HER AKŞAM Puad Remzi: — Hayatta öyle aksilikler oluyor ki, bunların karşısında hiddetin- en köpürüyor. Bakınız bunlardan bi- Fini size anlatayım... dedi. Bep birden kulak kesildik. Çünkü Yund Remzinin hayatı hakikaten son derece meraklı maceralarla dolu idi. Pund Remzi bâşladı: — Bir gün Mersine giden bir yolcu- Mu uğurlamak lâzım geldi. Yolcu- Bun Yapuru Galata rıhtımından kal- kacaktı, Vapur zamanına yirmi daki- Ka kala rıhtıma gittim. Kalabalık ara- Bında yolcumü arıyordum. Birdenbire #rkamda, tatlı, ince bir ses: — Fuad... diye seslendi. İsmimi çağıran bu kadın sesi bir- kalbimi hoplatmıştı. Heyecan çinde döndüm. Bir de ne göreyim: Senelerdenberi biribirimizi kaybet- Fakat buna rağmen bu hari- külüde nefis kadın her zaman haya Himden geçerdi. Onu böyle karşında Börür görmez bir altın madeni bul- Müş kadar sevindim. Kekeledim: — Şükran, dedim, seni bulmak... Me güzel şeyi... Şükran: — Aman, dedi, kaynanam geliyor. Bonra uzun uzun konuşuruz. Hakikaten bu esnada Şükranın ya- Mina ihtiyar bir kadın yaklaştı. Ben de Şükrandan uzaklaştım. Fakat içim içimi yiyordu. Şükranla Söyle birkaç saat başbaşa geçirmek İçin neler vermezdim ki?.. Bir arfalık . Şükran, kaynanası, önlerin- de bir hamal vapura girdiler. Hama- lin eli kolu bavullarla dolu id. O 2a- Man anladım, tikranla kaynanası va- gidiyorlardı. Şükran beni de yol- CU zannediyordu. Onun için «sonra Uzun uzun konuşuruz.» demişti. Eğer de bu vapurla gitmezsem dünya- Verdim: Ben de bu vapurla gitmeliy- dim. Fakat bilet?.. Vapur biletini ön- Seden almak lâzım değil miydi?. Kendi kendime: — Haydi Fuad, dedim, bütün be- göster... Eğer muvaffak “lursan bu gece senin için aşk ve şiir Gecesi olacak... Ve bunun zevkini bir dha ölünceye kadar unutamıyacak- Min... Pakat bir de muvaffak olamaz- #an, uzun zamandanberi aradığın Şükran senden uzaklaşıp gidecek, bel- Ki de onu bir daha hiç göremiyeceksin. yay gözüme vapur memurların- biri ilişti, Hemen yanına yaklaşıp Sordum; — Kuzum efendim... Şu esnada bu için bilet almak istiyorum... imkânı var muı?. Memur; — Hemen şuradaki binaya koşu- Muz Orada acentelikten bir bilet kes- Mtebilirsiniz zannederim... Derhal memurun gösterdiği binaya Koştum. Hayatta ilk defa.talihim ba- DA Çüler yüz gösterdi. Acentelikten Dansi derhal bir bilet kestiler. Ben hemen vapura.. içeri girdim. Baktım güvertede Şükranla kaynana” Ni konuşuyorlardı. İçimden: «Ooo0h!... “ln. Bu gece felekten çalınan en gü- » Bece olacak...» Kamarama gittim. tu eştirecek hiç bir şeyim de yok- *Keşke bir otomobile atlayıp Ka- #aköyden bir iki gömlek çorap ve saire keyim.> diyordum. Fakat gene n kendime: > Adaaaam sen de dedim, düşün- agi şeye bak.. bu gecenin güzel- Ar, Çorapsızlık bana vız gelir... tarama müthiş bir sürpriz yap- a İstiyorum, Vapur kalkıncaya ka- bey alaramdan çıkmıyacaktım... O he Vapurda göremeyince Kimbilir kadar üzülecekti?, Vapur hareket teen sonra kamaramdan çıkacak- Bu onun için fevkalâde bir sürpriz u « O zaman ne kadar sevinecek- ekin kamarda dakinlar geçmesi- kengiyordu.. Sahıraslıktan kendi kanda yiyordum. Nihayet çanlar ça- ka e gen duydum. Makineler Ayiden iyiye işlemeğe başla” a İn e mıştı. Hareket etmiştik.. Kamaramdan çıktım. Güverteye fırladım. Oooo!.. Adatnakıllı açılmişız!. Gemiyi aramağa başladım, Her yere bakıyordum. Lâkin Şükran nerede?. Hani Şükran?... # Aramadığım yer kalmadı. Şükran yok. Vapur Yeşilköy fenerinin önüne geldiği halde hâlâ Şükranı bulamamış” tam. Bir aralık kalbim heyecanla bur- kuldu. Güvertede uzun iskemlelerden birine Şükranın kaynanası uzanmıştı, İhtiyar kadın eline bir mecmüa almış- tı. Şükran yoktu. Fakat herhalde biraz sonra buraya gelecekti. Kamarottan bir uzun iskemle istedim. Getirdim. Şükranın kaynanasınm İskemlesinin yanına koydum. Uzandım. Şükranı bu- lamamakta haklı idim. Vapur çok ka- labalıktı, z Biraz sonra ihtiyar kadın elindeki mecmuann sahifelerini karıştırmağa başladı. Bu &snada muzip bir rüzgâr mec- müuanın birkaç sahifeşini uçurdu, Fa- kat ben gayet atik davrandım. Mec- muanın sahifelerini göğsümde yakala- dım. — Buyrunuz!.. diyerek Şükranın kâynanasına verdim. Aldı, teşekkür etti. Aramızdaki ah- baplık böyle başladı. Şükranın kayna- nası: — Acaba çok sallanacak mıyız?.. diye bana sordu. Ben: — Zannetmem.. dedim, hava çok güzel... Deniz çarşaf gibi... Güzel bir gece başlıyacak, mehtap da var... İhtiyar kadın; — Aman, dedi, sallanmıyalım da... Ben denizden pek korkarim... Böyle öteden beriden konuşa konu- şa adam akıllı ahbap olmuştuk. Fakat hâlâ Şükran ortada yoktu. Ben, bizim şalrane aşk gecesi tehlikeye girecek diye heyecan içindeydim. Fakat biraz sonra işi kavradım. Şükran herhalde kamarasında elbise değiştiriyor olma» hidi. Bir müddet daha bekledim. Şük- ran güverteye çıkmayınca aramızdaki samimiyetten istifade ederek ihtiyar — Zannederim yalnız değilsiniz... Yanınızda genç bir bayan vardı, Bir- Ukte seyahat ediyorsunuz değil mi?. İhtiyar kadın: — Hayır.. dedi. Yanımdaki genç ge- linimdi. Şükran... Beni vapura geçir. meğe gelmiş... Daha ilk çan çalınır çalınmaz vapurdan çıktı gitti... Eee. onun da bu gece İstanbulda son ge- cesi... Yarın sabah vapurla Fransaya, oğlumun, yani kocasının yanına gide- cek..: Zavallı Şükran bu gece İstan. bulda yapayalnız kalacak... İstan- bulda tek bir akrabamız kalmadı. Demez mi?.. Altımdaki vapur sula- Ta gömüldü sandım. Aksiliğin dehşe- tlne bakınız siz... İşimden gücümden boş yere kalıp Mersine kadar hiç yok- tan çamaşırsız, birşeysiz seyahat et- tiğime mi yanayım?. Şükranın İstan- buldaki son gecesini beraber geçire- mediğime mi yanayım ?. Ve bu müthiş aksilik yüzünden bir daha Şikranı hiç görmedim. (Bir yıldız) XAKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHYİLAT İstikrazı dahili 95,25 | Türkiye Cum- 0050 1933 İstik- 95| huriyet Merkez razı Bankası Ünitürk ZA 2 Anadolu His, 2440 » 4, 7 Terkos TAD Mİ Gümeml 2015 Mümessil 1 3889) Çimento 1020 İz 9) iihad Değir- 1150 İş Bankası 0,99) menleri > hamiline pp0|) Şar depie- 080 » Müessis o 76) menleri Para (Çek fiatleri) Paris 211025) Sofya 63,40,20 Londra 60) Pras 225452 Nev York 7045 | Berlin Ri dilâme Ç JağSan| Henna © sasam0 a 881,60 | Zioti 4,1270 Cenevre 342,10 | Pengo 74380 Brüksel 405,25 | Bükreş 101,58,68 Amesterdam 142561 Moekova 240,25 İSTANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 937 FİATLAR CİNSİ ; pi | Buğday yumuşak » sert Arpa Çavdar Misir sarı Yular Susam İç fındık Peynir beyaz » kaşar Tiftik mal Yapak Anadol blvnansn |B BESE e İŞ İ sama l8sds — 20 — GELEN Buğday Arpa ;| ssiaazes$| 5 js a Buğday: Liverpul » : Şikago » ! Vinipek Arpa: Anvers Mısır: Londra Keten 'T. : Londra Fındık G. Fındık L Gazetemizin İzmir ve havalisi satışı 1 Eylül 937 tarihinden itibaren İzmir ve havalisinde gazetemizin satışı İzmirde İkizbeyler sokağın- da 66 numarada Esad Ekicigile verilmiştir. Alâkadar bayilerle ka- rilerimizin kendisine müracast etmeleri ilân olunur. SÜNNET DÜĞÜNÜ Kınlay Eminönü Kumkapı Şubesinden: Yenikapıda Sandıkbümunda Bizin Aile Gazinosunda Kizilay Kumkapı nahiye #u- besi tarafından bu akşam saat 20 de fakir Şocukların sünneti yapılacaktır. Kendine beyhude yere eziyet ediyor NEVROZIN Varken ıstırab çekilir mi ? BAŞ, DiŞ ağrıları ve üşütmekten mütevellid bütün ağrı, sızı, sancılarla nezleye romatizmaya karşı NEVROZIN Icabında günde 3 kaşe alınabilir. Amiral Şütso adanın burnunu dönerken, sahilden bir ses duydu: “imdadI imdad!?,, Özkan Moğol gemilerini görünce bağırmağa başlamıştı Adalılar bu sırada bir kayanın üs- tüne şu kelimeleri yazarak, kayayı tepeden sahile yuvarladılar: *Buraya Hun - Kanı kurtar- mak ümidile geldinizse, şim- diden haber verelim ki, Moğol generali adamızdan firar et miştir. Onun bir kayıkla ikin- ci Yay adasına kaçtığını söy- lüyorlar. Burada boşuna bek- iniz!» Sahile yaklaşan Moğol denizcileri düz bir kayanın tepedön yuvarlan- dığını ve üstündeki yazıları gördüler, Koşuştular. Kayayı kumsala çektiler. Okudular, Ve amirale aynen anlaltılar. Amiral Şütso bu haberi alınca bir müddet düşündü. Adahların kaya üstüne yazdıkları bu haber acaba hakikat miydi? Amiral Şütso, Moğol generali Hun - Kanı ne pahasına olursa olsun kur- tarmak istiyordu. İkinci Yay adası, yani Özkanın bulunduğu ada buraya bir kaç saatlik bir mesafede İdi. Şütso donanmaya emir verdi, Gemiler yelken açarak batıya doğ- Tu dümen kırdılar. Adanın önünden ayrıldılar, Moğol donanması (Güneşin oğ- Tu) nun bulunduğu ve hâkim olduğu adaya gidiyordu. Adalıları Allah şaşırmıştı. 'Hun - Kanın cezasını er geç çeke- ceklerdi Amiral Şütsoya (göklerden ilham gelseydi, o (Güneşin oğlu) nun bu- Tunduğu adaya kolay kolay gitmezdi. Şütso pek âlâ biliyordu ki, o adada Moğol donanması için hiç bir tehlike yoktu. Ve (Şi - Yan - Vong) diğer asilere işlirik etmemişti. Kanton tarihinde Çinliler bu ha- diseyi Özkan hesabına büyük bir ta- lihin tecellisi şeklinde kaydetmişlerdi. Bu, çok doğru bir görüştü. Eğer Şütsoyu bu suretle aldatıp öteki adaya göndermemiş olsalardı, Özkan kim bilir ne kadar zaman (Güneşin oğlu) nun hâkim bulundu- ğu adada kalacaklı!. > » Amiral Şütso (Güneşin oğlu) ile neler konuşuyor? Özkan adanın sahilinde dolaşı- bu Üç haftadanberi burada (Güneşin Oğlu) nun verdiği erzakla geçinen Moğol askeri bir hayli bunalmış ve ümitsizliğe düşmüştü. Moğol donanması Japon sahillerin- den Kantona geçip giderse, Şütsonun bu taraflara gelmesi ihtimali kâlmı- yacaktı, Öyle ya... Özkan ile Timurun bü- Taya sığındıklarını kim biliyordu” Özkanı en çök üzen şey, arkadası Timurun deliliğinin günden güne artmasıydı. Timur artik hiç kimseyi tanımıyor, önüne atılan yemeği hayvanlar gibi yiyor ve daima yerlerde dört ayaklı mahlâklar gibi dolaşıyordu. Özkan, arkadaşının bu acıklı ha- İlini görmeğe tahammül edemiyor, yalnız kaldıkça onun ve kendisinin bu talihsizliği karşısında hüngür hün- gür ağlıyordu. Adayı terketmek ve selâmete ulaş- mak için hiç bir çare, hiç bir vasıta yoktu. Kantondan geldikleri sallar da sahilde dağılmıştı. Burada onları tekrar birbirine bağlıyacak ip bile bu- — Bizi ancak bir mucize kurtara- bilir! Özkan, arkadaşı Timurdan ümidi- ni büsbütün kesmişti. Çünkü, onun kurtulması, çok ağır bir şarta bağ- (Güneşin oğlu) Timuru kurtar- mak için, amiral Şüftsonun kızını İs- ii. Amiral Şütso biricik güzel kizini böyle - yarı yerde, yarı gökte yaşı- yan - bir adama verecek miydi? Özkan ayakta dolaşırken, birden- bire adanın burnundan birer ikişer meydana çıkmağa başlıyan Moğol ge- milerinin, gözünün önünde sıralandı- ğını gördü. Hayretle gözlerini uğuşturdu. — Ulu Tanrım, rüya mı görüc- rum? Diye mırıldandı Gemiler birbiri ardısıra adanın ar- kasından geçiyorlardı. Özkan arkadaşlarına bağırdı: — Kurtulduk, kurtulduk... Şütso- nun donanması geliyor. Moğol muhsripleri gemileri görün- ce çocuk gibi sevinerek: — İmdad!.. İmdad!... Diye bağrışmağa başladılar . Özkan ne yapacağını, ne söyliye- ceğini bilmiyordu. Amiral Şütso da sahilden gelen sesleri işitince şaşırmıştı. Gemileri durdurdu. Amiral Şütso kıyıdaki Moğol as- kerlerini görünce sahile yanaştı. Özkan bağırıyordu: Kantondan sallarla geldik. Üç haftadır buralarda sizi bekliyoruz. Sahildeki Moğollar: — Şütso, bizi kurtar buradan! Diye bağırıyorlardı. Özkan derhal amiralin gemisine at- ladı. Şütsoyu selâmladı: — Ben ve arkadaşım Timur iki sa- a binerek dört yüz mubariple sizi aramağa çıkmıştık. Fırtına bizi bu- ralara altı Size hakanın büyrüğu- nu söylemeğe memurum! Dedi. Koynundan hakan buyruğu- nu çikarip verdi. Özkan bu sözlerden sonra, amiral Şütsoya gönderilen ilk hakan buy- ruğunun sahte olduğunu ilâve ede- rek, Kantonda olup bitenleri birer birer anlattı. — Hakanın bir arzusu var, deği, general Hun - Kan her ne pahasına olursa olsun esâretlen kurtarılacak, Ve asilerin püskürtülmesi için Kan- tonda bir kurultay kurulacak. Ha- kan sizi orada bekliyor! Amiral Şütso birdenbire şaşırdı. — Demek beni boş yere adalardan Japo sularına gönderdiler! Bu alçak- lığı yapan adamları yakalayıp asma” ıyız. Özkan: — Onları Kantonda yakalayıp as- tık. Fakat, Kanton müthiş bir ca- sus yatağıdır, Yıllarca bunların için- de nasıl yaşıyabildiğinize şaşıyorum! dedi. Amrial Şütso, öteki adada kayanın üstünde yazılı olan sözleri Özkana tekrarladı: — General Hun - Kan buraya kaç- mış.. diyorlar. Dedi. Özkan bu adaya hâkim olan (Güneşin oğlu) asilere iştirâk etme- di, diyerek, Moğol generali hakkında- ki haberin doğru olmadığını ileri sürdü Şütso: — Acaba adalılar beni aldathılar mı? . Diyerek (Güneşin oğlu) nu gör mek orzusunu güsterdi. — Bu işi o bilir. Onun mucizele- rine ben çok kere sahid oldum. Dedi, Özkanla birlikte tepeyi tırmanma- ğe başladılar. Özkan yolda giderken, arkadaşi Ti- murun başına gelen felâketlen bah- getmek fırsatını bulmuştu. — Ben de (Güneşin oğlu) ile gö- rüştüm, dedi, kendisi Moğol dostu ol- duğunu söyledi ve bu dostluğunu fiilen de gösterdi. Üç haftadır dört yüz neferimizi kendi erzakile besli- yor. Bize karşı gösterdiği misafirper- verliği nasıl ödiyeceğiz bilmem? Şütso başını salladı: — Şi - Yan - Vong bütün adalara hâkim olmak niyetindedir. Gösteriş- lerinde samimi değildir. O şeytan sihirbazın hilelerine kapılmağa gel- mez. Kuvvet karşısında boyun ©ğ- mesini bildiği kadar, hasmınm zayıf zamanında baş kaldırmasını da bilir. (Arkası var) di