12 Teşrinisani 1937 AMKŞAM aaa Ramazana dair.. Son senelerin ramazanları artık Şehzadebaşını canlandıramıyor Şehzadebaşının hali- Eski bir hatıra- Bekâr müslüman- larla beraber yediğim sahür - Komşum ve oruçlu kedi Ramazan, hani şü meşhur «on bir ayın bir sultanı» bu sene pek 6085iZ geldi ve âdeta gel- diğini hissettir meden geçip gi decek. Halbuki bir za- manın oramszan- ları gürültü We gelir, şehir man- zarasını ve hayü tını tamamile de- Biştirir, İstanbul on biray süren bir sükünet ve eğ- lencesizlikten son- Ta, ramazanla be- raber sabahlara © kadar (o bitmiyen Aşıklı bir gece ha- * yatına kavuşurdu. Çünkü gündüz nefsi dünya nimet, lerinden mahrum etmek demek a olan oruç akşam üzeri top patlar pat- lamaz bozulur, sofular itina ile ha- zırlanan bir yeinek meşheri başında ahbapları ve misafirlerile lokmasız geçen bir günün acısını çıkaracak kadar yerler gece de bir sene zarim- da eğlenmedikleri kadar eğlenirlerdi. Kahveler sabaha kadar açık bulu- nur, ramazan omünasebetile zengin programlarla faaliyete geçen kara- gözler, orta oyunları, Kuklalar ve ti- yatroler müşterilerini ancak saat üçte salıverirlerdi. Ramazan bühassa Şehzadebaşında konaklardı. Eski ramazanlarda Şel- zadebaşı hakiki manasile, atılan iğ- nenin yere düşmiyeceği kadar kala- balık bir gezinti mahalli"haline ge- Bird, Yeni ramazanlar ise artık eskilere hiç benzemiyor. Çünkü artık rama- zan bir yarım ibadet ve yarım eğlen- ce-ayı olmaktan çıkmış, çoktanberi kaybettiği hakiki hüviyetine avdet ederek sadece dindar müslümanların oruç ve ibadet ayı haline gelmiştir. sessizce geliyor ve gene sessizce gidi yor. Şehzadebaşının hali Eskiden ramazanın gelmesi Şehza- debaşmın canlanmasile belli olurdu. Fakat bu sene gelen ramazan Şeh- zadebaşını canlandıramadı, Havanın pek iyi olduğu bir akşam ramazanı görmek üzere Şehzadeba- gına gittim. Hiç bir fevkalâdelik yok- tu. Sinemalar bir ay evvel de ayni ışıklarla müşteri çağırıyorlar, Naşid tiyatrosunun kapısında gene her z4- “manki gibi davullar çalıyordu. Rama- zan münasebetile birkaç reklâm daha Nüve etmişler işte o kadar ... Inegölde Kanalizasyon yapılıyor "il Asıl tuhafı, havanın böyle güzel ol- duğu ramazan (gecelerinde mahşer haline gelen Şehzadebaşı tenha idi. Halbuki saat dokuzda bu caddenin taşması lâzımdı. Çok iyi hatırlıyorum. Çocukluğu- mun ramazanlarında bir gece babam elimden tutup beni Şehzadebaşına götürmüştü. O gece kalabalık o ka- dar fazla idi ki Beyazıddan Saraçha- nebaşına kadar güçlükle ilerledik. Karakolun önüne geldiğimiz zaman, | fena halde hırpalanmış bir haldey- dim, Kaybolmamak için iki elimle babamın eteğine sarılmıştım, 'Tam bu sırada aşağıdan gelen bir insan dalgası bizi geri attı. Yere düş- mesin diye kulaklarıma kadar geçir- diğim fesim başımdan uçtu, Kalaba- lık arasında yok oldu. Ağlamıya başladım. Babam bir ta- rafdan beni teselliye çalışıyor, bir ta- rafdan beni teselye, bir ta- sapmaya çalışıyordu. Nihayet bir s0- kağa girebildik ve arka mahalleler- den evimize döndük. Evvelki akşam Şehzadebaşında do- laşırken on sekiz sene evvel fesimi kaybettiğim köşeden rahatca geçtim. Çünkü kaldırımda benden başka kim- se yoktu. Saat üçte lokanta Yalnız ramazan münasebetile Be- yazndda şu ufak değişikliği gördüm: Saat üçle sabaha karşı Beyazıd meydanından geçerken bir lokanta açıktı. İçi hıncahınç dolu, garsonlar harıl harıl yemek taşıyorlardı. İstan- bulda saat ondan sonra lokanta bul- mak kabil mi idi? Hayretim, rama- zan olduğu aklıma gelince geçti. Bu- rada bekâr müslümanlar sahur yi- İnegöl (Akşam) — Belediye reisimiz B. Nüri Sadıkoğlu, şehir sokakların- da biriken ve umumi sıhhat için bir tehlike teşkil eden suları akıtmak için kasabada kanalizasyon yaptırmağa başlamıştır. Yukarıki kilşemiz, Eski ramazanlar Şehzadebaşında konaklardı. Şimdi burası gündüzleri geceden daha kalabalık yorlardı. Çatal kaşık sesleri insanın iştihasını arttırıyordu. Hattâ ben bi- ie içeri girdim. Garsona bir çorba getirmesini söyledim. Sıcak çorbayı tadını çıkara çıkara içtikten sonra hesabı görüp ayrıldım. Benim iki kaşık çorba ile oruç tu- tacağımi zanneden garson masadan kalkarken yüzüme hayretle baktı, arkamdan da bir müddet seyretmek» ten kendini alamadı, Komşumun tuttuğu oruç Ramazanlar artık şehrin hayatını değiştirmiyor. Fakat orucun insan- ları değiştirdiği muhakkaktır, Meselâ komşum bayan Ayşe gayet iyi bir kadındı. Herkesle iyi geçinme- sini bilir, kavgadan hazetmez, dırıl- tıdan çekinir, kendi halinde, halim selim bir kadıncağızdı. Fakat beş alti gündenberi kendi- sine bir hal arız oldu. Mahalledeki bütün komşularla arasi açıldı. Hiç yoktan sebeplerle kısa günde üç dört defa kavga etti. Kapısının önünde oynamağa gelen çocukların hepsini dayaktan geçirdi. Bu yüzden onla- rın annelerile kanlı bıçaklı oldu. Kalb kırdı, hatır yıktı, gönül tanı- madı, Kom: z pe odali bu kadıncağıza? diye sordum. — Ne olacak, dediler. Oruç tutu- yorl > Oruç tutan kedi Geçen akşam bütün halkı oruç tu-. üyük ikramiyeyi 17 Sahife 7 ilmi yaşında bir işçi kazandı “ Şimdilik para bankada dursun, bir gün elbet lâzım olur,, diyor Tayyare piyan- gosunun 24 üncü tertip birinci ke- şidesinde en bü- yük ikramiye olan ( 30,000 lirayı İs- tanbulda 17 ya- şında bir çocuk amele kazanmış” tar, Şükrü adında- ki buişçi Mar- puççularda bir trikotaj fabrika- a anda çelişiyor. İstanbulda ne an- ee, nesi var, ne baba- Şükrü si ve nedeona bakacak bir akrabası... Doğduğu yer olan Bandırmadan buraya ağabeyle- rile beraber gelmiş ve her biri kendi- lerine göre birer iş bularak hayatları» ni kazanmağa başlamışlardır. Bandırmalı Şükrüye 3,000 lira ile neler yapmak niyetinde olduğunu sor» mak üzere çalıştığı yere gittiğim za- man iri yarı bir adam yolumu kesti ve daha ağzımdan «Şükrü» ismi çakar çıkmaz kim bilir neler düşündü ki, sö- zümün ilerisini dinlemiye lüzum gör- meden: — Ne yapacaksın Şükrüyü? Alaca- ğını aldı, vereceğini verdi... Diye kaşlarını çatarak beni payladı. Bir cevap yerine güldüğümü görünce yumuşadı, aradığımı çağırmağa gitti. Küçük talihli iş kıyafetile hemen ya- mma geldi. Zeki bakışlı yumuk gözle- rinin sevimlileştirdiği sıhhatli yüzün- de, hassas zamanında rahatsız edilme- sinden mütevellid, fakat ona hiç te yakışmıyan bir asabiyet vardı. 17 yaşının bütün görgüsüzlüğüne 30000 lira kaza- /E nın siyah ve rezakı üzümlerinden rağmen katiyen heyecanlı değildi. "Tayyare piyangosu salonunda ikrami- yeler çekilirken 10,000 liraya ka hayret ifade eden hafif isık sesle ni düşünerek büyük ikramiye karsı- sında kılını bile Kıpırdatmadan vazi- fesine devam eden ve ayni halle karşı- ma dikilen bu çocuğun soğuk kanlı- ığına şaşmaktan ve onu takdir et- mekten kendimi slamadım. Şükrü, etrafımızı saran mesai arka- daşlarının hayretle dolu bakışlarına karşı omuz silkerek; — Daha aklım başımda değil ki, di- yordu, hele aradan bir kaç sene daha geçsin bakalım. Paramla şimdilik hiç bir şey yapmak niyetinde değilim. Bankada dursun, Elbet bir gün gelir, lâzım Olur. — Buradan kaç para kazanıyorsun? — Günde «6D» kuruş... İş çok olursa yevmiyeyi seksene de çıkartırız ba- zen... — Dikkatli hareket edersen 3000 1i- ra sana iyi bir sermaye olabilir. Fakat senin için evlenecek diyorlar! Küçük amele kızardı ve biraz da kızarak cevap verdi; — Arkâdaşlarıma bakmayın. Ofllar bazan öyle şakaldr yaparlar. Fakat benim, paramı bu yaşta yemek için ortak almağa niyetim yok, Ve, kendine tecrübeli bir adam tav- rı vererek ilâve etti: — Bunların hepsi ileride düşünü- lecek şeyler... — N. Diğer talihliler Büyük ikramiyeyi kazanan biletin bir parçası da Balıkesirin Kebrut na- hiyesinde B. Nafizde bulunmaktadır. Biletini İstanbuldan alan bu'zata bayi dün parasını götürmüştür. İzmir (Akşam) — Tariş üzüm kurumu tarafından bu yıl Kozak yaylası- Londraya sevkedilen mühim partiler hiç tan sofu bir aileye iftara çağrıldım. | bozulmadan Londraya varmış, iyi fiatlerle satılmıştır. Önümüzdeki yıl, yaş üzüm sevkiyatı daha geniş bir şekilde yapılacaktır Bunün için mahsul min- Topu sabırsızlıkla bekledik. Oruç- lar zeytinlerle bozujdu. Turşular, Ye- | takalarında ve İzmirde soğuk hava depoları yaptırılacaktır. Yukarıdaki resim. üzüm kurumunun bu yıl Londraya sevkettiği yaş üzümleri kutu ambalâjla- rında gösteriyor, çellerden sonra çorbaya başladık. Dikkat ettim. Evin hizmetçisi sof- radaki insanlar kadar sahanın altın- da dolaşan kedi ile de meşgul oluyor. Biraz sonra bülün ev halkı gâyretle- rini kediyi doyurmak yolunda sarfet- meğe “başladılar, Nihayet ben daya- namadım: — Canım, dedim, siz bütün gün oruçluydunuz. Rica ederim evvelâ ken- dlnizi doyurmaya bakınız, kedi son- ra da doyar. Evin bayanı derhal atıldı: — Kedi de oruç tutuyor! dedi. Şeştım. Evin bayanı izah etti: — Evde herkes oruç tuttuğu için gündüz yemek âdeti tamamen kalktı, Sahurda yemeklerimizi yedikten son- Ta gündüz öğleye kadar uyuyoruz. Yemek faaliyeti akşama doğru baş- yor. Bu yüzden Sarman da bize uy- mak mecburiyetinde kaldı. Sahurda bizimle beraber, tıkabasa yemek yi- yor ve bütün gün uyuyor. Orucumu- zu beraber bozuyoruz. Çok hoşuma gitti. Güldüm. Oruç tutan muhterem Sarmanın sırtını okşıyarak: — Allah kabul etsin! dedim, Wes | AR İzmir 8 (Hususi) — İzmir Cumhuriyet Halk Partisi işçi - esnaf kurumları birliğinin, cumhuriyetin 14 üncü yıldönümü münasebetile 221 fakir çocuğu giydirdiğini yazmıştık. Gönderdiğim resimde cumhuriyet bayramı günü sevis w ürk heykeli önünde görünmel » ke Ke i v0 ac erener Ap eri