7 - —weY SUYU va BİR HİKÂYE HER AEŞ, V , Beklenilmiyen misafir i Nureddin Necmi - akşam yer den kalktıktan sonra kendisini yu- Muşak divanlardan birinin üstüne i biraz fazla rMiŞ. şti, 'Tatlı bir rehavet için- başladı. a sı acı acı ça- linmağa başladı. Nureddin Necmi Bizme — Kızım koş, kapıya bak... dedi Hizmetçi kapıya koştu. Bir müddet Sonra genç kız içinde bağırma- ğa başladı: — Koşunuz... Koşunuz... Sokak kapısına ne bırakmışlar!... Nureddin Necmi “yerinden fırladı. Karısı Ayşe ondan evvel davranmıştı. Hep birden sokak kapısının önüne geldikleri zaman hayretten dona kal dilar. Sokak kapısının önünde kun- daklanmış bir küçük çocuk duruyor- du. Çocuğun kundağının katları ara- #na büvükçe bir kâğıd sokulmuştu. Bokakt , başka kimsecikler yoktu. Bayın Ayşe birdenbire kocasına döndü. Müthiş gözlerle ona bakarak sordu: — Bu ne?.. Yureddin Necmi fena halde şaşır- miş: — Ben ne bileyim Ayşe?... dedi. Ayşe büsbütün sinirlenmişti: — Bu bizim kapımızda ne arıyor?.. — Vallâhi bilmem ki karıcığım... * Ayşe yavaşça çocuğun kundağı ara &indaki kâğıdı çekti. Açtı. Koridor- daki elektriğin sönük ışığında kâğıdı Ookumağa çalıştı. Bu titrek bir kadın Yazısıydı. Kâğıdda şu cümleler vardı: «Çocuğunu sana bırakıyorum. Onu karın büyütebilir. Ben biraz iyileşin- ce uzun bir seyahate çıkacağım. Artık birbirimizi göremiyeceğiz.> İşte hepsi bu kadardı, Ayşe kâğıdı kocasına uzattı: — Buyurunuz efendim... Artık bu- ma da bir diyeceğiniz yoktur sanırım, Nüreddin Necmi son derece apdal- laşmıştı. Bu çocuk da nereden çık- mıştı? Niçin bunu onun kapısına bi- Takmışlardı. Gayet saf bir adamdı, Hüyatında ilk defa böyle bir vaka ile karşılaşıyordu. Karısına: — Bu çocuğk da kimin?... diye Ayşe ona ters ters cevab verdi: — Her hâlde sen bunu hepimizden İyi bilirsin değil mi?... Şimdi eşikteki çocuk avaz avaz ağlamağa başlamıştı. Ayşe, hizmet- şisine: — Kuzum, dedi, şunu içeri al... Komşulara rezil olacağız... Hizmetçi çocuğu içeri aldı. Fakat beklenilmiyen küçük misafir bir tür- Mi susmak bilmiyordu. Ayse hizmet- çiye: — Kızım, dedi, çocuğu babasının kucağına ver... Sen gel bana yardım et.. hemen annemin evine gideceğim, Beraber gideriz. artık bu evde dura mam... Çocuğu babasına ver... Hizmetçi avaz avaz ağlıyan çocuğu Nureddin Necminin kucağına verdi, Nureddin apdallaşmıştı: — Ay bu çocuğun babası ben mi- yim?.. Ayşe fena halde sinirli: — Rica ederim... dedi, artık bu de- Tece âdileşme... Bari erkekçe her şe- Yİ itiraf et... Hizmetçinin kolunda avaz avaz ağ- Mıyan çocuk şimdi Nureddin Necmi- nin kucağında susmuştu. Hattâ kü- gük misafir Nureddin Necmiye bakar- ken sevimli sevimli gülmeğe başla» Muşta. , Ayşe çocuğun bu halini görünce; — Tabii, dedi, kan çekiyor... Ço- €ük nasıl babasını tanıdı?.. Onun ku- cağında hemen sustu... # Genç kadın bundan sonra hiz- Metçiye döndü: — Yürü... dedi. Artık burada bir Nureddin Necmi çocuğu divanın Üzerine bırakarak Ayşeye hiç bir şey- den haberi olmadığını anlatmak is- tedi. Fakat küçük divana bırakılır feryadı koparıyordu. Nü. Yeddin Necmi onu kucağına atınca Yumurcak derhal susuyor. Nureddi- my saadetinizi arttırsın, de dl, «iz baba oğul yahud baba kız her De İse bu evde kalırsınız!,,, İ | Nureddin Neemi kucağında çoçuk: — Fakat Ayşe, beni dinle,.. diye- cek oldu. Lâkin Nureddin Necmiyi dinliyen kim?, Ayşe hizmetçi ile beraber büyük bir süratle bavullarını hamrhyordu. | Nureddin Necmi: — Ayşeciğim, vallâhi hiç bir şey- den haberim yok... dedikçe Ayşe — Sus, sus... Beni büsbütün çile- den çıkartma... Rezil... Kepaze... di- ye ona tersleniyordu. İ Zavallı Nureddin Necmi ne süyle- diyse para etmedi. Ayşe onu bir da- | kika olsun dinlemedi. Hazırlanan çantalarla beraber, hizmetçiyi de ya- nına aldı. Sokak kapısını hızla çar- parak d çıktı. Şimdi Nureddin Necmi kü: misafirile beraber yapa- yalnız kalmıştı, Onu dizlerine yatırdı. Sanki çocuk lâf anlarmış gibi: — Gördün mü bana ettiğin oyu- nu?,.. dedi. Çocuk ona bakarak gü- lüyor, kahkahalar atıyordu. Nured- din Necmi şaşırmış kalmıştı. Şimdi bu kimsesiz evde şu minimini çocuk- Ta ne yapacaktı, İşi bekçiye, polise komşulara haber verse belki hakkın- da ne dedikodular çıkacaktı. Sonra hiç değilse sabahı beklemek lâzımdı. Bundan başka Nureddin - Necmi ço- Cukları pek ziyade severdi, Halbuki on senelik evlilik hayatında çocuğu olmamıştı. Şimdi bu külhaninin gü- lerek kendisine bakması, yüzüne kar- $ı kahkahalar atması pek hoşuna git- mişti. Çaresiz geceyi bu minimini ile geçirmek lâzım geliyordu, Fakat Nu- reddin zihnindeki musmmayı bir tür- lü çözememişti. Acaba bu çocuk ki- | mindi?... Küçük misafir gece epi huysuz- landı. Bir türlü uyumak bilmiyordu. Biçare Nureddin o gece küçük için şimdiye kadar hayatında yapmadığı Seyleri yaptı. Onu dizlerinde salladı. Çocukluğundanberi kulağında kal- mış eski ninnileri söyledi. İmkânı yök çocuk uyumuyordu. Mutfaktan İpler buldu. Salıncak yaptı, salladı. Bu da fayda etmedi... O zaman Nureddin Necminin aklı- na bir şey geldi. Muhakkak yumur- cak altını kirletmişti. Onun için uyu- mıyordu. Nureddin Necmi gözlükle- rini taktı: — Hay allahım... Bu nedir benim başıma gelenler!.. diye söylene söy- Tene çocuğun altım değiştirdi. Kü- çüğü kendisinin ipekli gömleklerine sardı, sarmaladı. Tekrar salıncağa yerleştirdi. Bunun da bir tesiri olma dı. Çocuk gene uyumadı. Nureddin delirecekti. Çocuğa har bire soruyordu: — Ne istiyorsun evlâdım... Niçin uyumıyorsun?.. i Bu sefer Nureddinin aklına bir fi- kir daha doğdu. Çocuk açtı. Öyleyn... Onu içeri alalı kim bilir ne kadar ol- muştu. Şimdiona nereden bir şey bulup da kamını doyuracak. öyle ya... Bu yaşta bir çocuk öyle her şey yemezdi, Süt lâzımdı. Fakat bu saatte de sütü bulabilir. seniz bulunuz. Nureddin sekiz dokuz mahalle aşırı ihtiyar bir köylü kadı- nının kendilerine süt sattığını hatır- ladı. Oraya kadar gitmekten başka çare yoktu. Çocuk ağlıyordu. Onu evde yalnız bırakamazdı. Küçüğü paltosuna sa- rp oraya kadar götürmek de pek zah- lar, İhtiyar kadın gece sonra kucağında paltoya sarılmış acayib bir şeyle kendisine süt almağa * gelen Nureddine hayretlere baktı. Ne ise Nureddin süt bulmuştu. Eve döndü. Ateş yaktı. Sütü kaynattı. Küçük nihayet sabaha karşı uyu- yabildi. Nureddin Necmi hayatının en müt- hiş gecesini geçi ti. Sabaha kadar soyunmak nasib olmamıştı. Sabahle- yin gene eibisesile beraber bir kol- tukte yarım saat kadar şöyle kestir- 1. ahleyin şafakla beraber kapısı çalındı. 8 ş yüzlü genç bir ka- dın gelmişti, Kekeliyerek, utanarak, İ sıkılarak: — Dün gece yanlışlıkla buraya si- sin kapınıza küçük bir çocuk bırak- mışlar... Ben annesiyim... Yanlıştığı anladım. Lütfen çocuğumu veriniz... Affedersiniz... Küçük bir yanlışlık... Nureddin Necmi içeriye çocuğun yanına giderken «Küçük bir yanlış- bk!» diye kendi kendine söyleniyor- du. İşin tuhafı şimdi salıncakta, yü- zünde hafif bir tebessümle mışıl m- Şıl uyuyan çocuğu rahatsız etmeğe de kıyamıyordu. Annesi onu hafifçe kücağına aldı. O kapıdan çıkarken dündenberi ba- şına neler gelen Nureddin Necmi: — Aman kızım... diyordu. Bir da- ha böyle küçük yanlışlıklar yapma... (Bir yıldız) Galatasaraylılar çayı Şeker bayramının üçüncü gününe te- sadüf eden 6/12/1937 pazartesi günü saat 1! de 'Tokatlıyan salonlarında verile cektir. Davetiyeler: Cemiyet binam, mektep ka- pıs ve Spor klübünden tedarik edilebilir Bursada ( Akşam ) ın satış yeri «AKŞAM» gazetesi ve «AKŞAM neş- riyatız Bursada münhasıran Atatürk satılmak tenzilât yapılır. müracaat, Sahibi Bay Esada Çektiği ıstırap- ların mes'ulü kendisidir NEVROZIN Kaşelerini tecrübe etmiş olsaydı ona cehennem hayatı yaşatan bu muannit baş ağrısından eser kalmıyacaktı, NEVROZIN “© Bütün ıstırabları dindirir, baş ve diş ağrılarile üşütmekten müle- veltid ağrı, sızı ve sancılara karşı bilhassa müessirdir. NEVROZIN Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. İsim ve Markaya Dikkat Taklitlerinden sakınınız Tarihi Rozita kulağındaki KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertel m Tefrika No 76 küpeleri gemiciye uzattırken bir de mektup verdi — Rozita onu çok sever görünüyor. | Buna ne dersin? — Kadın tuzağı derim. Bence, Si- | nanı zehirliyen odur. Bu hakikati meydana çıkarmak için, muvakka- ten ikisini birbirinden ayırmalıyız. — Buna Sinan razı olmaz. Çünkü o, Rozitanın sevgisine ve sonsuz f€- dakârlıklarına inanmıştır. — Hakkın var... Ne yapalım? — Rozita için bir tehlike vardır, diyerek bu kadını gemiye götürelim. Sinana bir kaç gün biz bakalım. * » Sinanı kim zehirlemiş? Cerbeliler, Sinanı kandırmak için göyle bir yalan uydurdular; — Kim olduğunu henüz anlıyama- dığımız bir adam, Rozitayı öldürmek için Cerbeye gelmiş. Onu, bu meçhul adam ele geçinceye kadar gemiye h Dediler, Sinan reis Roritayı o ka- dar çok seviyordu ki, onun hayatta kalması için, kendisinden beş on gün ayrı kalmıya bile razi olmuştu. O gün derhal Rozitayı Sinanın ge- misine götürdüler ve Türk denizcile- rine gemiye yabancı birinin girme- mesine dikkat edilmesini söylediler, Türk korsanlan birdenbire telâşa düşmüşlerdi, Cerbeye, Rozitayı öl- i dürmek için gelen bu meçhul adam kim olabilir? Diye düşünüyorlardı. Rozita gemiye gelir gelmez, yerliler Sinanın etrafını sardılar ve Şeyh Sa- idin gönderdiği Hâçtan tekrar Sinana içirdiler. Yerliler tuzaklarında muvaffak ol- muş gibiydiler. İki gün içinde Sinan gözlerini iyice açmıştı. Yine eskisi gibi konuşurken, başı omuzlarına devrilip uykuya dalıyor. Jamıştı. “Yerliler biribirlerine bakışarak: — Görüyorsunuz ya, diyorlardı, bu delikanlıyı zehirliyen o kaltaktır. Ro- yita gemiye gider gitmez, Sinan İyi- Jeşmeğe başladı. Sinan yerlilere: — Sevgilim ne yapıyor? bakıyorlar mı? İki gündür beni mek istemiyor mu? Diye soruyordu. Kayıkcı Hasan: iyi gör- gördüğü için, gemiden & . Hele bir kaç gün daha geçsin aradan. Diye cevab veriyordu. Sinan üçüncü gün biraz daha iy — Rozitayı göreceğim geldi Diye rnırıldandı. — Kayıkcı Hasan: — Meçhul adamı henüz yakâlıya- madık, dedi. Bir kaç gün daha sabre- diniz.de Rozlta gemide kalsın Sinan hiddetlendi: — Bu küçük yerde, karımı öldür- mek istiyen bir adamı nasıl bulamı- yorsunuz? Hasan: ? — Ba meçhul âdam, Rozltayı de- gl, seni öldürecekmiş! Kimmiş beni öldürmek istiyen adam? — Onun kim olduğunu biz de bil- miyoruz. Şeyh Saldin düşmanların. ettiğini duymuş, gizlice buraya iş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal : onu, hem karısını öldür Da ae a etli beki) ön Taklitlerinden sakınınız ve her yerde israrla giripin isteyiniz.| 5 — O halde Rositayı gemide iyice Sinanın gözleri sulandı. Titrek bir sesle devam etti: > « Beni de sizler korursunuz! Eğer zağanadan kurtulur kalkarsam, ben de size elimden gelen iyiliği yaparım, Hasan ve arkadaşları fazla bir şey söylemek istemediler. Sinan çok 2» yıflamış, âsabı çok bozulmuştu. Yer- liler ona: (Seni zehirliyen Rozitadır!) diyeceklerdi. Fakat, buna cesaret. ede- mediler. Cerbeliler Türkleri çok se verlerdi. Yeriilerden hiç biri, Sinan ölüm döşeğinde üzgün görmek iste miyordu. — «Bu mektubu anneme önderi: ie Limanda beş tayfası olan küçük bir yelkenli hazırlariiyordu. Rozita, Sinanın gemisinde güven teden bakarken bu yelkenliyi gördü. Gemicilerden birine sordu; — Bu yelkenli nereye gidiyor? — Bu akşam Venediğe hareket edecek, S — Ne dedin, Venediğe mi? — Evet, — Kim gidiyor Venediğe bu küçük — Halkulvad muhafızı Hamza reis Venediğe bir esir iade ediyormuş. Venedikliler de ona mukabil esir bir 'Türk denizcisini Cezayire iade edecek- lermiş. z — Demek şimdi bu gemide bir Ve- neğikli esir var öyle mi? Türk denizcisi dudağının ucile gü- lerek cevab verdi: — Evet. — Sen çok iyi bir adama benziyor sun. Bana bir iyilik yapmak istemez misin? — Ne yapmamı istiyorsun? Rozita süratle kulağındaki küpele- rin ikisini birden çıkardı: . — Bunlârı sana vereyim.. çok de- ğerli taşlar var üzerinde. Günün bi- rinde İstanbula dönersen, bu küpe- lerle istediğin yerde bir ev satın ala bilirsin! Gemici küpelere şöyle bir göz attı: — Fena değil, Benim de bir eve ih- tiyacım varğı, Rozita küpeleri uzattı: — Al bunları koynuna koy ve kim- Gemici güldü: — Ben-de'mühim bir şey söyliye- ceksin sanıyordum. Bundan kolay ne Rozita bir köşeye çekildi. Çarçabuk Venedik senatosuna bir mektup yaza- rak, gemidiye uzattı, — Bu mektubu esir Venedikliye ve- e ver ; ğ