Bugünkü makalemizde muayyen bir : askefi Meseleyi tedkikteh vazgeçerek fi son aylar zarfında muhtelif devletle- Tin teslihatına dair işittiğimiz yenilik- “lerden bahsetmek istiyoruz. Bu yenilikler içinde ilk önce dik- katimizi celbeden “mesele, İngilterede yapılan ve tayyare ile asker ve mü- himmat nakline mahsus olan hava Mmanevralarıdır. Bu manevralar, ordu ile müştereken hareket eden «İstikşaf z tayyareleri teşkilâtış ile birlikte ya- j pılinıştır. Nakliyat için Vickers - Va- lentia markalı bomba ve nakliye tay- yareleri muvaffakıyetle kullanılmış- tır. Bu münasebetle İngilten nin cenu- bi müdafaa mıntakasında bir tecrü- be talimi yapılmış ve bunda makine- leştirilen kıtaların hava yolile besle- nilip beslenilemiyeceği tedkik oölun- muştur. Talimler esnasında yedek aksam, ihrak maddeleri ve erzak gön- derilmesine imkân hasıl olmuştur. Talimlerde 169 uçuş yapılmış ve 2960 nefer nakledilmiştir. Son zamanlarda İngiliz gazeteleri ordunun makinelştirilmesi için sar- fedilen gayretler arasında ananevi bir vaziyetin muhafazasını israrla İs- temektedir. Münakaşa edilen bu me- sele, İskoçya süvari alayının malik olduğu kır atların süvarilerden alın- mak istenilmesidir. Bukır atlardan dölayı mezkür alaya «Royal Scots Greys, adı verilir. Nütuzlu İskoçya mahafili ve parlâmente âzası kır at- ların kaldırılması hakkında verilen emrin geri alinması için istida ile Harbiye Nezaretine müracaat etmiş- li i ler ve muvafakat cevahı almışlardır. H Diğer tarafdan İngiliz ordusunun makineleştirilmesi ameliyatı süratle ilerlemektedir. Muvazzaf ordunun bi- rinci topçu fırkasının motörleştiril- mesi işi bitmiştir. Topçuların bütün atları kaldırılmıştır, Yalnız, topçu za- hitlerinin ata binme kabiliyetini mu- hafaza etmeleri için her iki zabit için bir binek atı alıkonulmuştur. ses Pransanın 1938 bütçesinde mili müdafaa için 23 milyar frank tahsis olunacaktır. Bu paranın 11,9 milyarı doğrudan doğruya yapılacak masarif ve 11,l milyarı ise fevkalâde tahsisat- tır. Fevkalâde tahsisatta kara ordu- sunun munzam tahsisatı yüzde 28, hava kuvvetlerinin tahsisatı yüzde 33 artmıştır. Deniz kuvvetlerinin tah- sisatı ise yüzde yedi inmiştir. Alman teslihatından korkan Fran- sa bu milyarları sarfetmekle o kor- Wi 4 1 EE EE m SEKİ Silâhlanma hızı süvari fırkası önünden geçiyor ingilterede, Fransada, Çekoslovakyada vaziyet Bir tayyare suni bulut yapıyor La France est-elle döfendue?) serlâv- hasını taşıyan ve geçenlerde intişar eden bir eserde Fransız kara, hava va deniz teslihatının kusurları birer bi- rer sayılıp dökülüyor. Umumi harbin tanınmış simalarından olan ve şimidi tekalid edilen general Weygand bu kusurları saymakla beraber hemşeri- lerini ürkütmemek için eserinin &0- nunda onları tahfife çalışıyor ve en büyük kusur bildiği vatanperverlik aleyhdarı propagandasından vazge- çildiği takdirde Fransız ordusunu tehdid eden hakiki tehlikenin orta» dan kalkmış olacağını yazıyor. sax Alman hava kuvvetlerinin gittik- çe artması İngilizileri endişeye düşü- rüyor. İngilizlerin tahminine göre Alman hava filosu bu senenin hazi- rTanında 1600 tayyareden mürekkeb bulunuyordu. Bu mikder İngilizlerin ana vatan hava filosuna müsavi ge- yordu. Çünkü aha vatan filosu tak- riben 2000 tayyaredir. Halbuki hazirandanberi Almanlar hava kuvvetlerini çok arttırmışlardır. Herne kadar İngiltere de tayyare adedlerini arttırmağa çalışıyorsa da Alman tayyare sanayii yüzde 10 da- ha fazla tayyare inşa edebilmektedir. İngiliz gazetelerinin yazdıklarına be kılacak olursa Alman tayyarelerinin teknik kabiliytleri fevkalâde yüksök- tir. Bununla beraber Alman tayyare- lerinde İngilizlerin avcı ve bombar- dıman tayyarelerine faik olabilecek tayyare tipleri yoktur. Diğer taraf- dan Alman tayyarelerinin inkişaf kabiliyetleri vedaima yeni tiplerin kabul olunması ve bunların basit ve çabuk inşa edilebilmesi bir tehlike teşkil ediyor. İngiliz hava kuvvetlerinde yapılan ıslahata rağmen İngiliz sistemi henüz bir çok manliaları atlatmağa ve vakit ziyamın önüne geçmeğe muvaffak olamamıştır. ... Almanyanın mütemadi tehdidinin tesiri altında küçük Çekoslovakya devleti de gittikçe teslihatını arttır- maktadır. Bir tarafdan Prag şehri- nin etrafındaki müdafaa çenberi tak- yiye edilirken diğer tarafdan ordu- nun teslihatı da ilerletilmektedir. 303 üncü ve 305 inci ağır topçu alay- larına 16 modeli 305 lik yeni havan topları verilmiştir. Bu yeni topların namlı uzunluğu 3,66 metredir, yal nız namlının ağırlığı 77200 kilodur, amudi endaht sahası 40 dan 70 dere- ceye kadardır, ufki endaht sahası İse 360 derecedir. Topun umumi sikleti mevzide 23000 kilodur, endaht me- safesi 11,1 kilometredir. Hafif mer- dei ay, ke lar alıma ale le artırılıyor minin ağırlığı 287 kilodur. Bu mer- minin ilk sürali saniyedö 450 Yhetre- dir. Ağır merminin sikleti 380 kilo- dur ve ilk sürati saniyede 380 metre- dir. Bir batarya 2 havan topundan mürekkeptir ve İ traktörle çekilmek- tedir, Bir topun mövzle yerleştirilme- si ameliyatı dört sâat sürmektedir. Bundan başka Çekoslovak ordusu- na yeni bir tank da kabul edilmiştir. Bu tangın ağırlığı 6000 kilo, boyu 4, genişliği 2 ve yüksekliği 1,8 metredir. Sürati saatte 45 kilometredir. Tangın teslihati 1 top, 2 makineli tüfekten, mürettebatı ise 3 » 4 kişiden ibaret- tir. Tank 0,8 metre yükseklikteki ma» | niaları aşmakta ve 1,9 metre geniş- Tiğindeki hendekleri o atlıyabilmekte- dir. Yükseklere çıkış kabiliyeti ise 45 dereceye kadardır. “şam Maruf İngiliz © askeri muharrir- lerinden Liddle Hart tarafından ya- ulan muhtelif askeri makalelerde artık muharebelerde taarruz imkân- larının kalkmış olduğu ileri sürüle- rek İngiliz ordusunun müdafaa için hazırlanması tavsiye ediliyor. İngiliz askeri mubarririnin bu dü- şünceleri İngiltere devleti erkânıhar- biye reisinin fikirlerine taban tabana addır. Çünkü bu seneki İngiliz ma- nevralarının sonunda erkânıharbiye reisi tarafından irad olunan bir nu- tukta aynen: «Ordumuz hücum içfâ hazırlanmalıdır!» » sözü sarfolun- muştu. Liddle Hart makalelerinde İngiliz ordusu için bir stratejik hücum ve taktik müdafaa usulünü en muvafık usul bulmaktadır. Diğer tarafdan İngiliz ordusunun bir harb zuhurunda maruz kalacağı vaziyetler ve ifasına mecbur olacağı vazifeler o kadar mütenevvi olacak- tır ki orduyu sabit bir usul ve husu- si bir taktik icabına göre yetiştirme- nin doğru olamıyacağı ileri sürül mektedir. A.C.D. Balıkesirde odun ve kömür ihtiyacı Balıkesir (o (Akşam) Şehirde odun ve kömür buhranı tamamen zail olmuş sayılamaz. Odunun Kilosunu 1,50 kuruşa ka- dar tedarik etmek kabildir. Kömü- rün kilosu 6 kuruşa satılmaktadır. Halkın yarınki ihtiyacını göz önüne alan belediye, umumi meclisin teş rinisani toplantısında, bütçeye 4 bin Irtalık fevkalâde tahsisat koydu. Bu para ile odun ve kömür mübayan edilecek ve halka satılacaktır. Bu su- retle ihtikâra mâni olunduğu gibi halkın odun ve kömürsüz bırakılma- masına da çalışılacaktır, Belediyenin sipariş ettiği kömür. lerden bir kısmı gelmiş ve kilosu 8,50 kuruştan halka tevzi edilmiştir. Balıkesirde kanalizasyon Balıkesir (Akşam) — Belediye, lâğımları şehir dışına akıtacak yeni bir mecra yaptırmağa başlamıştır, LAğımın uzunluğu 1,000 metre ola Ankara mektubu Ankara 27 İkinci le nereden geçs mutlaka bir yenilik | Memleketi: nereye baksan, | ve bir kalkınma davranışı görürsü- | müz. Bu en çok Ankarada göze çar- | | İ par. Her göze çarpan şey mutlaka kafada bir tesir yapar. Eğer kafa es- kice ve işlek ise derhal mukayeseler | başlar ve bu uğurlu hareketi doğu- | ran sebebleri arar. İşte gördükleri” | min beynimin içinde yaptığı kay- | naşmayı size anlatacağım l gün bir Avrupalı misai e ve dışında dolaşıy ye ilk gelmiş, fakat duk. O, Türk kafası eski Türkiye masallarile dolu. Bununla beraber muhakemesi düz- gün ve görgülü, kültürlü bir adamdı. Gördüklerine sanki inanamıyordu, hele sebeblerini anlamakta zorluk çekiyordu, ve mutlasıl bana sorgular soruyordu. Sorgularının içinden iki tanesini cevablarımla beraber aşağı- ya aldım: — İçtimai ve iktisadi inkılâbı asıl yaralan nedir? — Atatürk. — Pekâlâ. Fakat inkılâb yapmak kâfi değil, halkta kabiliyet yaratmalı, bü nasıl oldu? — Halkla kabiliyet vardı; fakat bu kabiliyetin üstüne iki kapak ka- panmıştı. Birisi cahil hocaların asrt terakkilere karşı gösterdiği kaçınma, İkincisini ve en kötüsünü Avrupalı- lar başımıza dolamışlardı, bu da ka- pitülâsyon ve levantenizm belâsı idi. Misafirim kapitülâsyonun teşek- külünü hukuk ve'tarih kitablarında okumuş ve kendisi Japonyanm uyan- masını yakından tedkik etmiş bir adam olduğu için kapitülâsyon deni- len iktisadi esaret zincirinin uzak Şarkta “politika âleminde neler dö- gurmuş olduğunu öğrenmişti. Onun için bana sordu: — Son asrın emperyalistleri tara- fından diğer milletlere karşı bir nevi soygunculuk olarak kurulmuş olan kapitülâsyonların ne olduğunu bili- yorum. Cevabınız doğrudur. Lâkin Şu levantenizm dediğiniz nedir? Burada uzunca olan şu cevabı ver- dim. — İktisadi emperyalistliğin soygun- culuğuna kapitülâsyon dedik ya. Bu soygunculuğu bizim memlekette yap- mak için Avrupalı emperyalistlerin teşkil ettiği yerli orduya levanten adı takılmıştır. Bu ordunun neferlerini emperyalisi kumandanlar bir asırdan ziyadedir memleket içinden tople- mıştır. Onlara kapilülâsyon kuvve- tile birer pasaport vermiştir. Böyle- ce ecnebi pasaport hamili olan sah- fe ecnebi tebaası kapitülâsyon muci- 'bince derhal her türlü vergiden kur- tutmuştur. Cinayetlerde bile polis ta- kiblerinden yakayı sıyırmıştır, Evleri ve dükkânları her türlü muayene ve teftiş sisteminden büsbütün dışta kalmıştır. Devlet içinde bir-kapitülâsyon dev- Jeti kuran Avrupalı “emperyalistler, devşirme usulile elde ettikleri ve ta- biatile asıl Türklerden seçmedikleri bu ordu efradına levanten adını ver- mişlerdi. Levantenlik bizde çok eski bir kurumdur ve onların kurumun- den geçilmezdi! Levantenleri ilk ola- rak Avusturyalılar Venedik ve Ce- neviz hükümetleri kurmuştu, onla- rn arkasından Fransa, İngiltere, Rusya ve sonra Almanya gelmişti, Abdülhamid zamanında her sene, bel- ki hergün Avrupalılar kapitülâsyon rejimine ve bu yoldan Jevantenliğe kuvvet veriyorlardı. İstanbulda Be- yoğlu ve Galata levanten elinde idi. Onların konsülatolarda mahkemele- ri vardı; elçilik ve konsolosluk tercü- manları levantenlik erkânı harpleri 4di. Yüz sene evvel ceplerine pasaport konulan levantenler bu rejimin fay- dasından zenginlemişler ve kolay mu- vaffakıyetten sarhoş olmuşlardı. Tür- kiyeden asla ayrılmak İstemezlerdi amma Türkiye aleyhine söylemedik söz bırakmazlardı. Onun için asıl Av- rupalı olup Türkiyeye gelenler bile re- jimin tadını duyunca memlekette yer- deşmişlerdi. Levantenler ecnebi idi amma memleketlerini . bilmezler ve mensup oldukları lisanı bile söyle mezlerdi. Ben ne kadar Avusturyalı ve İtalyan tebaası gördüm ki bir kes Görüşler ve düşünceler lime almanca veya italyanca bilmez» lerâi Yabancı arkadaşım düşünmeğe vardı, notlar almıştı, mutlaka sözle- rimde mübulâğa var sanarak tedkik- ler yapacaktı, Biz, Ankara etrafını ezmekte devam ettik ve şimendifer istasyonuna geldik. Artık veda zama» i. Burada ilâve eyledim: ik şimendiferi Avrupahlar gali- ba 1868 de kurdular, 1914 de 2000 ki- lometreden ziyade yollar yapmışlar« dı, fakat 2000 kilometreden ziyade olan bu hatlar üzerinde işleyen tren- lerde beş tane bile Türk kullanılmi- yordu. Çalışanların hepsi ya levanten idi, ya Türkten başka unsurlardı. Şim- di demiryollarımız boyunca üç kat 0i- du, hepsi bizimdir ve hatlar üstünde bütün memurlar Türktür. Misafirim buna bir «şaşacak şey!» dedi. Bilmem şaştığı nokta 1868 den 1914 yılma kadar ecnebi demiryol şirketlerinde Türk kullanmamak ina- dı mi idi, yoksa 1923 den sonr 15 yıl- da yurddaşlarımızın şimendifereilikte göslerdiği kabiliyet mi idi. İstanbul treni kalktı, misafirimi ak dı götürdü ve o zaman benim kula- ğımda 1900 ve 1907 yılından kalma bir ses duyuyorum sandım. Sirkeciden kalkan trenlerde o vaktin chemins'de fer Orlentaux memurları Fertig diye bağırırlar ve trenleri öyle kaldırırlar- dı. Fertig bağırışmasile kalkan tren ile dediğim tarihte Ayastafonosa (Yeşil- köy)e gider gelirdim ve mutlaka bin- diğim kompartıman, amma hangisi olursa olsun levanlen dolu * olurdu. Onlar güya Fransızca konuşurlardı, fakat sözlerinde kazık, dolma kurmaz kelimeleri türkçe olarak ve Adelfi, Ti- kani, Pupayi kelimeleri rumca olarak onların fransızcasına karışık söylenire di. Bu adamlar ecnebi vapurlarına yi- yecek satan, gümrüklerden tüccara mal çıkartan konsülato mahkemele- rinde avukatlık eden, sigorta şirket- lerinde çalışan, Beyoğlunda ecnebi ko- operatif bakkal dükkânı işleten gibi, basit adamlar kalabalığı idi. En büyük marifetleri pasaport kuvvetile ve rüş- vet yardımile iş görmekti. Fakat hep- sinin muhteşem köşkleri ve geniş ha“ yatları vardı... Şimdi onların çoğunun yerlerinde yeller esiyor, kalanının da kapitülâs« yon rejiminin son döküntüsile bera ber kökleri kazmacağını Başvekil Ce- lâl Bayar programında söyledi. Eski zamanın derdini yakından görenler için ne büyük müjde. Ahmed İhsan Tokgös Bursa kültür direktörünün gurup teftişi Gemlik (Akşam) — Bursa kültür direktörü bay Fakir Erdem her. sene olduğu gibi gene bu sene vilâyet, ka- za, nahiye ve köy okullarının idari, tedris ve terbiyeyi sahalardaki faali- yetlerini yakından görüp İncelemeli üzere tedrisat müfettişlerinden mü» rekkeb bir heyeti teftişiye ile biriik- te grup teftişlerine çıkmıştır. Balıkesirde lisan dersleri Balıkesir (Akşam) — Halkevinin açtığı lisan kursları çok rağbet gör“ mektedir. İngilizce kursuna 116, Fransızca kursuna 95 kişi devam et- 4 İmesk Günej Öğle İkimii Akşam Yat E.. 1341 226 122 B47 1200 138 522. 1 1204 1428 1641 1819 İdarehane: Babxüli civarı Acımusluk So. No. 19