26 Ağustos 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

26 Ağustos 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 Haftalık piyasa Ihracatın hararetli devresi başlıyOr - Son zamanlarda madenlere istek fazlalaştı İhracat mevsiminin en hararetli devresine giriyoruz. Türkiye » Alman- ya arasındaki ticaret müzakereleri kati bir şekil almamıştır. 935 senesin- de Almanya ile ticaret anlaşması yapıldığı sırada da, müzakereler uzun sürmüştü. Müzakerelerin uzun sürme- si, ortada esas İtibarile bir ihtilâfm mevcudiyetine delâlet etmez. Müza- kerat esnasında teferruata bile ehem- miyet verildiği için, henüz anlaşma son şeklini alamamıştır. Kısa müza- kerelerden sonra, bir anlaşma yapıp, tatbikat sahasında ibtilâflara düş- mektense, masa başında, şimdiden münakaşalar yapmak daha faydalı- ül Türkiye - Almanya rmüzakereleri- rin uzamasını, bu bakımdan faydalı görebiliriz. Bir taraftan müzakereler devam ederken, diğer taraftan da Al man firmaları Türkiye malları üzeri- ne siparişlerde bulunmaktadırlar, Gö- rülüyor ki, Türkiye - Almanya ticaret anlaşması, Türkiye ihracat tacirlerin- den ziyade, Alman firmalarını alâka- dar etmektedir. Bu itibarla müzakere- lerin uzaması, daha ziyade Alman fir- malarının, Türkiye ile olan ticari mü- lerden, istenilen maddeler arasında almaktadır. Silâh yarışmın her taraf- ta hararetli bir devre geçirdiği sırada, krom, bakir gibi madenlere karşı bü- yük bir ihtiyaç olduğu malümdur. Bu yüzden, Türkiye kromlarına her taraftan telebler vardır. Ticaret an- laşmaları müzakereleri yapılırken, en ziyade krom, manganez, bakır gibi maddelere ehemmiyet verilmektedir. Bu şerait altında, krom, manganez, bakır istihsalâtını arttırmak için esas- hı tedbirler alınmaktadır, İhracat maddelerimizin vaziyeti Bu hafta içinde ihracat maddeleri- mizin geçirdiği vaziyeti" birer birer aşağıya yazıyoruz. Buğday ve Arpa — Ağustosun üçün- cü haftasına kadar, muhtelif yerler- den, İstanbul piyasasına 2 bin tondan fazla buğday gelmiştir. Son günlerde, şehrimizde buğday stokları artmakta dır. Buna rağmen fiatlerde gevşeklik yoktur. Yalnız son bir iki gün içinde, düşkünlüğe doğru hâfif bir temayül baş göstermiştir. Maamatih buğday üzerine dış memleketlerden siparişler tekrar başladığı için, fiatlerde görü- len düşkünlük temayülünün daha zi- yade devam etmiyeceğine şüphe yok- tur. Arpa üzerine dış memleketierden olan talebler biraz durmuştur. Bu iti- barla fiatlerde de düşkünlük bâşla- muştır. Çavdarın vaziyeti sağlam- dır, Fiat düşkünlüğüne dair hiç bir alâmet olmadığı gibi, gün geçtikçe dış memleketlerden çavdara karşı olan talebler de artmaktadır. Fiat 4,35 kuruştur. — ———————————— > Fındik — Fiat 43 kuruştur. İngilte- re ve Fransaya ihracat yapılmaktadır. Türkiye - Almanya ticaret anlaşması müzakeresinin uzun sürmesi, fındık fiatleri üzerine hiç bir tesir yapma- mıştır. Alâkadarların söylediğine gö- re, bugünkü şerait altında bile, diğer piyasalara fındıklarımızı satabilmek kabil olacaktır. Bakla — Son günlerde en ziyade kuru bakla üzerine muamele olmak- tadır. İhracat Fransaya yapılıyor. Karabiga, ve Bandırmada bu hafta içinde 10 bin kilo bakla satılmıştır. Fiat 4 kuruştur. Susam — Antakyadan şehrimize 2000 kilo kadar yeni sene mahsulü su- sam gelmiştir. Fiat 18 kuruştur. İhra- cat üzerine pek az iş vardır. Bu malı, en ziyade nebati yağ fabrikaları satın almaktadır. Kuşyemi — Tarkya maiları İngilte- re piyasası tarafından taleb edilmek- tedir. Trakyadan bol mal gelmektedir. Evvelki gün Trakyadan gelen malın yekünu 35 bin kiloyu bulmuştur. Yiyecek maddeleri Biraz da iç piyasayı alâkadar eden yiyecek maddelerinden bahsedelim: Tereyağ — Son bir hafta içinde te- reyağ flatleri artmıştır. Trabzon yağla- Tı 85 kuruşa kadar yükselmiştir. Top- tan fiat 75 kuruştur, Alâkadarların söylediğine göre, Trabzon yaylaların- da devam eden kuraklık, yağ flatleri üzerine tesir etmektedir. Maamafih bu sene zeytin mahsulü bol olduğu için, tereyağ fiatlerinin daha ziyade yükselmesine imkân yoktur. Diğer taraftan vejetalin yağları da, diğer senelere nisbetle ucuz olacaktır, genel ithalât rejimi münasebetile, ne- bati yağ fabrikaları, ihtiyaçları nisbe- tinde, Hindistan cevizi getirebilecek- lerdir. Peynir — Edirnenin beyaz peynir- lerindeki pahalılık hâlâ devam etmek- tedir. Fiatler 45 - 50 kuruş arasında- dır. Kış mevsiminde fiatın daha ziya- de artacağına şüphe yoktur. Şeker sarfiyatı ei Bu sene Alpullu pancar mıntaka- sında, ziraai vaziyet kuraklıktan mü- teessir olmuştur. Bilhassa Edirneye akıp yerlerde, yetişen pancarlar pek cılızdı. Bu itibarla Alpullu fabrikası diğer senelere nisbetle, çok AKŞAM Seyahat notları (Baş tarafı Sinci sahifede) İngiliz liralık ilân basar. «Daily Mail, günde iki milyon nüsha satar, Londra gazetelerinin hususi trenleri vardır. Vagonların içinde paketler yapılır ve uğranan şehirlere bırakılır. «Revter» ajansı, tesis edildiği yüz senedenberi bir gün kapısını kapama» mıştır. Londrada gümüş ve altının ayar dam- gasını devlet vurmaz. Bu, kuyumcular cemiyetinin bir imtiyazıdır ve damga 1327 senesindenberi aynidir: Bir sırt- lan başı. Mekteplierde hocalar çocukların zekâsından ziyade seciyesini yükselt- meğe çalışırlar; bu da doğrudur, zira zekâlar çoksa da kuvvetli seciyeler az- dır. Emretmek, idare etmek için seci- İ yelâzımdır. Paul Morand «Londra» isimli kita- bini şu satırlarla bitirir: ler, lâkin para onları kullanamamış: elleri kalbleri üzerinde değil, kalbleri elleri üzerindedir; yüzleri buruşma- 'dan, gözlerinin çocuk bakışını kaybet- meden ihtiyarlarlar; ovücutlerinde sporun verdiği ahenk vardır; dünya- | nın en eski hür adamları olmakla be- | raber «teşekkü? ederim. demesini bi- irler; nümayişli, sahte nezaketleri az- dir amma küstahlıkları hiç yoktur; modası geçmiş görünmekten hiç çe- kinmezler; on senede bir fen adamı Normandiyalı ihtiyar bir nazır der- miş ki: «Bir çok kişiyi aldattım ve bir çokları tarafından da kendim aldan- dım; herhalde ne zaman kızdı isem mutlaka kaybettim.» A Talleyrand iddia edermiş ki İngiliz- ler, hükümdarlarına iyilikten başka 'bir şey yapmayı meneden kanunlar çi- karmak hikmetini göstermiş olan ye- güne millettir. * Geçenlerde Kral tarafından Kont veremiyecektir. Diğer taraftan, Turhal| unvanı verilen Stanley Baldwin, baş- şeker pancarı mıntakasında Zirai vâ- ziyet pek iyi geçmiştir. Bu itibarla buradan daha çok mahsul elde edile- cektir. Bu sene dört şeker fabrikası 6000 tondan fazla şeker yapacaktır. Alâkadarların söylediğine göre, şe- ker sarfiyatı gittikçe artmaktadır. Bu artış, memleketteki iktisadi refahın seviyesini Made etmek itibarile, pek mühimdir, Yerli fabrikalar şeker is- tihlâkini tatmin edecek vaziyette de- gildirler. Bu zaruret karşısında dışarı- dan şeker ithal edilmektedir. Şark'vi- Yâyetlerinde bir şeker fabrikası kur- mak için, etüdler yapılıyor. Fakat ba- vekil iken halka hitaben söylediği bir nutukta demiştir ki: «Bize şair yetiş- tiriniz; zira şair cemiyete lâzımdır; belki fen adamlarından ziyade lâzım- dır, Şeytan fen adamlarını beşeriyetin mahvına memur etmiş gibidir; herhal- m e lm Tfanbul. mektupları (Baş tarafı $ inci sahifede) 21 gazetelerin yazdığı gibi, bu fabri- | £ İşte, Şemsi Molla, Allah rahmet ey- ka da Erzurumda kurulacak değildir. miştir. —HLA. lesin böyle bir insandı. Barut gibi sert, Henüz fabrikanın yeri tesbit edilme- | fakat o nisbette de iyi kalbli idi, Esnaf- tan birine kızdı mı, döver, hemen son- ra nadim olur, ihsan edip, gönlünü alırdı. Hattâ, rivayet ederler ki, çarşı boyunda, Anesti adındaki bir zerzevat- çı, Mollayı hemen dalma kasten kız- Fıkara yeri olan Büyükadanın, İsim- lerini yukarıda saydığım zatlar, âde- ta birer velinimeti idiler, Eski Adalhı- lara bugün, bunlardan herhangi biri- ni sorsanız, gözleri sulanır, içini çe- ker: — Ahi der; o ne adamdı! Evet. Ne adamlardı, onlar!.. Kerim, sehi, garib dost, misafirperver, terbi- 'yeli, vakur, vefakâr... Bütün insani fa- #iletleri kendi nefislerinde toplamış Ne olurdu, bugünlere, onlar da eriş- seler, onlar da, ömürlerinde bir kere- © Kadıköyünde Bayanlar Biçki Yurdundan bu sene de bir çok talebe mezun cik olsun geniş bir nefes alsalardı? olmuştur. Bunların ve muallimlerinin resimlerini derceğiyoruz. Ercümend Ekrem Talu Yazan: SÜLEYMAN KÂNI İRTEM — Sabahaddin bey İttihadeılara karşi meşrutiyetin suikastlerle değil, idrak- 1 ve milli kıyamlarla istihsal Tüzumu- nu müdafaa ediyordu. Hakiki hürriye- tin, milli selâmetin ancak sosyal ka- biliyeti yükseltecek vasıtalara teves- sül ile temin edilecğini ileriye sürü- yordu. İttihat ve Terakki partisine mensup olanlar ise bu yolu pek uzun görüyor ve siyasi faaliyetleri teşdide taraftar bulunuyorlardı. Gruplar arasında müzakerenin in- kıtaını icab ettirecek derecede şiddetli münakaşalar oldu. Nihsyet şu nokta- da ittihad edildi: (1) Her grup memleketin ıslahı hakkın- da takib ettiği prensipleri - ileride tatbik ettirmeğe çalışmak üzere - mu- yakkaten diğer grupların prensiple- rinden üstün saymıyacak, bu yolda propagandalarda bulunmıyacak, mem» lekette istibdad rejimine nihayet ve- rilmesi için efiliyatı yapılacak; üç gruptan seçilecek ve şahısları meyda- | ma konulmıyacak, delegeler bu efiili- yatı» idare edecekler. İhzari proje meydana getirilince hariçte memleketle alâkadar heyetle- Te davetnameler gönderildi. Kongre 1907 künunuevvelinin yir- mi yedisinde Pariste toplandı ve iki gün sürdü. Bu kongre Jön Türkler arasında (Châtenudun kongresi) diye yadolunur. Kongrede İttihad ve Terakki cemi- yeti, Osmanlı teşebbüsü şahsi ve ede- mi merkeziyet ligi, Ermeni ihtilâl Taş- naksütyon federasyonu, Mısır musevi komitesi, Mısır (Ahdi Osmani) komi- tesi temsil edilmekte idi. Bu heyetle- rin çıkardığı Şürayi Ümmet ve Meş- veret, Terakki, Droşak, Layara, türk- çe ve arapça propaganda gazelesi ol- mak Üzere Londrada çıkarılan Hilâfet, Marsilyada Ermeni propagandası için çıkarılan Armerya, Balkan İslav mem- leketlerinde Ermeni ihtilâl propagan- da gazetesi olan Rasmig, Amerikada Ermeni ibtilâl gazetesi Hayrenik mu- harrirleri de hazır bulundular. İlk içtimaa prens Sabahaddin riya- set etti. Bu İçtimada Ahmed Rıza bey kon- greden hilâfet ve saltanat haklarının tanınmasını talep etli. Ermeniler bu talebi protesto ettiler. Fazlı beyin teklifile bu mesele tedkik olunmak Üzere bir komisyona havale edildi. Bu komisyon iptida Ahmed Rıza beyin riyasetinde taplandı. Ermeni- ini; — Biz buraya saltanat ve hilâfet haklarını müdafaaya gelmedik. Padi- şahın kendini müdafaa edecek pa- Tası, askeri, hafiyeleri vardır. Bir ih- tilâl kongresinde padişah hukukun- dan bahsetmek ibtilâlin mânasını an- Jamamak demektir. Burada boşubo- şüna gevezelik etmek ve «paçavra kabilinden bir gazete çıkarmakla, maksada varılamaz. Dediler. Ahmed Riza bey bu ha- karetleri > dinledikten sonra saka'ını sıvazladı ve; — Ne yapalım? Milet uğruna bu hakaretlere de maruz kalıyoruz! Diyerek riyaset makamından çekil- di. (2) Celse tatil olundu!. mak için bir formül arıyordu. misyonun ikinci celsesinde Fazlı bey riyasete seçildi. Bu defa maksadını izah eylemesi için riyasetlen vaki olan sual üze#ti- ne: Ahmed Rızâ bey — Biz 9$ kanunu esasisi taraftarıyız. Bu kanun hilâ- fet ve saltanat hukukunu tanımıştır. Ermeni vatandaşlarımızın bu huku- kun lehinde mi, aleyhinde mi olduk- larını öğrenmek ve ona göre kendile- rile mesaimizi teşrik edebilip edemi. yeceğimizi tayin eylemek istiyoruz, Dedi, Ermeniler de: — Türk vatandaşlarımızı kendi- leri için mukaddes telâkki ettikleri hilâfet ve meşruti saltanat meselele- Fİ bizi alâkadar etmediği gibi bunla» rın aleyhinde dö değiliz. Cevabını vermelerile ihtilâf yatıştı. Pakat bu defa dâ ermenilerle Ah- med Rıza bey Sabahaddin beyin aley. ! SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Telrika No. 940 Son gayretler ve istibdad kalesinin yıkılarak meşrutiyetin ilânı Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. hinde bazı şeyler ortaya attılar. Sabahaddin beyin Fransadak! kral taraftarları yahut Vatikan tarafın dan elde edildiği, Papalık makamının emellerine hizmet ettiği söyleniyordu. Ermeniler Sabahaddin beyin ilk kongrede «müdahaleci» göründüğü halde şimdi bundan vazgeçtiğini gör- dükleri için sebebini soruyorlardı. Komisyona celbedilen Sabahaddin beyin verdiği izahat aradaki sulte- fehhümleri izale etmiş göründü. (3) Kongrede artık bir anlaşma hava- sı esiyordu. Kongrede Taşnaksağan grupuna mensup Ermeniler Rusyanın iki yüz- Yü siyaset kullandığı, kendilerinin (Ermeniliği muhtariyete nail edelim derken Osmanlı boyunduruğundan Rus boyunduruğuna girmek isteme- dikleri, “Türk ihtilâl komitelerinin bütün Osmanlı mülkünde, bütün Os- manlı milletlerini refaha nail edecek ıslahat tedbirlerine tevessülden iba- ret siyasi mesleklerine hâdim ola- mağı tercih edecekleri yolunda be- yanatta bulunmuşlar, Türk ahrarı ile teşriki mesai eylemeği vadeylemiş- Terdi. (4) Kongre umumi heyetince istibdad rejiminin cezri surette değişmesine ve bir temsil - parlâmente - rejimi- nin tesisine çalışılmasına “karar ve- rildi. (Bu kararda Abdülhamidin hal'ı dahi mündemiç olduğunu yazan Jön Türkler vardır.) «Fiiliyat» ile uğraşacak gizli komite de intihap edildi. Fakat bu gizli he- hetin meşrutiyet ilânına kadar efillis bir teşebbüsü ve Rumelide İttihad ve Terakki cemiyetince başlıyan 15 raata tesiri ve yardımı görülmedi. Sabahaddin bey partisine mensup (Terakki) gazetesi bu Osmanlı «mü- helif fırkalar kongresinin: muvaffa- kıyetle neticelenmesini şu suretle teb- $ir ediyor, alkışlıyordu? (Bu ittihad bir kısmımıza münha- Sır kalmasın, büyüsün. MİM bir kıyam ile medeni bir idare tesis eyle- sin. Buna muvaffak olmak için Tünk- lerin evvelâ kendi aralarındaki vifak ve it$ihadı artırmaları, bunu arttı- racak teşkilâtı usul ve intizam daire- sinde her gün daha büyük bir te- $ebbüs, daha büyük bir azmile tevsi etmeleri lâzım! Bahtiyarız kl evlâdının “hepsine büyük 'bir fncizep merkezi olması icap eden vatanımızda hükümet muhtelif unsurlara karşı canilmer- kez» birtesirlera ediyorsa Türkler son hareketlerile «<lelmerkez» rolünü çevirmeğe çalışıyorlar. (Arkası var) Doktor Defterdarlı Salih Bürkerden al- dığım bir mektupta sekeri Tıbbiye mek- tebindeki Mazlım grupmun macerasına katılmak üzere şu maldmat verilmektedir: (1905 hasiranının otuzuncu gecesi erta- İk ağarmak üzere iken sınıf zabitimiz be hi koğuşta uykudan uyandırdı, Ses çi- karmamaklığımı tembih ederek dersha- neye indirdi; havagazını yakarak dola- bım ve kitaplarımı aradi; bir şey bula- mayınca beni nöbetei zabiti odasına gö- türdü. İki mat süren bir istievaptan sön- ra süngülü bir neferin nezareti altında küçük bir odaya hapsederek gitti Sabah nekapılı Balih getirildi; ben çıkarıldım. Buna sebep şu idi: çıkınca ekseriya Satvet Lât- (3) Ahmed Bederi: (Emel Peşinde) hü susi notlar. (4) Cemal masenin hatıratı,

Bu sayıdan diğer sayfalar: