorum, diyor, onu şimdiden bir baba gibi sev- meğe başladım, mesud et. Berry dukası, yanında duran ba- yan Ls Farronnayoye fıslıyor: — Seveceğim. Caroline bayan Gontautya dönüyor. — Resmi kendi kadar güzel değil! diyor. Şatoda ayrılıyorlar. Nişanlıların bir çatı altında yatmaları câiz değil, Na- polideki nikâh sayılmıyor. Asıl nikâh Notre-Dameda, kıyılacak... Notre-Dameda, debdebeli ve tanta- nalı bir nikâh töreni yapılıyor. Yeni evliler Elysöe sarayına yerleşiyorlar, Saraya neşe ve saadet giriyor, Berry dukasile düşes yeryüzünün en bahti- yar karı kocası oluyorlar; biribirlerile anlaşıyorlar, sevişiyorlar... Operada bir temsil, bütün localar dolu. Kral gelecek. Yalnız iki boş loca var, Biri kralın, ya öteki... Ötekine uzun boylu, solgun yüzlü bir kadın giriyor. Biraz sonra karşıdaki locaya da kral geliyor. Yanında Berry duka- #ı var.. Solgun yüzlü kadın düşüp bayılıyor. Bu kadın İngiliz Ammy Browndur. Londrada Berry dukasınıni tam hüvi- yetini bilmeden onunla yaşıyor, iki de çocuğu oluyor. Parise geliyor ve loca- da çocuklarının babasını kralın ya- nında görünce düşüp bayılıyor. Selâmi Sedes (Devamı 8 inci sahifede) «Cezayir hakkında söylenenleri dins lemek, yazılanları okumak elvermez, her şeyden önce oraya gitmek gerek- tir, bu da her babayiğitin harcı değil- dir. Benim çok usta bir binici olduğu- mu bilirsin, ama insan çok iyi binici olur da, gemicilikten hiç anlamaz; Benim gibi. Karşısına oturdu... “«Doktar İpeca adını taktığımız bin- başı Simbretaryi hatırlıyor musun? -Veidmanla iki gün 12 Kânunusani 1092 iki gece bir arada yaşıyan bir kadın “Ölümle karşı karşıya geldiğimi ve güçlükle kurtulduğumu şimdi anlıyorum,, diyor Fransız zahtası Veldmanın gizli kalmış daha bazı cinayetleri bulun- ması ihtimaline karşı tahkikatına de- vam ediyor, ve bu canavarla muh&- berede bulunmuş kadın erkek bütün eşhas birer birer aranarak hayatta olup olmadıklarını tesbit ediyor. Zabıta bu meyanda, Veldmanın kira” ladığı villâlada iki gün iki gece geçir miş ve tesadüf kabilinden öldürülme» miş olan madam Georgette Duprez namında genç bir kadın bulmuştur, Bu kadın kendisile görüşen gazeteci- lere, Veldman ile beraber; geçirdiği günleri düşündükçe kâbuslar geçirdi- ğini söylemiş ve onunla nesil tanıştı darı şöyle anlatmıştır: — Eylül içinde bir gün öğleden sonra Balignolies'deki küçük barda bulunuyordum. Barın taraçasında ©- mer çehreli, büyük gözlü genç “bir adam oturuyordu. Yazi yazıyordu. Bir aralık başını kaldırdı. Gözgöze geldik, Bans! gülümsedi ve birşey içmemi ri- ca etti. Çabucak dost olduk, Öleden beriden bahsettik. Kendisine: . — Siz Fransız değil misiniz? diye sordum. — Fransızım amma Kanadada! doğ- dum. Bir şirket namına emlâk ve ara» zi satıyorum, Umarım ki yakında zen- gin olacağım... dedi. Beni köşküne davet etti; — Cumartesi ve pazar günlerini be- raber geçirirsek çok memnun kalırsi- mz sözlerini de ilâve etti. Bu genç çok hoşuma gidiyordu. Ken- dimi mesud ve bahtiyar hissediyor- dum, O gün ayrıldığımız zaman bana şu tavsiyede bulundu: — Beni Vleux Normandda, görür- seniz tanımamazlıktan geliniz. Sizin ciddi bir dosta ihtiyacınız var. Ben sizin için o ciddi dost olmak isterim dedi ve süratle yanımdan ayrıldı, Ayrılmazdan evvel kendisine tele- fon numaramı vermiştim. 13 teşrini- evvel günü öğleden sonra beni telefon başına çağırdı sesini derhal tanıdım bana telefonla dedi ki: — Bugün serbestim, Derhal Vieux Normanda geliniz. Gösterdiği bara çittiğim zaman kendisini bir masada olurmuş sando- viç yerken buldum. Beni güler yüzle karşıladı ve dedi ki: — Hatırlarsınız değil mi? İlk tanış- tığımız zaman size ciddi bir hamiye ihtiyacınız olduğundan bahsetmiş tim. İşte ben, sizin o ciddi dostunuz olmak isterim. Razı mısınız dedi, Muvafakatımı göstermek için elimi uzattım. Beni dışarıda bekliyen oto Buluşunu öyle beğendi ki, sevincin- den avuçlarını uğuşturdu. Kalktı, bir sigara daya yaktı, söylemeğe devam etti, Duroy, gözlerini kadından ayırmı- yor, duruşlarını, kımıldayışlarını, vü- cudünün her hareketini seyrediyor- du. Neden sonra oturdu. Cezayirin to- pografyası hakkında Duroydan malü- | mat aldı, On dakikada öğreneceğini | öğrendi. Bu bahse kısaca dokunduk- | tan sonra Oran eyaletinde bir gezin- ti yaptı, bilhassa kadınlardan, Arap, Yahudi, İspanyol kızlarından bahset- ti: — Asil bunlar merak uyandırır, di- yordu. Makaleyi Sajdada, yedek subay Georges Duroyla, Aynel - Hacar mani- fatura mağazasında çalışan bir İs- panyol kızı arasındaki kısa süren bir macera ile bitirdi. Şen bir tavırla: «— Mabaadi yar- 'na, dedi ve ilâve etti; «Azizim bay, i$- te makale böyle yazılır, lütfen imza ediniz» Duroy çekindi. — İmza etsenize. Gülmeğe-başladı ve sahifenin sonu- na «Georges Duroy» imzasını attı. “Bayan Forestier, aşağı yukarı dola- Georgette Duprez, Veldman'ın ken- disine hediye ettiği ve maktul Jean de Kovene ait olduğu anlaşılan aynayı gösteriyor mobiline bindirdi. Vanizie vikâsma gittik, Yeni dostum, beni arabadan indirdi. Kapının eşiğini aşar aş- maz dostumun eşikte diz çöktüğünü, evvelâ yüzünü İki eli arasına aldığı- nı, sönra başını yere eğerek İstavroz çıkardığını hayretle gördüm. Meğer buraya zavallı Amorikan dansözünü gömmüş olduğunu sonradan güyete- lerde öğrendim. Uzun uzun dua eti. Güzleri hadekalarından dışarı fırlatş- tı. Bu haline karşı ne diyeceğimi şa- şırmıştım. Ben de bu halinden müte- essir olmuştum. Derken, silkinir gibi yerden kalktı. Bundan cesaret alarak sordum. — Ne yaptınız? Buz gibi donmuş parmaklarını ağ- zıma koyarak: — Sus diye mırıldadı. Sonra zoraki bir şefkatle başını omuzuma dayıya- rak beni kucakladı: — Memnun musun diye sordu, Ben o kadar memnunun: ki... Vilânın içi buz gibi soğuktu. Vestiyerden bir mân- to alarak omuzlarımı örttü, ateş ya- Kacağını vadetti. Köşkün dört tarafına gezdirdi ve bana illifal için dedi ki; (Devamı sekizinci sahifede) şarak sigarasını tüttürüyordu: Düröy, kadının yanında bulunmaktan me- suddu, yeni doğan bu mshremiyetin şehvetli saadeti ve minnettarlığı için- deydi. Etrafında Kitaplarla örtülü du- varlara varınciya kadar her şey san- ki bayan Forestlerden bir parçaydı. İskemlelerde, eşyalarda, tütün koku- su dalgalanan havada, ondan gelen, munis, tatlı, sevimli, ayral bir şey var- d. Kadın damdan düşer gibi sordu: — Arkadaşım bayan Marelle'i nasıl buldunuz? Şaşaladı: — Şey... Çok sevimli ka- dın. — Değil mi? — Evet, çok seyimli, #Ama sizin kadar değli» diyecekti, Cesaret edemedi, Bayan Foreslicr devam etti: — Bilseniz ne şen, ne orijinal, ne z6ki kadındır! Bir postum var atarım, nerede olsa yatarım, diyen kadınlar. dandır. Bunun için kocası sevmiyor, Yalnız kusurlarını görüyor da, mezi- yetlerini takdir etmiyor. - Duroy, bayan Marelle'in evli oldu- ğunu duyunca hayret etti, Halbuki hiç te şaşılacak bir şey değildi. Sordu; — Ya... Evli demek? Kocası necidir? (Arkası var) gannsssmasHe ön Sa ——..