Yukarda 'Türk takımı elçimiz B. Hamdullah Suphi ile bif arada, aşağıda Türk takımı kralın önünden geçiyor Balkan şampiyonasına iştirak edecek Yunan güreşçileri İzmirde 17, 18, 19 eylülde yapıls- cak olan beşinci Balkan güreş şam- piyonasına iştirak edecek Yunan gü- reşçilerini tayin etmek üzere Atinada yapılan seçmede şu pehliyanlar ka- za rdır. Yunan ekibini bunlar teşkil edeceklerdir: 56 kilo; Biris 6 » : Filippis 72 » : Marko 79 » : Kaboflis BT > : Lafakis Ağır: Çardis. Meşhur Saltis mağlüp olduğundan takımda ancak ihtiyat olarak yer ala- da Altınhilâli 7:4 mağlüp etmişti. Üçüncü maç oyunun orta yerinde kay- ga çıktığı için nihayetlenmeden kal- mış ve netice alınamamıştı. Bu hafta oynanacak maçlar Şun» lardır; Altıok « Akınspor Karagümrük - Lângaspor Altınhilâl « Bozkurd, Galatasaray yüzücüleri Bursada Bursa festivalinde yapılacak olan yüzme yarışları için davet edilen Ga- latasaraylı yüzücüler dün 24 kişilik bir kafile halinde Bursaya hareket et- mişlerdir. Yarışlar Bursada yeni yapı- lan nizami ölçüdeki havuzda yapıla- caktır. Galatasaray yüzücüleri arasın- da İzmirde Türkiye şampiyonasına gidecek Halil, Mahmud, Orhan'da bu- lunmaktadır. Kafileye Galatasaray denizcilik şubesi baş kaptanı bay Be- kir riyaset etmektedir. Lüleburgazda maçlar Lilleburgaz (Akşam) — Geçen hat- ta Çorlu Halkevi sporcu gençlerile bura Altıok sporcu gençleri arasında gok samimi ve neşeli bir oyun yapıl mış ve 1-1 beraberlikle netice alın- mıştır, Ve büyük bir sevgi ile Çorlulu- lar memleketlerine dönmüşlerdir. Bu hafta Kirklareli Halk spor klübü birinci takımile Lüleburgaz Altıok spot klübü birinci takımları arasında çok heyecanlı ve o derece samimi bir maç olmuş kaymakam Suphi Baturun da iştirakile yapılan bu maçta Burgaz- hlar Kırklarelilere 4 gol atmak sure- tile galip gelmişler ve Kırklarelililer hiç bir netice almadan büyük bir sevgi ve tezahürat arasında Lüle burgaz gençlerinin ellerini sıkarak memleketlerine (o dönmüşlerdir. Bu haftada Uzunköprü birinel takımlı Feneryılmaz güzel çalışıyor Voleybol şampiyonu olan takım 1031 senesinde Haliçtenerinde do- Zan lâciverd - beyaz renkli Feneryi- mazlılar iki sene gayri federeler ara» sında gösterdikleri büyük varlıklarla üçüncü kümeye geçtiklin sonra da daha muntazam çalışarak bütün spor- larda muvaffakıyetler kazanmışlardır. Güzel bir programla çalışan Fenerh- ler 933 senesi üçüncü küme. futbol şampiyonluğunu, 994 senesi İstan- bul kros şampiyonluğunu ve voley- bol ikinciliğini ve bisiklet birinciliğini kazandıktan sonra 935 senesinde de birçok kuvvetli takımları yenerek vo- teybol şampiyonluğunu da almışlar- dır. Feneryılmaz sporcularını Ye çaliş- kan idare heyetlerin! tebrik eder, da- ha büyük başarılar dileriz. Başpehlivanlık müsabakaları bugün başlıyor Eminönü Halkevi tarafmdan ter- tip edilen başpehiivanlık güreşleri bu- | gün Taksimde başlıyacak ve yarın ni- hayetlenecektir. Ağır sıklette güreşecek olan Mülâ- yim, Tekirdağlı, Molla Mehmed, İbra» him ve Yarımdünya Süleymanın gü- Teşleri çok heyecanlı olacağı tahmin olunmaktadır. Bilhassa Mülâyimle 'Tekirdağlının. güreşleri heyecanla beklenmektedir, Bu hafta İzmirde büyük spor hareketleri yapılacak İzmirde fuarla beraber çok canlı bir &por hareketi başlamıştır. Bunun bir temadisi olmak üzere bugün Alsancak stekiyomunda Ankara - İzmir muhte- Utleri karşılaşacaklardır. Bu maçı Şa- zi Tezcan idare edecektir. Bunların galibi de yarın şehrimlia- den giden sekizler muhtelitila çarpı" şacaktır. Bundan başka büyük deniz, | 18 bir maç yapılacağını haber aldım, | yarışlar yapılacaktır Tefrika Ali Rıza ve Hasan beyler orduda vazifelerinden başka bir şeyden ha- berleri olmadığını söylüyorlardı. İkisi de ertesi günü Çit köşkünde inikad eden askeri komisyon öâzasından Etem paşa tarafından isticvap edil- diler. Ayni nakaratı tekrar ettiler. Hele Hasan Rıza bey için «dünyadan bihaber!» diye bir söz bile çıktı! İkisi de rollerini iyi yapıyorlardı. Nihayet ortalığı kasıp kavuran ha- berler arasında İstanbulda vücud- leri bile unutulmuş gibi olmuştu. Fakat bunların İstanbulda ikamet- leri uzaması üçüncü orduda ikisinin de sarayca rehine olarak alınkonul- dukları zehabını uyandırmış olacak ki Rumelinden müracaatlar başla- mıştır. O vakit Yıldızın gözü açıldı. Bu iki miralayın öyle kışladaki vazifelerin- den başka bir şey tanımaz, dünya- dan bihaberlerden olmadıkları anla» şıldı. Başka vakitte olsaydı bunları taz- yik ve tehdid ile söyletmek müm- kündü, fakat şimdi bu yola gidile- mezdi. Müfettiş Hilmi paşa iki telgraf çe- kerek gün tayinile bu iki miralayın avdetlerine müsaade olunmadığı tak- dirde fena şeyler tehaddüs edeceğine dair kendisine-tehditkâr haberler ve- rildiğini bildridi, Bu tebliğ ve tehditlerin hafi bir ce- miyetten geldiği malüm idi. Abdülha- SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur mid gibi mutlak ve müstebid bir hüküm. dara bu derece açık bir tehdid lisanı kullanmak için bu cemiyet hayli kuv- vetlenmiş olmalı idi. Bu vaziyette iki miralayın rolleri anlaşılmış olmasına rağınen İstanbül- da alıkonulmaları Rumelide birden bir galeyan husulüne sebebiyet vermek olabilirdi; ikisi de yerlerine avdette serbest biraktldılar. Abdülhamid Rumeliye gönderdiği heyetten de hoşnud görünmüyordu; bu adamları gönderdiğine nadim bile olmuştu. Mabeyindeki hususi şitre da- iresi vasıtasile muhabere eden bu adamlardan bazıları için hünkâr (şar- latan, münasebetsiz * herifleri) diyip duruyordu. Kendisine bunların Rumeliye gön- derilmesi fikrini telkin edenlerin yan- lış düşündüklerini söyliyerek" hiddet gösteriyordu. Padişah artık üçüncü ordunun ko- lunu bükemiyeceğini hissederek onu okşamak siyasetini tecrübe etmek is- tedi, Bunun için evvel emirde Selânikte- ki tahkik memurlarını İstanbula cel- betmek münasip olacaktı. Rumeliye gönderilip geri çağrılan Sadık ve Re- cep paşalar Selânikte ancak bir kaç saat kalarak Mesajeri kumpanyasının (Sidon) vapuruna, binmişlerdi. Saraya cemiyet aleyhinde ihbarat- ta bulunan alay imamı Mustafa efen- İ di Selânikte cemiyetin bir fedayisi ta- rafından yarâlanmışlı. Bu imam da İ bu vapurla İstanbula gönderiliyordu. | - Cemiyet Selânikte Sadık-ve Recep paşalar aleyhinde bir teşebbüste bu- Tunmağa vakit ve imkân bulamamıştı. Cemiyet mensuplarından bir zabit te (1) yolcu gibi vapura bindi. İki pa- şa kamaralarından pek çıkmıyorlardı. Gemi Çanakkaleye yaklaşınca daha serbestleşerek: güvertede göründüler. Limanda demir atılacağı sırada bu za- bit paşalara yaklaştı ve rovelverle Sa- dık paşayı yaraladı. Çanakkale mutasarrıfile kumandan Abdürrahman paşa gemiye geldiler ve mütecasirin teslimini kaptandan is- tiyerek gemiyi muhafaza altına aldır- dılar. Çanakkale Fransız konsolosu İstan- bulda Fransız elçisinden istizan ede- rek zabiti mahalli hükümete teslim etti. (Sidon) yirmi dört saat Çanakka- lede kaldıktan sonra İstanbula hare- ket etti. Galata rıhtımına yanaşınca Sadık paşa ile imam Mustafa efendi iradel seniye ile Şişlide Hamidiye Etfal hastanesine nakil ve orada tedavi edil. diler. Bu hâdise fedallerin cüreti hakkında Abdülhamidi büsbütün ted- hiş edecek bir şeydi. 41 Eyi 1957 No. 4 İttihad ve Terakki cemiyeti konsoloslara bir muhtıra veriyor Artık tereddüde mahal kalmamıştı. Anadoludan. Rumeliye mülsidâne fi- kirlerle aşılanmamış kuvvetler sev- kedilmeli idi; Fakat diğer taraftan da üçüncü orduda. fikirleri yatıştırmak, uyuşturmak için askerin din ve padi- şaha-merbutiyet duygularına: müra- cant edilmekte acele edilmeli idi. Ab- dülhamid üçüncü ordu zabitlerine «itimad ve teveccühü şahanesinin berkemal» olduğunu tebliğe Selânik» te bulunan üçüncü topçu fırkası ku- mandanı birinci ferik yaver Şükrü pa- şa ile gene yaver piyade birinei feriği Rahmi paşaları memur etti Rahmi paşa Manastır ve Üskübe gitmemek için rahatsızlığını bahane ve tabip raporile itizar etti. Şükrü pa- şa bu merkezlere gitti ve müşir oldu. Bu tebligat üzerine bütün üçüncü ordu taburlarından padişaha teşekkür mazbataları istenildi ve alındı. (2) Fakat mesele böyle zahiri ve aldat- maâca teminat ile hallolunacak derece- yi çoktan aşmıştı. Rumelide ahval ha- kikaten mühim bir renk almakta idi. Rumelinin artık Osmanlı devleti vü- cudünden ayrılacağı günlerin uzak ol- madığı görülüyordu. Reval mülâkatı «hasta adamın» vücudünü yeni ameliyat ile parçalıya- caktı, İttihad ve Terakki cemiyeti gayesi- ne nail olmak için daha büyük mik- yasta icraata geçmek lüzumunu his- sediyordu. Cemiyet ilk mühim siyasi teşebbüs olmak üzere mayıs nihayetlerinde ay- ni gün ve saatte Selânikte, Manastır- da, Üsküpte bulunan Avusturya, İtal- ya, Fransa, İngiltere, Almanya konso- loslarına bir muhtıra vermişti. Bu muhtırada (Makedonyada müslüman- lar yüzde elli beşi teşkil eyledikleri halde bükları hiç kale alınmıyor. Dev- letlerin bütün yardımları hiristiyan- lara vaki oluyor, Hıristiyanların teş- Kil ettikleri çeteler bir çok cinayetler irtikâp ederken tekmil kabahat müs- lümanlara atfolunuyor; Devletler bu tavırda, böyle harekette devam ettik- leri takdirde bundan sonra dökülecek kanların mesuliyeti de onlara ait ola- caktır. İttihad ve Terakki cemiyeti efradı vatani vazifelerini ifa için kanlarını son damlasına kadar feda etmekten çekinmiyeceklerdir.) denilmişti. Mevcudiyetini âleme böyle ilân eden cemiyet bundan sonra hakikaten ie- raata başlamıştı. Bu icraat evvelce — (Yıldız ve Jön Türkler) o mebhasinde > zikrettiğimiz kıyam»tertibatına benzemiyecekti. Bu tertibatta İstanbul üzerine yürümek ilk değil, ancak son hareket olacaktı Belki o zaman Trablusgarp kuman- danı Recep paşa gibi hürriyetperver bir zattan İttihad ve Terakki cemiyes tinee fanliyete" getirilecek asker kuv- vetinin başına geçmesi temenni olu- nabilecekti. Bu vakite kadar bütün Jön Türklerce muhterem tutulan Re- cep paşanın Rumelideki hareket ile bir rabıtası ve münasebeti olmamıştı. Trablusgarp Rumeliye ne kadar uzak- bi Cemiyete müntesip ve ona zahir üçüncü ord uzabitleri Recep paşa gibi kendilerini mümkün oldukça himaye edecek, Gayyur ve cesur bir kuman- dandan mahrum idiler. Bilâkis Selâ- nikte, Manastırda, Kosvada liva rüt- besinden yüksek makamlarda kuman- da mevkilerinde bulunanlardan çoğu cemiyete ve hürriyet fikirlerine zıd ve muhalif hareket ediyorlardı. Cemiyet te bunların gözlerini korkutmak, ken» di aleyhinde icraata kalkışmanın ha» yatları için tehlikeli olacağı kanaatini onlara telkin eylemek istiyordu. Bu maksatla idi ki Selânikte mer- kez kumandanı Nâzım bey cemiyet fedaileri (tarafından yaralanmıştı, Hafiyeler ise her noktada kaçmağa mecbur kalıyor, kaçamıyanlar cerho diliyor veya tepeleniyordu. (Arkası var) (1) — İsmini öğrenemedim, Bilen vap sa yazmasını rica ederim. (2) Bu mesele hakkında daha basılmar miş (Ohri mill taburu) ünvanlı eserime de hususi tafsilât vardır,