Sahife 6 AKŞAM m Katil Wiedmanın başka suç ortakları da varmış Bu çete kambiyo, heroin kaçakçılığı, kadın ticareti de yapıyormuş Katil şimdi suçunun büyüklüğünü anlamıştır. Hepisbanerle yelpaze yaparak a geçirmektedir Wiedmanın Saint Clouddaki villâsı bir gezinti yeri halini almıştır. ee günü bir çok Parisli bu villânın Paris civarında yakalanan Viedme- nın, altıncı kurban olarak Alsaslı ma- dam Kelleri de öldürdüğünü itiraf ettiğini ve cesedinin Fontenblo orma- nında meydana çıkarıldığını yazmış- tık. Katil, bu cinayetini müdafaasını Üzerine almış olan üç avukattan ma- dam Rene Jardine itiraf etmiş ve bu hususta kadın avukata tahkikatla meşgul olan müstantiğe verilmek Üze- re bir de itiraf mektubu vermiştir. Katilin avukatı vasıtasile müstantiğe gönderdiği mektup kısaca şudur: Jeanine Kelleri öldürdüğümü iti- raf ediyorum. Cesedini nereye gömdü- gümü anlatmak için derhal müstantik tarafından sorguya çekilmekliğimi 1s- tiyorum » Müstantik katilin bu itiraf mektu- bunu alır almaz, derhal katili hapis- haneden Versay adliyesine getirtmiş ve sorguya çekmiştir. Vledman müs- tantik huzurunda bayan Kelleri de öldürmüş olduğunu itiraf etmiş ve de- miştir ki: — Bu cinayette bir ortağım vardır. Bu adam, kadını öldürmekte ve cese- dini gömmekte bana yardım etmiştir, Müstantik derhal sormuştur: — Bu altıncı cinayette suç ortağı- nız kimdir? İsmini söyleyiniz?. — İsmini söyliyeceğim, fakat bü- gün katiyyen ifşa etmem, yalnız şu kadarını söyliyeyim ki, bu suç ortağım, bügün zabıtanın elinde bulunan ar- kadaşlarından bambaşka bir şahsiyel- tir. Müstantik, katili çok tazyik etmiş ise de Alsaslı kadının öldürülmesin- de kendisine yardım etmiş olan ar- kadaşının ismini itiraf ettirememiş- tir. Katil Viedman, madam Kellerin ce- sedini Fontenblo ormanına gömdü- günü itiraf etmekle beraber, gömdü- gü yeri o gün söylememekte israr et- miş ve ancak ertesi günü göstereceğini söylemiştir. Yedinci cinayet mi? Sibenhelm namında bir Alsaslı za- bıtaya başvurarak birkaç aydanberi | karısının ortadan kaybolduğunu ve Vledmanın eline düşerek öldürülmüş olmasından korktuğunu söylemiştir. Zabıtaca katilin oturduğu villâda buz üzerinde kaymağa mahsus bir çift kadın pateni bulunmuştur, Bu paten: ler Strazburg fabrikalarından birinin mamulâtındandır. Binaenaleyh bayan Sibenhelm'in, katilin kufbanları âra- sında bulunduğuna dair kuvvetli şüp- heler vardır. Şoför Markofu kim öldürdü? Gene Fransız zabıtası, iki ay evvel otomobilinin içinde maktul olarak bu. lunmuş olan şoför Markofun da Vieğ- man tarafından öldürülmüş olduğu- na kanidir. Zira şoför Markof, arka- dan ensesine bir kurşun sıkılmak Su- 5 getile öldürülmüştü. Milliontın metresi, katilin suç ortak- larından Colette isticvab edilmezden evvel adliye koridorunda bir gazeteci ile görüşmesine ait iki resim Zabıtaca yapılan tahkikata göre Viedman çetesi, şimdiye kadar itiraf edilen altı cinayetten başka şü İşleri de yapıyordu: 1 — Ecnebi kambiyo kaçakçılığı, 2 — Kokain, heroln kaçakçılığı, $ — Kadın ticareti, Katil ne yapıyor? Katil Viedman Versay hapishane- sinin birinci katındadır. Daimi suret- te nezaret altında bulundurulmakta- dır. Suç arkadaşları ayni katta, fakat binanın diğer cephesindeki odalarda bulunuyorlar. Aralarında temas olma- ması için çok dikkat edilmektedir, Viedman yaptığı cinayetlerin dehşe- tini şimdi anlamağa başlamış gibi gö- rünüyor. Hapishanede vaktini yelpaze yapmakla geçirmektedir. Katil müs- tantiğe suçlarını anlatırken: — Ne müthiş şeyl.. diyerek başını elleri arasına almış, bir müddet öyle durmuştur. Müstantik: — Hepsini söyle, viedanındaki yü- kü hafiflet.. demiştir. Katil bundan sonra cinayetleri ete rafında malimat vermiştir. Müstan» tik, katilin villâsında araştırma pılacağı ve gömülen cesedlerin mey- dana çıkarılacağı gün kendisini de bir- likte götürmek istemiştir, Fakat katli; — Gidemem, gidemem!... Herşeyi itiraf ettim, merhamet edin beni gö- türmeyin!,. diye bağırmıştır. Bunun üzerine kendisi yerine vekilleri bulun- muştur. Villâda birçok kadın çamaşırları, çok ince işlenmiş kadın mendilleri ve saire bulunmuştur, Bunların muhte- Hf kadınlara ald olduğu markaların- dan ve sair alâmetlerden anlaşılmak- tadır. Acaba bu kadınlar da katilin kurbanları mıdırlar? Bu nokta araş- tırılmaktadır. Diğer taraftan katilin Frankfurt şehrindeki anası ve babası büyük bir azap ve işkence İçindedir, Katil ana- ina ve babasına muntazaman mektup göndermekte, Pariste çalıştığından, iyi para kazandığından bahsetmekte Adi. Bunlar da çocuklarının adam ol duğundan dolayı seviniyorlardı, Bu müthiş cinayetler ikisini de âdeta ser- semletmiştir. Amerikada tahsilde bulunan bir gencimiz Şirketi Hayri- ye ve Seyrise fain vapurların- da uzun seneler kaptanlık yapan ( Osman kaptanın oğlu Orhan Yir- mibeş Amerika- da tahsil etmek- te olan çalışkan gençlerimizdendir. İktisat tahsil eden ve doktora imti- tiği o üniversite mecmuası diyor ki; «Orhan Yirmi- beşin babası oğ- luna şunları ya- beş zıyor: Oğlum, tahsilin için her feda- kârlığı yapmağa hazırım. Tahsiline devam edebilmek için borç alırım, hattâ evimi bile satarım. İşte inkı- lâbcı Türk felsefesi!» Amerikan mecmuası bunu misal getirerek yeni Türklerde tahsil için çok büyük bir arzu mevcud olduğu- nu, Orhanın Atatürk memleketinde görülen terakkileri iftiharla birer bi- rer sayıp dökmesini Türklerde Atatür- ke ve Türk vatanına karşı mevcud olan büyük muhabbete delâlet ettiği- ni yazıyor. B. Orhan Yirmi. Japonların casus kadını en meşhur öldürüldü Bin bir vartadan maharetle kurtulan Japon “Mata Hari,, sini LU rin çetecisi nasıl vurdu ? «Japonların Ma- ta Hari'si> diye şöh- ret alan bir sarı ca- Sus kaldın; Şanghay” daki büyük arbede esnasında ( vurul- muştur, Bu kadın, evvelco pek çok en- tirikalar çevirmiş, | pek çok vartalar at« ( latmış olduğu için, böyle apansız öldü- rülmesi heyecan U- yandırmıştır. Vaka şöyle cere- yan etmiştir: Çin çetelerinden biri, » Şanghay'ın Çinlilerle meskün bir semti olup Ja- ponlara karşı büyük mukavemet göste- ren nihayet yangın- lar içinde aleve kal- bolan Şapel'de elin- de silâh, nöbet bek- yordu. Gizlendiği harabenin köşesin- den, bir - taraftan peksimet kemiriyor, diğer taraftan da gözlerini ileriki ha- rabeden ayırmıyor- du. Bu Kantonlu Çin * inin kulağına an- Sizın bir pıtırdı ça lındı ve birinin ihtiyatla ilerlemekte olduğunu gördü. Kati bir sesle: — Dur... Çık bakalım oradan! - diye haykırdı. Meçhul adam: — Şimdi arkadaş! cevabını verdi: Çinceyi şimal insanlarına mahsus bir şiveyle konuşuyordu. Sesi incey- di. Çok genç bir delikanlıya benziyor- du. — Çık bakalım o harabenin için- den. Lâkin bana fazla yaklaşma, Yoksa vururum. Çeteci, bu gelenin on altı on yedi yaşlarında olduğunu tahmin etti. İn- ce nahif, 29 uncu fırkaya mensubiye- tini gösteren hâki bir elbise giymiş. Başında çelik bir miğfer var. Kayışın- da bir tabanca olduğu görülüyordu. Çeteci: Geliyorum! » — Kimsin? Ne yapıyorsun burada? - diye sordu. — Ben de senin gibi «Sniper; im... (Yani: Aycı vaziyetinde bulunan â$- ker) Ses tatlıydı. Gözlerinin ikna edici bir bakışı vardı. Devam etti, — Ben ve arkadaşlarımın işgal et- tğlmiz bina dinamitle dolduruldu. Bir kaç dakika sonra infilâk eder ne- rede ise... Biz de, başka iticagâhlar bulmak üzere dağıldık... Sen beni kendi sığınağına götürebilirsin. Çeteci: — Tabii... - didi, - Gölürürüm.. Lâkin daha evvel, senin parolayı söy- lemen lâzım, — Bugün gelib parolanın ne oldu- ğunu haber vermeğe imkân bulama- dılar. Bombardıman vardı. — Öyle ise dünkü parolayı söyle. — Dünkü parola mı? Harabelerin alaca karanlığında, çeteci, istintak ettiği delikanlının ta- bancasına el attığını farketti: — Eller yukan!.. - diye haykırdı. » Seni tevkif ediyorum, Kadinmiş! Bir silâh ateş etti. Çeteci omuz ba- gında bir iztırab duydu. onun da si- lâhı alesteydi. Namlü, gence teveccüli etmişti. İleri doğru bir adım atmakla beraber tetiki de çekti. Delikanlı, hi- rilti ile yere yuvarlandı. Civardaki çeteciler, silâh sesi üze- rine yetiştiler. Arkadaşı tarafından öl- dürülen askeri arka taraflara naklet- ter. Cesedi kum çuvalları üzerine bi- raktıkları zaman, meçhul edelikanlış nın ekrek olmadığını anladılar. Miğ- feri başından çıkardıkları vakit uzun Saçları omuzlarına döküldü. Bir kaç saat sonra, Çin «istihbarat bürosun- dan; çağrılan bir subay, öldürülen kadının şahsiyetini tesbit etti. Al bümdeki bir çok “fotografları tetkik- ten sonra: — Evet. Ta kendisi! Yoshiko Mo- moaki! - dedi, Japon Mata Hari'si Yedi sekiz sene zarfında Şapei'nin sefahethanelerinde macera perestane bir hayat süren Yoshiko Momoaki «Japon Mata Hari'si» rolünü eynâ- mağa başlamıştır, Basit halli, oldukça güzel, fevkalâ- de zeki bir kadındı. Havsalanın almı- yacağı derecede mythiş bir hafızası vardı, Eli muhtelif rakkamı, not al madan sıra ile aklında toplıyabilirdi. Altı yedi dili, hiç yabancılığını belli etmeden konuşurdu. Son seneler zarfında Asyanın neresinde gürültü çıkdıysa, Yoshiko Momoaki de orada görülmüştür. Beş Altı Koreli milliyetperver, Japon impâr ratorunun mümessilinin bulunduğu kürsüye bomba attıkları zaman, Yos- hiko Kore'ye gitmiş, bir kaç hafta zarfında bütün milliyetperver sul- kasdelleri o yakalamıştır. o General 'Tehang - Tso - Lin'in bindiği tren esrarengiz surette dinamitlendiği va- kit, Japon Mata Hari'si de Mukden'e uğramış bulunuyordu. Mogolistan- da ihtilâl koptuğu vakit, üç haf- ta müddetle Ourga'da kaldı, Orduy- le Sovyet casusu bu kadının peşi sıra dolaştığı halde onu yakalıyamadı. Bir çok seneler zarfında, muhtelif milletlerin casus teşkilâtına mensub yüzlerce zabit onu avlamak için p& şinde dolaşmışlar, emellerine muvaf- fak olamamışlardır, Üç dört sefer, bu kızın ölümü haber verilmişti, fakat yalan olduğu anlaşık mıştır. Zira, Yoshiko Momoaki'nin soluk yüzü, her seferinde, başka bir maske altına, başka bir gürültülü yerde zuhur edivermişti. Tien « Tsin'de oturduğu evi dine“ mitle barhava etmişlerdi. Kalgan Cİ“ varında eşkiya şekline girmiş casus” Jar mağarasını basmışlardı. Mirs Bay'da sahile yaklaşın kayığının üstüne mitralyöz ateşi açmışlardır. İ$ te, küçük Japon kızı bütün o müthi$ vartaları atlatabilmiş, yakayı kurts” rabilmişti. Fakat bu sefer, Böyle İŞ yoktan yere, âdi bir çeteciye tesadü” fen zebun oldu. “Talihin ne garib bir cilvesi © m M.Y. 2 > 0 b bi O ed eg