il İ Haftanın notları Istanbulda on bin liralık oyuncu! - Antrenöre na lüzum var ! - Sporda kıyafetin rolü - Bizim idarecilerin hüneri - Pazar günkü izdiham İstanbulda (10,000) lira klüp ile maç yapıyor. Pazar günleri sabelileyin yapılan ve İedere olmıyan klüpler arasın- da cereyan eden maçları hiç gördü- nüz mü? Görmediseniz... Size tavsiye ede- rim; Gitip görün. O maçlarda hasta klüp: taraftar- hoş bir vakit geçirtir. — Hey! yeli mim ar sağlar liralık oyuncuya bakın!.... Ben bir şey anlamadım. Etrafım- da bir tanıdık aradım. Soydum: — Yahu nede bu oyuncuya böy- le (10,000) liralık oyuncu diyorlar? Şu cevabı aldım: — Bu oyuncu yakında. nişanlana” cak ve evlenecektir. Drahuma Oola- rak (10,000) lira alacakmış ta ondan böyle bağırıyorlar. Para ile oyuncunun kıymeti yalnız Avrupada ölçülmez yal..: Bakın bi- zimkilerin içinde (i lira kıy- metinde olanlar da pm Ne der» siniz.? Antrenöre lüzum var mı? Yok mu? Geçen hafta oynanan maçların hirinde.,. haftayim oldu. Oyuncular sahanın bir kenarına çekildiler, Bir klübün mutaassıp bir idare- cisi etrafma takımdan fam dokuz oyuncuyu toplamış onlara her halde ikinci devrede ne şekilde oynama- ları lâzım geldiğini anlatıyor. Bu idareciyi biz iyi tanıyoruz. Fut- boldeki bilgisi daima meçhul kalmış bir arkadaştır. Gene ötede Klübün antrenörü yalnız tek bir oyuncuya bazı izahat veriyor. Bu antrenörü da iyi biliyoruz. Sa- natinin ehli bir adamdır. Belki de Buna çok şahld olduk, Bu vaziyet- te zavallı futbolcü ne yapsın.? Kimi dinlesin:? Futbolit nasil oynasın. ? Ve o takımda beraberlik, ahenk nas sıl olsun? — Solmuş formalar w hâki renk kısa pantalon. Samimi ölarak tenkid ödiyoruz. Evvelâ hâki renk pantalon futbol- cülerin pek nadir veya hiç giymedik- ieri, biç tereih etmedikleri bir renktir, Esasen bir fufbolcüye bu renk te pek yakışmıyor. Mevsim başındayız. Sölmuş renkli fanilelerle çıkmamak fa çok isabetli or, Conç oyuncuları, daha küçükten rntazam ve tertemiz sahaya çık mı “a alıştıralım. İyi giyinmiş bir sporsunun mane- viyatı ve klübe bağlıığı o nisbette candan olur. Geçen pazar günkü maçlarda kr ,yafet itibarile birincilik hiç şüphesiz (Topkapı) oyuncularında idi, Bu itibara (Topkapı) nm ida. yeci ve ep m İsi Bizim klüp idarecilerinin en büyük hüneri Bizim klüp idarecilerinin en bü- yük hüneri nedir? Onlarca bir klüp idarecisi nasl hareket etmelidir? Biz gördüklerimizi, tecrübelerimi- ze dayanarak yazıyoruz. Bizde ida- Teci telâkkisi şudur: Bir klüp idare- cisinin en büyük hüneri klübün m olduğu gün meydana çıkması- Bir stadda seyirciler (tribünlerde, davetliler ve anaforcular da balkon- da oturur. Bizlm-idareci daima her yerden görünecek tir yerde oturma» malıdır veya ayakta dürmelidir. Bu da ancak sahanın İçine gir. mekle kabildir. Taç çizgisinin yanı- na otururlar. Müavinleri ve diğer idarecilerin muavinleri, hepsi bu su- | retle saha kenarında bir grup olur- Maçta kendi Oyuncusuna karışır lar, rakip takım oyuncusuna lâf atar. lar, hakem İle şakalaşırlar. Velhasıl adamakıllı kaynatırlar, Biz, bu idarecilere nedense 1s- Çünkü en usta idareciler klüpleri, ni taç çizgisinden değil, belkide stada girmeden idare ederler. Bizim aradığımız, bize lâzım olan işte böyle idarecilerdir. Pizar günkü izdiham neden oldu? Pazar günü mevsimin İlk ve mühim maçı sayılan (Fener - Beşiktaş) ma- çı stadyuma (5,000) seyirci kadar topladı. Fakat seyircilerin maça girmek için verdikleri para mukabilinde çek- tikleri sıkıntı ve gördükleri müşkü- lât görülecek ve ibret alınacak bir | Amsterdam 14.79 manzara idi. Bu neden oldu? İste sebebi: Sabahleyin saat (10) da Galata- saray ile Şişli takımı oynadı. O maç- tan sonra da Güneş İle Beyoğlu spor karşılaştı. Bu maçları görmek için gelen hak kan mikdarı (3,000) e yakındı. Bu maçlar saat birr doğru bitti. Birden sonra sabah müşterilöri olar bu (3,000) seyirci stadyormu Boşalttı. Bu iş bir saat sürdü. Ondan sonra lip müsabakslarını görmeğe gelen seyirciler girmeğe başladı. Biletini ahp saatlerce stad kapı sında bekliyen buseyirciler bin müş- külât ile sntada girdiler. Bu yüzden kapıda. mahşeri kalabalık saatlerce devam etti, Burada kabahat böyle mühim bir maç günü sabahleyin ki mühim rbüsabaka yapılmasına razı olan Tak- sim stadı direktöründedir. Püzar günkü hadise belki ilerisi için bir ibret olur da, stadyorm ida- resi oKendisini ari m seyircilerin em Bugünkü spor hareketleri fer. Vefa - - Eyüp hâlkem Sed Sa- lâhattin Galatasaray - Süleyma- İ 2230: Rigoletto plâkla, 2250: Son ha- berler ve ertesi günün programı, 23, SON. 14 Teşrinisani 537 Pazar İstanbul — Öğle noşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 13: Bey- oğlu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil, 145 SON. Akşam neşriyatı: 1830: Plâkla dans musikisi, 19: Safiye: Piyano ve Keman refakatile. 1930: Konferans: Selim Sirn Tarcan (İnsanlar ve hayvanlar Aksel müunte). 20,00: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıla- Fu 2040: Ömer Rıza tarafından Arabea söylev. 20,45: Bay Muzaffer vo arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (saat âyarı), 31,15: Orkestra: 22,15 Ajans haberleri. 2230: Plâkla solo: Opera ve operet parça” ları. 2230: Son haberler ve ertesi günün programı, 23,00: Son. 15 Teşrinisani 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis: 1508: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 1830: Tanburi Cemil PARA e lila talatea, tanbur:) dinlenmiyerek çalıştık. Arnavutluğun Pesendide taksim, kemençe: Zavli tak | Her tarafından Firzovike bir çok sim, kemençe: Süsidü taksim, tanbur, | halk topladık, (2) Orada yapılan 19: Çacuk tiyatrosu: Arslan harbe gidi- | içtimada her reis kendi takımından 3, pü ni Maç | adamla germiş bu kurt ye 1988. Boren haberleri, 20: Rılat ve ar- | KÜN altı bin silâhlıyı bulmuştu. Fir- Kadaşları tarafından Türk musikisi ve zovikte: birleşen bu rüesa aralarında halk şarkıları, 2030: Ömer Rıza tara- | on sekiz maddelik bir ahidname imza- fmdan arabca söylev, 20,45: Belma ve | Jamış ve bunu Arnavut besasiile sağ- sıkadaşları tarafından Şe De o 5. | Jamlaştırmışlardı. Temmuzun - rumi - : Stüd- hal yakla at ayar, LE, MM | sekizinci gür aşa imealanan bu ra: Rigolette, 2215: Alans haberleri, | âhidden bahsile ve oradaki beylerin imzalarile mabeyine bir telgraf çekil- di, Bunda iş enine, boyuna anlatıldık- tan sonra (eğer yirmi dört saate ka- dar kanunu esasi dairesinde mebusan meclisinin toplanmasına irade çık- mazsa <ı bin müsellâh Arnavut ile İstanbul üzerine yürüneceği ve oraya varıncıya kadar bu kuvvetin elli bini bulacağı) açıkça ve kati bir ifade ile bildirilmişti. Hakikaten temmuzun dokuzu tarihile muvafakat cevabını almıştık. (3) Bütün bu hareketleri- miz, karar ve İcraatımız cemiyet mer- kezindeki arkadaşlarımızın malüma- tile cereyan ediyordu. Hal böyle iken meşrutiyetin ilânın- danberi ağızlarda, gazetelerde dolaşan isimler arasında bir Arnavut sözü var mı? Hep (yaşasın Enver, yaşasın Niyazi, yaşasın falan!) avazeleri... Bun- İstanbula gelen İttihatçılardan Ar- navut Necip Draga bey - kaza kayma- kamlıklarında bulunmuştu - bir gün mülkiye mektebinden arkadaşı olup bu esnada Sabah gazetesi muharrir- Terinden bulunan Abdülgani Seni be- ye bu teessürünü açmıştı: (1) — Bu inkılâbı yapanlar arasında önayak olanların bir kısmı da Firzo- vik yaranıdır. Benimle Arnavut rüc- sasındafi daha bir kaçı ta haziranın -rumi -ilk günlerindenberi durup 13/1987 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHVİLÂT Para (Çek #intleri) Paris 2302) Sofya > ların arasında şahsi adlarını istemi- mia müazl0 Berlin Tİ Selmi tazeledi — A Madrid 1268! navut kardeşler!) demek yök mu? Ben İrmeş AE) Beled 3459) bunda bir kast, birbilmezliğe vuruş Cat 34015 ai a görüyorum, Bunun için üzülüyor, sıkı- Brüksel 42180) <Bikreş Aenne) UYOTUM. Moskova Bs Temin ederim ki ben şahsi bir hırsa kapılacak zayıflardan değilim. Hepi- mizin çalıştığı büyük ve mukaddes ga- ye uğurunda ferdi düşüncelerden uza- im, Yalnız ürktüğüm bir nokta var ki a da bü gayeye büyük bir fedakâr- | lıkla çalışmış, bunu elde etmek için her şeyi göze almış, bu yolda (besa) vermiş olan bizim Arnavut beyleri böy- le aykırı bırakıldıklarını görünce mü- teessir ve muğber olacaklardır. Bu adamların arasında dar fikirlileri de yardır. Bunlar adlarının bu sırada zik- redilmemesinden hiç hoşnud kalmı- yorlar. Tavi geçmeden fedakârlıkları anılmazsa, hakları olan takdirleri gör- mezlerse bunun ileride hiç te arzu edil- miyen bir tefrikaya yol açmasından korkuyorum. - Abdülgani Seni bey hakikatlerin gizli kalmıyacağı hakkında temi diş ağrılarını (lk çağan erme Miip Bega beyden Firzovik içtima hakkında not- dindirir. lar almış ve erlesi günü için Sabah gazetesine yazdığı bir makalede Arna- | vutlarm meşrutiyeti istihsalde sabke- ZE NEVROZİN m yk şa mişti. Bütün ağrı, SIZI VE | sonen da diğer gazetelerin bü nokta sancıları keser. a Nezle, grip ve ro- yid edecek bir emare gibi görünmüştü. matizmaya karşı çatlıyacak gibi NEVROZ En şiddetli baş ve Bununla beraber Necip Draga bey his- leri okşamak mülâhazasile Sabah ga- zetesinin bu makaleyi ihtiva eden nüs- hasından 150 kadarını Arnavut bey- lerine göndermişti, Ohri kaymakamı iken ben de meş- rutiyete hizmette en leri safta yer alan Ohırililerin fedakârlıkları gazets- çok müessirdir. | sema veiyın ür geçişine. icabında günde 3 şahid olmuştum. kaşe alınabilir. İttihad ve Tarraki merkezi umumi» | si Niyazi beyin hatıratı intişar ettik- İsim ve markaya dikkat, | ten sonra inkilâba edilen hizmetler SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yâzan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika . 14 Teşrinisani 1037 İM“ ia AL Avrupada hürriyetperverler arasında çıkan ihtilâflar ve bunun meşrutiyet- ten sonraki tesirleri matın cemiyetin neşredilecek umumi tarihe geçirilmek üzere merkezi umu- miye gönderilmesini tamirnen merkez- lere bildirmişti. Ohrililerin bu yolda” ki hizmetlerini tesbit ve tebarüz ettir- mek üzere kaleme aldığım (Ohri mii- li taburu) da bu sebeple neşrolunama» mıştı. (4) Merkezi umumi! âzası ara- sında bazılarının bu yolda neşriyat ile istemedikleri kimselerin nam alma- larına meydan vermemeği düşündük. leri hatıra gelmez değildir. Ancak merkezi umumice cemiyetin tarihi neşredilmemiş olduğu (5) için Necib Draga beyin sözlerinden anla- şıldığı üzere Arnavutların meşrutiye- te hizmetlerini diğerleri nisbetinde takdir etmemekte veya bunları ketmey# lemekte kast bulunduğu hakkında bugün bir hüküm vermeğe imkân gö- remiyorüz. Avrupada Ahmed Rıza bey partisin- den ayrı yol takib eden Sabahaddin bey İstanbulda. İttihatçılara muhalo- fete müstaijd gördüklerini etrafında, topluyordu. Ben bu itikaddayım, ki bütün bu vatanseverlör böyle günlerde eskiden kalblerinde: yerleşmiş hırsları devlet ve millet nefine teskih ile aralarında müttahid bir cephe ve bir (hürriyet- perverler bloku) teşkil etmemiş ol- makls tarih nazarında kendilerine ağır mesuliyet celbeylemişlerdir. Senelerle Avrupada mihnetlere, se- faletlere katlanarak istibdada karşı halkın fikrini bazan müttahiden, ba- zan ayrı, ayrı tenvir İle uğraş! Sonra umumi maksadı elde edince mütekabil fedakârlıklarla birleşerek devletin selâmetini temine çalışacak yerde eski geçimsizliklerin, istirkabla- rın, kinlerin tesirlerini İstanbulda bir kat daha şiddetlendir! 'üe kör bir siyasetti bul Bu ihtilâflar yalnız meşrutiyeti dö- gil, devletin hayatını tehdiu edecek bir şekil aldığı, 31 martı tevlid eden 88 beplerin hemen başında geldiği için bunların nasil kökleşmiş olduğunu daima gözönünde tutmak icab eder, (Yıldız ve Jön Türkler) mebhasinde bunlara dair hayli malümat vermiş- tik. Bunlara olmak üzere Avrupada bu ihtilârlar arasında yaş mış olan eski Ankara mebusu bay Mahir Salidin (Politika) gazetesinde neşretmiş olduğu (31 mart) tefrika- sında verdiği izahatı da hulâsa ede- rek iktibas edeceğim: (Avrupadaki! Jön Türkler arasında mevcut ihtilâflar Sabahaddin beyin teşebbüsile 1902 şubatında Pariste aktedilen kongrede iftirak derecesine varmıştı. Sabahaddin bey kongrede müzakt- Teye esas olarak şu dört maddeyi tek- Mf eylemişti: 1 — İstibdad idaresi ile Osmanlı rolünden aşağıd? desini verdiğini biz bundan evvelki meb- haste İzah eylemiştik. (4 Hâlâ baslamamıştır. Da e