26 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

26 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Bikert Ve #iyadi küvrel yin ötada 26 Eylül 1937 AKŞAM yatında büyük bir gerileme hareketi, l Bahife * Tarih kurultayı muvaffakiyetli mesaisini dün bitirdi Bir ecnebi profesör kürsüde (Baş tarafı 1 inci sahifede) | Başkan sözü porfesör Hadtmann'a verdi. Prafesör tezini şu suretle izah etti: Profesör Hortmann'ın söylevi «Yeni Türkiye hakkında burada, bu büyük devrimi bizzat yaşamış ve her gün yaşamakta olan sizlerin karşi sında söz söylediğim için bu hadi: lere dair yeni vakialar zikredeceğimi zannetmeyiniz. Siz bunları, bizzat memlekette bulunup şahit olmamış, sadece uzaktan takip edebilmiş ve an- cak bilâhare ve arasıra bunların ne- tayicini memlekette takib etmek fır- satına nail olmuş bir ecnebiden çok daha iyi ve yakından bilirsiniz.» Nutka bu suretle başlayan profesör Hartmann, kongreden evvel kendisil3 mülâkat ederek hülâsa eylediğimiz tezini anlatmıştır: Osmanlı devleti, ik devrinde bir Türk devleti karakte- rini tekevvün ettiriyordu. Lâkin son- ra, Yavuz Selim hilâfeti alınca bu ka- rTakter kayboldu, bir islâm devleti zu- hur etti, Osmanlılık son devirlerinde Namık Kemal, Mehmed Emin ve Türk- cülük gibi bazı edipler ve cereyanlar bir milliyetcilik yaratmak istedilerse | de, bu fikri hareket tabii kâfi geleme- di. Türk karakteri, Türkiyeye Türk Cumhuriyeti ile beraber gelmiştir. “ Profesör Hartmann'nın nutkundan sonra başkan teneffüs edilmek Üze- re 10 dakika celseye fasıla verdi. İkici celse, saat 15 de Saffet Arıka- | nın başkanlığında toplandı. Başkan sözü profesör Bayan Âfete verdi Profesör Bayan Afet «en büyük "Türk, bayanlar, baylar!» diye başlı- Şan ve sık sık alkışlarla kesilen tezini tebliğ etti. Profesör Âfetin nutku «Yıl 1299, tarihte bir devir başlan- gıcmın menşeidir. Hayatlarının sonunu yaşıyan İki imparatorluk enkazı üzerinde yepye- ni ve ufacık devletin kökü Anadolu yaylaları içinde Söğüt mıntakasıdır. | Bizans artık büyük sarsıntılara ta- | hammülü kalmamış çöküntülerinin altında eziliyor. Selçuk İmparatorlu- ğu kudretten düşmüş parçalanmak mukadderatı karşısında boyun eği- yor. Anadoluda kurulan birçok beylik- | ler içinde Osmanlı Beyliği çok müte- | vazi yerini aldıktan sonra büyümek | ve kuvvetlenebilmek istidadını en çok gösteriyor. XILI üncü asrın sonunda iki imparatorluk harabesi üzerinde mamureler kuran bir mevcudiyet oluyor. Bu devletin kuruluşu, zamanı içinde en ileri teşkilâtın yapılma te- şebbüsti, ve bundaki muvaffakıyetle tamam olur. Herşeyden evvel şunu kaydetmek isterim ki Anadolu bir çoklarının zan- mettiği gibi XI inci asırdan itibaren Türkleşmeğe başlamış değildir. İşte Osmanlı devleti bu ezeli Türk yardunda kökünü salmakla bahtiyar dır. Bu devletin üzerinde siyaseten ya- yılacağı yerlerde de bu etnik vemin hazırlır. Coğrafi durumu Osmanlı Beyliği. me büyümek fırsatını veriyor; Avru- paya adım atış, orada İlerlemek için bir başlangıçtır. Çünkü bu Mertiyen kendi ırkdaşlarına tesadüt etmiş ve beraberce yeni binaya malzeme ver. mişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu tarihi dört devre tuksim edilebilir. 1 — İmparatorluğun kurulması 1299 - 1453. s ? — Büyük fütuhat, İmparatorlu- Eun genişlemesi 1453 1579. 3 — Tevakkuf ve ricat 1579 - 1792. 4 — İnhitat 1792 - 1919. İkinci Mehmed, Fatih unvanını İs- tanbula sahip olmakla alırken, o Bi- zans İmparatorluğunun da varisi ol- muştu. Haleflerinden Yavuz Selim Mısırın fatihi oldu. (1517) ve ecdadı- | nın İmparatorluk mirasına Halife 1â- | kabını taktı, Bu hâdise Osmanlı İm- paratorluğunu teokratik bir devlet yaptı ve siyasi devlet şefleri din kita- bının değişmez metinlerile nazari ola- rak bağlı kalmağa mecbur oldular . XV inci asrm ilk yarısında Anado- | Tu ve Rumelinde seyahat etmiş olan garp seyyahları Osmanlı İmparator- luğundaki idarenin intizamına, tica- ri ve askeri yollardaki kervansaray- lar teşkilâtına ordunun kuvvetine, memleketin refah ve asayişine hay- ret ve takdirlerini yazmışlardır, XV, XVI inci asırlarda Osmanlı İmparatorluğunun şarkta ve garpte üstünlüğü ve «dünyanın en büyük askeri ve siyasi kudreti haline gel- mesi, teşkilâtının Intizamında ve iyi işliyen bir devlet makinesi ile verim- H bir kültür faaliyetinde aramak lâ- zımdır. İdari, askeri mali, ekonomik işler kanunlar ve nizamlarla tesbit edil miştir, Devlet otoritesini şahsında toplıyan hükümdar mutlak ve gayri mesul olmakla beraber hükümet teş- kilâtı merkezde, vilâyetlerde en ufak teferruatına kadar kurulmuş, vazife- ler salâhiyetler ve mesuliyetler tak- sim edilmiştir. Vergi sistemleri ica- bında en uygun tarzda tanzim edil- miş olduğu arşiv vesikalarında görül- mektedir. Merkezdeki idare bütün İm- paratorluk dahilinde en küçük köy- lerine kadar varidat membalarını bil- mekte ve onların sarfedilecekleri yer- leri nizamlarile tesbit etmektedir. İçtimai muavenet Türk milletinin | €n güzel karakterlerinden birini te- barüz ettirir. Osmanlı devrinde dahi bu halin hususiyetleri hususi vakıf. | lara ait arşivdeki istatistiklerde gö- | rülmektedir, Ordunun ve donanmanın kuruluşu ve işlemesi muayyen kaidelere göre teşkilâtlanmıştı. Harp vesaiti ve tek- niği, şark ve garbin bütün devletle rine faikti, 1590 - 1616 yılları arasında Vene- dikliler gemilerinin bir kısmını Tür. kiye tersanelerinde yaptırdıklarını kaydedersem, Türk Osmanlı denizci- lik tekniğinin şöhretine bir misal ver- miş olurum. Bütün bunların kökünü teşkil eden fikir hayatı, Osmanlı dey. letinin kuruluş ve yükseliş devirlerin. de en verimli bir mevkidedir. Maarif İnkişafı zamanın ihtiyaçlarına uygun görünüyordu. XVI mcı asırda İmpa- ratorluk topraklârında gezmiş olan bir Fransız seyyahi, her köyde mek- tebe etsadüf etmiş, ve iptidai maari- tebe tesadüf etmiş, ve iptidal maari- fin Türkler arasında garp memleket- lerile mukayese edilmiyecek derecede yayılmış olmasını büyük bir hayretle karşılamıştı, Bizim arşivimiz dahi bu asra alt istatistiklerde İmparatorluktaki ilim müesseselerinin yayılışını gösteren sarih ve mühim rakamlar verir, An- cak o asırda bütün İslâm Âlemi ha- | bu Osmanlı medrese teşkilâtında da kendini göstermiş ve çerçeveyi aşacak kudretlerin yetişmesine engeller Çi- karmıştır. Türk edebiyatı, İslâm zihniyetine uyarken yine kendi asli karakterin- den bahseder. Türkün ilim ve sanatı, idare etmek kudretinde de tecelli eder. Ve onu terennüm etmekle bah- tiyardır.. Coğrafya ilmi Piri Rels'in şahsında ve eserlerinde XVI ıncı asır ilim âlemine yeni bilgiler kazandır. mıştır. Koca Sinan, İmparatorluğun haş- metini asırlar içinde yaşatmak için dünyanın en büyük mimarlık kudre- tini yeryüzünde yükselterek perçin- ler. Güzel sanatlerin ilerlemiyen ve Ayrupa eserlerile kıyasta bizi, bu asır- larda geri bırakan kısımları da var- | dır, Resim ve heykeltraşlık, din tans- subunun menettiği bu sanatlar Türk dehalarına maalesef kapalı kalmıştır. Vakıâ birçok hattatlar, müzehhipler nakkaşların İnce eserleri sanat âle- minin yüksek değerleri arasındadır. Fakat bu asırda Avrupanın rönesâns hareketine uymamak, Türk milleti. ne çok şey kaybettirmiştir. Ekonomi teşkilâtı, XVI mc asra kadar Osmanlı (oİmparatorluğunu yükselten bir mevcudiyet olmuştur. Bu hususta Osmanlı devleti Oratza- man garp devletlerinden büsbütün farklıdır. Onun ekonomi hayatında devletin yüksek elile tanzimi vardır. Ziraat devletin iç ve dış ihtiyaçlarına göre merkezden idare edilen bir hal- dedir. Her yerde hangi iskelelerde ne | gibi ve ne mikdar hububat, et, mey- va, mahrukat, yağ vesaire gibi mad- deler geleceği onların nakliye, tah- liye masrafları ne flatle satılacağı muayyendi, İç piyasadaki ihtiyaç bu #uretle temin edildikten sonra ihra- cata da müsaade edilecek şeylerin de mikderı ve fiati tesbit edilirdi, Emniyet ve asayişe verilen ehem- miyet köylü sınıfının çalışmalarının verimini arttırmak bakımından çok faydalı idi. Sanayi hayatı teşkilâtlan- mış bir haldedir. Her sanat erbabı, hususi teşkilâtında yer alır, ve devle- tin bunlar için kurduğu nizamlara uygun hareket etmeğe mecbur ka- ırdı. Bazı büyük merkezlerde muayyen sanatlerin âdeta temerküz ettiği gö- rülüyor. Harp sanayii büyük bir in- kişaf göstermiştir. Lüks sanayii Av. rupa modasında yer alacak kadar kuvvetildir. Meselâ Edirnenin deri işleri gibi. Osmanlı İmparatorluğunda iç ve dış ticareti devletin hâkimiyeti ve ni- zamı içindedir. XVI ıncı asırda Av. rupa ile ticari miinasebet ehemmiyet- Ii bir yer almıştır. Müverrih Yorga, daha XV inci asırda Osmanlı devletinin takip etlği ticaret sisteminin, o zamanım büyük Avrupa devleti olan İspanyadan çok daha akilâne olduğunu itiraf etmek- tedir. Fatihlen başlıyarak Kanuni Süley- mana kadar Osmanlı padişahlarının harici ticaret için verdikleri müsaa- deler ancak teşvik edici mahiyettedir. Bu müsaadelerin XV, XVI, XVI inci asırlardaki tatbikatı, devletin inkıraz zamanlarındaki Ukapitülâsyonlardan farkı, muahedelerin tedkikinden çi- kan netice ile anlaşılır. Maamafih ku- ruluşun İyi teşkilâtı arasında fena ne- #celer doğurabilenleri de çok olmuş- tur. . Fakat 1683 tarihi ona Viyana ka- pılarında attığı ileri adımı geri aldı- rır, Acaba bu yalnız bir askeri mu- vaffakiyetsizlik midir? Bir kumandan Bunlar askeri hayatta olabilen hâ- diselerdir. Fakat asıl mühim olan bu muvaffakıyetsizliği de hazırlıyan w- mumi hayatın gidişidir. Osmanlı im- paratorluğu 1683 - 1702 tarihleri arasında geriye olan adımlarını çok sıklaştırmıştır. Bu zahirde askeri bozgunluklarla kaydedilir. Fakat bi- rim tarihte araştıracağımız asıl baş» ka sebebler vardır.» Bundan sonra, profesör Bayan Âfet, Osmanlı devletinin tedennisinin bir manzarasını Çizdi. «XIX uncu asır, Osmanlı İmpara- torluğuna her nevi buhran ve; 1 — Dejenere olmuş bir haneden, 2 — Fena idare, 3 — İmparatorluk içinde isyanlar, 4 — Harici düşmanların islâ ve istismar faaliyeti, Bütün bunlar rollerini oynıyor- lardı> Profesör Âfet, bu vaziyette #uhür eden Tanzimat hareketini şöyle teba- Tüz ettiriyor: «İşte Osmanlı devleti kültürünün her safhasını ihmal ederken inkıra- zını hazırladı, 1792 - 1919 tarihleri arası bütün bu safhaları kaydeder. Onları etüd etmek, düşüncelerimizi o noktalarda teksif etmek, yeni haya- | tamız için elzem bir iştir. Çünkü Os- manlı imparatorluğu son asırlarında dini siyasete âlet tutmüş, ordusunda disiplini kalmamış, maliyesi bozuk bir devletli. Fikir hayatı, Türk milletinde uyu- tulmuş bir halde, ekonomi hayatı ise alabildiğine ecnebi ellerine geçmişti. Bu hal bize şu düsturu hatırlatır, dev- let hayatı, bütün kültür müessesele- rine müsbet veya menfi tesir yapar. resindeki değişiklik (ocezri olmaktan çok uzaktı. Meşrutiyet 1914 harbini en fena şerait İçinde neticelendirdi. İmparatorluğun yıkılışına bep şahi- diz. 1919 asırların zelzelesinden kur- tulabilen bir Türk mevcdiyetini bu yıkıntılar içinden sapasağlam çıkabi- İeceğini daha dört yıllık İstiklâl mi- cadelesile meydana koyar. 1923 onu asıl adile dünyaya tanıtırken inkılâp hayatına girişimizi hep yaşadık ve yaşıyoruz. © Zararlı olan müesseseler ıslahatla bize, en Büyük Türk yaparak öğretti. 'Türke istiklâl veren el ona kültür ha- yatının her safhasında ileri gitmenin bir zaruret olduğunu öğretiyor. Yeni | dayanarak alıyoruz.» İ o Bu izahlarımla geniş çizgiler ile an latmağa çalıştığım «Türk Osmanlı ta- rihinin karakteristik noktalarına bir bakış» bize bu hakikati bildirir. Bir devletin siyasi hayatı milletinin kül tür hayatile en sıkı bir surette alâka- lıdır. XXinci asra girerken Osmanlı ida- | değil inkılâpla faydalı hale geleceğini | hayatımızın ileri gidişteki hızım ta- | rihimizin derinliklerindeki kuvvete | Kongre dağılıyor Kültür hayatının yani, devlet, fikir ve ekonomi sahalarında eser gösteren milletler medeniyette bir mevcudiyet olurlar. Bir de milletler daima beşer tekâmülüne uygun olarak, kendi ce- miyetlerinin hayatını tanzim etmeli dirler. Müstakil siyasi mevcudiyet €sastır, Ancak kültür hayatında ile- rileyiş bu istiklâli sağlam olarak tut- mağa muktedirdir. Milleti için inki lâplar yapan Büyük Türk ona pren- sip olarak inkılâpçılık vasfını da ver. di, Bundan şunu anlıyoruz ki Türk milleti ilerlemek için hiç bir engel tanımaz, Dinamik karakterle yürüyüş, ona inkılâpçılık vasfını en lâyık ku Profesörlerin son sözleri Her millete mensup profesörler, kongre kapanmadan evvel söz almış- lardır. Alman profesör Hartmann kongre hazırlığının fevkalâde oldu- İ gunu; Avusturyalı profesör Mengin, Türk tarihinin ehemmiyetini tedkik eden ilk ecnebilern Avusturyalılar ol- duğunu; oÇekoslovakyalı (profesör Rypka, bu kongrede mazinin bir esra perdesi kalktığını; Fransız Delaparte en yeni usullerle mazinin tedkik edil- diğini söylemişlerdir. İngiliz profesör Myris de sempatisini bildirmiştir. İtalyan profesör Rossi. İtalyan ilim ailesine Atatürk Türkiyesinin ilmi kıy. met derecesini bildireceğini, Macar profesör Zichy Macarların kardeş Türkiyedeki terakki ve muvaffakıye- tinden mağrur olduklarını, İsveçli profesör Persön, Türk halkının yolda işaretle bile bir ecnebinin meramını anlıyacak kadar zeki olduğunu söyle- miştir. Romanyalı profesör Neotor, 'Yunanistanli Marinatos ve Yugoslav- yalı Bayraktaroviç de teşekkür ve hüs nü nazarlarını bildirmişlerdir. Profe- sör Marinatos «Yunanlılar ve Türkler biribirimizin mütekabil meziyetleri- mizi bilen Iki milletiz. Eğer takdir et tiğimiz ve dost bir millet olmasaydı- nız iriştiğiniz bu ilmi merhaleden do- layı sizi kıskanacaktık.> demiştir. Bunun üzerine, Tarih kurumu na mına Muzaffer Göker teşekkürlerini bildirmiş, reis son sözlerinde bu ilim şahikasına bizi yükselten Atatürke karşı şükran hislerimizi bildirmiş ve kongre, Ulu Önderi alkışlıyarak kar panmıştır. Sivas (Akşam) — Darendeye bir saat mesafede Aşido köyünde İbrahim namında 13 çöcukiu Taesud bir babadır. İbrahimin bu 13 çocuğu bir anneden! olmuştur. Yukariki klişe, bu âna ve babayı on üç çocuklarile bir arada gös-, teriyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: