— Ben bilet kontrol memuruyum!,. pe - — Dokter diri diri gömülmekten korkuyorum. — Ben varken bundan korkmayı- Reklâm Eski sınıf arkadaşlarından Fatma yeni bir terzihane açmıştı. Bir gün €svab ısmarlamak için ona gitti. Ör- neklere baktılar, Fatma eski dostu- na tavsiye etti: — Sana Şu çakır modeli satalım; fevkalâde bir modeldir. Bir kere giy, şöyle çıkıp dolaş, seni en eski arka- daşların tanımaz. Bayan esvabı giydi, dışarı çıkıp do- laştı, içeri girince Fatma yerinden fırladı: — Buyurunuz efendim, ne emre- diyorsunuz! Hediye Dün bizim küçük kızın doğduğu gündü, yedi yaşına bastı. — Ne hediye aldınız? — Kumbarasını açtık, içindeki pa- ra ile bir elektrik ütüsü aldık!... Telefonda Adam tereddütle telefonu açtı, ka- nısıni buldu: — Allo... Karıcığım, eğer isin ve- rirsen bu akşam üç ahbabımla ak- şam yemeğine geleceğim. — del kocacığım... Ahbaplarının başımın üstünde yeri var. — Allo!... İyi anladın mi, üç arka- daşımı yemeğe getireceğim... — Getir kocacığım, buyursunlar!.. Adam telefonu kapadı: — Affedersiniz yanlış numara ağ- mışımi!... iç Satarız İsmi lâzım değil, klübünü bırakıp üç yüz lira verdiler diye başka bir klübe geçen futboleünün kızı annesi“ ne bir bebek gösterdi: — Bunu isterim. Annesi razı olmadı: — Çok pahalı, biz alamayız... — Neden anne, sıkışırsak babanı tekrar şatarız!... Kimdi? Kiz etkeğe biraz hiddetle sordu: — Kimdi o konuştuğunuz kız? Erkek kafasını kaşıdı. — Sörmüyınız, dedi, ona sizin kim olduğunuzu söylemek daha güç olâ- cak!... Sıkılma — Canım çok sıkılıyor, — Neden! — Dün gece kocamın nerede ol duğunu öğrenemedim. — Üzülme, öğrenseydin canın da ba çok sıkılırdı!, — Hazırladığım “yemeği beğendin 7. — Sigarla şarap çok güzeldi!.. Siyaset Kardeşinin elinde büyük bir pasta vardı. O da istedi: — Bana da ver, — Olur. Sen şu güzel küçük par- çayı al, ben bu çirkin büyük parça” yı yiyeyim, “İncelmiş Bayan çök şişmandı. Zayıflaması için lâstik âletle masaj yapmasını tav- siye ettiler, Masaja başladı. Altı ay sonra kocasına sordular: — Nasıl masajdan istifade etti mi?, — Evet, masaj âleti hayli inceldi!., Lokantada Müşteri hesap puslasına baktıktan sonra: — Piliç kizartmdsı 120 kuruş!... Siz çıldırdınız mı yahu, hiç insan bu kadar kıymetli hayvanı kesip pişirir mi1... : Karıstıramaz Ona her kah- Me vede raslamak ka- /m bildir. İşi gücü kâ&- “Xİ ip“ ğıd . oynamaktır Ekarte, Bezig, pe- ker, briç, her şey oynar ve daima kazanır. > Bir gün toy bir genç: — Sana şaşıyo- rum dedi, işin gü- cün kâğıd oyna- mak, halbuki ge- çen hafta at ya- rışlarına gittin, a Ne yapacak Kahvede otur- muşlar tavla oy- meyorlardı. On par- #i oynadılar, Ah- med kaybetti, cep- lerini aradı, cüz- danını karıştırdı: — Mehmed, de- di, param yok. Mehmde fena Ralde öfkelendi. Bu ne rezalet! İnsan kahveye pa- rasız gelir mi?.. Şimdi ben kahve orada bahsi müş- Pris - nereden tereke on para bile bulup VETECE- vereli ğim.. Bende de Adam iskam- para yok!. dilleri eltne aldı. — Üstadım on tane romanınızı da okudum. Şimdi garsonu — Atları karış- — Benim beş romanım var, nasıl atlatıp bura- tiramam ki — Öyleyse ben ikişer defa okudum!.. dan kurtulacağız?. Teminat Tamam İltifat — Büyükanne şu fındıkları kırabi- Bir misin?... — Kıramam yavrum, ne halim var, ne de dişlerim. — Öyleyse şu fındıkları alıp sak- Tat. Telgraf Bir senede on kere nişanlanıp ay- nlan bir kızla nişanlanacaktı. Me- rasime gitmek üzere bineceği treni kaçırınca hemen şu telgrafı çekti: «Treni kaçırdım, öteki trenle gele- ceğim, ben gelinceye kadar nişanlan- mayınız.» — Söz aramızda ikinci metki bilet- le birincide seyahat ediyorum. — Ben de size bir şey itiraf edeyim: De di Fevkalde güzel bir kızdı. Otomo- bil kullanmak için ehliyetname ala- caktı. İmtihana girmişti, Sordular: — Seksen kilometre hızla gidiyor- sunuz, durmak İcap etti, fren tutma dı, ne yaparsmiz? — İner, tekerleklerin önüne taş koyarımı... Bugün hususi otomobil kullanı- yor!... O kadar değil Meşhur kumarbazlardandı. Bir gün büyük bir oyuna girdi, on bin )ira kaybetti, Ertesi gün adamın deli olduğunu söylediler. Biri sordu: — Kaybettiği on bin Jirayı ödedi mi?... Biri güldü: — Hayır, deli oldu amma on bin lirayı verecek kadar deli olmadı!... Kekeme Bir kekeme bir gün pazara atını satmağa götürüyordu. Yoldan geçen biri sordu: — Satilik mı?. — Evet, — Kaça? —ELel. el. Arkadaşı atıldı: — Yürü gidelim, eRi deyinceye kar dar biz başka bir at salın alırız!, Çok yaşlı ve çok çirkin bir kadın yirmi yâşında güzel bir gence a gözlerle bukarak: ve e — Seni çapkın seni, senin annen olabilirdim... Genç başını sallıyarak: — Zannetmem, yirmi sene evvel bile babam razı olmazdı!... Ne yapsın? Bayan hizmetçisine çıkıştı: — Gece yarısından sonra bakkalın çırağını içeri almışsın, akşamdan kalan söğüşü de yedirmişsin?... — Ne yapayım bayan, bakkal çıra- ğına yeniden sicak yemek pişiremez- dim yal... © — Ama bizim eve yemeğe çok misa- fir gelir. - — Merak etmeyin. ben köyde sekiz öküz birden besledim!.. fi tur, Polonya milli musikisi nasıl doğdu, nasıl Polonya musiki sanatinin mazisi hakkında umumiyetle çok kimselerin esaslı * bir fikri yoktur. Hattâ Polon- yada musikinin (Chopin)le doğdu- ğunu zannedenler bile vardır. Büyük Fransız ansiklopedisi her devirde muhtelif omilletlerin musikisinden bahsettiği halde Polonyaya büyük bir yer ayırmamıştır, Musiki tarihini ya- zan zata Polonyalı bir artist ihtar ettiği zaman, «Rusyada musikiş ser- lâvhau makalede Polonya musikisine ait bir fasıl bulacaksınız, demiştir. Halbuki Polonya musikisinin Rus Musikisi ile hiç bir karabeti, hattâ hiç bir münasebeti yoktur. Kaynak- larında, takip ettiği yollarda terakki ve inkişafında bu iki millet ayrı yol- lardan gitmişlerdir. Yalnız on dokuzuncu asırda bu iki millet musikisi arasında karşılıklı bir tesirin vukubulduğu görülmüştür. Umumiyetle Rus musikisinin inkişa- fında (Chopin) nin ve modern Rus mektebinin teessüsünde (Scriabine)- nin tesirleri olmuş, buna mukabil de Polonyanın modem bestekârları bir müddet (Tsehaikowsky) nin nüfuzu altında kalmışlardır. R Polonyada musiki sanati memleke- tin siyasi mevcudiyeti ile başlama ve bugüne kadar durmadan ilerlemiştir. On dördüncü ve on beşinci asırlarda bu inkişaf kemal derecesini bulmuş- 1620 de Çek devletinin inhilâli Bohemyada çok yıllar için sanat ha- reketlerine hâtime çekmiştir. Bizans medeniyetine çok bağlı olan Rus musikisi sanatine gelince, onun asırlarca fârik vasfı Bizansı takliden dini tegannilerden ibaret kalmıştır. On yedinci asrın sonlarına doğrudur ki istiklâline sahip bir musiki hare- keti Rusyada belirmeğe başlamıştır. Bu devirde Polonya musikisinin te- şsiri pek ayandır. 1678 de Rusya Ça- “rı (Föodor Alexienteh) tarafından saray korosunun direktörlüğüne çâ- Zarılmış olan Polonyalı (Dylecki) Rus musiki yazılarını kaldırmış ve yerine garp notasını koymuştur. (Les pren- cipes de la grammaire musicale) ağlı nazariyatını Polonya dilinden Rusça- ya çevirip 1681 de bastırmıştır. Sırp, Bulgar, Hırvat, Sloven bütün bu İslâv ırkına mensup milletlerin gayet zengin halk melodilerine malik olduklarında şüphe yoktur. Fakat tam mânasile bir musiki sanatine malik oluşları pek yenidir. Evet, Polonya musikisi garp mede- niyetinin nüfuzu altında inkişaf et- miştir. Katolik dininin ilhanları Po- lonyada musiki sanatinin ilk örnek- leri olmuştur. Onun içindir ki bu mil- let ilk vesikalarını kilise musikisi- nin gınaları arasında aramağa mec- bur olmuştur. Polonya musikisi muhtelif devir. derde az çok Hollânda, İtalya, Fransız ve Alman mekteplerinin tesiri altın» da da kalmıştır. Yalnız dikkate şayan olan cihet musiki modellerini ecnebilerden aldığı halde milli karaklerini daima muha- faza etmiştir. Kendileri de bugün etraflı ve vesaike müstenit mükem- mel bir musiki tarihine henüz sahip olmadıklarını inkâr etmiyorlar. Bir takım müzikoloğlar mütemadiyen hâ- Mi vesaik toplamakla meşguldürler. Polonya üniversitelerinde ezcümle (Cracovle) ve (Poznan) üniversitele- rinde yeni tesis edilen musiki ilmi kürsüleri bu tedkik ve taharriyata bir kat daha germi vermiştir. Bu vadide on dokuzuncu asrın or- talarına doğru çok kıymetli mesal sarfedilmiş (A, Sawinski) Polonya ve İslâv musikişinasları kamusu evveli adlı eserini meydana getirmiştir. (Alexandre Polinski) de eski Po- Jonya musikisi parçalarından mürek- kep pek kıymetli bir kolleksiyon vü“ cude getirmiştir. Daha genç sanatkârlar arasında Polonya musikisi hakkında ilmi eser- ler vücude getirmekle şöhret alan (Chybinski) de vardır, Bu zatın «Po- lonya musikisi ile on beşinci, on al- tanci asırda garp musikisi arasında münasebet» ve ondan başka (On ak inkişaf etti ? Yazan: Selim Sırrı Tarcan tıncı asirda musiki ve müzik kültü- rü) Polonya musikisile Alman musi- kisi arasında münasebet adlı eserle- Ti çok kıymetlidir. Polonya musikisinin milletin ka rakterini - tebarüz ettiren yögüne fârik vasfı teheyyüçtür, İster gayet sade bir balk türküsü olsun ister (Chopin) in yüksek dehâsının bir mahsulü olsun dalma bâriz olan ka- Tâkteri teheyyüçtür. Zaten bu te heyyüç Polonyanın bütün Iyrigue şa- irlerinin eserlerinde görülür. Polonyanın eski ve yeni bü- tün tanınmış bestekârları, ses ve saz için vücude getirdikleri eserlerde dü- şüncelerini tehassüslerihi bülün te- heyyüçle ifade etmişlerdir. Zâlen (Chopin) nin kiymetli eser- lerinin tedkikinden bile Pölonya musiki sanati hakkında esaslı bir f)- kir edinmek mümkündür, Polonya istiklâlini kaybedip te par- şalanarak yabancı devletlerin boyun- duruğuna girdiği sıralarda en he- raretli milli havalar halkın hissiyati- na tercüman olmuş ve duydukları esaret acılarını hiç şüphe yok ki en kuvvetli melodilerle terennüm eden (Chopin) olmuştur. Halkın gönlünde, kafasında, dilin- de en çok yer tutan türkü (Mazour) ritmi üzerine yazılmış olan: «La, Pologne n'est pas morte» Polonya ölmemiştir, türküsüdür. Polonya musikisi üzerinde en ehemmiyetli halk motifleri üç esas tipe tekabül eder: Polonez, Krakoviyak ve Mazoür. Polonyada ve yabancı memleket- lerde bütün on sekizinci asırda milif musikinin sembolü Polonez olmuştur. Polonez her ne kadar halk tarafın- dan çok sevilmiş çok benimsenmiş ise de aslında haik duygusunda doğmuş değildir. O esasen bir kişiznde raksı- dır. Krakoviyak onun kaynağı Polonez- den daha eskidir. İsminden de anlaşıl- dığı gibi Polonyanın eski paytahtı olan (Cracovie) havalisinde doğmuş- tur. Daima 2/4 lük bir (mesure) üze- rine terennüm edilen bu havaların muhtelif ritmik şekilleri vardır, Mazorg gelince ,ç da Mazor mm- takasının merkezi olan Varşovi'de vü- cud bulmuştur. Mâzor (Chopin)in musiki dehasının bir timsalidir. Bu havalar (Obertas) (Kuyawriak) gi- bi bütün Polonya köylezinde hem türkü gibi söylenir hem de ritmine ayak uydurarak dans edilir, Bunlar 3/4 lük veya 3/8 lik mesure üzerine terennüm edilir. Halk musikisine karşi hususi bir âlâka Avrupi her yanında olduğu gibi Polonyada da on sekizinci asrın sonlarında başlamıştır. On dokuzuncu asırda halk musiki- si ve rakısları en maruf bestekârların başlıca meşgalesini teşkil ediyordu. (Chopin)in samimi doştlarından Var- şovada (Oscar Kolberg) Polonyanın yaya olarak bütün köylerini dolaşmış ve bütün köy türkülerini ve rakısları- nı zapt ve kaydetmiştir. On binden fazla köy şarkısı ve köy raksı toplamış ve bu sayede meydana getirdiği kıy- metli eseri (Cracovie) fen akademisi 22 cild halinde tabelmiştir. Bugün Po- lonyada halk türküleri ve rakısları ile en çok meşgul olan (Lwow) üni- versitesi profesörlerinden (M, A. Chy- binski) dir. Bu musiki üstadı da bütün dağ köylerini dolaşarak halk türkü- lerini yüzlerce plâklara almaktadır, Polonyada ses musiki cemiyetleri mili musikinin memlekette yüksel mesine çok hizmet etmiştir. Bu cemi yetin köylere varıncaya kadar şube leri vardır, Bu cemiyetin 15,000 azasi vardır. Gene bu cemiyetin koro heyet leri devri âlem seyahatine çıkmakta, Avrupa ve Amerikaya Polonya mili musikisini tamtmaktadır. Polonya halk türkülerinin notalari akademinin tasvibile İntişar etmekte” dir. Kıymetsiz olan türkülerin bir tâ8* fiyeye uğradığını buradan anlıyoruz. Halka benliğini öğretirken ona €8 temiz, en nezih en canlı, en neşeli şeyleri sunmak münevverler için bi vazife olsa gerek. Selim Sırrı Tarcak